bc

AHUZAR

book_age18+
2.5K
TAKİP ET
28.0K
OKU
forbidden
HE
mafia
drama
bxg
campus
secrets
cruel
musclebear
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Özel uçağa bindiklerinde Alptekin, tehlike saçan gözlerle Ahu’ya döner ve ürkütücü bir ses tonu ile

“Artık benim soyadımı taşıyorsun! Bundan sonra soyadıma yakışır şekilde hareket edeceksin. Hiçbir erkeği senin beş metre yakında bile görmeyeceğim Ahu. Beni ne eski kırığın Serhat’la bir tut, ne de aşığın olan Yılmaz ile!” diye tiksinerek konuştu.

“Yılmaz mı aşığım mı?” diye şaşkınca baktı Ahu.

Bu adam ne diyordu böyle.

“Bir daha seni hiçbir erkekle konu her ne olursa olsun bir arada görmeyeceğim!”

“İyi de Yılmaz benim..” daha cümlesini tamamlayamadı, Alptekin işittiği isim ile daha çok delirerek,

“Kes sesini Ahu, eğer canını acıtmamı istemiyorsan ağzından adımdan başka hiçbir erkeğin ismi dökülmeyecek! Senin gibi bir erkek delisi, ucuz bir kadın ile evlendiğime beni pişman etme. Sana katlanıyorsam eğer bunun tek sebebi karnında taşıdığın bebeğimdir!” diye bağırdığında uçaktaki hostes korku ile irkilmişti.

Ahu ürkek bakışlarını karşısındaki adamdan kaçırdığın da kabindeki hostesle bakıştılar. Hostes Ahu'ya üzgün gözlerle bakıyordu.

Ahu daha ne kadar aşağılanabilirdi ki…

Asıl cehennem şimdi başlıyordu ve şuan yaşadığı Ahu'nun başına geleceklerin sadece ön habercisiydi...

***

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Ahuzar
Yeni güne gözlerini zorla açmaya çalışan Ahu, uyuduğu yerde huzursuzca kıpırdanmaya başlamıştı. Felaket derecede başı ağrıyor, boğazını ise kupkuru hissediyordu. Yutkundukça boğazına bir şeyler batıyordu. Gözlerini ise açmayı henüz başaramamıştı ama kendisini aşırı derecede terlemiş hissediyordu. Sanki elektrikli battaniyeye sarılmış uyuyormuş gibiydi. Yavaşça gözlerini araladığında bulunduğu odaya camdan direk vuran ışık huzmesi gözlerine müthiş bir acı vermişti. Defalarca gözlerini kırpıştırınca ancak kendisine gelebilmişti. O an bedeninin sıkıca sarındığını hissetti! O an ciğerleri nefes almayı, kalbi çarpmayı, beyni ise işlevini durdurdu! Ve bedeni tir tir titremeye başladı. Şuan ne başındaki ağrı, ne gözlerindeki sancı, nede boğazındaki kuruluğu düşünüyordu. Gözleri ise aniden buğulanmaya başladı. Kafasını yavaşça sağına doğru çevirdiğinde çıplak bir adamın bedeni ile karşılaşmayı inanın hiç beklemiyordu. Adam ona arkasından öyle sıkı bir şekilde sarılmıştı ki adamın başı Ahu’nun boyun girintisine gömülmüştü. Lanet olsun bu kız ne halt yemişti! Bilmiyordu? Ne olduğunu o an asla öğrenmek istemiyordu! Dehşete düşmüş bir şekilde adamın kolları arasından hızlıca çıkıp yataktan indi o an kasıklarında hissettiği şiddetli sancı ile iki büklüm olsa da adama baktı, bu adam bu adam Serhat’ın iş ortağı olan adamdı. Peki, asıl soru onun bu adamın koynunda ne işi vardı diye düşünürken bakışları yavaş yavaş kendi bedenine kaydı. Ellerini şiddetle sancıyan kasıklarına bastırdığında kasıklarından akan sıvı ile gözlerini sımsıkı yumdu. Allah kahretsin diye tısladı. Gözlerini tekrar açıp üstüne bakınca üstünde kendine ait olmayan tişörtü gördü. Ne olduğunu anlamıştı ama anlamak istemedi. Üstünde başkasına ait tişört kasıklarındaki acıyı yok saysa da tişörtün içinde iç çamaşırı namına hiçbir şey olmadığını hissetmesi ile derince yutkundu. Dehşet içinde hızlıca yataktan kalkarak önce kendisine sonrada yatakta uzanmış adama baktı. Alptekin ise Ahu daha koynundan fırladığı an uyanmıştı. Oda en az Ahu kadar şaşkındı ve nasıl olmuştu da bu kızla sarmaş dolaş yatmış olmasına anlam vermeye çalışıyordu. Gözleri Ahu’nun dolan gözlerinden, titreyen dudaklarına oradan tişörtün altından bile belli olan baş vermiş göğüslerine ve sütün gibi kıvrımlı bacaklarına kaydı. Tabi bu bakış kanını kaynatmaya yetmiş ve artmıştı. Alt takımlarındaki hareketlilik gördüğü güzel manzara ile coşuyordu ki Ahu’nun kulakları sağır edecek kadar attığı çığlığı ile bu yoğun arzu dolu sahne anında tuzla buz olmuştu. Ahu adamın neredeyse çıplak olan bedenini ve ona arzu ile bakan gözlerini gördüğü an gece bu adamla yattığını anladı ve kendi kendinden ölümüne nefret etti. Bedenini hiç tanımadığı bir adama mı vermişti. Adamın memnun bakışlarına bakılırsa gece adam için güzel geçmişti. Gözlerini adamın bedeninden kopartıp kendi bedenine çevirdiğinde gözlerindeki yaşlar sicim gibi akmaya başlamıştı. Kirlenmiş miydi şimdi? Artık annesini pamuğum diye sevdiği temiz kızı değil miydi? Babasının yüzüne nasıl bakacaktı? Daha kötüsü bu durumu babasına nasıl açıklayacaktı? Ya annesinin mezarına hangi yüzle gidecekti? Kadıncağız ölüm döşeğinde iken kızlarından bir söz almıştı. Her ne olursa olsun aşkından ölse bile evlendiği adam ile ilkleri yaşayacaktı. Böyle bir hayati hatayı nasıl yapardı? Bilmiyordu? Başı çatlamak üzereydi. Gözlerinin önüne birden bire dün telefonuna gelen resimler gelince ise kalbi paramparça olmuştu. Sevdiği adam, evlenmeyi düşündüğü hatta çocuklarının isimlerini bile belirledikleri adam, dün geceyi başka bir kadının koynunda geçirmişti. Daha ne kadar yıkılırım diye düşünüp kahrolurken, aldatıldığına mı yansın yoksa hiç tanımadığı bir adama ilklerini verdiğine mi? İçindeki dehşet katmer katmer artıp çoğalırken iki elini yüzüne bastırdı ve boğazını parçalayacak kadar acı bir çığlık daha attı. Tüm dermanın vücudundan çekildiğini hissettiğinde ise iki dizinin üstüne çöktü ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. “Aptalsın sen!” “Allah’ım! Ben ne yaptım Allah’ım!” “Ben… Ben… Kendimden tiksiniyorum!” “Nasıl olur bu nasıl?” “Annem annem beni affet annem!!” Diye bağırarak ağlıyordu. Alptekin ise böyle bir manzara görmeyi hiç beklemiyordu. Neden ağladığını ilk başta anlayamadı hızlıca yataktan çıktı ve baksrının üzerine şortunu geçirip daha ismini bile bilmediği kızın yanına çöktü. Öyle kahırlı ağlıyordu ki en son söyledikleri kulaklarında çınlamasıyla duraksadı. Bir elini kaldırıp kızın sırtını sıvazlamak istedi ama nedense yapamadı ve elini yumruk yaparak geri indirdi. Dün gece onunla hangi maksatla birlikte olmuştu ki. Hem de kız bakire çıkmıştı. Ahu’nun dudaklarını boynundan hissettiğinde daha fazla bu ateşli kıza dayanamamış ve onun davetkar dudaklarına istediği öpücüğü vermişti. Kızın içine bir çırpıda girdiğinde karşılaştığı sıkılıkla aklı başından gitmişti. O an geri çekilip Ahu’nun kadınlığından akıp kendi erkekliğine bulaşan kan ile onun bakire olduğunu anlamıştı anlamasına ama iş işten çoktan geçmişti. Ahu öyle kederli bakıyordu ki sanki onun izni olmadan, adi bir şerefsiz gibi onun sarhoş bedeninden faydalandığını mu düşünüyordu. Ahu başlatmasaydı Alptekin yorucu günün verdiği yorgunlukla direk uyuyacaktı. Ahunun hıçkırarak ağlaması işleri çıkmaza sürüklüyordu. 'Şerefsiz miyim lan ben' diye düşünce seline girmişti. Kızın perişan hali nedense onu derinden sarsmaya başladı. Konuşması ve gece yaşanan olayın ikisinin isteği ile olduğunu ona anlatması lazımdı ama bunu nasıl başaracağını bilmiyordu. Derin bir nefes içine çekip ağzını araladı. “Ağlama lütfen düşündüğün gibi değil?” diye konuşunca Ahu iki elini yüzünden çekip karşısındaki adama dolu gözlerle baktı. “Sen Türk müsün?” dedi sesinden saf şaşkınlık akıyordu. “Evet Türküm ve dün..” daha cümlesini tamamlayamadan odanın kapısı kırılacakmış gibi çalmaya başlayınca Alptekin çarşafı yataktan alıp Ahu’nun üzerine örttü. Nedense onu böyle yarı çıplak kimsenin görmesini istemedi. Ahu’nun her yerinin kapalı olduğuna emin olduktan sonra kapıyı açtığında karşısındaki Enzio ile şaşırdı. “Neredesin oğlum sen!” dediğinde Enzio’nun gözü odanın içindeki kadına kaydı. Kaşları derince çatıldı. “Oğlum o ortağımızın sevgilisi değil mi? Sen ne halt yiyorsun!” diye bağırınca. Alpteki artık sinirleniyordu. “Şerefsiz miyim lan ben!” diye kükredi. Neden Enzio ona böyle hitap etmişti ki? “Buradan bakınca öyle görünüyor!” diye dişlerinin arasından tısladı Enzio. Arkadaş, eş, dost ve yakın tanıdıklarının kadınlarına bakmak onlara yakışmazdı ve bu Lorenza Ailesinin katı bir kuralıydı. “Allah’ım sen konuyu biliyorsun!” diye Türkçe sitem etti Alp. “Ne var neden dayandın kapıma sabahın köründe.” Diye dişlerinin arasından tısladı. Enzio ise derin bir nefes çekti ve buraya geliş amacını hatırlayıp bakışlarını perişan haldeki kızdan ayırıp Alp’in gözlerine kilitledi. “Petro dün akşam suikasta uğradı ve ağır yaralandı. Senin telefonuna ulaşamadık, burada olduğunu da daha yeni öğrendik bu yüzden seni almaya geldim.” “NE! Ne demek vuruldu. O o öldü mü?” sesi titremişti. İşittikleri ile Alptekin karnına kocaman bir yumruk yemiş gibi oldu. “Hayır! Hayatta kalk giyin çıkalım tehlike büyük!” dediğinde odadaki kızın perişan haline tekrar baktı ve siniri yine yükseldi. Bu Alptekin sıkı bir yumruğu hak ediyordu. “Geliyorum hemen.” dediğinde odaya girmiş dolaptaki yeni takımını yatağa atmıştı. Hemen üzerini giyerken bir anlık Ahu’ya baktı Ahu ise gözlerini yere dikmiş sadece oraya bakıyor transa girmiş gibi hiçbir tepki vermiyordu. Ona gerçeği daha sonra söylerdi ama şuan kardeşim, abim dediği adam vurulmuştu ve o bunu daha şimdi öğreniyordu. Takımını kaslı bedeninin üzerine geçirip aynadan yüzüne bile bakmadan dağınık saçları ile telefonu alarak hızlıca odadan çıktı. Alptekin hala telefonuna gelen kız kardeşinin Serhat ile olan fotoğraflarını görmemişti. *** Serhat ise gözlerini açtığında bedeninde dolaşan minik ellerini keyfini mırıldanarak çıkarıyordu. Dün geceyi hatırlamaya çalıştı ama aklına hiçbir görüntü gelmemişti. Her ne ise dedi içinden o şuan Ahusu ceylan gözlüsü ile aynı yatakta yatıyordu ve ceylan gözlüsü kendi bedenini keşfe çıkmıştı. Gözlerini tekrar kapayıp bu huzurlu anın tadını çıkarırken dudaklarını Ahu sandığı kızın saçlarına götürdü ve oraya bir öpücük bıraktı. Ama biran nefesini tuttu Ahu ceylanı şampuanını mı değişmişti. Lavanta bahçesi gibi kokan saçlarından başka bir koku alıyordu. “Ceylan gözlüm sen şampuanını mı değiştin? En sevdiğim gibi kokmuyor sanki.” Diye sorduğunda koynunda yatan kız kıkırdadı. “Benim saçlarım her zaman vanilya kokar.” Seksi bir şekilde konuşan bu yabancı ses ile Serhat birden gözlerini açtı. Görüş açısına önce kızıl saçlar girince nefesinin kesildiğini hissetti. Put kesmiş gibi bir dakika kadar durduktan sonra koynundaki kadını hızlıca itti ve kendisi de hemen ayağa kalktı. Yataktan çıktığı an çıplak olan bedenine baktı. “Sikeyim burada ne oluyor?” diye kükredi. İzel ise onun dokunuşları ile etkilenmiş erkekliğine gözlerini arsızca dikti. Uzunca bir süre oraya baktıktan sonra gözlerini göbeğine oradan göğüslerine ve en sonda Serhat’ın yakışıklı bebek suratına çıkarttı. O ana kadar keyfi gayet yerindeydi ama sinirden kıpkırmızı olmuş koyu kahve gözleri görmesi ile tüm morali bozuldu. Bunu adama yansıtmak istemediği için, “Bebeğim neyin var anlamıyorum. Hâlbuki dün gece çok ateşliydin. Beni yatağa atmak için çok uğraşmıştın.” Dedi keyifli bir sesle. Serhat ise dün geceyi hatırlamak istiyor ama hiç bir şeyin gözlerinin önüne gelmemesi ile daha çok sinirleniyor ve kendisinden nefret ediyordu. O şimdi ceylan gözlüsünü mü aldatmıştı? Ona ihanet mi etmişti? Bunu nasıl yapardı? “Lanet olsun kadın! Çabuk şu üzerini giyin ve defol çık şu odadan!” diye kükreyince İzel yattığı yerden aniden sıçradı. Kısa biran şaşırdı bu kükreyen adam o nazik adam mıydı? Olsun onun her hali güzel diye düşündü. Serhat bir yandan üzerini giyiyor bir yandan da telefonunu aramaya çalışıyordu. “Haşin erkeğim son bir tur yapalım öyle gidersin.” Diyen arsız kıza baktı Serhat. “Bana bak İzel defol bu odadan elimden bir kaza çıkacak!” dediğinde bu ses tonunun İzel’i daha çok azdırdığının farkında değildi. “Ben hiçbir yere gitmiyorum Serhat.” Dedi ve kırmızı protez tırnaklı ellerine baktı sonra bakışlarını tekrar Serhat’a çevirdi. “Dün gece üstümde inlerken harikasın bebeğim, senin gibi ateşli bir hatun ile daha önce birlikte olmadım diye konuşurken böyle değildin.” Dedi ve oda yataktan çıktı çıplak bedenini Serhat’a cesurca göstermekten utanmadı. Gerçi İzel bir şeyden utanır mıydı orası muammaydı? Serhat ise duydukları ile bir kez daha kahroldu. Şimdi ceylan gözlüsünün yüzüne nasıl bakacaktı? Hem o neredeydi? En son balo salonunda onu bekliyordu. O bu geceyi ceylan gözlüsü ile geçirmeyi ve ona sürpriz evlilik teklifini yapmayı planlarken şuan ki haline sinirle baktı. “Lanet olsun!” dedi ve üzerine gömleğini geçirdi düğmelerini iliklemeden telefonunu da bulunca hızlıca odadan ayrıldı. İzel ise memnun bir sırıtışla arkasından giden adama baktı. “Neyse bebeğim yarın zaten kendin tıpış ayaklarıma geleceksin ve biz çok mutlu olacağız.” dedi. Önce eline telefonunu aldı abisine giden resimlerin hala daha açılmadığını görünce morali bozulsa da elbet o telefonuna bakacaksın abicim dedi ve odadaki banyoya girirerek keyifli bir duş sonrası üzerini giyip odadan çıktı. Şimdi evine gidip bir hata yapıp sarhoş olarak bir adamla yatmanın acısını yaşıyor muş gibi davranacaktı. E bu İzel içinde çok zor bir durum değildi. Nede olsa hiçbir aktör onun kadar oyuncu olamazdı. Serhat odadan çıktığı an koridor boyunca ilerlerken bir yandan da Ahu’yu arıyordu. Ama telefonu her çalmada meşgule atılıyordu. Bu daha çok sinirini bozulmasına sebep oluyordu. Tekrar telefonu alıp otelin lobisinden çıkarken aklına Yılmaz'ın gelmesi ile onun numarasını tuşladı. “Evet.” Diyen tok ses ile biran duraksasa da, “Merhaba Yılmaz ben Serhat Ahu’nun erkek arkadaşı.” “Evet Serhat dinliyorum.” Diyen Yılmaz zaten sinirden ölüyordu ona emanet edilen iki kızda ortada yoktu umut ediyordu ki en azından Ahu Serhat ile birliktedir diye. “Ahu dün gece eve döndü mü?” dediğinde Yılmaz’ın attığı adım anından durdu. “Ne demek eve geldi mi? Ahu gece seninle kalmayacak mıydı?” sesindeki endişeyi alan Serhat daha çok gerildi. “Hayır benimle değildi. Şimdide telefonlarımı meşgule atıyor.” “Kapat telefonu SERHAT!” diye kükredi Yılmaz ve telefonu kapatıp yanındaki adama döndü. “Çabuk Lansmanın yapıldığı otele gidiyoruz.” Ekibi ile birlikte otele baskın yapar gibi giren Yılmaz Koru ve adamlarını gören görevliler korkudan yerlerinde kıpırdayamadılar. “Güvenlik Ekibiniz ile görüşmek istiyorum dün gece lansmanınıza katılan iki bayan dün gece evlerine dönmedi. Bu işi acilen çözmemiz gerekiyor.” Diyen Yılmaz karışışındaki kadına sert sert baktı. “Efendim Bay Gabriel’in onayı olmadan güvenlik katına kimseyi alamıyoruz.” “Bana bak kızım burada katliam çıkarmamı istemiyorsan götür bizi oraya.” Diye bağırınca kız korkudan titremeye başlamıştı bile. “Efendim oraya sadece o kata girmeye yetkili olan kişilerin parmak izi ile giriş yapılıyor.” Diyen kadına bakarken delirmenin eşiğine gelmişti. “O zaman bana güvenlik müdürünüzü bağlayın!” “Hemen efendim” diyen kız bu adamlardan çok korkuyordu. Telaş ile telefonuna numarayı tuşlarken arkasından gelen Gabriel’i görmesi ile derince bir nefes aldı. “Bayım güvenlik müdürümüz Bay Gabriel şuan tam arkanızdan geliyor.” Yılmaz hemen arkasını döndüğünde tanıdık olan adamı görmeyi beklemiyordu. Bu adam ile baronlar masası toplantısından birkaç kere karşılaşmıştı. “Bir sorun mu var Eleni?” diyen Gabriel Yılmaz'a döndü. “Evet dün gece lansmana katılan iki kız kayıp ve onlara ulaşamıyoruz.” “Kimmiş bu davetlilerimiz.” “Birisi Hakan Kosovalının yeğeni Umay Kosovalı diğeri sizin ortaklarınızdan Serhat Uzun’un nişanlısı Ahu Türkoğlu!” Gabriel Kosovalı soy ismini duyduğunda Yılmaz'a baktı. O adamın nasıl bir manyak olduğunu biliyordu. “Buyurun şöyle gidelim.” Dediğinde herkes güvenlik odasına doğru yürüdü. Dün akşamın balo sonlarına doğru olan görüntülerine geldiklerinde Umay’ın hızlıca dış kapıya çıkması magazine yakalanmadan bir taksiye binip gitmesini gördüler. “Suat bu taksinin plakasını al hemen oraya bakacağız. Peki Ahu hanımın görüntüleri?” görevli aldığı komut ile dikkatlerini Ahu’ya çevirdiler. Ahu’nun yanına gelen kişi Eduardo’ydu İzel’in asistanıydı Gabriel tüm dikkatini vermiş olayı kavramaya çalışıyordu. Ahu’nun salondan çıkışı bara girişi orada heyecanla bekleyişi telefonuna baktıktan sonraki perişan hali ve Alptekin’in onu kucaklayıp kendi odasına taşımasını sinirle iki kişi izliyordu. Biri Yılmaz biri ise Gabriel’di. “ Hemen o odaya bakmak istiyorum!” diye sert sesi ile konuşan Yılmaz'a baktı Gabriel. Dostu ne halt yiyordu ortaklarının kadını ile odaya nasıl giderdi tam saç baş yolmalık bir durumdu. “Hemen gidelim.” Dedi Gabriel ve odayı terk ederek Alptekin’e ait olan otel odasına vardılar. Kapıya şifreyi giren Gabriel kenara çekildi ve Yılmaz’ın içeriye girmesine izin verdi. Yılmaz nasıl bir manzara ile karşılaşacağını bilmiyordu ama göğsü sıkışıyor gibi olmuştu. Ahu’nun bilinçsiz hali ile Alp denen adi şerefsiz adamın kollarındaki hali gözünün önünden hiç ayrılmıyordu. Odanın darma duman hali ve Ahu’nun dün giydiği kırmızı gece elbisesi ve ayakkabılarını ve bir erkeğe ait olduğu belli olan takıma ait parçaları görmesi ile gözü seğirdi. Dikkatle odaya baktı odada yoktu hemen banyoya yönelip kapıyı tıklattı oradan da ses yoktu anında kapıyı açtı ve boş banyo ile bakıştı. “Kahretsin! Nerede bu kız!” hemen odadan çıktı. “Suat sen taksi durağına git hanım efendiyi nereye bıraktığını öğren bende Ahu’nun peşine düşeceğim o sırada Gabriel’in kulağındaki kulaklığa yeni bilgi verilmişti. Gabriel Yılmaz'a dönerek, “Ahu’ya bezer bir kadın üzerinde bir tişört ve yalın ayak ile iki saat önce otelden çıkmış batı tarafa doğru yürümüş başka görüntü yok.” Diyen adama sinirle baktı Yılmaz. Hızlıca kafa sallayıp koşarak otelden çıktı ve batı yakasına doğru gitmek için aracına bindi. Hızı düşük dikkatle etrafı incelerken sahilin oraya dikkatini verdi ve arabanın yönünü oraya çevirdi. Kumsala yakın bir yerde arabayı durdurup hızlıca araçtan indi koşarak Ahu’nun bedenin yarısının suyun içinde olduğunu görünce hiç tereddüt etmeden suya girdi. “Ahu abim” diyerek sıkıca sarıldı Ahu’ya… Ahu bedenine sarılan kollar ve kulağının duyduğu tanıdık ses ile hızlıca ileri atıldı ve Yılmaz'ın güvenli kolları arasından çıkarak önünü Yılmaz'a döndü. Kan çanağına dönmüş ağlamaktan şişmiş gözleriyle Yılmaz'a baktı. “Dokunma bana… ben ben kirlendim abi dokunma… Sende kirlenirsin.” Acı ile inleyen kıza kahırlı gözlerle baktı Yılmaz. Koruyamamıştı işte ona emanet edilene sahip çıkamamıştı. Tıpkı kız kardeşini koruyamayıp sahip çıkamadığı gibi. Arzu biricik kız kardeşi on üç yaşındayken tecavüze uğramış ve orada öldürülmüştü. Onun acısı kalbinden biran olsun gitmezken şimdi aynı acı ile yüreği kavruldu. Ahu’da kız kardeşi ile aynı şeyi yaşamıştı. Bir daha böyle yıkılmam diyordu ama yıkılmıştı Yılmaz! Daha fazla dayanamadı ve Ahu’ya sıkıca sarıldı. “Sen bu dünyadaki en temiz kızsın abim ağlama, yalvarıyorum ağlama. Sana sahip çıkamadım yüreğim yangın yeri sende böyle söyleyip yüreğimi dağlama abim.” Dediğinde Yılmaz'a daha da sıkı sarıldı ve ağlamaya başladı. ***

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
224.2K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
523.1K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook