Songül şok olmuş bir şekilde gelinliğine bulaşan kana bakıyordu. Nasıl bu hale geldiğini anlamamışlen bedeninden geçen ürpertiyle titredi. Adeta kanının çekildiğini hissediyordu. Can öfkeli bir şekilde odadaki genç kızı kolundan tutarak 'Gidiyoruz!' diye bağırmıştı. Genç kız ne olduğunu anlayamadan kendisini kapıya doğru giderken bulmuştu. O sırada kanlar içindeki Kenan'ı fark edince duraksadı. Onun durması ile sendeleyen Can, genç kızın baktığı tarafa bakınca ağzının içinden okkalı bir küfür savurmuştu. Songül bir süre genç adama yutkunarak bakarken, genç kızın annesi de telaşlı bir şekilde onları takip ediyordu. Murat beyin ise hiçbir şeyden haberi yoktu.
Songül yavaş bir şekilde Kenan'ın yanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Can onu durdurmak istese de genç kız buna izin vermedi. Ağır bir şekilde genç adama doğru ilerlerken, o patlamış kaşından akan kanı durdurmaya çalışıyordu. Genç adamın durumu hiç iyi gözükmüyordu. Onun bu halinin nedenini merak etse de ağzından tek kelime çıkmamıştı. Bir kaç adım daha attıktan sonra duyduğu sesle olduğu yerde donup kalmıştı. Sanki o an dünya ile tüm bağı kesilmişti...
**********
Genç kız aralık kalan perdelerden sızan ışıktan rahatsız olmuş ve başını yorganın altına gömmüştü. O sırada kendisine hafif gülümseyerek bakan adamdan habersizdi.
“Artık uyanma zamanı güzellik, sence de bu kadar tembellik etmedin mi?” Can'ın sezini duyan genç kız yüzü kızararak başını soktuğu yerden çıkarmıştı.
“Çok fazla ara verdim değil mi? Bütün işler sana kaldı, gerçekten üzgünüm...” Can ona anlayışla bakıyordu. Karşısındaki genç kıza hayran kalmamak elde değildi. Yaşadığı o büyük şoku bu kadar kısa sürede atlatması genç adamı şaşırtıyordu, ya da acısını iyi saklıyordu. 'Sen iyi ol da işleri ben hallederim canım, ama şimdi kalk da benimle kahvaltı yap. Daha yapacak çok işimiz var. Gitmekte hala kararlı mısın?' Genç kız arkadaşının endişesini anlayabiliyordu. Ne zamandır yapmak istediği sonunda gerçek oluyordu. Nefesini düzenleyerek konuşmaya başladı.
“Evet, seninle daha fazla kalamam artık. Sürekli yanımda olamazsın, artık kendi ayaklarımın üzerinde durmalıyım...” Can ona anlayışla bakarken içi hiç rahat değildi.
"Tamam, ama ihtiyaç duyduğunda ilk bana geleceksin. Ne olursa olsun ilk beni arayacaksın. Bu ev senindir, bana ait olan herş ey senin sayılır” bu yüzden istediğin an hiç çekinmeden gel!" Songül ona minnet duygusuyla bakmıştı, bu hayatta kendisi için değerli tek insandı Can.
Genç kız dayanamayarak yerinden kalkıp Can'ın boynuna dolamıştı kollarını. "Teşekkür ederim, sen olmasaydın ben ne yapardım bilmiyorum?" Can onun sarılmasıyla bir abi gibi hissetmişti kendisini, evet tam olarak bu duygu belirmişti içinde ve bu onu gerçekten de rahatlatmıştı.
"Her zaman yanında olacağım, o küçük yerde rahat edemezsen hemen buraya dön, bu kollar her zaman seni böyle kucaklayacak canım!"
Songül yaklaşık bir aydır Can'ın evinde kalıyordu. Daha önce ayrılmak istemesine rağmen genç adam onu bırakmamış, kendisiyle kalmasına ikna etmişti. Ama bu artık hayatını düzene sokmanın vakti gelmişti. Burada daha fazla kalamazdı. Ofis olarak tuttuğu yerin üst katında büyükçe bir odası vardı ve Songül orayı tadilattan geçirterek küçük bir ofis evine çevirmişti. Küçük ama sıcacık bir ortama sahipti. İlk kez oraya girdiğinde ise içini bir huzur kaplamıştı. Şimdi ise oraya gitmek için can atıyordu. Hayatı boyunca bu kadar mutlu olmadığını hissediyordu.
