8. BÖLÜM

1239 Kelimeler
Gerçekler yüzüme bir tokat gibi çarptı. Burası benim evim değildi. Burada ailem yoktu. Yalnızdım. Bu kapıdan girene kadar melek gibi olan kadın bana gerçek halini göstermişti. Şimdi ise ağır ağır merdivenlerden çıkıyordu. Söylediği hiçbir şeye cevap verememiştim. Belki de en çok dokunan buydu. Ben ki herkese bir lafı olan Heja bu kadına tek bir kelime söyleyememiştim. Miran'la bir anlaşmamız vardı ve ben ailesine saygılı olmalıydım. "Fatma Kadın" diye yükseldi arkamdan bir ses. Fatma ana yukarıya çıkan son basamakta durdu ve ağır hareketlerle arkamdaki kişiye baktı. "İn aşağı" diye bağırdı arkamdaki ses. Zannımca Asım Ağa'ydı. Bende yavaşça arkamı döndüm. Tahmin ettiğim gibi oydu. "Buyur Ağam birşey isteyecekseniz ben yapayım." dedim " Yok gelin geç otur hele" dedi ve karşıdaki sedire yürüdü, baş köşeye oturdu. Başımı eğdim. Ayakta onun oturmasını ve bana söyleyeceği şeyi bekledim. Yanımıza Fatma ana gelince Asım Ağa'nın yanına oturdu. "Buyur Ağam" dedi "Gelin otur" dedi Azım Ağa. Gelinliği biraz kaldırdım ve Asım Ağa'nın tam karşına oturdum. "Buyur Ağam"dedim "Kızım bu eve yeni gelmişsin hoşgelmişsin. Bu evin gelini değil kızısın. Sen bizim kızımız olacak o kadının canını bağışlamış olansın. O gitmiştir. Artık Asmin diye bir kızım yoktur. Heja diye bir kızım vardır." dedi " Allah razı olsun Asım Ağa sende benim babam gibisin" dedim " Öyleyim kızım.Fatma Kadın sende az önce söylediklerini unut unuttur. Senin tek kızın vardır o da Heja'dır." dedi Fatma Anneye "Sen dediysen Ağam" dedi Fatma Anne " şimdi Heja'yı odasına çıkarsın biri, rahat ettirsin." Dedi. Yavaşça ayağı kalktım ve Azım Ağa'nın yanına gittim "Öpeyim Ağam" dedim elini tuttum öpüp anlıma koydum. Aynı işlemi Fatma Anne içinde tekrarladım. İçeriden bir kız geldi ve beni yukarı götürdü. En üst katta ki odanın kapısına gelince "Buyur hanım ağam kıyafetlerin dolapta vardır. Temiz çarşaf son çekmecede." dedi ve beni kapının önünde bırakıp gitti. Kalbim kanı vücuduma değilde direk yanaklarıma pompalıyordu. Ne açık sözlülerdi. "Heja girsene içeri " diyen Miran'a baktım. Merdivenin son basamağınıda çıkıp yanıma geldi. "Ne oldu" dedi "Yok birşey dalmışım" diye geçiştirdim. Başını aşağı yukarı salladı odanın kapısını yavaşça açtı ve benim geçmem için bekledi. Centilmenlik Ha? Miran'dan beklemeyeceğim tek şeydi. Odaya girmemle eski odama girmiş gibi hissettim. Benim odam gibi döşenmişti. Kapıdan girer girmez karşınıza kulpları hariç tamamen aynadan olan kapaklarıyla bir gardırop çıkıyordu. Gardırop ve kapının arasında kalan duvara beyaz makyaj masası yerleştirilmişti. Makyaj masasının karşında büyük bir yatak vardı. Odada bir kapı daha vardı sanırım o kapı banyoya açılıyordu. "Beğendin mi?" diyen Miran'a döndüm. Başımı aşağı yukarı salladım. "Eski odama çok benziyor." dedim "Biraz kopya çekmiş olabilirim." dedi gülerek. Onu ilk defa gülerken görüyordum ve bu çok... Çok... Güzeldi. Evet kesinlikle çok güzeldi. İstemsizce yüzüme yerleşen gülümsemeyi silmeden " Sen benim odama mı girdin? " dedim. Benim için uğraşması hoşuma gitmişti. "Belki girmiş olabilirim." dedi yüzündeki gülümsemeyle " Şey ben üzerimi değiştirsem iyi olacak. " dedim. " Pekâlâ dolapta kıyafetlerin var." Başımı tamam anlamında salladım ve dolaba ilerledim. Sağ taraf Miran'a aitti Sol taraf ise bana. Dolaptan siyah eşofmanı ve beyaz yarim kollu bir body aldım ve banyoya girdim. Aynanın karşına geçtim saçlarımı açmaya başladım. İşkence gibi gelen saç açma merasiminden sonra geriye tek bir sorun kalıyordu. Oda Gelinliğin arkasında bulunan ip ve zincir. Bir süre ip ve zincirle cebelleştikten sonra açılmayacaklarını anladım. Ağlama isteğimi bastırmaya çalışıyordum. Bu gelinliği tasarlayan her kimse onun sülalesini taşlasınlar. Kollarıma giren sızı ile ayağımı yere sert bir şekilde vurdum. Olmuyor açılmıyordu. Fermuarı açsam sorun kalmayacaktı ipleri halledebilirdim. Ama fermuar takılmıştı. Ne yapacağımı düşünmeye başladım. Mirandan birini çağırmasını isteyebilirdim. Ki bu ikimizinde sonu olurdu. Ya da Miran... Dudağımı ısırdım. Hayır olmazdı o bir erkekti ve belimi görmesine izin veremezdim. Kapının tıklatılmasıyla yerimde zıpladım. " Heja iyi misin?" dedi Miran içerden. Şimdiden yanaklarım yanmaya başlamıştı. Başımı eğdim ve kapıyı yavaşça açtım. " Üzerini neden değiştirmedin "dedi Miran "Şey..." "Söyle Heja" "Ben fermuarı açamıyorum." dedim ürkek bir sesle. Bir süre ses gelmeyince yavaşça başımı kaldırıp baktım. Bana bakarak gülümsüyordu . " Çok mu komik!" dedim sinirle " Hayır sadece." dedi ve sustu " Sadece? " " Dön arkanı." " Belime bakmayacaksın? " dedim kaşlarım istemsizce kalkmış ondan bir cevap bekliyordum. "Tamam beline bakmayacağım." Arkamı döndüm. Saçlarımı sağ tarafıma attı. Yavaş hareketlerle önce ipleri açtı ardından zinciri... " Bitti." dedi Miran boğuk bir sesle. " Teşekkürler ." dedim ve tekrar banyoya girdim. Belimi kapıya yasladım sanırım utangaçlığın sınırlarını zorluyordum. Tamam resmi olarak evliydik. Herkeste evli olduğumuzu düşünüyordu. Ama bizim yaptığımız anlaşma sonucu ben alışana kadar-sevene kadar karı - koca olmayacaktık. Belki alışabilirdim ama sevmek bize çok uzaktı. Anladığım kadarıyla o da daha önce hiç sevmemişti. Yavaşça yasladığım kapıdan ayrıldım gelinliğin önünü bırakmamla yere düştü üzerine basarak duşa girdim. Kısa bir duş aldım havluyu bedenime sardım ve saçlarımı kurutmaya başladım. Saç kurutma işlemim bittikten sonra kıyafetlerimi giydim ve saçımı topladım. Gelinliği elime aldım ve banyoda çıktım. Miran yatakta kollarını başının altına koymuş uzanıyordu. Üzerini değiştirmişti. Ondan gözlerimi alıp dolaba ilerledim. Boş bir askı alıp gelinliği astım ve dolaba koydum. Şimdi günün en zor kısmına gelmiştik. Miran'la uyuyacaktım!!! Kaçacak bir şey aradım. Dört duvar arasında ne yapabilirdim ki. "Gelmeyecek misin?" diyen Miran'a baktım. Kaçış yoktu. "Geldim." dedim sonra durdum ve lambaya baktım. Ben ışıkta uyuyamazdım ki... Miran'a baktım tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. " Işığı kapatsam sorun olur mu?" dedim "Yok, kapatabilirsin" dedi gülümsedim ve ışığı kapattım. Yavaş, olabildiğince yavaş adımlarla yatağa ilerledim ve bana ayrılan kısma uzandım. Yatakta bir hareketlenme oldu. Çarşaf yavaşça kalktı ve tekrar indi. Sanırım Miran çarşafın altına girmişti. Saniyeler saniyeleri, dakikalar dakikaları kovalarken ben hale gözüm kapalı uzanıyordum. Yerimi yadırgamıştım herhalde. Gözüme uyku girmiyordu. Yüzüncü koyunu hendekten atlatırırken "Heja?" dedi Miran içimden bir şey 'Sus' diyordu. Bende kadınlık hislerime güvenerek sustum. Bir süre ses gelmedi. Ben kadınlık hissime beddualarımı saydırmaya başlarken duyduğum cümlelerle ne hissedeceğimi şaşırdım. Hani kendinizi karman çorman hissedersiniz. Hayatımızda ki bütün renkler birbirine karışmıştır. Şu an tam da öyle hissediyordum. "4 yıl önce sen 16 yaşındayken başladı her şey, ben o zamanlar 18 yaşındaydım. Azad'ın yanına gelmiştim sizin konağa. Azad'la maç yapıyorduk. Hep senden bahsederdi. Güzelliğinden, davranışlarından, düşüncelerinden... Hep abarttığını düşünmüştüm. Ta ki abin topu yanlışlıkla sana atana kadar. Daha yeni okuldan gelmiştin. Belinde çanta okul kıyafetlerinle gördüm seni. Azadla kavga edip beni fark etmeden yukarı çıkmıştın. Nasılda abine kafa tutuyordun. Asiliğindi ilk gözüme çarpan ardından güzelliğin oldu. Hayatımda ilk defa öyle bir şey hissetmiştim. Bana çok yabancı gelen bir duyguydu. Bu duygu beni her gün seni izlemeye teşvik etti. Her gün ayrı bir özelliğini görüyordum. Mardin deki herkesten farklıydı. Sonra bir gün Azad üniversiteye gittiğini söyledi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Seni bir gün görmemeye tahammülüm yoktu dört yıl sensiz mi geçirecektim. Sen gittin bir kaç ay Mardin de fırtına estirdim babam bile benden bıkmıştı. Ağalığı bana bıraktı. Ben Ağalığı istemiyordum ki seni bir görsem kâfiydi. Ama yoktun. Bir gün Asmin'le Azadı gördüm. Yan yana, el ele kızmadım onlara çünkü aşk neydi bir ben bilirdim. Azad gelip bana Asminle evlenmek istediğini söyledi. Bir hâl çaresini buluruz dedim. Sonra Asmin'i aldım karşıma Asmin seni sevdiğimi biliyordu. Azad'la kaçalım dedi önce karşı çıktım. Ölme ihtimalleri vardı. Ama sonra berdel olur dedi. Bir süre düşündüm. Berdel olursa sen benim olabilirdin. Bir süre benden nefret edeceksin, sonra alışacaksın, sonra seveceksin diye düşündüm ve kabul ettim. Ama sen benim düşündüğüm gibi yapmadın intihar ettin Heja benim bir tırnağı için Mardin'i yerle bir edeceğim kişi beni istemediği için intihar etti. Beni öldürsen daha iyiydi. Sonra seninle hemen evlenmek için emir verdim. Ama sen yine mutsuzdun bu yüzden sana sen isteyene kadar dokunmama kararı aldım. Tabi senin asiliğini tamamen unutmuştum. Bugün yaptıklarım için özür dilerim Heja'm. Değerlim. Seni seviyorum. Sen beni sevmesen de..."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE