Giriş
Bu güne kadar birçok kez yalnız kaldığımı hissettiğim olmuştu. Okulda, yakın arkadaşım gelmediğinde, işte patronumdan azar işittiğimde, ya da berbat bir günü babama anlatırken onun ifadesizliği ile karşılaştığımda... Ama hiçbiri bu kadar kötü hissettirmemişti ve ben asıl şimdi yapayalnız olduğumu görüyordum. Geçmişteki o tüm hisler birer aptallıktan ibaretti. Asıl yalnızlık buydu işte.
"Harika görünüyorsunuz. Tam da masallardan çıkmış gibi."
Beyaz tülü düzelten kadının heyecanına ortak olamamak bir yana kalbimdeki bu derin hüzün yüzüme yansımasın diye uğraşıyordum. Omuzlarım dik, bakışlarım ser versin ama sır vermesin diyeydi tüm çabam. Dik durmak ilk defa zordu... Ağlamak istiyordum. Ama bana acır bakışlarla karşılaşmak istemiyordum.
Gülümsedim. Aynadan bana bakan kadına sadece gülümseyebildim.
Bugün en mutlu günümdü. Ben, evleniyordum.
"Şimdi aşağıyı kontrol etmek için ineceğim. Birazdan Kutlu Bey de gelecek."
Kutlu... Müstakbel kocam.
İnsan ilişkilerinin hep çıkara dayalı olduğunu biliyordum. Benim bu evlilikten bir çıkarım vardı. Onun güçlü soyadı ve bana maddi olarak zorluk çıkarmaması. Ondan bir beklentim yoktu. Sadece bir gün hayatını berbat edip üstüne beni de zarara sokmayacak kadar akıllı ve zengin olması yeterli gelmişti. Hem iyi de bir adama benziyordu.
Onu sevmiyordum. Ben, kimseyi sevemiyordum. Hayatımın her evresi başka bir savaşla geçmişti. Sahiden sevmek, hissetmek neydi onu bile bilmiyordum. Kimseye erkek gözüyle bakamıyordum. Herkes benim için o anki hayatıma sadece bir sorundu.
Kocam olacak adam benim için bir sorun olmasın istemiştim. Çözüm olmasa da olurdu ama en azından bir sorun olmasın...
Kutlu sorun olmayacak bir adamdı. Hatta belki çözüm bile olabilirdi.
*
"Çok solgun görünüyorsun Özlem."
Dişlerimi sıktım ama dolan gözlerime bu defa mani olamadım.
Evliliğimizin dördüncü ayına girmiştik. Çoğu zaman bunu unutuyordum ama ben evli bir kadındım. Sol elimde onunla bağımı simgeleyen bir alyans taşıyordum. Evli bir kadındım. Arada dertleşebileceğim bir kocam vardı. İçimdeki bu sıkıntıyı sıkışmışlığı ona anlatabilirdim. Eminim o da dinlerdi... Kutlu dinlemeye açık bir adamdı. Mesafeliydi ama bu tavrını kimi zaman gevşetebileceğini görmüştüm. Sonuçta karısıydım. Bazı imtiyazlarım vardı onun nezdinde.
"Yoruldum sadece."
Elini alnımdan çekti ve derin bir nefes aldı.
"Dilersen duş al. Yemek neredeyse hazır, masayı ben kurarım."
Göğsümde bir acı hissettim. Her zaman ki gibi ona tek kelime etmedim. O sağlıklı bir kadınla evlenmişti. Ona depresyonla mücadele ettiğimi hiç söylememiştim ki. Öyle ki sanki bu mücadeleyi kaybediyordum. Bir zamanlar yaşamak yük değildi, fakat şimdi yaşamak bile yük geliyordu.
O mutfağa gitmek için arkasını döndüğü sırada bir an uzandım ve kolunu tuttum. Bunu neden yaptığımı bile bilmiyordum. Onu ne için durdurmuştum? Bir bahane bulacak zamanım bile olmadan bana döndü.
"Ne oldu?" diye sordu merakla.
Hala kolunu tuttuğumu o an fark ettim ve elimi indirdim. Kendimi içimdeki bu sıkışıklık hissinden kurtaramamıştım, şimdi de beni kurtaracak birini mi arıyordum?
"Hiç..." dedim sonunda. "Önemli değildi."
Yanından geçeceğim esnada derin bir nefes aldı. Kızdığını düşündüm. Aklıma gelen ilk bahaneyi ona söylemek için döndüğüm esnada kolumu tuttu.
"Gel buraya..."
Sesinden öyle bir şefkat akıyordu ki nutkum tutuldu. Bir an sonra başımı onun göğsünde kendimi kollarının arasında sığınmış halde buldum. Yaşamak şimdi daha basit değildi ama onun tarafından sarmalanmak bana hiç beklemediğim bir his verdi.
Onun kolları rahatlıktı, konfordu, biraz da güven demekti.
*
Bir gün bir hastane odasında gözlerimi açtım ve yabancısı olduğum bir dünyaya uyandım. Daha önce hiç görmediğim bir adam kocamdı. Öyle büyük bir sadakat ile bana bakıyordu ki, benim tarafımdan sevilmeye can atıyordu sanki. Fakat ben, ne onu seven kadındım ne de nasıl sevilir bilmiyordum.
Kendimi onun tarafından sevilirken bulmak ise beklemediğim bir şeydi, zira geçmişimi hatırlamasam bile içimden bir ses sevilecek bir kadın olmadığımı fısıldıyordu.
Yeniden aşk mümkün müydü?
Ya da sadece aşk...mümkün müydü?