Can ile birlikte kahvaltı yaptıktan sonra genç adam istemeyerek de olsa onu yeni evine bırakmıştı. Evi gezince de evin küçüklüğünden yakınarak "Sana misafir gelse nerede yatıracaksın?" diye sorduğunda Songül gülümseyerek "Unutuyorsun galiba bana gelecek tek misafir sen olursun!" Can dudaklarını buruşturarak genç kıza bakmıştı.
"Peki, ben gelsem ne olacak!" Genç kız hiç düşünmeden "Oradaki kanepede yatarsın!" deyivermişti. Genç adam alayla kaşlarını kaldırarak "Beni erkek olarak görmüyorsun galiba?" diye sitem edince genç kız dayanamayarak kahkaha atmıştı. Bu onun bir aydır attığı ilk içten kahkahaydı. O an genç adam onun gülüşünü ne kadar özlediğini fark etmişti. Bir fincan kahveden sonra genç adam işine dönerken Songül de kendi işinin başına gelmişti. O sırada çalan telefon ile irkilen genç kız bu telefonnumarasını kimseye vermediğini hatırlayarak rahat bir nefes almıştı ki kulağına dolan öfkeli sesin sahibinin sözleriyle kanının çekildiğini hissetmişti.
"Bu da ne demek oluyor, kendine ofis açtığın doğru mu? Bunca zaman bunun için mi eve gelmiyorsun?" babasının öfkeli çıkan sesine karşılık genç kız oldukça sakindi.
"Kendi işimi yapmak istemem de ne sakınca var baba?" adam daha da öfkelenişti. Sen şirketin başına geçecektin, bunu konuşmuştuk!" Genç kız neredeyse kahkaha atarak gülecekti. Konuşmak mı demişti babası?
Ah hayır konuşmamışlardı!
"Hayır baba konuşmadık, Sen konuştun ben dinledim, ama asla şirketin başına geçeceğimi söylemedim. Şimdi izin verirseniz az işim var" dediğinde adamın sesi daha da öfkeli çıkarak "Hafta sonu annenle evlilik yıl dönümümüz sakın gelmemezlik yapayım deme. Bu konuyu daha ayrıntılı konuşacağız.
Genç kız itiraz edemeden telefon suratına kapanmıştı. Öylece telefona bakarken hafta sonunu düşünmeden edememişti. Daha ne kadar kaçabilirdi ki. Onlarla karşılaşmak zorunda kalacağını elbette ki biliyordu ama bu kadar erken değil, daha hazır hissetmiyordu. Sadece kısa bir an yaşadıklarını hatırlayınca nefes alamadığını hissetmişti. Pencerelerden birini açarak derin derin nefes almaya başlamıştı. Olanları unutmasına imkân yoktu. Ailesinin kendisine yaptıklarına artık tahammül edemiyordu. Bu şekilde onlarla aynı ortam da garip bir şekilde onu rahatsız etmeye başlamıştı. Annesi ve babası onun için birer yabancı oluvermişti.
Songül işlerinin büyük bir kısmını halletmişti. Oldukça yorgun bir şekilde yatağına girerken ilk kez bu kadar küçük bir odada yattığı için heyecanlanmıştı. Artık özgürdü ve yarından sonra yepyeni bir hayatı olacaktı. Derince bir nefes daha alarak küçük mutfağına geçti. Ailesine ilk kez mutfakta yemek yapmaya başlayınca teşekkür etme isteğiyle dolmuştu. Annesi onu yatılı göndermeseydi şimdi kendisi de Defne gibi işe yaramaz olacaktı. Gülümseyerek kendine yemek hazırlarken aklını tamamen toparlamaya başlamıştı. Yemekle birlikte duvarda ki küçük televizyonda bir film bulup izlemeye başlamıştı. O gece kanepede uyuya kalmıştı. Genç kızın bir oda bir salon evinde yatak odası ile salon aynı ortamda olmuştu. Bu durum genç kızı gülümsetiyordu.
Sonraki bir kaç gün oldukça yoğun geçmişti. Hafta sonunu düşünmemek için deli gibi çalışıyor o günü unutmak istiyordu. Ama kaçınılmaz son sonunda yaklaşmıştı. Cuma günü babası yeniden aramış ve onu gelmesi için yeniden uyarmıştı. Kaçmak gibi bir şansı kalmamıştı. Acaba Can da onunla gelir miydi? Ama hayır, onun sırtına bu sorumluluğu yükleyemezdi. O yeterince şey yapmıştı. Aklına yeniden düğün günü gelmiş ve içinde erkeklere karşı esef bir nefret belirmişti. O gün kendi kendine söz vermişti, bir daha hiç bir erkeğin oyuncağı olmayacaktı. Aptal durumuna düşmeyecekti. O gün hafızasında her zaman taze kalacak ve bundan sonraki adımlarını bu aptallığını düşünerek atacaktı.
***
Haftalar önce düğün günü!
Kanlar içinde Kenan'a yaklaşırken öfkeyle ona yardım etmeye çalışan genç kadının Kenan'a "Bunu sana yaptığına inanamıyorum, iyi misin kocacığım!" Bu sözler genç kadının beyninde yankılanırken o an fark edebildiği tek şey karşısında ki adamın evli olmasıydı. Kenan evliydi ve bu Songül için bir felaket olmuştu. Adımları duraksadığında Can hızla yanına gitmiş ama o anda genç kıza gelen şok etkisi deli gibi kahkaha atmasına neden olmuştu. Onun kahkahasına dönen Kenan şok olmuş bir şekilde hala beyazlar içinde ki Songül'e bakıyordu. Genç kız beyazlar içinde melekten farksızdı, ama neden böyle deli gibi gülüyordu. Can telaşla ona bakarken içindeki öfke daha da kabarmıştı. Bir kaç adım atarak Kenan'a yaklaşmıştı ki Songül'ün "Ona dokunma Can, O buna kesinlikle değmez. Umarım mutlu olursunuz, gerçekten bu kadar aptal olduğuma inanamıyorum. Beni ailem bile sevmezken, senin beni sevdiğine inandığım için aptalım... Gerçekten büyük aptallık!" diyerek oradakileri şok içinde bırakarak hızla Can'ın elini tutarak kapıdan çıkmıştı. Genç kadın tuttuğu eli her gecen saniyede daha fazla sıkıyordu. Can şaşkındı ve bir o kadar üzgün. Songül bir süre daha yürüdükten sonra gelinliği ile bir banka oturarak Can'ı da yanına çekmişti.
"Şu elinin haline bak, benim için kavga ettiğine inanamıyorum... Benim gibi değersiz..." Can onun konuşmasını parmaklarını genç kızın dudaklarına götürerek susturmuştu.
"Sen hayatımda ki en değerli kızsın!" demişti. Can doğru söylüyordu. Songül hayatında ki en değerli kızdı. Annesi ölmüş ve kız arkadaşı da yoktu. Hayatında ki tek kız Songül'dü. Genç kız ona yaşlı gözlerle bakarak gülümsemeye çalışmıştı. Az önce felaket bir durumdan kurtulmuştu. Annesinin neden sabahtan beri tedirgin olduğunu anlayabiliyordu artık.
"Oda biliyordu ve bana söylemedi. Beni nikâh masasında rezil olmaya mahkûm ettiler. Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum?" Can hala şaşkındı. Bu kadar mıydı, ağlayıp sızlamayacak mıydı? Kenan'a sevgisi bu kadar az mıydı? Bu kız neden bu kadar sakin kalıyordu? Şu anda etrafa saldırıp ağlaması gerekirken genç kız şefkatle kendi yaralı elini temizliyordu. Üstelik...
"Hey ne yapıyorsun, o senin gelinliğin!" derken genç kızın gelinliğinin dibini yırtarak eline sarmasıyla şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti. Bir süre sonra bakışlarını genç adama dikerek "Bir süre sende kalabilir miyim?" Can sevgiyle ona gülümserken sadece başını sallamakla yetinmişti.
***
Genç kadın arabasında oturmuş karşıda tüm ışıkları yanan eve bakarken geçmişini ve hatalarını yeniden düşünmeden edememişti. Bu eve düğünden sonra ikinci gelişiydi. İlkinde eşyalarını almak için gelmişti. Bu evde daha fazla kalamazdı. Arabasından eve bakarken sadece birkaç metre ilerde yine arabasından aynı evi gözetleyen adamdan habersizdi. O sırada yabancı bu adam eve girmenin yollarını arıyor ama bir türlü aklına bir şey gelmiyordu. Sonra bir hareketlilik fark eden genç adam arabasından inen zayıf ama zarif bir siluetin eve doğru yaklaştığını görmüştü. Evin kapısına gelmesine rağmen kapı ziline bir türlü basamıyordu. Merakına yenik düşen genç adam arabadan inerken fark etmeden onun arkasına kadar yaklaşmıştı. Bu kızı daha önce bu ailede görmemişti. Tam da o sırada kapı açılınca ürken genç kızı birden kendisine doğru çekmişti. İşte o an genç adam kollarında ki kızın bakışlarında ki hüznü görmüş ve nefes almakta zorlanmıştı. Ona bakmaya devam ederken duydukları sesle toparlanabilmişlerdi....
***
Genç kız yarım saattir arabasından karşısında duran eve bakıyordu. Tüm ışıkları yanan ev sanki onun içini daha da karartırken bu eve son kez girmeyi umuyordu. Küçük spor arabasından çıkarak ağır adımlarla eve yaklaşırken çok değil daha bir kaç ay önce yaşadığı mutluluk ve büyük hayal kırıklığını gözünün önüne belirmişti.
"Neden buradasın?" sürekli bu soruyu kendine sorarken kapıya kadar ulaştığının farkında bile değildi. Kapı ziline eli bir türlü gitmezken oradan kaçmayı düşünmeye başlamıştı. Tam vazgeçip oradan ayrılacağı sırada kapının sert bir şekilde açılmasıyla korkup geriye doğru sendelemiş sırt üstü düşmeyi beklerken sırtı sert ama acıtmayan bir bedene çarpmıştı. Aynı anda beline dolanan elle ne yapacağını bilemezken kapıyı açan kişinin sözleri birbiriyle kesişen iki güzel gözün şaşkınlıkla açılmasına neden olmuştu.
" Yeni erkek arkadaşı yaptığını bilmiyordum Songül?" genç kız gelen soru ile geri çekilmek isterken ayağına gelen fırsatı kaçırmayan Soner elini daha fazla Songül'e dolayarak "Merhaba ben Soner!" diye kendisini tanıtmıştı. Genç kız sanki dili tutulmuş hareket yeteneğini kaybetmişti. O anda gözleri demir gibi sert bakan bir çift koyu gözle karşılaşmıştı. Sanki yer ayaklarının altında kayıyordu. Yanındaki adam bunu anlamış gibi onu daha sıkı sarmıştı. Tek bir şey dilemeye başladı, bu geceyi atlatabilmeyi ve bu aileden sonsuza tek uzak durabilmeyi.
Eve girerken belindeki el onu salmamıştı. Genç kız elin sahibine bakarken onun kim olduğunu merak etse de şuanda bir şey sormayacaktı. Soner sanki kırk yıldır onu tanıyormuş gibi hayret verici derecede rahattı. Bakışları genç kıza dönünce Songül'ün uyarıcı bakışlarından tedirgin olmuştu. Bu kız neden kendisini tanımadığını söylememişti acaba?
Songül eve girdiğinden beri huzursuzdu. Davetlilerin hepsinin bakışları genç kızın üzerindeydi. Onların fısıldayarak konuşmalarına aldırış etmek istemiyordu ama bu hiçte kolay değildi. Üstelik yanında ki bu adamı da tanımaması ayrı bir sorunken onun bu kadar rahat davranmasına şaşmadan edemiyordu. Bakışları sabit bir noktada boş bakarken düşüncelerindeki bir ses ona uyarıda bulunarak hemen bu evi terk etmesini söylüyordu.
Babası ve annesi geniş salondan içeriye kol kola girerken genç kız onlara kırgın nazarlarla bakmıştı. Etrafta onları kutlamak için birçok kişi sıralanmıştı. 'Yalakalar!' diye söylenirken yanında ki adamın onu duyduğunu fark etmiş ama umursamamıştı. Genç adam ise onun kendisine kısa ama ilgisiz bakışı karşısında şaşkınlığını gizleyemiyordu. Hiçbir tepki yoktu genç kızda. Her şeye bir boş vermişlikle bakıyordu. Bu durum karşısında istemeden de olsa bu genç kızın kim olduğunu merak etmişti. Beyninde 'Songül!' adı yankılanıyordu. Kapıyı açan kız ona bu şekilde seslenmişti. Kapıyı Murat beyin kızı açtığına göre tanışıyor olmalıydılar. Defne'yi magazin dergilerinden tanıyordu ama bu kızı ilk kez görüyordu. Songül ağır adımlarla onun yanından uzaklaşırken genç kız bu eve gelmişken odasında unuttuğu bir kaç eşyasına bakmaya eski odasına gitmeye karar vermişti. Nasıl olsa yokluğunu kimse fark etmezdi.
Ağır adımlarla odasına doğru ilerlerken uzun koridorda hiç karşılaşmamayı istediği o kişi ile karşılaşmaktan kurtulamamıştı. Genç kadın hiçbir şey söylemeden onun yanından geçmek istedi ama koluna yapışan mengene gibi parmakların sahibine bakmaktan kendisini alamamıştı. Gözlerinden ateş saçarak baktığı adama dişlerinin arasından "Çek ellerini üzerimden!" diye nefretle uyarıda bulunmuştu. Genç adam onun bakışlarında ki ifadeden dehşete düşse de geri adım atmaya niyetli değildi.
"Konuşmalıyız Songül! Sana bir açıklama borçluyum!" Genç kız acı bir gülümseme ile karşısında ki adama bakarak "Ne açıklayacaksın? Yoksa kardeşimle arkamdan nasıl dalga geçtiğinizi mi? Senin hiçbir açıklamada bulunmanı istemiyorum. Midemi bulandırıyorsun!" dedi. Kenan parmaklarını daha çok sıkarken Genç kız acı bir tebessüm daha yüzüne yerleştirerek onun gözlerinin içine bakmaya devam ediyordu.
"Bak eğer Defne hamile olduğunu söylemeseydi onunla asla evlenmezdim!" Songül son sözlerle dehşete düşmüştü. "Defne.... Defne hamile mi? Benimle nişanlıyken sen kardeşimle mi yatıyordun? Seni Allah'ın belası... Sen... Sen...." Genç kız daha fazla dayanamayarak Kenan'ın yüzüne nasıl yaptığını dahi anlayamadan sert bir tokat patlatmıştı Öyle ki tokadın sesi salondan bile duyulmuştu. Genç adam dehşete düşmüş bir şekilde Songül'e bakarken, Songül sinirden titremeye başlamıştı.
"Seni bir daha görmek istemiyorum. Aslında sana teşekkür bile etmeliyim Beni büyük bir hatadan döndürdün." Kenan'ı orada bırakarak odasına doğru koşmuştu. O sırada genç adamın yanına Defne gelerek konuşmaya başlamış ama Kenan'ın yüzünde ki kızarıklığı görünce dehşetle ona doğru elini uzatmıştı. Kenan hızla geri çekilerek "Sakın dokunayım deme, bunların hepsi senin suçun!" diyerek oda hızla odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Defne olduğu yerde kalırken onları izleyen meraklı ve bir o kadar şaşkın gözlerden habersizdi.
"Bu evde neler oluyor böyle?" diye sormadan edemeyen Soner, Defne'nin kendisini fark etmesi ile duraksamıştı.
"Bir şey mi istemiştiniz?" Defne elinden geldiğince durumu belli etmemeye çalışsa da Soner'in şaşkın bakışlarından onun bazı şeyleri gördüğünü anlamıştı. Soner aklına gelen tek şeyi söyleyerek "Songül'e bakmıştım!" dedi. Defne ona gözlerini kısarak bakmıştı. Kesinlikle bir şeyden emindi o da bu adamın Songül'ün sevgilisi olmadığından. Ablasını tanıyordu. Yaşadığı şoku kolay atlatsa da bir daha kolayca bir erkeğe inanmayacağını, kolay ilişki kuramayacağını biliyordu.
"Onunla sevgili değilsiniz değil mi?" Soner ani gelen bu soruyla afallarken ne cevap vereceğini düşünüyordu.
"Yanılıyorsun, biz birlikteyiz!" Defne karşısında ki adamdan bir cevap beklerken cevap arkasında onun sözlerini duyan Songül’den gelmişti. Defne ona inanmayan bakışlar atarken Songül'ün bakışları kardeşinin hala düz olan karnına takılmıştı. Defne onun nereye baktığını anlayınca istem dışı eli karnına gitmişti. Onun bu davranışı genç kadını gülümsetti. Defne ablasının gülümsemesinden hiçbir anlam çıkaramazken Songül'ün düşündüğü tek şey ise sorumsuz kardeşinin sorumluluk almak üzere olduğuydu. Bu çocuk onu değiştirecek gibiydi.
"Tebrik ederim, umarım bundan sonra daha olgun davranmaya başlarsın! Bu çocuk için daha iyi olur!" Songül'ün sözleri ile gerileyen genç kız yutkunmadan edememişti. Neden bir kez olsun ablasını yenmeyi başaramıyordu. Onun elinden nişanlısını almıştı ama yine de ondan kötü bir tepki alamamıştı. Onun bu umursamaz davranışları genç kızı deli ediyordu.
Songül bir kaç adımda Soner'in yanına gelerek "Salona geçelim, fazla kalmayacağım zaten!" dedi. Salona geçtiklerinde genç adamın aklı tamamen karışmış durumdaydı. Onların salona girdiklerini gören Murat Bey kızına bakışlarını dikerek bakmıştı. Songül eskisi gibi bu bakışlardan çekinmiyordu artık. Onun bakışlarını fark eden konuklardan biri Songül'e bakarak "Murat bu senin büyük kızın mı? Gerçekten güzel bir kızmış. Duyduğuma göre okulu dereceyle bitirip kendi ofisini açmış. Yakında sana rakip olursa hiç şaşırmam!" Genç kız onun sözlerini duyunca tün kan beynine çıkmıştı. Murat bey de sinirliydi. Şirketini Songül'ün eline bırakmayı planlıyordu ama karşısında kendisine bakan kızı bunu umursuyormuş gibi görünmüyordu. Songül yanlarına giderek önce annesinin yanağını öpüp hemen geri çekilmiş ve sonrasında babasına hafif selam vererek "Nasılsınız, anne, baba!" Canan hanım genç kıza şaşkınlıkla bakarken karşısında görmeyi planladığı Songül'ün bu olmadığını düşündüğünü belli etmişti. Songül bu kadar sakin kalacak biri değildi. Bakışları kızının yanında ki adama kayınca Soner hala şaşkınlığını atmakla uğraşıyordu.
"Anne, baba!" Soner bu kelimeleri tekrar ederken bakışları hızla Songül'e çevrilmişti. Adamları bu ayrıntıyı nasıl atlardı. Bir aydır bu evi izletiyor ve Murat beyi yakından takip ediyordu. Ama hep tek çocuğu olduğu bilgisini almıştı. Şimdi ise yanında ki bu zarif kızın onların çocuğu olduğunu öğreniyordu.
"Bizi arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?" Soner tam ileri atılacaktı ki Songül araya girerek "Gerek olduğunu düşünmüyorum, size hediyenizi vererek hemen ayrılacağım!" Soner genç kıza bakışlarını çevirse de Songül ona bakmıyordu. Babası öne çıkarak sessiz ama bir o kadar öfkeli bir sesle "Hemen çalışma odama gidiyoruz!" diye onu uyarmıştı. Babası önde o arkada çalışma odasına giderken Soner kendisine yönetilen bakışlardan rahatsız olarak başını çevirmişti. İlk gördüğü şey ise kendisine nefretle bakan bir çift siyahi gözdü. Soner kendisine bakan adamın kim olduğunu dergilerden tanıyordu. Bu adan Defne'nin kocası Kenan olmalıydı. Ama anlamadığı neden kendisine öldürecekmiş gibi baktığıydı.
Songül odanın kapısını kapatarak babasının karşısına geçmişti. "Bu da ne demek oluyor, ofis açmakta nereden çıktı?" Songül sakin görünmeye çalışarak konuşmaya başlamıştı.
"Sana şirkette çalışacağımı hiç söylemedim!" dedi büyük bir cesaretle.
"Seni neden okuttum sanıyorsun sen?" Songül onun bu sözüne gülmeden yapamamıştı.
"Beni okuttun mu? Beni sen okutmadın, ben kendi imkânlarımla okudum. Senden tek kuruş almadım!" Adam iyice öfkelenmişti.
"Okumana izin vermemeliydim. Böyle yapacağını biliyordum!" dediğinde Songül başını sallayarak "Bunu benden istemeye hakkınız yok! Sadece sözde kızınız olan birine güvendiğinizi mi söyleyeceksiniz? Beni güldürmeyin lütfen! O düğün günü bu aile benim için bitti. Şımarık kızınıza kalması için servetinize servet katmaya niyetim yok!" Adam onun sözleri ile dehşete düşmüştü. Songül'ün neye dayanarak bu şekilde konuştuğunu bilmiyordu. Acaba gerçeği biliyor olabilir miydi?
Genç kız gözleri dolmuş bir şekilde babasına bakmıştı. "Siz o gün bile bile beni evli bir adamın nikâh masasına oturtacaktınız! Defne'nin yaptığını anlayabilirdim ama sen ve annemin bu yaptığını anlamama imkân yok! Bu yüzden bu gece burada aile ilişkilerimiz de son bulacak!" dediğinde Songül yüzüne hissettiği acıyla gülümsemeden edememişti.
"Sonunda bunu yapabildiğinize çok seviniyor olmalısınız? En azından varlığımdan haberdar oldunuz!" Adam az önce nasıl olup da kızına tokat attığına inanamıyordu. Songül kapıyı sert bir şekilde çarparak evden ayrılırken Soner dayanamayarak onun peşinden evden çıkmıştı. Songül son dayanma sınırına geldiğinde arabasına ulaşabilmişti. Arabasının kapısını açıp da içine gireceği sırada kolunu yakalayan elin sahibine bakışlarını çevirmişti. Onun bakışlarıyla genç adam gafil avlanarak olduğu yerde donup kalmıştı. Gözlerinde yaş birikmesine rağmen akıtmamakta hala direndiği o kadar belliydi ki genç adamın bakışları yanağında ki kızarıklığa gidince içinde tarif edemediği bir öfke seli oluşmuştu. Şefkatli bir şekilde genç kızın yanağına dokunduğu sırada elini ateş yakmış gibi geri çekmişti. Songül onun bu yaptığı ile gülümsemeden edememişti. Ağzının içinden tükürür gibi konuşan genç kızın sözleri Soner'i şoke etmişti.
"Ne yapmayı planlıyorsan beni kullanmana izin vermeyeceğim!"
Kolunu sert bir şekilde çeken genç kız arabasına binerek hızla oradan uzaklaşmaya başlamıştı. Soner olduğu yerde donup kalmıştı. Amacını anlamış olabilir miydi? Ama amacı için yaklaşmamıştı ki, onda ki hüzün genç adamın dikkatini çeken tek şeydi. Bakışları, sahi gözleri ne renkti bu kızın? Bu düşünce ile öfkelenmeden edememişti. Eline aldığı telefonun tuşlarına basarken içinde esef bir kızgınlık vardı. Karşıdan gelen sesi duyar duymaz "Hani bu adamın tek kızı vardı? Bana hemen Songül denen o kız hakkında ayrıntılı bir rapor hazırlıyorsun!" Soner telefonu kapatırken yeniden eve dönüp bakmıştı.
"Az kaldı Murat Bey!" diyerek arabasına binip oradan uzaklaşmıştı!