11.

1345 Kelimeler
Bahar; Sabahın köründe Nazan teyzenin bağrışlarıyla gözümü açtığımda oflayarak uyumaya devam etmeye çalıştım. Ardından dürtülmeyle tekrar açtım gözlerimi. "Bahar uyan!" "Nazan teyze uyumak istiyorum. Başım çatlıyor resmen." "Niye kuzucuk?" "Dün iç- uyuyamadım." içtiğimi söyleyecek değildim herhalde. "Kahvaltıya gelmeyecek misin?" "Gelmeyeceğim. Sonra yerim." "Sen bilirsin kuzum." odadan çıktığında gözlerim kapanmak istese de başımın ağrısı buna engel olmuştu. Buraya nasıl gelmiştim? Bir şeyler hatırlamaya çalıştım. En son içerken Gökay yanıma geliyordu. Ardından konuşmaya başlıyorduk. Ondan sonrası net değildi. Beni o mu taşımıştı? Hafızamı biraz zorlamaya çalışsam da sonuç yoktu. Alt dudağımı sarkıttım. Sanki biraz şiş gibiydi. Aynaya baktığımda gerçekten şiş olduğunu fark etmiştim. Alerji mi olmuştum? Yaladığımda ağzıma gelen tat garip hissettirmişti. Ben dün ne yemiştim? Paytak adımlarla aşağı indiğimde kızların kıkırdayarak kahvaltı yaptıklarını fark ettim. "Günaydın." "Günaydın, kuzucuk. Nasılsın?" "İyiyim. Nazan teyze nerede?" "Çıktı o... Sen iyi olduğuna emin misin? Dün gece yalnız başına bahçede otururken gördüm seni. Ama çok yorgundum gelemedim." "İyiyim. Biraz başımı topladım." Şirin kıkırdayarak bana baktı. "Sen iyiyim diyorsun da sanki içmiş gibi değil de, sabaha kadar öpüşmüş gibi duruyorsun. Dudaklarının halinin farkında mısın?" dudağımı tekrar yaladım. "Bilmiyorum dudaklarım şiş. Ağzımda bir tat var." "İçtiysen bira tadı falandır." "Bira değil de çok ferah bir tat. Yediğim hiçbir şeye benzemiyor." "Senin kafa hala iyi olabilir. Belki gece Okan denen burjuva gelmiş olabilir. Sonra sarhoş halinden yararlanıp öpmüş falan da olabilir. O burjuvadan her şeyi beklerim." bir düşünsem de "Gökay yanımdaydı. Öyle bir şey olmamıştır." hepsi bana şaşkınca bakarken "Emin misin?" "Tabi ki eminim. Öyle olsaydı kavga ederlerdi. Duyardınız." "Siz Gökay'la öpüşmüş olmayasınız?" "Olmaz... Yani olmamıştır değil mi? Yapmamışımdır? Yapmış olabilir miyim?" "O kafayla her şeyi yapmış olabilirsin." "Şaka yapıyorsunuz değil mi?" "Ben şaka yapmıyorum. Sarhoştun. Hatırlamıyorsun. Dudakların şişik. Benim aklıma başka bir şey gelmiyor." "Ben ne yaptım? Rezil oldum. Nasıl bakacağım Gökay'ın yüzüne? Yok ben öldüm!" "Bunu anlamanın bir yolu var. Gökay'ı arayıp buraya çağır. Eğer onun da dudakları seninki gibiyse anlarız ki siz, günah dolu bir gece geçirmişsiniz." zeytin alıp suratına fırlattım. "Sensin günah dolu gece. Saçmalamayın. Arayıp ne diyeceğim? 'Pardon, acaba dün seni öpmüş olabilir miyim?' mi diyeceğim?" kızlar kahkaha attığında Gözde ayağa kalktı. "Ben gider bakarım Hakan'a bakma bahanesiyle." "Aslanım Gözde. Haydi git bak." "Tamam üzerimi değiştirip gidiyorum." ayağa kalkıp bahçe kapısına iterken "Çok güzelsin böyle. Haydi git ve hemen haber ver bana." itiraz etse de bahçeye attığımda oflayarak yan bahçeye girdi. Salonun ortasında 10 dakikadır volta atarken olabilecek şeyleri düşünüyordum. Ben gerçekten öpmüş müydüm onu? İlk öpücüğüm sarhoşken mi gitmişti? Telefonum odamsa çalınca koşarak gittim ama durmuştu. Kimin aradığına baktığımda sinirle çığlık attım. Ardından gelen mesajı açtım Gönderen: B'Okan Mesajlarıma cevap ver! Aramalarıma bak! Beni sinirlendiriyorsun! Seni mahvederim! Sinirle dolan gözlerimi silip aşağı indim. Algı yanıma geldi. "Ne oldu? İyi misin?" "Algı ben niye mutlu olamıyorum? Çok mu zor bir şey mutlu olmak?" "Değil güzelim ama bizi mutlu edebilmek için uğraşan biri yok. Ya insan gibi birini sevemiyoruz, ya da seviyoruz ama sevdiklerimiz pislik çıkıyor." biraz daha sıkı sarıldım. "Hava almak ister misin?" kafa salladığımda bahçeye çıkardı beni. Çimenlere oturduğunda yanına yattım. Çocuk gibi saçlarımı okşamaya başladığında sinirim gitmiş yerini huzur almıştı. "Okan'ı şikayet etmemi ister misin?" kafamı sağa sola salladım. "Daha çok uğraşır." "Polise şikayet ederiz. Gerekirse peşini bırakana kadar koruma tutarız. Hatta adam tutup dövdürebiliriz." kıkırdadım. "Aslında son seçenek güzelmiş." gözlerimi kapattım. Yanağımı okşadığında gördüğüm şeyle hızla gözlerimi açtım. Gökay'ın yüzü vardı. Eli yanağımda yüzü yüzüme oldukça yakındı. "Ne oldu?" "H-hiç bir şey." saçımı okşamaya devam etti. Gözde hızla yanımıza geldiğinde "Ne oldu?" "Hakan dünden beri uyuyor dedi. Kalkmak istemiyormuş. Hastaymış. Uyandırmayın demiş." oflayarak kafamı yere gömdüm. "Nesi varmış? Bu sıcakta nasıl hasta olmuş?" "Ne bileyim. Hastayım uğraşmayın benimle demiş. Ama ben pek inanmadım. Hasta insan ilgi bekler." "Ne yapacağım?" "Bence ara sor." Algı'ya baktım. "Meraktan öleceğine ara derim." telefonumu çıkarıp rehbere girdim. Gökay'ın numarasını bulup aradım. Çaldı. Çaldı. Çaldı. Çaldı. Kapatacağım sırada "Bahar?" heyecanlandım. Ne diyecektim? "Gökay? Ben Bahar." "Biliyorum. Hatta telefonu 'Bahar' diye açtım." dilimi ısırdım. "Evet, şey, doğru. Nasılsın?" Algı ve Gözde içeri girerken arkalarından gelmelerini işaret ettim ama gelmediler. "İyiyim. Sen nasılsın? Dün sarhoştun?" "Ben de iyiyim. Ayıldım." "Bir şeyler hatırlıyor musun?" "Gözde hasta olduğunu söyledi. Nasıl hissediyorsun?" "Biraz kırgın." derin bir nefes aldım. Konuyu değiştirmek için "Neden? Grip falan mı oldun?" "Kırgınlık ondan değil. Her neyse kapatalım bu konuyu. Sen bu yüzden mi aradın?" "Hayır, yani evet. Hem hayır, hem evet. Ben dün gece-" "Hatırlıyor musun?" "Pek değil. Neler oldu? Bir süreden sonrası yok bende." "Nereden sonrası?" "Bilmiyorum aslında konuşuyoruz ama ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum." "Ne öğrenmek istiyorsun?" sesi sertleşmişti. "Ben sadece dün ne yaptık diye merak ettim. Beni yatağıma sen taşımışsın sanırım?" "Dün... Konuştuk. Sonra odana götürdüm." "Ondan önce? Başka herhangi bir şey?" "Hatırlarsan cevabını alırsın. Benim şimdi kapatmam gerekiyor." "Şey, peki o halde. Görüşürüz?" suratıma kapattığında neden böyle olduğunu düşündüm. Ne yapmıştım ki bu kadar sinirlenmişti? Meral hakkında soru mu sormuştum? Niye hatırlayamıyorum? Lanet olsun! Deniz; Islık çalarak merdivenlerden aşağı indim. Salonda resim çizen Maraz ve Pamir'e "Nasıl olmuşum?" Pamir kıkırdayarak baktı. "Amca, o pantolon olmamış. Tişöytünü beyenmedim. Ayakkabılayın çok çiykin." "Nasıl olmuş diye sordum velet. Kimden öğreniyorsun sen bunları?" "Şiyin Algı'ya öyle diyoy. Giydiyi elbişeleyi hemen çıkayttıyıyor. Çok çiykin giyiniyoymuş. Eyer böyle giyiniyşen şevgilin olmaş diyoy." "Algı ne yapıyor? Değiştiriyor mu?" Maraz'ın sorduğu soruya karşılık gülümsedim. "Algı da deyiştiyiyoy." "Şiyin'in sevgilisi var mı bücür?" "Baba amcam bana bücüy diyoy." "Bücür deme benim aslan parçama." "Pardon aslan parçası. Şirin'in sevgilisi var mı?" gülerek omuz silkti "Bana ne şöylemeyeceyim." "Söylesene oğlum!" "Bana ne? Şöylemeyeceyim işte." "Söylersen sana çikolata alırım." "Olmaş." yanına gittim. "Uzaktan kumandalı yarış arabası?" "Olmaş." "Oyun?" "Hayıy." "Ne istiyorsun?" "Yüyüyen uçak." Maraz'la kahkaha attık "Tamam lan. Söyle. Sana yürüyen değil uçan uçak alacağım." "Şöş vey." "Şöş." "Vay. Bugün buluşacaklaymış. Şiyin ablayı çalıştıyı yeyden alacakmış." "Aslanım Pamir! Akşam geldiğimde uçağın elinde olacak." gülerek çizmeye devam ederken Maraz "Ne yapacaksın?" "Sadece biraz eğleneceğim." "Bence Şirin pek eğlenmeyecek." "Eğlendirmek benim işim." "Hiç zannetmiyorum ya neyse." boya yapmaya devam ederken evden çıktım. Oyuncakçıya gidip Pamir'in uçağını aldıktan sonra bir demet papatya aldım. Şirin'in çalıştığı kliniğin önüne gelip gelen gideni izlemeye başladım. Akşam üstü elimdeki dürümü yerken elinde bir demet gülle gelen adama baktım. Kliniğe doğru ilerliyordu. Papatya buketini kaptığım gibi dışarı çıkarken cebimden naneli şeker çıkarıp ağzıma attım. Soğan kokacak halim yoktu ya! İçeri girdikten 30 saniye sonra ben de içeri girdim. Sarılıyorlardı. İçeriye "Aşkım?" diye sorarca girdiğimde sinirle bana baktı. "Ne işin var senin burada?" "Sevgilin mi var?" yanındaki adam sorduğunda "Hayır." "Evet." aklı karışmıştı. "Evet mi, hayır mı?" "Hayır!" "Evet! Dostum, biz geçen hafta biraz kavga ettik." "Biz 2 haftadır görüşüyoruz." Şirin'e baktı. "Berkay gerçekten öyle bir şey yok." "Bebeğim. Özür dilerim." "Sen beni çıldırtmaya mı çalışıyorsun?" "Ama sinirlenme bebeğim. Bak bebeğimizi de olumsuz etkiliyor." "Hamile misin?" "Değilim. Deniz seni öldüreceğim. Gerçekleri anlat." "Pekala. Özür dilerim bebeğim." "Bak her şeyi anlatacak şimdi." adama döndüm "Dostum, biz birbirimizi çok seviyoruz. Geçen hafta bir hata yapıp kavga ettik. Ama bebeğimiz var bizim." "Yalan söylüyor." gülü masaya bırakıp klinikten çıktığında paptyaları uzattım. "Papatya gibisin." papatyaları alıp kafama vurdu. "Allah belanı versin! Ben bu çocuğu kaç haftadır tavlamaya çalışıyorum senin haberin var mı?" "Ama bebeğim, çok ayıp." "Ya Deniz seni öldüreceğim! Rezil oldum! Arkadaşlarıma söylerse ne yapacağım ben?" "Eğer yalan olmasından dolayıysa benim için sorun yok. Bebek yapabiliriz." gülü alıp kafama geçirdi. "Hem sapık, hem yalancı, hem de pisliksin!" bir kez daha kafama geçirdiğinde gülün içinden kafama çarpan kutuyu alıp açtı. İçinden çıkan kartı okudu. "Şirin, sana layık olmadığını biliyorum ama takarsan beni çok mutlu edersin. Seni sevmeme izin verir misin?" kafasını bana çevirdiğinde gözlerinden ateş çıkartacaktı. Ama sonra birden sakinleşti. Gülümsemeye başladı. Kapıyı kilitledikten sonra anahtarı camdan atacağı sırada "Şirin saçmalama!?" camdan attı. "Deniz ölmek için bana yalvaracaksın!" bana doğru yaklaştı. "Şirin anlaşabiliriz?" "Anlaşmayı isteyen kim? Ben onu tam tamına 2 aydır tavlamaya çalışıyorum. Tam tavlamışken sen gelip her şeyi mahvediyorsun!" "Ben şaka yapmak istemiştim." "Güzel şaka! Ben de sana şaka yapacağım. Hatta biz yapacağız. Değil mi lila?" kafesten bir şey çıkardığında şaşkınca ona bakıyordum. Elindeki hamsterla birlikte bana yaklaşırken "Şirin benim alerjim var." "Sana inanmıyorum." "Sana yemin ederim alerjim var. Hapşırmaya başlarsam duramam. Hapşu!" derken hapşırdığımda şaşkınca fareyi kafese bıraktığında koltuğa oturup hapşırmaya devam ettim. Kendin ettin kendin buldun Deniz şimdi çek cezanı! Hapşu!
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE