1. Bölüm
Dünyanın en zor hissi, kendini ait hissetmediğin bir yerde bulunma zorunluluğudur.
Dostoyevski
“Sıkıldın mı?”
Bu cümleye kadar sadece onu dinliyordum. 40 yaşında beyaz yaka bir kaltaktı. Saçlarını oriel ile açtırmış ve diplerden gelen siyahlar onun gerçek kimliğini açığa çıkartıyordu. Gözleri koyu siyahtı ve göz bebekleri kocamandı. O konuşurken gözlerine bakmamı kolaylaştırıyordu göz bebeklerinin iriliği. İyi bir okuldan mezun olmuştu. Peşine hemen iş hayatına atılmış ve bir çok taviz vererek müdürlüğe ulaşmıştı. Elbette şirkette üst düzey evli çocuklu bir yetkili ile yaşadığı metres ilişkisi de hızlı yükselmesinde katalizör görevi görmüştü.
Adam büyük ihtimal ile evlenme vaadi ile gençliğini ve güzelliğini kullandıktan sonra bunu sepetlemiş ve yeni gelen kızlara gözünü dikmişti. Belki de daha fazla oyalanmak istemediği için ve yükseleceği yere kadar yükseldiğinden dolayı bu ondan ayrılmıştı.
Ne fark ederdi?
Alan memnun veren memnunken hiçbir sorun yoktu…
Çok kilolu değildi ama zayıfta sayılmazdı. Göğüs dekolteli elbisesi onun azgın bir kaltak olduğuna işaret ediyor olsa da, suratında iş hayatındaki kazandığı ciddiyet mesafeli bir insan olduğunu belli ediyordu.
Yemeğe oturduğumuzdan bu yana belki bir belki de iki saat geçmişti. Aklına gelen her şeyi anlatıyordu. Ara sıra ona sorular sorarak ilgiliymişim gibi davranıyordum. Aslında anlattığı hiçbir şey umurumda bile değildi. Fazla konuşmuyordu ama bu bile belli bir saatten sonra insanı sıkıyor.
Randevu bittikten sonra neler yapacağımı düşünüyor, ona ve anlattıklarına ilgiliymişim gibi sorular soruyordum.
Sanki psikiyatri kliniğindeydik… Hastam tedaviye cevap vermeye oldukça istekliydi ama daha tedaviye başlamamıştım.
“Hayır, neden sıkılayım? Gayet güzel bir sohbetin var. Hiç sıkılmadım, hayatın yazsam roman olur tarzında bence.”
Gözlerinin içine bakarak flörtöz davranıyordum.
“Sen anlatmaktan sıkıldın mı?”
“Hayır asla, ilk buluşmamız ve seni sıkmak istemem.”
“Sıkılmadım…” İkinci kez kendimden daha da emin bir ses tonu ile cevapladım. “Seni dinlemek yeni bir kitap okumak gibi, her sayfası çok değerli.”
Bu iltifatıma gülümsedi. Flört etmeyi seviyordu. Kim sevmez ki?
Rahat görünüyordu fakat hiç rahat değildi. Kendini biraz daha rahat hissetmek amacı ile alkol içmeye ve konuşmaya devam ediyordu. Müşteriler yavaş yavaş restorandan ayrılmaya başlamışlardı. Eğlenceli bir akşam olmuştu genellikle. İnsanların yüzünden bu okunuyordu. Restorandan ayrılan herkes mutlu görünüyordu.
Tuğçe sarhoş sayılmazdı ama çakır keyiflik durumunu da çoktan aşmıştı.
“Sen hiç anlatmadın kendini?”
İşte zehirli soruyu sormuştu. Buraya kadar her şey yolundaydı.
“Dinlemek daha eğlenceli. İnsanlar kendilerinden anlatırken bazen itici duruma düşebiliyorlar. Kendilerini sürekli övüyorlar.”
Bir anda suratı ciddi bir hal aldı.
“Ben kendimi övdüm mü?”
“Hayır hayır senden bahsetmiyorum… Beni yanlış anlama lütfen. Kendim için bahsettim. Artık odaya çıkalım mı? Restoran kapanmak üzere. İçmek istersek mini bardan devam ederiz.”
“Evet, elbette” derken heyecandan sesi titredi.
Asansörde yalnız kaldığımızda heyecanı vücut diline yansımıştı. Sanki bir bakire gibiydi hal ve hareketleri. Asansörde kameralar olduğu için herhangi bir hamle yapmadım. Asansörden inerken elini tuttum. Ve beraber kötü halı dekorunun üzerinde yürümeye başladık.
Odanın içine girdiğimizde heyecanı daha da artmıştı. Televizyon kumandasını eline aldı ve hafif bir müzik açtı. Sorasında kırıta kırıta yavaşça yürüyerek balkona çıktı. Kırıtırken topuklu ayakkabılarından çıkan ses oldukça seksiydi. Eteği ölçülü kısalıktaydı. Dizinin bel parmak kadar yukarısında.
Balkonun korkuluklarına ellerini koyup hafifçe dans ediyor, hafif esen rüzgar da saçlarını sağa sola yavaş hareketlerle savuruyordu. Yavaşça yanına yaklaştım. Saçlarını sol tarafa atarak boynunun bir tarafını açıkta bıraktı.
Arkasından yaklaştım. Omuzuna bir öpücük kondurduğum an, ‘ah.’ Sesi kulağımda yankılandı. Kafasını hafifçe arkaya yaslamıştı. Uzun zamandır kimse ile yakınlık kurmamıştı belki de. Ateşli tenini daha da yakıyordu dudaklarımdan çıkan öpücükler.
Teni yumuşaktı ve harika kokuyordu. Tuğçe’ye arkadan sıkıca sarıldım. Kalçaları oldukça formdaydı. Düzenli sıkılaşma antrenmanı yaptığı belliydi. Boynunda dudaklarım ve dilim geziyordu. Kulağına doğru hafifçe ilerliyordu dudaklarım.
Bir yandan da bir elimle ön tarafına doğru dokundum. Alev alev yanıyordu. İç çamaşırından içeriye doğru parmaklarımı soktuğumda sırıl sıklam olmuştu.
Uzun zamandır kimse ile beraber olmamıştı veya oldukça azgın bir kaltaktı. İkisi de olabilirdi.
Parmaklarımla ön tarafını okşarken, bir yandan da onu öpüyordum. Hırıltıları inilteye dönmüştü. İnlemesi hoşuma gidiyordu. Zevk alması…
Elbisesini üzerinden çıkardım. Beline doğru inmişti elbisesi. Sırtı karşımdaydı ve harika formda bir kadındı yaşına göre.
Yüzünü hafifçe bana döndü. Orospu bir gülüş atmıştı bana doğru dönerken. Bu gülmesi hoşuma gitmişti. Dudaklarımız birbiriyle kavuştu. Dillerimiz birbirine temas ediyordu.
Bana bakmak için kafasını geri çekti. Burunlarımız birbirine değiyordu. Gözlerine bakmak beni çok rahatlatıyordu. Acele etmeye gerek yoktu. Çünkü sabaha kadar vaktimiz vardı.
“Sarhoşum ama alkolden değil.”
Bu cümleler çıktı bana bakarken ve suratımı avuçlarının içindeydi. Sonra benim elimden tuttu ve iki kişilik olmayan kocaman yatağa doğru götürdü. Yatağa sırt üstü uzandı. Sonra da beni kendi üzerine doğru çekti.
Memelerine doğru baktım. Taş gibiydi.
“Hayatımda böyle güzel memeler çok nadir gördüm.”
Hafifçe sırıttı bu iltifatım karşısında. Dudaklarımı göğüslerlerine indirdim. Onları avuçlarken çok zevk alıyordum. Sonra da sağ göğüs ucunu dudaklarımın arasına aldığımda derin bir ah çekti. Göğüslerini emerken inlemeleri sıklaşmış ve gözlerini kapatıp kafasını geriye doğru atmış anın tadını çıkartıyordu.
Göğüslerini emip yalarken dilimi ustalıkla kullanıyordum ve göğüs uçlarını dişlerimin arasında yakalayıp sağa sola doğru hareket etmeden önce sertçe çekiştirdim. Dudaklarında yumuşak bir inilti döküldü ve beni izlemek için gözlerini hafifçe açtı.
Dudaklarımla ve dil darbelerimle göğüslerini yiyordum. İnlemelerinden ve şiddetli kasılmalarından hoşuna gittiğini anlıyordum. Göğüslerine oldukça fazla özen göstermeye gayret ettim. Göğüsleri çok hoşuma gitmişti. Göğüslerin dekoltesinden göbek deliğine doğru yavaşça indim. Arada tekrardan göğüslerine yapıştım ve emdim onları.
Morartana kadar emdim.
Bacak arasına kafamı indirdim. Hafifçe vajinasına üfledim. Islaklığı ile buluşan serin nefesim vücudundaki her noktayı canlandırdı.
Başımı bacak arasına gömdüm. Dilimle onun vajinasına hafif darbeler indirmeye başladım. Nefes alış verişini duyabiliyordum. Nefesi tamamen düzensizleşmişti. Onu dilimle mahvediyordum. Emiyor, vajinası ile bir aşık gibi öpüşüyor ve dilimi içeriye sokuyordum.
Ritmimi asla bozmadan devam ettim ve vücudunun orgazmını yaşarken dudaklarım hala vajinasındaydı. Emiş gücümü azalttım ve biraz yavaşladım.
Nefesi tekrardan düzene girdiğinde tekrardan yalamaya başladım. Acımasız çıldırtıcı darbelerimle çaresiz bırakmıştım tamamen onu.
İnlemeleri odanın içinde yankılanıyordu. Dil darbelerimden hoşlanması ve inlemeleri hoşuma gidiyordu ve daha istekli emmeme yalamama imkan sağlıyordu.
Ara sıra da parmaklarımla vajinasına dokunuyor ve orayı okşuyordum. Dilimin ve dudaklarımın verdiği kısa aralarda onu okşamam kendinden geçmesine daha da imkan sağlıyordu.
Dilimi içeriye ve dışarıya soktum. Parmaklarımı da kullandım. Üçüncü kez orgazm olduğunda
“İçime gir.” Diye yalvarmaya başlamıştı. Bu yalvarışı hoşuma gidiyordu ne yalan söyleyeyim. Orgazm içinde uçarken adımı tekrar tekrar tekrarlıyordu.
Prezervatifi paketinden çıkardım. Sonra da onu taktım. Dikkatle beni izliyordu. Üzerine yattım. Ellerimiz birden kenetlendi.
Aletimin başını onunkine mükemmel bir şekilde hizaladım. Gözlerinin içine bakıyordum. Sonra nazikçe içine girerken, onu tatlı bir şekilde öpmeye başladım.
Hepsini içine sokmadan önce birkaç kez belki daha fazla yavaşça girip çıktım içine. Sonra da bir anda aletimin tamamını içine soktum.
Ritmimizi kolayca bulduk ve ateşli bir ritimle içine girip çıkmaya başladım. Vücudumuz terden kayganlaşmıştı ve parfüm kokusu ile birleşiyordu. Gözlerinin içine bakarak onun derinlerine doğru indim. Üzerindeydim ve tüm hakimiyet bendeydi.
Dakikalarca o pozisyonda birleştik. Başka bir pozisyonda onunla birlikte olmamı istemiyor gibiydi. Tüm hakimiyetin bende olmasını istiyordu. İstediğini yaptım. İçine girip çıktım. İnlemelerine göre ritmimi ayarladım. Bazen çok hızlı girip çıkarken içine bazen de oldukça yavaş davranıyordum.
Kalın ve büyük penisimi vajinası çok iyi kavramıştı. Başta almakta zorluk bile çekmişti. Ama penisimi tamamen sarmıştı vajinası. Ritmimizi yakalamıştık ve ikimiz birden çok zevk alıyorduk.
Sonunda çığlıklar atarak o tekrardan ve çok büyük bir patlama yaşarken aynı anda bende ona eşlik ettim. Orgazm olmadan son dakikalarda oldukça hızlı ve serttim. Tabiri caiz ise onun vajinasını parçalamıştım.
Dudaklarına öpücük kondurdum. Ateşli bir öpücüktü. Halinden memnundu ve yaşadıklarını daha önce hiç yaşamamış gibi minnetle bana bakıyordu.
“Hoşuna gitti mi?” Aslında bu sorunun cevabını biliyordum. Suçlu çocuklar gibi kafasını salladı. Sonra da; “Harikaydın.” Dedi… “Duş almalıyım.” Dedim ve yataktan ayrıldım.
Küveti soğuk su ile doldurdum ve bir litre su alarak küvetten içeriye girdim. Soğuk su yenilemem konusunda bana yardımcı olacaktı. İki saatir ciddi bir efor sarf etmiştim. Yenilenmem gerekiyordu. Soğuk suyun içine koyduğum buz parçaları ile birlikte küvetin içine girdim ve gözlerimi kapattım.
Bir saat kadar küvette kaldıktan sonra yatağa geri döndüğünde, Tuğçe çoktan uyuya kalmıştı. Yanına yattım. Sabah ışıkları odanın içine dolmuştu ve odanın etrafında uçuşan tozları görebiliyordum. Tuğçe aceleyle giyiniyordu ve kendi kendine ‘geç kaldım.’ Diyordu. “Bugün şirketin pikniği var. Geç kalmamalıyım orada olmalıyım.”
Sportif kıyafetlerini giymişti ve aynanın karşısında, günah dolu gecenin izlerini silmeye çalışıyordu. Yataktaydım ve biraz daha uyumaya ihtiyacım vardı. Belki de sadece eve gitmeye.
Hazırlığı bitince yatağa geldi ve bana sıkıca sarıldı ve sevgili gibi beni defalarca öptü.
“Tekrar görüşecek miyiz?”
“Sen ne zaman istersen.”
“İban olarak paranı gönderdim. Görüşürüz.”
Sonra da odadan dışarıya çıktı. O dışarıya çıkınca biraz daha uyumaya karar verdim. Telefonumun saatini check-out vaktinden yarım saat öncesine kurdum ve rüya görmediğim bir uyku daha çektim.
Alarmın sesi ile yataktan fırladım ve hemen üstümü giyerek odadan ayrıldım. Hesabımı kontrol ettiğimde ateşli fıstık gecelik fiyatımın fazlasını göndermişti.
Herkesin beni tanıdığı ismi ile ben ‘Kor," Üniversite öğrencisiyim ve yalnız umutsuz kadınlara s*x işçiliği yapıyorum. Tanıştığımıza memnun oldum…
Not: Basılmış kitaplarımı ve yeni çıkacak kitap duyularım için 'ekapiskay' i********: hesabımı lütfen takip etmeyi unutmayın. Beğenen yorum yapan herkese çok teşekkürler.