ewindar 5. bölüm

1382 Kelimeler
Bugün Zeynep’in kına gecesi vardı. Konağa döndüğünden beri Welat’ı görmemezlikten geliyordu Zelal. İkisi de birbirinden kaçıyordu aslında. Welat nasıl yaptığını anlamadığı bir şekilde dayanamamış, öpmüştü Zelal’i… Konakta ise herkes oradan oraya koşturup duruyordu. Bir telaşla yardım edilmesi gereken işlere yardım edip hazırlanmaya gitti Zelal… Odasından çıkıp merdivenlerin başında öylece durmuş avludaki kalabalığı izliyordu Zelal. Bir zamanlar Adar ve onun için toplanmıştı bu kalabalık. O günleri hatırladıkça doluyordu gözleri… Welat oturduğu masada arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Azad merdivenlerde duran yengesini fark edip çıktı yanına. “Bu ne güzellik Zelal Hanım, kan mı çıksın istiyorsun?” diye takıldı yengesine. “Olmuş mu?” diye soran kadına “Çok güzel olmuş, hadi gel.” diyip uzattı kolunu. Azad’ın koluna girip merdivenlerden inmeye başladı genç kadın… Bir anda merdivenlerden inen Zelal’e döndü bakışlar. Herkesin baktığı tarafa döndüğünde giydiği elbisenin içinde kuğu gibi görünen karısını fark etti Welat. Ne kadar istemese de etkiliyordu Zelal onu… Kına tüm hızıyla devam ederken bir kez olsun göz göze gelmemişti Zelal kocasıyla. Zaten yaşadıkları yetmezmiş gibi bir de durmadan “Bebek yok mu?” diye soranlar iyice sıkmıştı canını… Konağın kapısından içeri giren annesini gördüğü anda yerinden kalkıp yürüdü kapıya doğru Zelal. Çawşin Hanım hasretle sarıldı kızına. İki aile arasında yaşanan sorunlar yüzünden doğru dürüst görüşemiyordu zaten kızıyla. Bu gecede milletin ağzına laf vermemek için gelmişti zaten… “Hoş geldin ana, yalnız mı geldin?” diye soran kızına “Yok, Ahmet getirdi, kapıda bekliyor.” dedi Çawşin Hanım. “Ben de hediyemi verip gideceğim.” “Hemen mi gideceksin?” diyen Zelal’e “Biliyorsun yavrum, gitmem gerek.” diyip takısını takmak için ilerledi… Ahmet’i görmek için kapıya çıkan Zelal’i fark edip kalktı yerinden Welat. “Nereye gidiyor bu kadın?” diye söylenerek… Arabasında oturmuş yengesini bekleyen Ahmet Zelal’i fark eder etmez indi arabadan. Dolu dolu gözlerle ona bakan genç kadına sarıldı sıkıca. Tek kelime konuşmadan. Herkes çok severdi Zelal’i, ama Ahmet başka türlü seviyordu amca kızını. Hiç söylememişti, ama deli gibi aşıktı Zelal’e. “Nasılsın güzel gözlüm?” diye sordu yüzünü avuçlarının içine alıp. “İyiyim abi, sen nasılsın?” dedi Zelal. Her “abi” diyişinde içinden bir parça kopsa da belli etmeden “Ben de iyiyim.” dedi Ahmet. “Çok zayıflamışsın, bir sıkıntın mı var?” diye sordu… “Yok.” dedi Zelal. “Burda nefes alamıyorum.” diyemiyordu genç kadın. “İstersen seni eve götüreyim biraz ha, ne dersin?” diyen Ahmet’e “Olmaz.” diye cevap veren Welat olmuştu. “Hayırlı, kimi nereye götürüyorsun?” diyip iyice yaklaştı. Sonra da tuttu Zelal’in elinden… Öfkeliydi Welat. Ahmet’i karısına sarılırken görmüştü. “Zelal’i eve götüreceğim, eğer gelmek isterse.” dedi Ahmet kendinden emin bir şekilde… “Zelal gelemez.” diyen Welat’a “Neden gelemezmiş?” dedi Ahmet. “Çünkü ben izin vermiyorum.” diyecekken Zelal girdi lafa: “Düğün var abi, gelen giden çok. Emsal anneyi yalnız bırakamam.” diyerek. Biliyordu ki iki adamın konuşmasının sonucu kötü olacaktı. Parmaklarını kıracakmış gibi sıkan Welat’ın halinden anlamıştı öfkeli olduğunu… Çawşin Hanım’ın konak kapısından çıkmasıyla rahat bir nefes almıştı Zelal. Ahmet’in başını belaya sokmasını istemiyordu. “Gidiyor musun?” diyip yaklaştı anasına. “Gidelim kızım, hem baban bekler.” diyen kayınvalidesine “Biraz daha kalsaydınız.” dedi Welat. “Kusura bakmayın, gelirken göremedim sizi.” diyip elini tutup öptü yaşlı kadının. “Başka sefere inşallah.” diyip kızına sarıldı Çawşin Hanım. “Kendine iyi bak olur mu güzel gözlüm?” diyerek… Ahmet ve annesi giderken içeri girmek için yürüyen Zelal’in kolundan tutup durdurdu Welat. “Seni daha kaç kez uyarmam gerek?” diyip… “Ne istiyorsun? Ne yaptım yine?” diye sordu Zelal sinirle… “Ne demeye elin adamına sarılıyorsun? Sen ağa karısı olduğunu ne zaman anlayacaksın? Nerde nasıl hareket etmen gerektiğini ben mi söyleyeceğim sürekli?” diyen Welat sabrını taşırmıştı Zelal’in… “Bana bak Welat Ağa, elin adamı dediğin benim amcamın oğlu. Onlarla büyüdüm ben, bu bir. Nerde nasıl hareket etmem gerektiğini gayet iyi biliyorum, bu da iki. Şurdan kırk tane adam çevir, kimse ‘Welat Ağa’nın karısı’ demez benim için. Herkes ‘Bezar Ağa’nın kızı’ der. Ağa karısı olamadım belki, ama ağa kızı olarak doğdum ben. Nerde ne yapmam gerektiğini gayet iyi bilirim. Şimdi bırak kolumu, olay çıkmasın gece gece.” dedi Zelal… Daha tanımıyordu karısını Welat. Ölse kimsenin lafının altında kalmazdı Zelal. Maviş gözlerindeki öfkeyle yürüdü içeri genç kadın… Düğün bitmiş, Zeynep teliyle duvağıyla gelin çıkmıştı baba evinden. Ertesi gün Zelal, Welat istemediği için gidememişti düğüne. Aslında işine bile gelmişti bu durum… Düğünün üstünden üç gün geçmişti ki Emsal Hanım çağırdı Zelal’i yanına. “Buyur ana, beni çağırmışsın.” diyen Zelal’e “Gel hele otur yanıma.” dedi kayınvalidesi. “Bak kızım, siz evleneli nerdeyse 7 ay olacak, ama hala bebek haberi yok. Bütün aşiret ayağa kalktı çocuk için. Welat sen duyma istiyor, ama sen de gördün düğünde herkes bebeyi soruyordu. Biliyorum hala yanaştırmazsın Welat’ı kendine, ama olan sana olacak güzel kızım.” diyen yaşlı kadına kocaman olmuş gözlerle bakıyordu Zelal. Nereden anlamıştı ki Welat’la gerçekten karı koca olmadıklarını… Karşısında sus pus olan genç kadına konuşma fırsatı vermeden tekrar girdi lafa Emsal Hanım: “Benim gönlüm razı gelmez, ama böyle giderse Servet Ağa üzerine kuma getirecek kızım, bilesin. Sen de biliyorsun ki o karar verirse hiç kimse duramaz önünde.” diyen kayınvalidesine “Getirsin ana, ben razıyım.” dedi Zelal hiç düşünmeden. Çünkü onun Welat’a kadınlık yapmak gibi bir niyeti yoktu zaten… Akşam yemeğinden sonra odasına çıktı Zelal. Tam yatağa girecekken büyük bir gürültüyle açıldı kapı. Ne olduğunu anlamadan burnunun dibinde biten Welat’a bakıyordu şaşkınlıkla. “Ne yaptım yine?” diye düşünerek… “Sen bunu nasıl kabul edersin?” diye soran kocasına… “Neyi kabul etmişim?” dedi Zelal… “Bilmemezlikten gelme lan! Kumayı nasıl kabul edersin, bana sormadan hem de?” diyen Welat’ı ilk kez bu kadar sinirli görüyordu Zelal… “Ha o mesele. Benim bir şeyi kabul ettiğim falan yok. Anam olacağını söyledi, ben de itiraz etmedim zaten. En doğrusu da bu. Hem sen de sana gerçekten karılık yapacak biriyle evlenirsin işte. Bunda bu kadar sinirlenecek ne var?” dedi Zelal… Karısına iyice yaklaşıp konuştu Welat: “Bana gerçekten karılık yapacak biri varsa o da sensin Zelal. Bunu kabul etsen iyi edersin. Hazırlan, bu gece bitecek bu iş.” diyip çıktı odadan. Arkasında söylediğini algılamaya çalışan bir kadın bırakarak… Odanın içinde korkuyla o baştan o başa yürüyordu Zelal. Kaçacak bir yer yoktu artık. O da farkındaydı. Aylardır kaçtığı şeyin er ya da geç başına geleceğini biliyordu genç kadın. Geçip oturdu koltuğa. Açılan kapıdan içeri giren Welat gelip oturdu yanına. İkisi de ne yapacağını bilmeden duruyorlardı öylece. Sonra yerinden aniden kalktı Zelal. “Yapamam.” diyip bir adım atmıştı ki kolunu beline dolayıp kendine çekti Welat karısını… Zaten zar zor duruyordu ayakta. Saatlerce içmişti Welat. Unutmak istiyordu her şeyi, herkesi. “Kaçma artık benden Zelal. Sen benim karımsın.” dediğinde “Yapma.” dedi Zelal. “Bunun gerçek olmadığını sen de ben de biliyoruz.” “Ama olmak zorunda Zelal. Ne kendine ne de bana bunu yapmaya hakkın yok. Bu konağa benim karım olarak senden başka kimse gelin olarak girmeyecek.” diyip avuçlarının arasına aldığı yüzünü okşamaya başladı genç adam. “Sarhoşsun, sabah uyandığında hiç bir şey hatırlamayacaksın.” diyen kadına “Hiç bu kadar ayık olmamıştım.” diyip yapıştı dudaklarına. Karşılık vermeden öylece duruyordu Zelal. Üstündeki gecelik dahil her şey tek tek yeri boylarken ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Boynuna değen dudaklarla yaşadığı şeyin farkına varmaya başlamıştı Zelal. Korkudan tir tir titriyordu. Bunu fark eden Welat alnına bir buse kondurup “Korkma, canını yakmayacağım.” diyip soyunmaya başlamıştı bile… Her ne kadar mecbur olduğunu söylese de karşında uzanan kadını arzuluyordu Welat. Teni tenine değdiği anda fark etmişti bunu. Eliyle usulca ayırdığı bacaklarının arasındaki yerini aldığında geri dönüşü yoktu artık. İkisi de farkındaydı bunun. Yavaş yavaş kendini itmeye başladığında elinin altındaki çarşafı sıkmaya başladı Zelal. “Ah!” diye acıyla inleyip kendini kasmaya başladığında “Şşş.” dedi Welat. “Sakin ol, yoksa daha da yanar canın.” Sonra da bir anda tamamen kendini itti altında tir tir titreyen Zelal’in içine. O an gözünden bir damla yaş düştü genç kadının. Canının değil, yüreğinin acısından ağlıyordu Zelal. Sona geldiğinde nefes nefese boşalan Welat eğilip tekrar alnından öptü Zelal’i. “Bundan sonra benim karım olduğunu unutma.” diyip kalktı üstünden. O kalkar kalkmaz çarşafı üstüne çekip banyoya yürüdü Zelal. Oturduğu duşun altında ağladı dakikalarca. Bu gece gerçekten karısı olmuştu Welat’ın…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE