2. Bölüm

3057 Kelimeler
Her şeyin herkese anlatılmayacağını öğrenene kadar, çok tanışacak, çok konuşacak, çok yanılacaksın. Eve döndükten sonra üzerimi değiştirdim. Sonra kendime bir şeyler hazırladım ve dün gecenin etkilerini üzerimden atabilmek için evin bir odasını ufak bir spor salonuna dönüştürdüğüm odaya girdim. Kulaklığımı taktım ve yürüyüş bandına çıkarak hafif tempoda koşmaya başladım. Evet dün gece ter atmıştım ama içimdeki tüm zehri atmalıydım. Alkol veya sigara kullanmıyorum. Fakat yanımdaki kadına eşlik etmek için bazen alkol kullanıyorum ve alkolü vücudumdan ne kadar çabuk atarsam iyi. Az içiyorum ama yine de vücudumda durmasını istemiyorum. Müşterime eşlik edeceksem içiyorum yoksa içkiden uzak duruyorum sigaradan ise nefret ediyorum. Akşamüzeri duş aldım ve dışarıya attım kendimi. Evin yakınlarında eskortların ve jigolaların takıldığı bir bar vardı. Oraya doğru yürüdüm. Çok sık olmasa da ayda bir kez oraya giderdim. Orada takılıp müşteri bulmak bana göre değildi. Zaten eskortlar ve diğer meslektaşlarım jigolalar gibi sürekli iş peşinde koşmuyordum. Çok fazla hırsları olan biri değilim özellikle maddi konularda. Kimisinin ailesel, kimisinin baba, kimisinin kişiliği ile ilgili aynı sorunları olsa da, hepsinin ayrı bir hikayesi vardı. Tek ortak noktaları bu boktan işi para için yapıyor olmalarıydı. Kişiliklerindeki bozulmalar fark ediliyordu ama bu bozulmalar toplumun tamamının bozulmasıyla birlikte gözden kaçıyordu. Bazı kadınlar ilgi açlığı için de kendilerini bu işe adamışlardı. Ben neden bu işi mi yapıyorum? Bunu sana hemen ikinci bölümde anlatırsam büyüsü biter. O yüzden sabretmelisin. Belki bir gün sen, bu satırları okuyan seninle randevuya çıkarım. Kapıdaki badigardlarla selamlaştım. “Abi her gördüğümüzde daha da demir gibi oluyorsun, yakında mesleğimizi elimizden alacaksın.” “Nasılsınız?” diyerek onlara tebessüm ettim. Sonrada her zaman olduğu gibi bahşişlerini verdim. Bu işin raconu buydu. Genel de Jigololar ve Eskortlar müşteri buldukları zaman bahşiş verirlerdi ama ben müşteri aramaya gelmemiştim sadece kafa dağıtmaktı amacım ve her geldiğimde bahşişlerini verirdim. Mekandan içeriye girdiğimde yine beni o mistik ortam karşıladı. Karanlık ve loş ışıkların hakim olduğu barda koltuklarda öpüşen çiftler, arkadaşından sağdan soldan duyup merak edip ortamı görmek isteyen kadınlar erkekler, evli çiftlerle dolup taşmıştı. Bardan içeriye girdiğimde duvar diplerindeki ev rahatlığındaki koltuklar her zaman olduğu gibi karanlıktı. Orada birilerinin olduğunu uzaktan fark edilirdi, ne yaptıkları da iyi kötü tahmin edilirdi fakat suratlarını göremezdiniz. Her koltuk kalın duvarlarla diğerlerinden ayrılmış durumdaydı. İlk fark ettiğim bir adamın biriyle öpüşürken, başka birine oral seks yaptırmasıydı. Bunlar burada doğal karşılanıyordu. Baskın yememek için zaten dışarıda da gözcüler ani bir polis baskını için erketede bekliyor ve polis telsizleri dinlemedeydi. İğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık Cumartesi günü… Bunun bir sebebide, sosyal medyada vücutlarını sergilemekten kaçınmayan eskort kadınların bu barı yer bildirimi yapmalarıydı. Birkaç yüz binlik hesaplarından paylaştıkları hikayeler ile akın akın erkeği, kadını buraya çekmekte zorlanmazlardı. Zaten bu işte yeni değiller ise kapıdan içeriye giren kişinin aylık ne kadar kazandığını, zengin yada fakir biri olup olmadığını, evli olup olmadığını ve ilk izlenimler doğrultusunda haklarında bir bakışta bir çok şey tahmin ederlerdi. Bu tahminlerinin büyük çoğunluğuda doğru çıkardı. Bazıları komisyon verdiği ‘ara bulucu’ dediğimiz aslında halk dilinde pezevenk veya gavat diye tabir edilen kişilerle çalışırdı. Bunlar genel de kadın olup spor salonu, cafe, kuaför gibi yerler işletirlerdi. Kazandığımızın yüzde 10-15’ini müşterinin durumuna göre alırlardı. Bir müşteriyi onlar bağladıysa hayat boyu her görüşmede bu komisyonu ödemek zorunda kalırdın. Herkes anlaşmaya sağdık kalırdı. Orospular (Bunu erkek yada kadın olarak ayırmayacağım) genellikle sözlerini tutmayan, güvenilir olmayan insanlar olarak bilinirler. Fakat anlaşmalara sağdık kaldığımız bir gerçek. Bazılarının kuralları vardı, bazıları ise kadın erkek fark etmeksizin herkesle birlikte olurlardı. Önemli olan onlar için paraydı. Bara doğru yürüdüm. Barın önünde bekleyen bir fıstık dikkatimi çekti. Saçları platin sarısıydı ve ne eskorta benziyordu nede jigolo arayan birine. Böyle macera aramak için gelen tipler her zaman olmasa da zaman zaman mekanı şenlendiriyorlardı. Yanındaki boş tabureye oturdum. Barmaid beni görünce selamlaştık. “Hoş geldin Kor, Her zamankinden mi?” “Hoş bulduk Civciv, Sade soda limon ve tuz.” “Her zamankinden…” Kısa bir süre sonra viski kadehinde her zaman içtiğim içeceği önüme koydu. “Uzun zamandır gözükmüyorsun? Nerelerdesin? Geçen gün minikle konuştuk. Ne zamandır gelmiyor filan?” “Bu aralar bende anlamadım. Evden çok çıkmak gelmiyor içimden. Spora git, yüzmeye git, okula git gel, hayat geçiyor işte. Sonrasında dedim ne zamandır gitmiyorum, gideyim de Civciv’i Minik’i göreyim de, sahi nerede Minik?” “Miniğin babası hasta o yüzden izinli. Pardon,” Diyerek işinin başına geçti. Garsonlar barın önünde sıralanmış ve siparişlerinin hazırlanmasını bekliyorlardı. Tek başına olduğu içinde barda oldukça yoğundu. Yanımdaki platin rengi saçları ile ‘ben buradayım.’ Diyen kadına doğru baktım. Onu baştan aşağıya süzdüm. Kot pantolon ve bir body ile duruyordu. Herkesin şıkır şıkır olduğu yerde dikkat çekiyordu. “Merhaba, nasılsınız?” diyerek gülümsedim. “Merhaba. Teşekkürler siz,” diyerek karşılık verdi. “Adım Kor,” “Bende Ceyda… Memnun oldum” dedikten sonra elini uzattı. Elini sıktım. “Spor hocası filan mısınız? Yada boksör Demir gibisiniz?” “Evet spor hocalığı yapıyorum bazen, işimizin bir parçası da formda gözükmek. Boks çalışıyorum ama amatör olarak ringe çıkmadım hiç. Siz neler yapıyorsunuz?” “Bir randevum vardı bu akşam. Bir uygulamadan tanışmıştık ama berbat geçti. Bende bir şeyler içmek için buraya geldim. İnsanlar yazdıkları, telefonda konuşmaları başka, kendileri bambaşka. Adam evliydi ama bunu sakladı, aşık taklidi yapmaya çalıştı. Seks yapabilmek için aşık taklidi yapan erkekler kadar itici ve zavallı bir şey yok. Bir bahane bulup yanından kaçar adımlarla kaçtım. Sonra da adamı her yerden engelledim. Karşısındakini 16 yaşında genç kız sanıyor zavallı.” Tebessüm ettim. “Aşık taklidi yapan insanlar… Oldukça acımasızlar… Tıpkı hayatın kendisi gibi… Ne işle meşgulsünüz?” “Özel bir banka da, internet güvenlik hizmetlerinde çalışıyorum.” “Baya havalı bir iş… Kulağa oldukça havalı geliyor.” “Çok sık mı gelirsiniz buraya?” Konuyu değiştirmişti, galiba sıkıcı bir işi vardı ve bu konuları konuşmak istemiyordu. “Bazen çok sık geliyorum, bazen de birkaç ay uğramıyorum. Dışarıda bir şeyler içeceksem genelde buradayım. Okul, spor salonu İstanbul’un kaotik ve karmaşası bazen insana her şeyi unutturabiliyor.” “Okuyor musun? Şaşırdım.” “Neden şaşırdın?” “Görünüşün hiç üniversite öğrencisine benzemiyor.” “Galiba haklısın, kemikli surat yapım ile biraz olgun duruyorum. Sende sistem mühendisine pek benzemiyorsun, en azından ilk tahminim bu olmazdı.” “Ne olurdu ilk tahminin Kor.” “Bir düşüneyim…” Baştan aşağıya Ceyda’yı süzdüm. Gözlerim tekrardan gözleriyle bulaştığında, aklıma hiçbir şey gelmemişti ve ilk aklıma geleni söyledim. “Hostes. Çok fazla uçuş yaptığın için de o üniformadan sıkılıp spor giyindiğini düşünürdüm.” Bir kahkaha attı. “Fazla iddialı olmadı mı bu?” Tekrardan kahkaha atarken öne doğru eğildi. “Hostes Ceyda’yı uçuracak bir Airbus pilotuna denk gelemedim…” derken ağzının kenarı ile gülümsedi. Cilveler başlamıştı. Bu gece kesinlikle burada son bulmayacak gibiydi. “Aslında tahminin bir bakıma doğru, ilk okuldayken okulca geziye gitmiştik. O zaman uçağa binmiştim ilk kez, hostesleri görünce makyajlı bakımlı, hostes olmak istemiştim.” “Sonra ne oldu mülakatta elenmediğine eminim!” “Lisede aşık oldum. Kıskanç biriydi erkek arkadaşım. Sonra ona ders çalıştırırken kendim daha fazla çalıştım ve aynı okulları kazandık. Ailesinin maddi durumu iyi değildi ve üniversite hayatımız boyunca hep destek oldum. Nasıl olsa evleneceğiz dedi ve birlikte olmaya ikna etti beni. Birliktelik yaşadık. 18 yaşında çocuk yaşta sayılacak insanlardık ve karı koca olmuştuk. Tek farkımız işe gitmek yerine okula gitmekti.” Önündeki bardağın yarısına kadarını tek seferde içti. “Üniversitedeki ilk senelerimiz çok güzeldi. Mezun olduk. Ben staj yapmaya başladım. O ise askerliği aradan çıkartmak istedi. Askere gitti. Askerden döndüğünde hemen işe girdi. Fakat beni aşağılamaya küçük görmeye benimle alay etmeye başlamıştı. Bunları şaka kisvesi altında yapıyordu. Maaşım düşüktü onunla alay ediyordu, bankaya girmekle hata yaptığımdan bahsediyordu. Sürekli para konuşuyordu.” Bardakta kalan içeceğin kalanını da bitirip, bir tane daha istedi. “Ben İstanbul’dayım, o Bursa’da. Hafta sonları onu görmek için git gel yapıyorum. Gel dedim ama gelmedi. Sonra benden ipe sapa gelmez bahaneler söyleyerek ayrıldı. Ben çok değişmişim, okulu bitirdikten sonra ben çok şımarmışım ve havalara girmişim. Beni tanıyamıyormuş.” Yeni gelen içeceğini eliyle kavradı ama içmedi. “Benden ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra nişanlandığını duydum. Sonra da çok geçmeden evlendi. Fetö’nün darbe girişimi nedeni ile şirketi kapandı, tutuklandı. Beş yıl hapis cezası aldı. Bu süre zarfında eşinden boşandı.” Elindeki bardağa gözü dikilmişti. Sonra şunu sordu; “Burada sigara içebiliyor muyuz?” “Burada her şeyi içebilirsin. Kural yok.” Çantasından sigara paketini çıkarttı ve bana doğru uzattı. “Kullanmıyorum.” Dedim. Kendi yaktı ve dumanı bana gelmesin diye sağ tarafa doğru üfledi. “Beni twitterdan bile engelleyen adam bir den aramalara, mesajlar atmaya filan başladı. Çok pişmanmış, bensiz yapamıyormuş, şuymuş buymuş. Sürekli arıyor, mesajlar atıyor, özürler diledi. Israrla görüşmek istedi, sonunda kabul ettim. İki sene psikiyatriye gittiğim, kalbimi tamamen kapattığım, gecelerce uğruna ağladığım adam karşımdaydı ve ben ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum.” Sigarası içmeden yarısına yakını yanmış ve sigaranın külü kül tabağında sanatsal bir şekilde yanıyordu. Sigarasını parmaklarına almadan bir fiske atarak külü düşürdü ve sigarasından bir duman çektikten sonra tekrardan sigarayı kül tabağına koydu. “Konuştu, anlattı, ilanı aşk etti, fetöyü suçladı, ailesini suçladı, herkesi her şeyi suçladı. 7 Senelik sevgililik hayatımızın son 2-3 senesinde duymadığım güzel sözlerin tamamını bir iki saate sığdırdı. Bir daha mesleğini yapamayacağını bilmediğimi bilmiyordu, bir daha kurumsal bir firmada çalışamayacaktı. Onu bildiğimi de bilmiyordu. Her şeyini biliyordum ama o bunların hiç birini bildiğimden habersizdi. O hapisteyken ziyaretine gitmek istedim, mektup yazmak istedim ama korktum.” Sigarası kül tablası tarafından içilmişti ve yazılmayan kural olarak tüm dumana ben maruz kalmıştım. Son bir nefes çekti ve sonra sigarayı söndürdü. “O zamana kadar beni bir zamanlar sevdiğini düşünmüştüm. Ayrılırken beni suçladığı her şey acaba doğru mu? Diye kendimi suçlamış acılar çekmiştim. O kendini iyi hissetsin diye bir sürü şey yapmıştım, bir sürü fedakarlıkta bulunmuştum. Amacı beni tekrardan maddi manevi kullanmaktı. Salak Ceyda, aptal aşık Ceyda, hemen güzel laflara inanacak ve tekrardan kollarına atılacağımı bekledi. Beni tekrardan koyduğu yerde bulacağını sandı. Sonrasında artık kalkmam gerektiğini söyledim. Hesap geldi. Ödemem için gözlerimin içine bakıyor. Ödedim hesabı. Sadakam olsun.” Sadakam olsun cümlesini söylerken sesindeki acımasızlık tınısı oldukça nefret kokuyordu. “Seni bırakayım dedi, yolda konuşuruz, dedim gerek yok otoparkta arabam var. Tamam otoparka kadar eşlik edeyim senle dedi. Otoparka indiğimizde gözlerine inanamadı, sürekli anlattığı, almak istediği arabaya bindim. Gözlerindeki imrenen bakıştan zevk aldım. Beni beni de otogara bırakır mısın? Dedi acizlikle. Bırakırım da erkek arkadaşımı alacağım, oradan geçsek senin için sorun olur mu? Diye sordum. Yok olmaz dedi. Erkek arkadaşım durakta beni bekliyordu. Arkaya geçer misin? Dediğim de, afalladı tabi evet dedi. Erkek arkadaşıma sıkıca sarıldım. Sonra da aşkımlı cicimli konuştum onla. O arabanın arkasında ve kıpkırmızı oldu. Çıtını çıkartamıyor sinirinden. Erkek arkadaşım kim bu arkadaş dedi, Bursa’dan mahalleden bir arkada, iş görüşmesine gelmiş te, gelmişken bana da bir uğradı sağ olsun. Otogara bıraktım, arabadan inerken, paran var mı? Otobüs biletini alayım mı? diye sordum. Bir şey demeden indi arabadan.” Suratında şeytani bir gülümseme oluştu. “Birkaç kez aradı ondan sonra, ama ben hiçbir telefonuna cevap vermedim. Sonra hakaret içeren sayfalarca sen eskiden de böyleydin diye başlayan mesaj attı, güldüm geçtim. Erkek arkadaşım olan aslında iş yerindeki spor salonunda eğitmen bir arkadaşımdı. Kavga çıkmasın diyerek iri yarı birini bulmuştum. Ondan sonra kimsem olmamıştı aslında bunda haklıydı. Arabayı da kiralamıştım. Sırf hava atayım diye. Şimdi ara sıra haberlerini alıyorum. Bir döner dükkanında garsonluk yapıyormuş.” Tebessüm ettim. Biraz hikayeyi abartılı buldum. Hiçbir erkek veya kadın bu şekilde kendini yere düşürmemeli. Burada çok kaliteli orospular var. (Orospu ve Fahişe kelimelerini = Kadın erkek olarak ayırmıyorum.) Orospu diyip geçeriz ama ben ve meslektaşlarım böyle düşmedik. Burada en karanlık fantezilerini yaşamak için gelen kadın erkek fark etmez takılan insanlar var, onlarında böyle bir şeye düşeceğini sanmam. Bizler duygularına gem vuramayan bu dünyanın günahkar çocuklarıyız. Şimdi yok mu biri?” diyerek lafı değiştirdim. “Birkaç tane flörtüm oldu ama benim ayaklarımı yerden kesebilmek için Airbus pilotu lazım.” Diyerek göz kırptı ve dudaklarını hafifçe ısırdı. Gözüm hemen tuvalete kaydı. Bu abartılı kasvetli aşk hikayesinden sonra seks yapmak iyi giderdi. “Airbus pilotu değilim ama yolcum çok? Binmek ister misin?” “Çok isterim…” dedi ve dudaklarını tekrardan ısırdı. Civciv’e işaret ve orta parmağımı gösterdim. Bilgisayara baktı ve göz kırptı. Ceyda’nın elinden tuttum ve “Hadi binmenin tam zamanı.” Dedim, “Burada mı?” diyerek şaşırdı. Heyecanı sesinden belli oluyordu. Tuvaletlerin olduğu yere gittik. Kapıdaki görevliye göz kırptım ve bir tuvaletin kapısını bizim için açtı. Kapı kapandığında Ceyda dudaklarıma atladı, bana sıkıca sarıldı ve duvara beni yasladı. O sırada ben kapıyı kilitleme ile meşguldüm. Basılmak istemiyordum. Ceyda inanılmaz ateşliydi ve yolculuğa bir an önce çıkmak istiyordu. Dudaklarımı ve dilimi ısırıyor ellerini çok sert kullanıyordu. Yakalanma korkusundan dolayı heyecanını kontrol edemiyordu. Kucağıma aldım. Tam kasıklarımdaydı. Ellerimle baldırlarını tuttum. Kısacık bir kızdı aynı zamanda kilosuda yoktu. Çok rahat bir şekilde kucağıma kaldırmıştım. Onunla öpüşürken bir yandan da bir tuvalet kabinin içine sokmaya çalışıyordum. En köşedeki tuvalet kabininden içeriye girdik. Klozete oturdum ve onu sıkıca kasıklarıma doğru çektim. Gerçekten de formda bir kadındı ve kalçaları olağan üstü sıkıydı. Üzerindeki bodyi çıkartınca göğüsleri 80 bedenden fazla değildi. Tek hamlede sutyenini çözdüm. Avuçlarımla göğüslerini okşarken suratlarımız birbirine bakıyordu. Göğüslerine dil darbeleri vurmaya başladım. Sonra da dişlerimin arasına alarak göğüslerini ısırdım. Bundan haz almıştı. Kafasını arkaya doğru atmış ve kısık kısık inliyordu. Kucağımdan kaldırdım. Kot pantolonunu çıkarttı. Sonra da elini kasıklarıma doğru attı biz öpüşürken. Erkekliğim kalkmış vaziyetteydi ve demir gibi sertti. Pantolonumu aşağıya indirdiğinde gözleri büyüdü. Çok büyük… diye mırıldandı… “Gözlerime inanamıyorum nasıl bir şey bu, nasıl böyle dik duruyor…” Dizlerinin üzerine çöktü ve erkekliğimi ağzına almaya başladı. Aletimin kafasını dondurma gibi yalarken ve hafif hafif ağzından içeriye almaya çalışırken ben ise saçlarını ellerime dolamıştım. Ceyda’nın kafasını sertçe sabit tutarak bel hareketleri ile ağzının içini becermeye başladım. Saçından çekerek ayağa kaldırdım ve onu duvara yasladım. Kalçalarının arasına aletimi koyduğumda kalçalarının mükemmelliği gözlerime çarpıyordu. Aletimin kafasını vajinasına sürttüğümde alev alev yanıyordu ve sırıl sıklam olmuştu. Yavaşça içine girdiğimde delirdi. Aletimin kafasını yavaş hareketlerle içine sokup çıkartmaya başladım. Vajinasını kalın ve büyük aletime alıştırmaya çalışıyordum. Bir süre bu giriş çıkışlarımı sürdürdüm. Kafasını arkaya doğru çevirdi ve artık sert ve tempolu giriş çıkışlar ve vuruşlar istediğini belli etti. Kalın ve büyük aletimi tek seferde içine soktum, sonra tekrar çıkartıp tekrar soktum. Bunu defalarca yapmaya başladım. Çıldırmaya başladı. “Hadi artık… Dayanamıyorum Kor…” Elleri ile klozetten ve duvardan destek alırken kalçalarını sıkıca kavradım ve aletimi içine kökledim. Sonra da tempomu hızlandırdım. Birkaç dakika çok sert giriş çıkışlar yaptıktan sonra biraz soluklanması için yavaşladım. Sonrasında tekrardan hızlandım. Çıldırıyordu ve bağrışları tüm lavaboyu inletiyordu. Yakalanma korkusunun verdiği haz ile uçuyordu. Sertçe giriş çıkışlarıma devam etmeye başladım ve tempomu hızlandırdım. Sırılsıklam olan vajinası iyice kayganlaşmıştı. Elleriyle destek almaya devam ediyordu. Saçını elime dolayıp kendi vücuduma doğru çektim. İki elini duvara yaslamıştı ve kalçaları bana eğil duruyordu. Her giriş çıkışımda çığlıklar atıyor ve inlemeye devam ediyordu. “Beklediğimden çok daha büyük…” “Daha hızlı sik beni, daha hızlı, tüm gücünle sik…” “Harikasın…” “Harika sikiyorsun…” “Hiç kimse… Hiç kimse böyle sikmedi beni… Devam et… Bırakma… Sikmeye devam et…” “Muhteşem bir adamsın…” “Kimse böyle sikmedi beni…” Diyerek inlemelere devam ediyordu… “Muhteşem bir vajinan var bebeğim…” “Aletimin tamamını kavradı.” “Çok seksi ve çekicisin…” “Bu kadar iyi olacağını tahmin etmemiştim…” “O kadar ıslaksın ki… Aletim böyle sıcak bir duş almamıştı…” Karşılıklı birbirimize argo, erotik sözler söylemeye devam ederken, sert vuruşlarımı daha da sıklaştırmıştım. “Geliyorum…” diyerek bağırdı… O laf beni uçurdu ve şiddetle boşaldım… Bir iki saniye içinde titreye titreye boşaldı. Vajinasının içindeki penisim bu titreşimi hissetmişti ve penisimi vajinasının kasılmaları ile kilitledi. Bir süre hareketsiz kaldı. “Tut beni düşeceğim ayaklarım tutmuyor…” Onu klozete oturttum. Hala kasılıyordu… Biraz kendine geldikten sonra, erkekliğimi eliyle sıvazlamaya ve gözleri ile gözlerime bakıyordu… Sonra prezervatifi penisimden çıkarttı. Sakinleşmeye çalışıyordu ama bu mümkün gözükmüyordu. Kasılmaları devam ediyordu. “Dedikleri kadar varmışsın…” “Söylenilenlerden bile daha iyisin…” “Harika bir terapi oldu…” “Teşekkür ederim Kor…” Üzerimi ıslak mendillerle temizliyordum o konuşurken. İlk defa beni kiralamıştı ve fantezisini yerine getirmiştim. Zaten bu tuvalettin dizaynı da müşterilerimizin bar tuvaleti fantezilerini yerine getirmek için tasarlanmıştı. Müşterilerimiz bunu bilmezdi. Beraber temizlendikten ve üzerimizi giydikten sonra tuvaletten dışarıya çıkarken, tuvaletlerden sorunlu olan arkadaşın bahşişini verdim. Tekrardan bara oturdum ve aynı içeceğimden söyledim. Ceyda’nın yüzünde güller açıyordu. Sonra ücretimi gönderdiğini söyledi. Göz kırptım. Rahatlamıştı ve suskundu. Yaşadığımız anların tadını çıkartıyor ve zihninde oynuyordu. Bir süre oturduktan sonra hesabı ödeyip kalktı. O kalktıktan beş on dakika sonra bende mekandan ayrıldım… Eve döndüğümde her şey tekrar başa sarmıştı ve yalnızlık beni karşıladı. Soğuk su ile bir duş aldım. Sonrasında ise yatağıma yatarak uykuya daldım. Ertesi gün, Akşama kadar spor yaparak ve ondan sonra duş alarak oyalandım. Güneş batmıştı çalışmam bittiğinde. Sadece proteinden oluşan akşam yemeğimi yedikten sonra bir film izledim. Fakat daha çok instagramda geziniyordum filmi izlerken. Sadece sesini dinledim demek daha doğru olur. Günlerim genellikle aynıydı. Sabah kalk hava güzelse dışarıda koş, hava güzel değilse evde koş, sonrasında yumurtanın sadece beyazıyla, süt ve peynir ile birlikte bir kahvaltı yap. Sonrasında alınacak bir şeyler varsa ev için onları al, kasiyer kıza gülümse ve onunla biraz konuş. Tekrar eve gel. Aldıklarını buzdolabına yerleştir. Biraz kitap oku. Sosyal medyada dolaş. Sonra spor yaparken sesli kitap dinle. Akşam yemeği. Akşam yemeğinden ses olsun diye bir dizi, gündemi twitterdan takip etme, ve i********: gezinmeleri. Sonrasında ise uyumak. Sabah tekrardan altıda kalkıp bu rutini tekrarlamak. Eğer bir pilici memnun etmeyeceksem günlerim birbirinin aynı. Sıkıcı, sıradan ve yalnız. Uyuyorum, uyanıyorum, yiyor ve içiyorum, spor yapıyorum, alış verişe gidiyorum, yemek yapıyorum, bulaşıl ve çamaşır yıkıyorum, okuyorum ve dinliyorum ama yaşamıyorum… Biyoloji yalan söylüyor. Piliçler demişken, ben para karşılığı kadınlarla yatan biriyim. Bunun argodaki ismi Jigololuk fakat ben daha çok psikiyatrist olarak tanımlıyorum. Belki bu şekilde biraz daha yaptığım işi aklıyorum. Kadın olsaydım eskortluk yapar mıydım diye düşünmeden edemiyorum. Galiba yapmazdım. Çünkü eskortluk biraz daha farklı. Erkekler sonuç odaklı oldukları için gözünü yumup yatarsın erkeklerin altına ve sonra işleri bittiğinde para öderler. Biraz hayvani bir hismiş gibi geliyor. Kadınlar ise 10-12 saatlik görüşmelerimizin 4-5 saatinde dertleşecek insan arıyorlar. Bazısı çocuklarından, bazısı eski, bazısı şu anki eşlerinden, iş hayatlarından, aile sorunlarından ve bir sürü şeyden şikayetçiler. Bunu bir yabancıya anlatmak onları iyi hissettiriyor. Hayvansal bir çiftleşme yaşadığım olmadı değil ama yüzde doksanı böyle olduğu için beni biraz daha rahat hissettiriyor. Neden bu işi yapıyorum… Bunu anlayabilmeniz için baştan sona okumanız gerekmekte. Aklı sadece cinselliğe çalışmayan herkesin anlayabileceği şekilde anlatmaya çalışacağım. Yalnızım… Bunca acı tek bir kelimeye nasıl sığabiliyor bilmiyorum. Dur bir dakika bu satırları okuyan sen, yalnız mısın? İnstagram hesabımdan beni takip etmeyi unutmayın : ekapiskay https://www.instagram.com/ekapiskay/
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE