YAKARIM

2347 Kelimeler
“Bir kızın ilk öpücüğü hayatının her evresinde hatırlayacağı bir anıdır” diye bir cümleyi, güzel bir aşk romanında okumuştum. İnsana hissetmediği birçok hissi tattırırmış. Hayatımda ne kadar hissetmediğim duygu varsa hissetmiş ve neredeyse hislerimin ağırlığında bayılmak üzereydim. Dudakları dudaklarımdan ayrıldığında bile hala beni öpmeye devam ediyormuş gibi hissediyordum. Gözlerim hala kapalıydı. Öyle bir büyünün içindeydim ki her ne yapmak istiyorsam kesinlikle kontrolüm dışındaydı. Kadir’in elleri bedenimden ayrıldığı anda büyük bir boşluğa düşmüştüm. Nasıl bir duygu selindeysem gözlerimi açmak zaman almıştı ve zorla olsa bile gözlerimi açtığımda yoktu. O an boşluk daha da büyümüş tüm benliğimi yutmuştu. Kapanan kafenin kapısı ise gözlerimin dolmasını sebep olmuştu. Gitmişti. Beni öpmüş, gözlerime bakmamış, tek kelime etmeden gitmişti. O öpmüştü. O istemişti ve benimle yüzleşmekten korkup gitmişti. İşte bu acı saatler önce yaşadığım korkunç acıdan daha büyüktü. Bu hayatımda bana yapılan en büyük hakaretti. Gözyaşım yanaklarımdan süzülürken ayaklarımın dermanının kalmadığını fark ettim. Her an bayılmak üzere olduğumu anladığımda mutfaktaki sandalyelerden birine oturdum. Kalbim tek kelimeyle çatlarcasına çarpıyordu. Bu olmamalıydı. Bunu yapmamalıydı. Ben bunu yaşamamalıydım. ………….. O hayal kırıklığı ile dolu olan gecenin ardından neredeyse iki gün geçmişti. Bu iki gün içerisinde Kadir kafeye gelmemiş, onu görmemiştim. Ruhum çekilmiş ve sanki hayatında toplu katliam olmuş kızlar gibi ortalarda dolanıyordum. Bu durumum gözünden kaçmayan Hande neler olduğunu sorup duruyordu fakat sorularında Kadir yoktu. O gün kafeye gelen annem ve ailesi ile ilgili olduğunu düşünüyordu. Gelenlerin annem ve ailesi olduğunu söylediğimde ise tüm soruları son bulmuştu. Benim ise her geçen saniye avazım çıktığı kadar bağırma isteğim artıyordu. Bu kadar kolay mıydı? Diye düşündükçe o sahne gözlerimin önünde beliriyordu. Farklı bir şey düşünmek istesem de olmuyordu. Her saniyesi bir an kaybolsa bile diğer saniyelerde ansızın gözümü önünde beliriyordu. Gözlerim istemsiz doluyor ve kendimi toparlamam gerçekten vakit alıyordu. Gerçi sanırım uzun bir süre Kadir’i görmeyecektim. Bu davranışın sonucunda buraya bir daha gelip benimle yüzleşeceğini düşünmüyordum. Diye düşünürken verilen siparişi güler yüzlü olmaya çabalayarak müşterinin masasına bırakırken kafenin bahçe kapısından giren Kadir ile göz göze geldim. Kalbim yine içimde kıpırdanmaya başladı ve tüm bedenimin uyuşmasına sebep olurken dişlerimi sıkıp, “Dur artık” diye mırıldandım. Ardından gözlerimi hızla gözlerinden çekerek işime devam ettim. Oda orada durup beni izlemedi ve içeriye geçti. Sadece 10 dakikanın ardından üzerini değişmiş bir şekilde servise başladı. Bu durumu umursamamaya çabaladım. Ona bakmamaya çabaladım ama olmuyordu. Kaçamak bakışlarımla onu izliyor, bu durumu umursamaz tavrına ise daha da sinirleniyordum. Nasıl bu kadar soğuk kalabildiğine ise resmen deliriyordum. Yoğun bir temponun ardından yemek arasında dinlenme odasında Hande’nin benim için yapmış olduğum sandviçi yerken açılan kapı ile yerimde doğruldum. Kapının ardında Kadir vardı ve beni burada beklemediği bakışından belliydi. Birkaç saniyelik bakışın ardından kapıyı kapatıyordu ki kahkaha atarak “Sana gerçekten inanamıyorum Kadir” diye söylendim. Kapatmak üzere olduğu kapıyı öylece tuttu ve sert bakışları beni bulduğunda yine tek kelime etmemişti. Birkaç saniye yine baktı ve yine tek kelime etmeden kapıyı kapattı. İnanılamayacak kadar komik bir durumdaydık. Resmen benden kaçıyordu. İnsan karşı koyamadığı bir duygudan kaçar mı? Öptüğün kızdan, onu öptüğün için kaçmakta nedir ya? Anlam veremiyordum. Üstelik bu durum sinirlerimi daha da zıplatıyordu. Kendimi kontrol etme çabalarımda başarısız olacakmışım gibi hissediyordum ki bundan gerçekten korkuyordum. Bir şekilde sinirimi yatıştırdım ve işimin başına döndüm. Kadir ile çok karşılaşmadan, konuşmak zorunda kalmadan geçen saatler ile mesaimin sonuna gelmiştim. Yarın kapalıydık. Onun için dinlenebilir, belki de biraz gezebilir kafamı toparlayabilirdim. Bu eminim ki bana ve kalbime iyi gelecekti. Kafeyi kapatmış, hâsılatı hesaplamış ve Hande ile görüştükten sonra tam çıkacağı esnada bana dönen Hande bir şeyi hatırlamışçasına geriye dönüp benimle göz göze gelerek, “Az kalsın unutuyordum. Yarın Cenk’in doğum günü evlerinde parti verecekler. Cenk’e sürpriz olacak. İpek teyzem senide çağırdı.” Dediğinde ise gülümsedim. Bu her halinden mecburi olduğu belli olan bir gülümsemeydi. Bir parti çekebilecek durumda değildim. Hele ki hiçbir zaman doğum günü kutlamamış olan benim için hiç çekilecek bir parti değildi fakat Cenk’in doğum günüde ekilebilecek bir organizasyon değildi. Derin bir nefes aldım ve tamam anlamında başımı salladım. Hande halime gülümseyerek, “Fakat geçen senelerden biraz farklı olacak. Cenk’in hoşlandığı kızda davetliler arasında. Parti şık bir hale getirildi. Şık bir elbise ayarlaman gerekiyor.” Dediğinde ise resmen kahkaha attım. Ardından “Sakin bana Cenk takım elbise giyecek deme” diye söylendiğimde Hande de koca bir kahkaha atarak, “Sürpriz ama eminim anlamıştır. Kesinlikle takım elbise giyecektir ve bu durum çok ama çok eğlenceli olacak. Mira çoktan işkencelerinin listesini yaptı” dediğinde ise ikimizde kahkaha attık. Mira’nın dünyası farklıydı. Bu farklı dünyada kesinlikle karşısındakiler ile eğlenmek önde geliyordu. İnsanları gülünç duruma düşürmek ve bu durumdan fazlasıyla keyif almak yaşam biçimi gibiydi. Kesinlikle zaaflarını buluyor ve onları çok güzel bir şekilde kullanıyordu. Şu karmaşık duygular olmasa fazlasıyla eğlenceli bir gece olacağı kesindi. Fakat o gecede kadir Ertürk’ün olacağı bir gerçekti. Aramızda yaşananların yanı sıra nasıl görüneceğimiz ise kesinlikle merak uyandırıcıydı. …….. Böyle özel geceler için hiçbir hazırlığım yoktu. Hiç katılmadığım organizasyonlardan biri olduğu için öyle dolabımda şık bir elbise falan yoktu. Dışarıdan dâhil olmama rağmen her davete eşlik etmem istenen ailenin şık ve büyük eğlenceler verdiğine birkaç kere şahit olmuştum. Giydiği kıyafet bulunduğum ortama pek uyumlu olmasa da o kadar şık bayanın içinde kendimi kötü hissedip geceyi yorgun olduğumu dile getirerek terk etmiştim. Yarın ise kesinlikle öyle erken çıkabileceğim bir gün değildi. Mutlaka gecenin sonuna kadar kalmam için ısrar edilecekti. Üstelik bu ısrarda da başarılı olunacaktı. Onun için kendime güzel bir kıyafet bakmam gerekiyordu. En iyisini şıkını alma gücüm vardı. Sadece bu durum için dışarıya çıkıp, o kadar yorucu bir alışveriş zamanı geçirmek zor geliyordu. Ama çıkmam gerekiyordu. Nedense içimden bir ses bu gecenin hayatımın dönüm noktası olacağını kalbime fısıldıyordu. Bu dönüm noktasının kesinlikle Kadir olacağını da tahmin etmek zor değildi. Ergen kızlar gibi ne kadar güzel olursam o kadar benimle konuşmak ister mantığına nereden büründüm bilmiyorum ama ayakta, güçlü ve yıkılmadığımı görmesini istiyordum. Gerçi onu görünce verdiğim tepkiler ile bunu nasıl gösterebileceğimi bilmiyordum ama denemem gerekiyordu. Gece birçok karışık düşünce içerisinde saatlerce uyumaya çabalamış neredeyse sabaha karşı ise kendimi uykuya teslim etmiştim. Bu gerçekten sinir bozucuydu. Gözlerimi her kapattığımda aynı sahnenin tekrar tekrar gözlerimin önünde belirmesi tüm ruh sağlığımı bozmuştu. Bir ara sinirime hâkim olamadan başımım altındaki yastığı öfkeyle duvara fırlattığımı bile hatırlıyordum. O yorgunlukla yastığı attığım yerden almamış yastıksız uyumayı denemiştim. Sabah olunca da kalkmış, bir şeyler atıştırdıktan sonra hazırlanıp çıkmıştım. Bulunduğum bölgece birkaç elbise satan yer vardı. Fakat onlar çok ama çok gösterişliydi. Geceye damga vurmak gibi bir niyetim yoktu. Onun için daha sade ama şık kıyafetler satan yerlere gitmek için taksiye bindim. Mağazaların olduğu yere geldiğimde ise saat çoktan 12.30 olmuştu. Birkaç mağazaya girdikten sonra siyah dar kesim sırt ve göğüz dekolteli bir elbise almıştım. Sade ama şıktı. Kuaföre gitmem gerekiyordu ama saçımı ve makyajımı kendim halledebilirdim. Onun için elbisemi alıp hızla kafeye geri döndüm. Hava çok sıcaktı. İçeriye girince aldıklarımı bir kenara bırakıp yanan bedenimle duşa girdim. Soğuk su bedenimi rahatlatırken canlandığımı hissetmiştim. Duştan çıktığımda ise saat çoktan 16.00 olmuştu. Gece için fazla zamanım kalmamıştı. Hızla saçımı kuruttum. Kendiliğinden dalgalı olduğundan şekillendirici yardımıyla tam ensemin üstünde doğal bir topuz yaptım. Gözlerimi ön plana çıkaran koyu makyajımı, kırmızı rujum ile tamamladığımda hazırdım. Saat 19.30 Cenk’lerin evinde başlayacak olan doğum günü partisine neredeyse 2 saatim vardı ve dışarıdaki trafikte 2 saatin tamamı yolda geçebilirdi. Çantamı alıp, kafenin köşesinde bulunan taksi durağından taksiye atladım. Biraz fazla bir yol parası tutacağından emindim. Fakat bu kıyafetim ile toplu taşımaya binmem olanaksızdı. Yolun yarısına geldiğimde Hande telefondan beni aramış ve “Sakın bahane uydurmaya kalkma seni bekliyoruz” demişti. Ona yolda olduğumu söyleyip telefonu kapatmamın ardından yarım saat sonra taksi Cenk’lerin evinin önünde durmuştu. Ücret bir hayli yüksekti. Derin bir nefes alıp, içim acıyarak da olsa ödemeyi yapıp taksiden inmiştim. Evin kapısına geldiğimde içerisinin fazlasıyla kalabalık olduğunu evin girişine sıralanmış lüks arabalardan anlayabiliyordum. Arabaların ihtişamı ile içerideki davetlilerin ne kadar mevki sahibi olduğunu anlamakta zor değildi. Şık bir gece olacaktı bu her halinden belli oluyordu. Zili çaldığımda kapıyı açan Mira ile göz göze geldim. Mira tamda kendinden beklenen bir ifade ile gözlerini kocaman açarak “Vay canına “diyerek çığlık attı ve boynuma sarılıp “Mükemmel olmuşsun Masal. Harika görünüyorsun” dediğinde ona gülümseyerek “Teşekkür ederim” karşılığını verdim. Fazlasıyla kalabalıktı. Kalabalığın çoğu gençti. Salon kısmına geçtiğimde partinin bahçede hazırlandığını gördüm. Ailenin temel üyeleri haricinde anne baba yoktu. Herkes şıklık yarışına girmiş gibiydi. Birkaç saniye içeride bakışlarımı dolaştırmanın ardından görüş alanıma giren Hande “OOOO süper olmuşsun” diyerek bana merhaba dedi. Ardından ailenin kalanıyla merhabalaştıktan sonra Cenk’e hediyesini verdim. Müzik çalmaya başladığında herkes de eğlenmeye başlamıştı. Müzikler çalmaya başlamış, servisler dört dönüyordu. Bakışlarım bahçenin etrafında dolanıyor, bir çift karanlık çukuru arıyordu. Sanırım henüz gelmemişti. Belki de gelmeyecekti bilmiyorum ama istemesem de bakışlarıma engel olamıyordum. Gözlerim bir heyecanla o karanlık çukurlarla buluşmayı bekliyordu. Ve nihayetinde beklediğim buluşma kalbimin atışını tekleterek gerçekleşmişti. Bahçe kapısından siyah takım elbisesinin içinde kendine has umursamaz tavrı ile yürüyerek giren Kadir ile göz göze geldim. Kalbim resmen içimde sağdan sola çarpmıştı. Onu ilk defa takım elbise içinde görüyordum. Nefes kesici bir şekilde yakışıklı olmuştu. O demir gibi sert halinden daha sert görünüyordu. Bahçedeki tüm kızların bakışlarının üzerinde olduğunu fark etmem ise çok zaman almadı. Kalbini teklettiği tek kız ben değilim onu da anlamış oldum. Şu anda bahçede ne kadar kız varsa gözlerini Kadir’in üzerine sabitlemişti. Gece boyunca da yanından, etrafından ayrılmayacakları kesindi. Bakışları bir an olsun bakışlarımdan ayrılmıyordu. Ver bir adım kalbimdeki ateşi daha da arttırıyor yangının daha da büyümesini sağlıyordu. Fakat tekrar aptal gibi hissetmemek adına bakışlarımı sabitlenmiş bakışlarından hızla çekip, elimdeki içkime odaklandım. Gece henüz yeni başlamış üstelik kesinlikle sakin devam etmeyecekmiş gibi duruyordu. İlerleyen saatlerde Cenk’in pastası gelmiş, eğlenceli bir şekilde mumlar üflenmiş, hediyeler verilmişti. Doruk amca ile Cenk’in duygulandıran konuşması ise gözlerimizi doldurmuştu. Bu ailede baba oğul hisleri en uç noktadaydı. Birbirlerine olan sevgilerini kıskanmamak elde değildi. Hande her zamanki gibi eğlencenin Mira ile çılgınlık boyutundaydı. Onları izlemek tüm gerginliğimi alıyordu. Ailenin büyükleri gençlerden daha kıskanılası portredeydi. Bütün erkekler fazlasıyla yakışıklı ve kadınlar fazlasıyla güzeldi. Her bir bakışta aşk, bağlılık, tutku vardı. Böyle bir ailede büyümek bir tek Kadir’e yaramamış olacaktı ki böylesine soğuk, böylesine donuk, ruhsuz biri olarak yaşıyordu. Hayattan hiç güzellik alamıyormuş gibi hissettiriyordu. Her ne yaşadıysa bunu tüm insanlara bedel ödettirerek aşacağını düşünüyordu. Duygularından, hislerinden, yaşamak istediği her ne varsa kaçıyordu. Bu durumu anlamak istemiyordum ama merakıma da engel olamıyordum. Gece ilerken saat çoktan 22,30 olmuştu. Bu süre içerisinde Kadir ile bir kez bile yan yana gelmemiştik. Hatta göz göze gelmememiz için etrafa bakınmıyordum bile. Çoğunlukla bahçenin ucunda tek takılıyordu. Bu kadar yalnız kalmak istemesi gözümde artık sorunu olduğu anlamına geliyordu. Düşüncelerim arasında savrulurken, ilk defa duyduğum bir müzik kulaklarıma doldu. Müzikle beraber herkes teker teker dansa kalkıyordu. Herkesin birbirine olan sevgisini izlemekte bana huzur veriyordu. Kadehimdeki son yudumu da aldıktan sonra artık gitme vakti geldiğini hissettim. Herkes eğlenirken gitmek ise gerçekten iyi fikirdi. Yokluğumu geç fark ederlerdi. Çantamı alıp çimlerin üzerinden biraz hızlı adımlarla bahçenin eve giriş kapısına doğru ilerlerken bir anda kolumu kavrayan bir el ile duraksadım. Elin sıcaklığı kolumdan bedenime yayılıyordu. Kalbimin atışı değişirken elin sahibinin Kadir olduğunu hissettim. Yavaşça arkama dönüm onun o karanlık bakışları ile göz göze geldiğimde yutkunmadan edemedim. Kadir birkaç saniye gözlerime karanlık karanlık bakarken, kalbim artık bu histen korkmaya başlamıştı. Tek kelime edemiyordum ki Kadir, “Benimle dans ederek şu yapışkan kızlardan kurtarmaya ne dersin?” diye sorduğunda gözlerim arkasındaki kız gurubuna kaydı. Meraklı ve bir o kadar da sinsi bakışlarla bize bakıyorlardı. Her biri şu anda benin bulunduğum yerde olmayı diliyor gibiydi. Bakışlarım tekrar Kadir’in bakışları ile buluştuğunda Kadir, “Seni kurtardığım anlar için teşekkür borcunu da ödemiş olursun” dediğinde ise sadece derin bir nefes almıştım. Bunu neden yapıyordu? Neden bir şeyi talep ederken bile bir neden belirtiyordu? Sadece benimle dans etmek istediğini söylemek varken neden buna bir neden göstermek zorunda kalıyordu? Sinirim bedenime yayılırken tek kelime edemiyor oluşumda kendimi zayıf hissettiriyordu. Bunu fırsat bilen Kadir, elimdeki çantamı alıp hemen yakınımdaki masanın üzerine bıraktı ve beni dans pistine yönlendirdiğinde neredeyse tüm gözlerim bizim üzerimizde olduğundan emindim. Onca göz içinde karşılaştığım bakışlar Melek hanımın bakışlarıydı. Gözlerinden yayılan sevgi büyüsünün ne anlama geldiğini bilmiyordum ama oğlunun bu hamlesine şaşırdığı belli oluyordu. Elim elinde piste geldiğimizde beni kendine yaklaştırdı ve elini sırt dekoltemin hemen altına yerleştiren Kadir’in omzuna diğer elimi yerleştirdim. Sağa sola yaptığımız hareketlerin etkisi ile eli açık tenime değiyordu ve bu gerçekten içimin alev almasını sağlıyordu. Aramızda milimlik boşluk vardı fakat sırtımdaki eli ile beni kendine yaklaştırdığında o boşlukta kapanmıştı. Kollarında titremeye başlamam an meselesiydi. Dehşet verici şekilde baş döndürücü kokuyordu. Bu koku benliğimi sararken gözlerim kapandı. Kalbimden kalbine bir köprü inşa ediliyor gibiydi. Çenesi hemen saçlarımın üzerinden başımın yan tarafına değiyordu. Başımı göğsüne bırakmamak için neredeyse kendimle savaşıyordum. Bedenimi öyle bir büyü sarıyordu ki bununla savaşmak bana ağır geliyordu. Büyü öyle güzeldi ve içime işliyordu. Bozulmaması için dua ediyordum ki Kadir, “Neden bu kadar güzel kokuyorsun?” diye sordu. Sorusu karşısında bir an duraksayıp gözlerine baktım. Tek kelime edemiyordum. Sorusuna cevap olarak, ‘sadece parfüm’ demek için içimden bağırsam da sadece gözlerine bakıyordum. Kadir ise gözlerini gözlerime dikerek, “Neden bu kadar güzel bakıyorsun?” diye tekrar fısıldadı. Kelimeler neredeyse bilincimi kilitlemişti. Tek kelime konuşamıyordum. Kadir sessizliğimin karşısında “Neden bu kadar güzel gülüyor, konuşuyor, kızıyorsun?” diye sordu ve yüzünü bana biraz daha yaklaştırdığında neredeyse burun burunaydık. Ayaklarımdan tüm bedenime bir titreme yayıldı ki bunun kontrolünü ele almak ise kesinlikle imkansızdı. Kadir, daha kısık çıkan sesi ile “Bana neden bunu yapıyorsun bilmiyorum ama yapma. Kalbini benden uzak tut kedicik.” Dedi ve duraksadım. Kaşlarımı çattım ve gözerine sorgular bir şekilde bakarak, “Neden?” diye beklenmeyen bir şekilde sordum. Kadir burnumun hemen üstüne bir öpücük bıraktı ve tekrar benimle göz göze geldiğinde “Yakarım” dedi. O an durdu. Elini benlimden çekti. Diğer elini elimden ayırdı. Beni pistin ortasında öylece bırakıp, hızla oradan giderken Mira’nın hemen arkamdan “Seni bu şekilde öptü ve bir anda gitti mi o öküz” diye haykırması kulaklarıma doldu. Evet kısaca benden uzak dur dedi ve burnumun hemen üzerinden öpüp gitti. Onca hissi bedenime yükleyip, uzak dur deyip yoluna gitti. Bir kez daha kırılmam, bunca kişinin içinde utanmam umurunda olmamıştı. Haysiyetim ve gururum hiç umurumda olmamıştı. Etrafımdaki sinsi bakışlı kızların alaycı sırıtmaları ise gözlerimin dolmasını sağlamıştı. Lanet olsun bunu bilerek yapmıştı. Bana bu utancı ve aşağılanma hissini bilerek yaşatmıştı…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE