3. Bölüm

1090 Kelimeler
Her insan yalnızdır… Cadılar bayramı gelmişti. Beykoz tarafında bir villada cadılar bayramı partisi verilecekti. Bende davetliydim. Fakat parti için ne giyeceğim konusunda herhangi bir fikrim yoktu. Sevdiğim bir müşteri olmasa daveti kibarca ret ederdim. Ama oldukça hatırı sayılı bir müşterimdi. Aslına bakarsanız bu sektördeki ilk müşterilerimden biriydi kendisi. Onun hikayesini diğer bölümde yazarım. Şimdi ise cadılar bayramı konseptine geri dönelim… Sen gel yeter filan demişti… ama millet şimdi kostümlüyken orada sırık gibi durmakta pek hoş olmayacağını biliyordum. İnternette bir araştırma yaptım. Bir şey bulamadım. Sonra da aklıma turuncu tulumumu giymek geldi. Amerikalı mahkum konsepti ile gidecektim partiye. Siyah ayakkabımı da ayarlamıştım. Tamamdım. Bu etiketlerle de; “Dünyanın yarı açık ceza evi İstanbul” diye yazdım. Evden çıktım ve Sarıyer’e doğru gittim. Saatime baktığımda daha partinin başlamasına vardı. Biraz Sarıyer de yürüdüm. Turuncu tulumumla baretim eksikti. Keşke bir tane de baret alsaydım diye düşündüm. İşçi malzemeleri satan bir yer aradım internette. Sonunda buldum. Biraz uzaktaydı ama olsun. Oradan bir işçinin tüm ihtiyaçlarını aldım. Şimdi hazırdım. Banka oturdum ve denizi izledim. Biraz oturdum ve insanlara baktım. Sarıyer de akşam yemeğini yedim. Sosyetenin atıştırmalıkları ile doymayacağımın farkındaydım. Sonra da Beykoz’a doğru vapurla geçtim. Vapur da insanları izlemeye devam ettim. Herkesin yanında arkadaşı, sevgilisi, evladı vardı. Ben ise yalnızdım… Benim hayatımın bedeli de bu muydu? ‘yalnızlık’ Herkes hayatı için bir bedel öder kadere… Herkes öder… En zenginler, en fakirler, tüyü bitmemiş bebekler… Herkes hayatı için bir bedel öder. İstese de istemese de… Beykoz da vapurdan galiba son inen kişi bendim. Derin düşüncelerle etrafı izlemekten fark etmemiştim. Bir daha Sarıyer Beykoz yapmadan, vapurun iskeleye yanaşmasını son anda anlamam büyük şanstı. Vapurdan indikten sonra telefonumu çıkartıp konuma baktım. Taksiye atladım ve partinin yapılacağı villaya geldim. Kapıdaki görevliye davetiye kartımı gösterdim. Kısacık bir güvenlik taramasından sonra içeriye buyur edildim. Bahçede birbirinden renkli insanlar vardı. Hepsi özel olarak bugüne hazırlanmış oldukları belliydi. Simalarını tamamen saklamışlardı. Ev sahibesi Nil beni karşıladı. Gerçek adı Nilüferdi ama kendine Nil dedirtiyordu. Sıkıca sarıldı bana ve yanaklarımdan vakumla öptü. Aslında tam yanaklarımdan da değildi. “Hoş geldin geciktin.” Derken yanağımdaki ruj lekesini baş parmağı ile çıkartmaya çalışıyordu. “Anca gelebildim.” “Merak etme bu gecelik ücretini hesabına yatırdım.” “Yatırmana gerek yoktu, davetlin olarak gelmedim mi? Yoksa…” Bir kahkaha attı, “Evet evet davetlim olarak geldin ama belki gece canım seni çekebilir… Uzun zaman oldu görüşmeyeli.” Diyerek sarı ışık yakmıştı. “Sen keyfine bak şekerim, ye iç eğlen… Sonra görüşürüz,” dedikten sonra yanımdan ayrıldı. Nil harika giyinmişti. Dominant asabi sinirli bakire yönetici kıyafeti giymişti. Yakasındaki kartlıkta ‘Asabi Bakire Yöneticisi’ yazıyordu. Gerçekten de fena fikir değildi. Çok fazla çeşit çeşit insan vardı. Aynı zamanda orada olup ama o dünyaya ait olmayanlarda benim gibi seçiliyordu. Atmışlarını aşmış bir ünlünün yanında 21-22 yaşında sevgilisi vardı. Belki de kız eskorttu ve bu gecelik adamın yanındaydı. Bilmiyorum. Orta yaşlı kadınların yanında genç erkekler, genç kızların yanında yaşlı adamlar göze çarpıyordu. Çok fazla değillerdi ama hiç anımsanmayacak kadar da az değillerdi. Bir kenara geçmiş ve uzun sehpaya kollarımı dayamış önümdeki atıştırmalıklardan yiyor ve soda limon tuz karışımı içeceğimi içiyordum. En zoruma giden de, köylü kızı ve köylü erkek kostümü ile gelen çift olmuştu. Tamam bir kostüm partisiydi ama bu kadar ileri gitmek hoş değildi bence. Hemşire ve doktor kıyafetliler oldukça çekici duruyorlardı aynı zamanda harry quin ve joker kostümleri. Hava kararmaya başladı ve bahçenin üzeri camlarla örtüldü. Her şey önceden düşünülmüş ve titizlikle çalışılmış gibiydi. Görevliler oldukça şık ve özenliydiler. Kostüm partisine garson kız/erkek kostümleri ile katılsalar sırıtmazlardı. Misafirlerin bir dediğini iki etmiyorlardı. Şans işte belki şansım yaver gitmese bende o garsonlardan biri olacaktım şimdi. Sıkıldıkça karamsarlık çöküyordu içime. Garsonların bile böyle renkli bir partide eğlendiklerine eminim… Yalnızlığımla konuşmaktan başka hiçbir çarem yoktu. Otomatik çatının örtülmesi ile birlikte etraf loş bir hal aldı. Işıklar kan kırmızı tonunda yanıyordu ve içerisi loş bir karanlığa bürünmüştü. İnsanlar sarhoş olmaya çoktan başlamışlar mantıklarını yitirip salak saçma danslar ediyorlardı. Belki de bana salak saçma gelirken onlar eğleniyorlardı. Nil tekrardan yanıma geldi ve sıkıca sarıldı. Artık kimse kimseyi görmüyor, ne yaptığıyla ilgilenmediği saatlere gelmişti. Dudaklarımdan ateşli bir öpücük kondurdu. “Bir yere kaybolma… Sana bir sürprizim olacak…” “Ne gibi bir sürpriz?” “Hoşuna gidecek bir sürpriz…” Hınzır bakışları tanıyordum. Onu tanıyacak kadar fazla vakit geçirmiştim. “İki kadınla beraber olmanı istiyorum, seni camın arkasından izleyeceğim… Biliyorsun bu benim en büyük fantezilerimden bir tanesi… Beni ret edeceğini düşünmüyorum…” Bir an duraksadım. Bu günlere gelmemde onunda pay sahibi vardı. Sektörden silinip gidebilirdin onun dokunuşları olmasa. “Ne zaman? Kızlar kim?” “Merak etme kızlar temiz. Eskortlar ama sağlık testlerinin hepsi yapıldı. Senin de sağlık testin yanında mı?” “Evet” dedikten hemen sonra telefonla gösterdim. Baştan savma göz attı. “Birazdan yanına gelecekler… Tanışırsın. Sizi çağıracağım.” Nil gittikten kısa bir süre sonra iki kız yanıma geldi. Yaşları birbirine yakındı. İkisinde de hemşire kostümü vardı. Sanki bilerek böyle giydirilmişlerdi. Bir tanesinin saç rengi açık sarı iken, diğerinin saçları ise bakır kızılıydı. 1,55-1,60 arasındaydı boyları ve topuklu ayakkabılar ile birlikte 1,75’e yaklaşmıştı. Göğüslerinin yarısı hemşire kostümünde açıkta kalmış, etekleri kısacıktı. Beyaz çoraplarının jartiyerleri görünüyordu. Bana doğru yürürken, birbirlerine bir şeyler söyleyip gülüştüler. Yanıma geldiler. “Ben Seda, Bende Derya…” “Bende Kor…” İkisiyle de tokalaştım… Sonra bir tanesi sağıma bir tanesi soluma geldi. “Nil Hanım’ın zevkine hayranım dedi,” Seda, beni baştan aşağıya süzerken. Derya ise; “Yunan heykelleri gibi adam seçmiş… Canımıza okuyacak bu gece…” diyerek güldü. “Şanslıyız… öbür salaklara da düşebilirdik.” Dedi Seda. “Öbür salaklar?” diye sordum. “Bizim gibi başkaları da var, Şu karşıdaki iki adam, bir kadınla takılacaklar, sonrasında lezbiyen iki kadının ateşli gösterisi ve sonuncusunda da iki veya üçlü gay grup erkekler var.” “Büyük ihtimal ile her odada birileri olacak. İsteyen istediğinizi izleyecek… Canlı porno…” “Galiba,” dedi Derya. Derya ile Seda kadın erkek fark etmeden, parası olan herkesle sevişmeye hazır, zevkin ve paranın kucağına düşmüş, doyumsuzluk girdabına sürüklenmişler gibi görünüyorlardı. Seda; “Daha önce grup deneyimin oldu mu? Yada birileri izlerken bu işi yaptın mı?” Kafamı salladım. “Hayır olmadı.” “İlk kez grup yapacak olan bir bakir ile karşı karşıyayız Aşkım…” İkisi birden kikirdedi. “Rahatlamak için bir şeyler içmek ister misin? Gergin gibi duruyorsun.” “Hayır gerek yok…” diyerek ret ettim. Kızlar su gibi içiyorlardı. Sonra da yanımda erotik danslar ediyorlar birbirlerini okşuyorlar dokunuyorlar ve sürekli gözleri ile bana bakıyorlardı. Bir süre sonra kızlar ‘hadi aşkım’ gidiyoruz diyerek biri sağ elimden biri sol elimden tutarak götürmeye başladılar… İşte gösteri başlıyordu. (Gösteri başlamadan beğeni atmayı unutma lütfen…)
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE