Önizleme
Mahkeme salonunun köşesine çökmüş, çaresizce saatlere bakıyordum. Yorgundum, bitkindim, ve tek umudum olan Miran’ın hala gelmemiş olması her şeyin sonu gibi hissettiriyordu.
Miran Arslanoğlu.
Koskoca şehrin hem ağası olan, hemde nice insanların avukatı olan Miran ağa!
Reşit ise, alaycı bir şekilde bana yaklaşarak, “Yine bana kaldın, Efsun Hanım. Bensiz yapamazsın. Avukatın korktu, kaçtı,” diyerek gülüyordu.
Sözleri bir kılıç gibi yüreğime saplanırken, gözlerim dolmaya başladı. Ağlamamak için ellerimi sıkarak yumruk yaptım, ama hissettiğim yalnızlık ve çaresizlik beni boğuyordu.
Reşit, benim zayıflığımı görerek iyice yaklaşmakta ısrarcıydı. “Beni bırakmaya kalktın, ama ne yapacaksın? Yok kimse. Bu davayı kaybedeceksin,” dedi ve gülüşü, içime işlerken, salonun havası iyice ağırlaştı.
Başımı öne eğip yerinden kalkmaya karar verdim. Mahkemeyi terk etmek üzereyken, birden kapı açıldı.
Başımı kaldırdım, gözlerimde bir umut ışığı belirdi.
Miran, kağıt gibi düz olan cübbesiyle içeri girdi. O girişiyle odadaki tüm havayı değiştirdi. Kararlı, korumacı ve sahiplenici bir şekilde salona ilerliyordu, her adımı odadaki havayı sarsan bir iz bırakıyordu.
Odaya girdiğinde, her bakış ona odaklandı.
Heyecanla hakime döndüm. Hakim, şaşkınlıkla Miran’a baktı ve hemen ayağa kalkarak, “Ne hakla o cübbeyi giydin?” diye sertçe sordu.
Birden ne olduğunu anlayamadım, şaşkınca Miran’a döndüm. Şimdi fark ediyordum, üzerindeki cübbe…
Üzerindeki cübbe neden farklıydı?
Gözlerim yanlış görüyor olmalıydı, nutkum tutuldu. Gözlerimi ovaladım, bir kez daha baktım, ama hayır. Üzerindeki cübbe farklıydı, evet!
Miran, hakime gözlerini dikerek, soğukkanlı bir şekilde yanıtladı: “Bu mahkemenin hakimi benim. Ve buradan artık herkes adaletin ne olduğunu görecek.”
Bu sözlerin üzerine bayılmak üzereydim ki, masaya tutundum. Ne demişti o?
‘Bu mahkemenin hakimi artık benim’
Miran, sadece bir avukat değil, benim koruyucum, hakkımı savunan bir adamdı.
Ve bugün, kaderim bir kez daha yeniden yazılıyordu.
Ardından mahkeme salonunun içinde topuklu ayakkabı sesleri yankı yaptı.
Bir kadın, üzerindeki cübbesiyle, duruşma masasına yaklaşıyordu. Cübbesinin uçları savrulurken, bir yandan da Miran’ın gözlerine dikkatlice baktı.
Miran, salona girdiği andan itibaren kararlı ve soğukkanlıydı. Kadın avukat, ona doğru bir adım attı ve gülümsedi. Gözleriyle avukatı selamlayan Miran, ne olursa olsun bir profesyonel gibi görünmeye çalışıyordu.
Avukat, başını hafifçe eğerek, gülümsemeye devam etti ve sesini yükselterek salona yayıldı.
“Sayın Hakim, artık başlayabiliriz,” dedi. Sesi güçlü ve emin bir şekilde yankılandı. “Bugün burada, müvekkilim Efsun’un hakkını savunmak ve adaletin yerini bulmasını sağlamak için bulunuyorum. Her şey hazır.”
Ardından, hızlıca bana göz attı ve içten bir gülümseme daha gönderdi. Bu gülümseme, bana, her şeyin yolunda gideceğine dair bir güven telkin ediyordu.