6

755 Kelimeler
"Allah kimseyi sana düşman etmesin Ekin." deyip yaka silkti Yasemin. Etmesin zaten. Düşman olanlar utansın. "Etmesin vallahi. Neden ediyor? Oysa ne kadar tatlı bir insanım." deyip güldüm. "Bana düşman olanlar utansın." "Videoları peş peşe yayınladım kanka." diye fısıldadı Ceylin. "Yorumlar koptu gidiyor." "Beter olsun geberesice." Gözlerimi devirdim. "Yorumlara asla cevap vermek yok." Çocuğun fotoğraflarını periyodik cetvelde demir elementinin yerine, koca popolu kadın fotoğraflarına, en güncel videolara shoplamıştık. Hepsine de tek tek etiketlemiştik. Allah'tan Elçin çok saçma olduğunu düşünerek takip etmiyordu sayfayı. "Kanka şu takipçi yollanan sayfalardan birinden de yorum yolladım Demir'in profiline elli tane falan. Tek tek üşenmeden yazdım vaadi yorumları. SS aldım bak." Telefonu elime alarak bakmaya başladım yorumlara. Çocuğu resmen gay ilan etmiş, bir sürü saçma yorum atmıştı. "Ama çocuğa da yazık." diyen Yasemin'e benim telefonumu uzattım. "Benim stolk için açtığım iç çamaşırı hesabı." Kahkaha atarak yorumlara baktı. Çocuğun fotoğraflarının altına gönderdiğimiz sudyenler tam olmuştur umarım, jartiyerlerimizden memnun kaldınız mı tarzında yorumlar yapmıştım. "Yemin ederim yanlış bir şey yaparım da benimle küsersiniz diye çok korkuyorum şu an." deyip, üşümüş gibi ellerini kendine doladı Yasemin. "Bi ürperti geldi düşününce bak." Kahkaha atarak ona baktıktan sonra, telefonu alıp gelen yorumları okumaya başladım. "Kankaggggg!" diye anıran Ceylin, "Demir mesaj atmış." diye fısıldadı ardından. Bari en azından Ekin'in hesap adresini verin yazmıştı. Hoşt lan ordan yazasım vardı şu an. Sen kimsin de sana hesabımı vereceğim ben? Sadece kendi tanıdıklarım vardı hesabımda zaten. Ne tanımadığım biri beni takip etsin istiyordum ne de ben onu. O yüzden kendi ad soyadımı da yazmamıştım. Arasın dursundu element bey. Mesajı bilerek görüldü yapıp interneti kapattım. Patlasın köpek. "Çıkışta biraz gezelim mi kız?" "Yarın sınav var. Kağıda da sürttüğün yerlerin adresini yazarsın artık." deyip güldüm. "Ne sınavı lan?" "Neyse ya. Sen gez. Gerek yok. Cidden." deyip kafasını okşadım. "Şimdi gider yanlış derse çalışırsın falan." "Demesene öyle ya. Off. Neyse, Allah'tan güzel kopya çekiyorum." "Meziyetli kızsın canım." diyerek güldüm. "Ben de senden bakınırım. Biliyorsun, çok çalışmak bana göre değil." "Anan mimar, baban avukat Ekin. Sendeki bu tembellik nerden acaba?" "Benim tüm genler kıskançlığı, kini ve hinliği almış kanka. E çalışkanlığa yer yok hâliyle." Çok tembel bir insan sayılmazdım. Ama yine de bu güne kadar teşekkür almışlığım bile yoktu, karnesi takdirden geçilmeyen ablamın aksine. Derse bir başladımı kendini kaybediyordu o. Sıkıldığına ya da isyan ettiğine hiç denk gelmemiştim. O doğuştan her şeye razıydı zaten. Asla şikayet etmezdi, sessiz sedasız gözlerinden akan damlalar hariç. Belki de daha iyiydi kendini derse vermesi. Uğraşacak bir şeyleri oluyordu en azından. Beyni ne kadar meşgul olursa, o şerefsizi de o kadar az düşünürdü. Aslında bunun için hakim olup o adama müebbet vermek istiyordum. Ama babam ve dayımdan bana sıra geleceğini hiç de sanmıyordum. Her seferinde adamın sarhoş olmasını hafifletici sebep olarak gören hakime karşı, babam beliriyordu. Gerçi ablamı bulamazdı. Bilmiyordum, belki de bin pişmandı. Ama yine de, babamdan aldığım bir özellik varsa o da, gamzem dışında, sevdiklerime zarar verenlerden ölesiye nefret etmemdi. Seviyordum bu huyumu. Canım ben ya. Her yönden güzeldim bir kere. Kendimi yargılamayı sevmezdim. Doğru ya da yanlış. Hepsi benimdi. Ve hepsi sonuna kadar kabulümdü. Her zaman tam yanımda olup omzumu sıvazlayan annem, sen kimseden değil kendinden meshülsün diyen babamdı belki de bunun sebebi. Belki de ne olursa olsun arkamda duracak olan dayım. Asla ama asla "Ekin!" diye cırlayan Elçin değildi. Ama ben yine de en çok onu seviyordum. **** "Ekin!" "Ne çok sevdin sen de beni ya?" diye fısıldayıp, arkamı döndüm. "Elçin gelmeden konuşalım mı?" Kim kim? Kim demişti o çapsız? "Adını ağzına almazsak yalnız!" diye tısladım. Sen kimsin de benim ablamın adını ağzına alırsın uyuz it, demek vardı ama kibar kızdım ben. "Bak, El-" dedikten sonra öksürdü yanlışını düzeltmek için. " Yani ablan beni affetti." "Eee?" "Ne yaptıysam ona yaptım ben. Sen neden affetmiyorsun? " "Ne yaptıysan ona yaptın sen. Ben neden affedeyim?" "Çünkü hâlâ benimle uğraşıyorsun?" dedi sorarcasına. "Ne oldu? Zoruna mı gitti? Gururun mu incindi? Rezil mi oldun? Yoksa o bitmek bilmeyen egon yerle bir mi oldu?" diye bağırdım sinirle. "Ne oldu Demir?" "Bak ben. O gün çok üzgündüm. Sadece.." "Sen o gün sarhoştun. Evet, belki nedenlerin de vardı. Belki ne dediğini, ne yaptığını da bilmiyordun. Ama bunların hiç biri benim zerre kadar umurumda değil." dedim. "Benim ablamın hayatını mahvedip, onu ağlatıp, üzüp, daha sonra hiçbir şey olmamış, o hiç üzülmemiş, ağlamamış gibi özür dileyerek kendini affetiremezsin bana. Kimse ettiremez. Senden ve senin gibilerden nefret ediyorum ben." Arkamı dönüp bir kaç adım attıktan sonra geriye dönüp, yürüdüğümde aramızda açılan mesafeyi kapattım. Ve ayak uçlarıma kalkarak kulağına doğru fısıldadım. "Ayrıca, sana yaptıklarım daha hiçbir şey değil. Boşuna bocalama, hak ettiğini bulana kadar rahat yok sana."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE