Sanki dünya yıkılmış da altında kalmış gibi hissediyordu Zelal. Hayalini kurduğu her şey birer birer kayıp gitmişti elinden. Çaresizdi genç kadın. Abisinin canı için sevdasına ihanet etmişti bugün…
Kıyılan nikahtan sonra odaya çıkarmıştı konakta çalışan yaşlı kadın Zelal’i. Geçip cam dibindeki koltuğa oturdu Zelal. Sanki bir el tutmuş sıkıyordu boğazını. Nefes almak zor gelirmiydi? Geliyordu Zelal’e.
Yarım saat sonra kayınvalidesi Emsal Hanım geldi yanına. “Ana.” diyip kalkmaya yeltenen Zelal’e “Otur, kalkma.” dedi Emsal Hanım. Bu evliliğe Welat’ı zorlayanın o olduğunu bilmiyordu Zelal. Bilse kıyametleri koparırdı şüphesiz…
“Bak kızım.” dedi yaşlı kadın. “İkimizin de ciğeri yanıyor. Ben evladımı, sen de sevdiğin adamı gömdün. İkimiz de cayır cayır yanarız. Ama ne yaparsak yapalım giden geri gelmeyecek. Bu yüzden sana demem o ki Welat’a alışmaya bak. Bundan sonra birlikte bir ömür geçireceksiniz…”
“Bana bunu nasıl söylersin ana? Ben Adar’a nasıl ihanet ederim? Tamam, abimin canı için kabul ettim bu evliliği, ama benden daha fazla bir şey beklemeyin. Bu evlilik hiç bir zaman gerçek olmayacak.” dedi ağlayarak…
“Olmak zorunda buke.” dedi Emsal Hanım. “Welat 7 aşiretin ağasıdır. Soyunun devam etmesi gerekir. Aklını başına al, düşün taşın. Birazdan gelir kocan. Ona saygıda kusur etmeyesin.” diyip çıktı odadan yaşlı kadın…
Arkasında gözyaşları içinde Zelal’i bırakarak…
O gece sabaha kadar konağa gelmedi Welat. Oturduğu meyhanede ard arda sıraladı içki şişelerini. Bir tek Zelal’in değil, onun da yüreği yanıyordu…
Sabah güneş doğmaya yakın konağa döndüğünde koltukta kıvrılmış uyuyan Zelal’i fark etti Welat. Üşümüştü belli ki uykuda. İki büklüm olmuştu genç kız. Dolaba yürüyüp içinden bir battaniye çıkarıp yavaşça örtü üstüne. Sonra geçip tam karşısına oturdu…
İlk kez bu kadar yakından bakıyordu Zelal’e. “Gerçekten çok güzelsin.” diye geçirdi içinden. Kimsenin hayır diyemeyeceği kadar güzeldi. Bembeyaz teni, simsiyah saçları, masmavi gözleriyle peri kızı gibiydi…
Bir anda kalktı oturduğu yerden, yürüdü banyoya. Birazdan anası gelirdi kapıya. O gelmeden yapması gerekeni yapmış, yatağın üstünde duran çarşafı toplayıp bırakmıştı kapıya. Dakikalar sonra avludan gelen zılgıt sesleriyle gözlerini aralamıştı Zelal. Ne olduğunu anlamaya çalışarak kalktı yataktan. Banyodan koluna sardığı bezle çıkan Welat’ı fark etti…
Neler olduğunu anlamıştı, ama bu durumu kabul etmeye hiç niyeti yoktu Zelal’in. “Ne yaptın sen?” diye sordu sinirli bir şekilde Welat’a.
“Yapmam gerekeni.” dedi Welat.
“Nasıl yaparsın böyle bir şeyi?” diye sordu genç kız. “Bana sormadan…”
“Bunun olması gerekiyordu Zelal, uzatma.” diyen adama “Beni ne duruma düşürdüğünün farkında mısın sen Welat Ağa? Herkes Adar’ı iki günde unutup gerçekten senin karın olduğumu düşünecek.” dedi sinirle…
“Zaten öyle Zelal. Sen artık benim karımsın. Bunu kabul etsen iyi edersin. Şimdi sesini kes. İlk günden konağı toplama başımıza. Git üstünü değiştir, aşağı ineceğiz.” diyip elinde duran gömleği geçirdi üstüne…
Evet, belki Zelal ele avuca sığmaz, kimsenin sözünü dinlemeyen biriydi, ama Welat ondan da beterdi…
El mecbur Welat’la birlikte indi Zelal aşağı. Kahvaltı sofrasında tabağına koyduğu peynirle uğraşıyordu bir saattir. “Adam akıllı et şu kahvaltını.” diyen kocasına dikti öfkeli bakışlarını, ama ses edemedi. Çünkü büyüklerin önünde saygısızlık yapmak istemiyordu…
Çalışanlara yardım edip sofrayı topladı Zelal. “Bana güzel bir kahve yap.” diyen Servet Ağa’ya “Tamam ağam.” diyip kalktı yerinden. Elinde kahve tepsisiyle geri döndüğünde “Gel hele otur yanıma.” dedi yaşlı adam. Geçip sedirin kenarına oturdu genç kadın. “Bilirim bana kızgınsın kızım. Belki nefret ediyorsun benden. Ama sen benim gözümde ne toprak altında yatandan ne de toprak üstünde gezen evlatlarımdan farklı değilsin. Bunu bilesin. Eğer Welat olmasa kuzeniyle evlenmek zorunda kalacaktın. Ben oğlumun emanetini göz göre göre ateşe atamazdım. Zaman her şeyin ilacıdır güzel gözlü gelinim. Alışacaksınız ikiniz de, zor olsa da.” diyen yaşlı adamdan müsade isteyip kalktı yerinden. Biraz daha dursa hüngür hüngür ağlamaya başlayacaktı…
Günün geri kalanını konaktakilere yardım ederek geçirmişti Zelal. Ard arda geçip gidiyordu günler. Herkesin dediği gibi Welat’a olmasa da bu konakta yaşamaya alışıyordu Zelal. Konaktaki işleri bitirip çaylarını alıp hep birlikte çıktılar terasa. 3 tane kız kardeşi vardı Welat’ın: Biri sözlü, ikisi bekar. Altı kardeşlerdi zaten: Welat, Adar, Zeynep, Azad, Selvi, Zin…
Hepsiyle çok iyi anlaşırdı Zelal. Severdi onları. Gerçi onlar da bir dediğini iki etmezdi yengelerinin. Aylar sonra ilk kez oturmuş sohbet ediyorlardı. Sonra Azad geldi yanlarına. “Nasılsınız kızlar?” diyerek. Sonra Zelal’in yanına oturup kolunu attı omzuna. “Sen nasılsın bakalım yengelerin en güzeli?” diyerek…
“İyiyiz Azad Ağa. Hayırdır, bu neşenin sebebini öğrenebilir miyiz?” diye sordular hep bir ağızdan terasta oturanlar. “Ne olsun? Sizi böyle gördüm, daha ne isterim?” dedi Azad…
“Hadi Azad Ağa, sen kimi kandırıyorsun?” diyen kız kardeşine “Sen sus cadı.” diyip döndü Zelal’e. “Bugün biriyle tanıştım yengem.” dedi.
“Hmm.” dedi Zelal. “Neşenin sebebi belli. Kimmiş, söyle bakalım.”
“Kızmak yok ama.” diyen kaynına “Niye kızayım?” dedi Zelal.
“Şey, Berfin’miş adı.” dediğinde anlamıştı genç kadın derdini.
“Hiii!” dedi Zelal. “Yeminle Ahmet abim vurur seni.”
“Vursun valla. Onun için adam vurmaya da vurulmaya da değer. Bak hele, sen bizim küçük cadının ettiğine. Aklını başından almış.” diyen yengesine “Ben de aklımı mı kaldı yenge, onu gördükten sonra?” diye konuşan kaynına “Dikkatli ol Azad, şaka yapmıyorum. Ahmet abim duyarsa yalnız senin için değil, onun için de kötü olur.”
“Sen bize yardım edersen hiç bir şey olmaz.” dedi Azad.
“Nasıl olacakmış o?” dedi Zelal.
“Buraya konağa davet etsen. Nasıl olsa senin kuzenin, kimse bir şey anlamaz.”
“Bakarız, ama söz veremem.” dedi Zelal. Sevinçle sarıldı Azad yengesinin boynuna. Kahkahaları terasta yankılanırken konak kapısından giren Welat’ın yüzüne bir tebessüm yayılmıştı. Uzun zamandır bu sese hasretti Şahman konağı. Teker teker çıktı merdivenlerden. Sonra gördüğü manzara şaşırmıştı onu. Zelal kardeşleriyle beraber oturmuş bir şeyler den bahsedip gülüyordu. İlk kez gülerken görüyordu Welat karısını…
Abisini ilk fark eden Zin olmuştu. “Aaa abim gelmiş!” diyip kalktı yerinden. “Bakıyorum da keyfiniz yerinde.” diyerek geçip oturdu Welat. Zelal bir anda sus pus olmuştu. “Eee bana çay yok mu?” diyen Welat’a “Var abi, neden olmasın? Ben bardak alıp geleyim. Tatlı da var, ister misin?” dedi genç kız…
“İsterim. Benim tatlıya hayır dediğimi ne zaman duydun?”
“Bana da getir tatlı.” diyen Azad’a “Tamam.” diyip indi mutfağa…
“Eee hanımlar, sizi hafta sonu köy evine götüreyim mi?” diye sordu bu kez Azad. “Olur.” dedi Zeynep. “Hem düğünden önce birlikte vakit geçirmiş oluruz.”
“Sen ne dersin yenge?” diyen kaynına “Bilmem, bakarız.” dedi Zelal.
“Hadi yenge, mızıkçılık yapma. Hem at da bineriz.” diye ısrar eden kızlara “Tamam.” dedi Zelal. “Olur, gideriz…”
Welat gözlerini dikmiş hiç kaçırmadan izliyordu karısını. Önüne koyulan tatlıdan yediği an “Hanginiz yaptı bunu, söyleyin bakalım?” dedi. “Niye, beğenmedin mi?” diye soran kardeşine “Bayıldım. Görmeyeli pek hamarat olmuşsunuz. Hanginiz yaptıysa gelsin öpeceğim.” dediğinde içtiği çayı bir anda püskürttü Selvi. Sonra ardından bir kahkaha patlattı…
Zelal oturduğu yere yapışmıştı resmen. “Valla abi, bizi değil yengemi öpeceksin o zaman. Çünkü tatlıyı o yaptı.” diyen genç kızı şuracıkta boğsa yeriydi yani…
Welat gözlerini karısına dikip “Ellerine sağlık, çok güzel olmuş.” dediğinde “Afiyet olsun.” diyip kalkıp odasına gitti Zelal…
O farkında değildi, ama Welat aylardır izliyordu onun her hareketini. Utandığını anlamıştı…
Akşam yenilen yemeklerden sonra ortalığı toplayıp odasına çıktı genç kadın. Welat gelmeden yatmak istiyordu, tıpkı aylardır yaptığı gibi…
Üstündeki elbisenin düğmelerini açmış çıkarırken aniden açılan kapıyla “Hii!” diyip eliyle tuttu yakasını. Ama Welat görmüştü göreceğini zaten. Arkasını dönüp “Kusura bakma, uyudun sanıyordum.” dedi yutkunarak. Tek kelime etmeden elindeki pijamalarla banyoya girdi Zelal. Utancından ölüyordu şuan. Dakikalarca oyalandı banyoda. Çıktığında Welat yatakta uzanmıştı. Gözlerinin kapalı olduğunu fark eder etmez koşup girdi yatağa…
Ama uyumuyordu Welat. Az önce gördüklerini hazmetmek onun için de kolay değildi. Aylardır eli kadın eline değmemişti genç adamın. Zaten karısının güzelliği yeterince zorluyordu onu, ama gördüğü bu manzara hormonlarını iyice kaldırmıştı şaha…
Zelal’e başka gözle bakmak suçlu hissettiriyordu ona. Sinirle kalkıp çıktı konaktan gece gece…
Bir kaç gün sonra bütün ev halkı toplanmış köy evine gelmişti Welat hariç. 3 gündür burda kalıp vakit geçiriyorlardı. Atla gezerken “Yarışalım mı?” diyen kaynına “Olur, yarışalım.” dedi Zelal…
Onlar yarışırken kuzeniyle beraber gelen Welat’ın at üstünde gördüğü kadınla nutku tutulmuştu adeta..

Yanında durmuş karısını izleyen kuzenini fark ettiği an belindeki silahı çıkarıp havaya ateş açmıştı Welat onları durdurmak için. Abisini görür görmez “Yandık.” dedi Azad kendi kendine…
Sinirli olduğu gözlerinden belliydi Welat’ın. “Hadi yenge, sen inip geç içeri. Ben atları koyup geleyim.” dedi genç adam…
Attan inip eve doğru yürümeye başladı Zelal. Ama daha içeri bir adım atmıştı ki kolundan tutulup odaya sokulması bir oldu…
Welat büyük bir öfkeyle dikildi karşısına. “Ne yaptığını sanıyorsun lan sen?” diye kükremesi bütün köyden duyuluyordu nerdeyse…
“Bırak kolumu! Ne yapmışım?” dedi Zelal.
“Ne demek ne yapmışım? Bu üstündekiyle nasıl binersin ata lan? Her yerin ortada! Beni delirtmek mi istiyorsun?”
“Delirsen delir, umrumda bile değil. Sen bana karışamazsın.” dedi genç kadın.
“Karışamam öyle mi?” diyip tuttuğu gibi kapıya yasladı Welat karısını. İyice yaklaştı. Nerdeyse dudakları dudaklarına değecekti Zelal’in. “Sen ister kabul et ister etme, ama benim karımsın. Ortalık yerde böyle dolaşamazsın. Bunu sok aklına.” dediğinde sabrı iyice taşmıştı Zelal’in.
“Sen benim hiç bir şeyim değilsin. Sen de bunu anla. Bana karışmaya hakkın yok, benimle ilgili hiç bir şeyde olmadığı gibi.”
“Öyle mi Zelal Hanım? Madem benim karım olduğunun farkında değilsin, o zaman fark etmeni sağlayalım.” diyip onun itmek için bir hamle yapan karısının dudaklarına yapıştı…

Donup kalmıştı Zelal, ama geri adım atmaya niyeti yoktu. Welat’ın dudaklarını bu kez boynuna sürterek konuştu: “Kendini hazırla Zelal. Konağa döndüğünde gerçekten karım olacaksın. Ve bundan sonra da öyle hareket edeceksin.” diyip çıktı odadan…