Aiden kendisine doğru yüzmekte olan Jason'a elini uzatarak '' koluma tutun '' diye bağırdı. Bu genç çocuğun gözleri önünde ölmesine izin veremezdi. Aralarında ki mesafe dalgalardan dolayı gittikçe açılsa da Aiden'ın pes etmeye niyeti yoktu. Kulaçlarını sıklaştırarak Jason'a uzanmaya çalıştı. Ne kadar çabalasa da Jason kendisinden uzaklaşmaya devam ediyordu.
Bir kaç dalganın ardından Jason karanlıkta kaybolurken Aiden sesinin yettiği kadar bağırarak küçük çocuğun adını seslendi.
Jason'ı kurtaramamıştı ve kendisi yüzünden masum bir çocuk ölmek zorunda kalmıştı. Yüzmekten yorulan bedenini sabit bırakarak dalgalarla savaşmaktan vazgeçti. Tanrı canını istiyorsa alabilirdi Aiden hazır olduğu bu şey için kendisini dalgalara teslim ederken son kez nefes alarak gözlerini kapattı.
Evelyn kitap okumaya bir son vererek kulubeden çıkmış ve yatmak için kullandığı odaya girmişti ki yatakta uyuyan ve aynı zamanda sayıklamakta olan Aiden'ı farketti. Gözleri kapalı olan genç adamın yanına sessiz adımlarla yaklaşarak yatağın kenarına oturdu ve elini Aiden'ın terden ıslanmış alnına koyarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Genç adamın bedeninden yayılan sıcaklık parmak uçlarını yakacak derecedeydi. Bildiği kadarı ile yarası iyileşmeye başlamıştı ve böyle ateşlenmesinin sebebi kesinlikle yarası değildi.
Telaşla yerinden kalkarak temiz bir bez bulmaya çalıştı. Daha sonra bulduğu bezi eline aldığı kovanın içinde ki suda ıslatarak yumuşak hareketlerle Aiden'ın alnına dokundurdu.
Bir kaç kez aynı hareketi tekrarladıktan sonra bezi kaldırarak kucağına koydu ve Aiden'ın dudaklarından dökülen kelimelerin ne anlama geldiğini merak ederek başını eğdi ve kulağını Aiden'ın dudaklarının hizasına getirdi.
" Jason, elimi tut jason "
Kısa bir süre bekledikten sonra başını kaldıran Evelyn dudaklarını hafifçe ısırarak üzgün bir şekilde Aiden'ın acı çekiyormuş gibi duran yüzüne baktı.
Jason talihsiz kazada ölenlerden biri olmalıydı ve Aiden için önemli biri olduğunu düşünüyordu. Ya da bütün bunların sebebi vicdan azabı çekiyor olması diye düşündü.
Şefkat içeren bir duyguyla elini Aiden'ın alnına değdirerek bir süre bekledi ve Aiden'ın hafifçe kıpırdayan kirpiklerine baktı. Bütün bunları içinde bulunduğu bu durumda düşünmesi ne kadar doğruydu bilmiyordu fakat kendisine engel olamayarak Aiden'ın kusursuz olduğunu düşündüğü yüzünü incelemeye başladı.
Bir erkeğin kirpiklerinin bu kadar güzel görünebileceğini asla tahmin etmezken şu an onlardan biriyle karşı karşıyaydı. Okuduğu kitaplarda böyle şeylerden bahsedilmediği için bu durum karşısında biraz da olsa şaşırmıştı. Genelde erkeklerin ne kadar kaslı olduklarından ya da geniş omuzlara sahip olduklarından bahsedilirdi. Boylarının uzunluğu ya da ten renkleri ön planda olurdu.
İlk karşılaşmalarını göz önüne getirdiğinde Aiden'ı tam da bayılmak üzereyken bulmuştu ve hatırladığı kadarı ile Aiden'ın gömleği üzerinde değildi.
" Ahh tanrım ne kadar utanç verici " diye mırıldandı .
Aiden'ın kitaplarda bahsedilen gibi bir vücuda sahip olduğunu farkettiğinde yanaklarının kızardığını anlayan Evelyn hızla geriye çekilerek bu histen kurtulmaya çalıştı.
Evelyn bu yaptığının çok ayıp olduğunu düşünse de bir kitabı ilk defa okuyormuşçasına incelediği yüzün her bir ayrıntısına ilgiyle bakarak parmaklarını Aiden'ın dudaklarına doğru yaklaştırdı.
Nasıl bir his olduğunu o kadar çok merak ediyordu ki parmakları bir kaç dakika Aiden'ın dudaklarında oyalandı.
" Hayır hayır kesinlikle çıldırmış olmalıyım, bu yaptığın çok ayıp Evelyn çok " diye kızarak yerinden kalktı ve yatağın üzerinde bulunan kovayı eline alarak suyu tazelemek için dışarı çıktı. Aiden'ın sağlığını düşünmesi gerekirken aklından geçirdiği şeyler kendisine kızmasına sebep olmuştu.
Kovadaki suyu tazelerken elleriyle yüzünü kapatarak başını hafifçe sağa sola salladı. Bu zamana kadar bunu asla öerak etmemişken şimdi neden birdenbire bunu düşündüğünü bilmiyordu. Hayır aslında kesinlikle biliyordu. İlk defa amcası Chris'in dışında bir erkekle tanışmıştı ve Aiden gerçekten de aklından çıkmayacak kadar çekiciydi ya da yakışıklı demek daha uygun düşerdi.
" Evet evet kesinlikle bu yüzden böyle saçma şeyler düşünüyorum " diyerek ayağa kalktı. Aiden bir gün buradan gitmek zorunda kalacaktı ve o zaman Evelyn eski huzurlu yaşantısına geri dönecekti. Huzurlu ve yalnız. Bu düşünceyle omuzları düşerken biraz önce çıktığı kulübeye geri girerek yatağa doğru yürüdü ve kovada ki temiz suyu bezle ıslatarak aynı işlemi yapmaya devam etti. Geçen bir saatin ardından Aiden'ın sayıklamaları çoktan durmuş ve huzurlu bir uykuya dalmıştı.
Evelyn sırtında ki sızıyı göz ardı etmeye çalışarak başını kaldırdı ve uzanabileceği bir yer aradı. Uzun süre aynı pozisyonda oturmaktan beli ağrımıştı. Şu an yatağında Aiden yattığına göre kendisi de yatağın yanında bulunan küçük koltuğun üzerinde uyumak zorundaydı. Zaten küçük olan bedenini koltuğa bir şekilde sığdırmayı becerdikten sonra gözlerini kapatarak uyumaya çalıştı.
Aiden başında hissettiği sızıyla gözlerini açarak derin derin bir kaç kez nefes aldı. En son azgın dalgalarla boğuştuğunu hatırlıyordu ve Jason'ı kurtaramayışını çok net bir biçimde hatırlıyordu. Başını kaldırmaya çalışırken yan tarafında ki koltukta uyuyan Evelyn 'i görerek hareketsiz kaldı ve " kahretsin " diye mırıldanarak sızlayan başını geri yastığa koydu.
Hala bu adadaydı ve kazanın üzerinden sadece bir gün geçmişti. Koskoca bir gün geçmesine rağmen zaman sanki çok yavaş işliyordu. Sağ tarafına dönerek bir elini başının altına koydu ve huzurlu bir şekilde uyuyan Evelyn'i izlemeye başladı. Yıllardır bu adada olduğunu söylemişti.Tek başına bir kız için burada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu veya ne kadar tehlikeli olabileceğini Aiden düşünemiyordu bile.
İngilterede olsalardı eğer Evelyn'in ne kadar revaçta olacağını düşündü. Koyu kızıla çalan uzun dalgalı saçları ve yeşil göz rengiyle erkeklerin aklını başından alacağı kesindi. Teninin rengi ise Aiden'ın içinde tarif edilemez duygular oluşmasına sebep oluyordu. Dudaklarının Evelyn'nin açıkta kalan omzuna değdirme isteği ile dolup taştığını farkederek yerinden kalktı ve kapıya yöneldi.
Havanın hafiften serinlediğini farkederek başını kaldırdı ve ağaçlardan görünen gökyüzüne baktı. Bulutlar çoğalmıştı ve aynı dün gece ki gibi görünüyorlardı.
Sahile doğru yürümeye başlayarak adımlarını sıklaştırdı. Ara sıra rüzgardan gözünün önüne gelen saçlarını tekrar eliyle arkaya atıyordu.
Issız görünen sahile vardığı zaman kıyıya doğru yürüdü ve sertçe çalkalanan denize baktı. Kısa bir bekleyişin ardından yeni soğumaya başlamış kumların üzerine oturdu ve denizi izlemeye başladı.
Aklını dolduran bir sürü düşünce vardı ve bunlardan en önemlisi gemisinin batmış olmasıydı. Amerikada bekleyen alıcılar gemide ki mallara teslim tarihinde ulaşamayacağı için yüklü bir miktarda tazminat ödemek zorunda kalacaktı. Tahmin ettiği kadarı ile 25 - 30 gün arasında geminin belirlenilen yere ulaşması gerekiyordu ve öncesinde kimse kendisinin kaybolduğunu bilmeyecekti. Gemi limana varmadığında ise öldüğünü bile düşünebilirdi.
Geriye doğru yatarak kumlara uzandı ve gözlerini kapatarak İngilterede ki hayatını düşündü. Zengindi iyi bir ailesi vardı işinde en iyilerden biriydi hatta belki de en iyisiydi. Kadınlar etrafında pervane olurlardı fakat Aiden sadece görmek istediği kadarını görürdü.
Her zaman yalnız herkesten uzakta bir hayatın nasıl olacağını merak ederdi ve şimdi herkesten uzaktaydı belki de tanrının unuttuğu bu yerde uzun bit süre boyunca yalnız olacaktı. Evelyn ile birlikte diye düşündü.
" Kızıl bir güzelle tanrının bile unuttuğu bir adada tek başına olacaksın Aiden " diye mırıldandı. Böyle bir şey için tanıdığı bütün arkadaşlarının ne kadar para ödeyebileceğini biliyordu.
Ayağına kadar gelen bu şansı ahlaksızca kullanacak bir adam olmadığını bilen Aiden düşündükleri yüzünden gülümseyerek gözlerini açtı ve kendisini izleyen bir çift yeşil gözle karşılaştı.