Annem eve girer girmez "Okulda çocuk dövmek de ne demek?" diye sordu. Okulda çocuk dövmek demek, okulda çocuk dövmek demek canım annem. Hak etiler ki yaptım demek. Hesap sormaman gerek demek. Neden anlamıyorsun? He canım anam benim.
"Elçin, cok ayıp. Neden dövüyorsun çocuğu?"
"Ekin!"
"O mu şikayet etmiş?"
"Sınıfın w******p grubunda söylediler." Gözlerimi devirdim. Hay o grubun yedi sülalesinin ben.. Koskoca kadınlar.. Yakışıyor muydu hiç?
"Ulan ne dedikoducusunuz ha."
"Sana çocuğu neden dövdüğünü sordum!"
"Dayım da dövdü." dedim elimle işaret ederken. "Ona neden sormuyorsun?"
Annem bu sefer ona çevirdi kafasını inanmazcasına. "Eren!"
"Saçlarını mı kestirdin sen abla? Nasıl da yakışmış."
"Geçenlerde uçlarından aldırmıştım. Kırılmışlardı da biraz. Bakım da yaptırdım." diyerek saçlarını tuttu annem.
Tam o sırada "Umarım konuyu kaynattığının farkındasındır hayatım." diyerek annemin yanağından makas alıp yanına oturdu babam.
"Eren ama!"
"Of ama enişte!"
Dayım isyan ederken güldüm. Ve o an annemin gözler yine bana döndü. Hay ses çıkaran ağzımı!
"Biriniz anlatacak mısınız artık?" Elçin sustuğuna göre ya konuyu açmak, ya da bizi ele vermek istemiyordu. Her iki şekilde de, ben de susacaktım.
"Çocuk şikayet etmediğine göre hak ettiğini düşünüyor demek ki. Uzatmasak."
Annem ağzını açmıştı ki, ablamın yüzüne baktığını gördüğüm babam "Cidden sen mi yıktın koca çocuğu yere?" diye sordu. Havalı bir şekilde hayalî yakamı havaya kaldırarak "Tabi ki." dedim. "Dayım ayırmasa. Ohhhooo."
"Hadi bu yarım akıllı Eren. Sen nasıl uyarsın buna?"
Anneme bakıp "Aşk olsun." dedikten sonra ablama sarıldım. Hepimiz dayımın yapacağı açıklamayı bekliyorduk. Hadi hadi, itiraf et yakışıklı..
"Şimdi ablacım. Biliyorsun ki ben yemek yemeyi çok seven bir insanım. Aynı şekilde yedirmeyi de. Okula bi girdim, Ekin çocuğun üzerinde. Çocuğun yüzü gözü kan. Birden canım çekti."
"Ay ben de düzgün bir şey anlatacak diye bekliyorum. Vampir misin sen? Kurt adam mısın? Canı çekmişmiş." deyip sinirle mutfağa yöneldi annem, bizim kahkahalarımız arasında.
"Ama çok ayıp çocuklar. Cidden." Babam yüksek sesle bize kızarken, bir yandan da kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. "Bir daha asla duymayayım." dedikten sonra eğilerek fısıldadı. "Kuytu köşede dövün bundan sonra, kimse görmesin."
Biz kahkaha atarken, ağzımızı kapatıp "Bak bir de gülüyor utanmazlar." diyerek yüzünü ciddi bir hale sokup annemin yanına gitti.
"Yemin ederim Oscarlık adam." diye fısıldayıp güldüm.
"İsterseniz anneme anlatabilirim."
"Gözlerin mi doldu senin? Nerdeydi bu Tiftik ya?"
"Ya Eren!" Ayağa kalkan dayımı tutan ablama bakıp "Gözünden bir damla yaş gelirse hem Tiftik, hem protez ölür. Anladın mı beni?" dedim.
"Tehdit ederseniz ağlarım."
Ikimiz birden "Oha!" deyince omuz silkti umursamazca.
"İşinize gelirse."
"Gelmiyor." deyip koltukta üzerine doğru eğildim. "Gelmiyor. Napacaksın. Ha? Söylesene? Napacaksın?"
"Ama sen fazla oluyorsun yerden bitme. Ablayı tehditler falan." Beni tutup koltuğa yatıran dayıma bakarak "Heyyy! Biz aynı taraftayız dostum." dedim ellerimi gözünün önünde sallayarak.
Ama hain insan beni dinlemek yerine, kollarımı tutup bacaklarımın üzerine oturdu. Ablam da kaçırır mı bu fırsatı? Anında gıdıklamaya başladı beni. Ulan dayı.. karıya kıza yaranacam diye beni de sattın ya! Alacağım olsun. Alacağın değil yanlış anlaşılmasın. Ben genelde almayı severim.
"İmdaattt! Adam öldürüyorlar." diye bağırırken, bir yandan da ablamın ellerini üzerimden çekmeye çalışmakla meşguldüm. Ama gülmeye odaklanmışken bu pek de mümkün değildi.
"Ha, sen miydin? Önemli değil ya." diyerek kapıdan bakıp mutfağa geri döndü annem. Ne demek önemli değil? Ulan çöpten mi buldunuz beni? Bakkalda sakız yerine mi verdiler? Ne demek önemli değil?
Ablam halime acıyıp da beni bırakınca, gayet ciddileşerek, ama sesimi de sabit tutup "İmdat." dedim.
"İmdat."
"Ahanda delirdi."
Dayım kollarımı bırakıp da üzerimden kalkınca, koluna girip tekrar konuştum. "İmdat."
Ablam ve dayım gülerken, kafamı mutfağa doğru çevirdim. "Imdat."
"Ne yapıyorsun kız deli?"
"İlgi istiyorum." deyip omuz silktim. "Imdat."
Ikisi de kahkaha attıktan sonra ellerini başıma koyup sevmeye başladılar. Arkadan arkadan elleşmiyordu değil mi bunlar? Gerçi saf ablamın bir şeyden haberi de yoktu. Ama benden kaçmazdı. Ben ne sevgililer görmüştüm be? Bizzat değil, ama filmlerde görmüştüm yani. Ne var? Elimi sallasam kırklısı da, ben üşeniyorum sallamaya. Evet, elli değil bu arada, kırk. Bu tipe kırk yeter de artar bile.
"Sen şurayı sev. Sen de şuraya az ilgi göster. Resmen ilgisizlikten saçlarım dökülüyor." Ikisinin de elini tutup yönlendirirken, ablam gülmekten kıpkırmızı olmuştu.
"Anne, kızın ölüyor."
"Ay Elçin!" diyerek mutfaktan depar atan anneme gözlerimi kısarak baktım. Demek Elçin ha. Hain kadın.
"Demek öyle hain kadın.. Sana ceza, bu gece aranızda yatacağım."
Annem omuz silkerken, "Bu daha çok bana ceza gibi." deyip mutfaktan çıktı babam.
"Bana fark yapmaz." diyerek omuz silktim. Ikisi de umursamamıştı beni az önce. Cezalarını çekmeleri lazım gelirdi. Töreler böyle emretmekteydi.