Affet Beni Abla🥹

1615 Kelimeler
"Senem.. Ablana yardım edemedim. Onu mutlu edemedim, çıkaramadım o konaktan.. Ama istersen sana yardım edebilirim.. Çıkarırım seni o konaktan.. Ablanın hayalindeki gibi okuyup meslek sahibi olursun?.." Ahh canım ablam ne çok hayalimiz vardı.. Asla olmayacağını bildiğimiz hayaller kurardık.. Hayallerimiz olmasa bile seninle hayal kurmak bile çok güzeldi.. Devran ağanın söyledikleri her ne kadar mantıklı gelsede yapamazdım.. Yalandan da olsa ablamın sevdiği hayalini kurduğu adamla evlenemezdim.. Ben ablamın hayallerini çalamazdım.. "Senem!.. Yemin ederim sana elimi dahi sürmem.. Düğünden sonra İstanbul'a gideriz. Okulunu okursun mesleğini yaparsın. Burayı Ömer idare eder, bende İstanbul'daki işlerin başına geçerim.." demişti. Ama ben biliyorum erkekler önce elimi sürmem der. Sonra nikahlı karımsın der.. Devran öyle biri olmasa bile aşiret ağası, altı ay geçmeden çocuk diye konuşmaya başlarlar.. "Olmaz.. Ne söylersen söyle ben böyle bir şeyi kabul edemem.. Sahte, anlaşmalı bir evlilik bile olsa ablamın sevdiği adamla evlenmem.." diyerek mezarlıktan çıktım. Arkamdan gelip elime bir telefon tutuşturdu.. "Tamam haklısın... Seni zorlayamam.. Ama bir şeye ihtiyacın olursa, o evden çıkmak istersen bana ulaş.. Bir abi gibi düşün.. Bir alo demen yeterli seni o konaktan alır çıkartırım.." Devran’ın uzattığı telefonu istemsizce avuçlarımın içine aldım. Neden aldım bilmiyorum ama aldım.. "Numaram kayıtlı.. İstediğin zaman arayabilirsin.." deyip bu kez uzaklaşan o oldu.. Bir süre telefona öylece baktım.. Birde bunu kimseye göstermeden konağa sokmak vardı.. Ablamın yaptığı geldi gözümün önüne, sütyeninin içine koyuyordu.. Telefona baktım kapalıydı. Ablam gibi bende sütyenin içine koyup göğsümü düzelttim. Umarım fark edilmez.. Evin kapısından içeri adımımı attığım an Gülistan ana sesini yükseltti yine, her zamanki gibi: “Nerdesin kız sen? Yine kayboldun ortalıktan? Mezarlığa mı gittin yine? Bitmedi mi daha yasın?!” Cevap vermedim. Ne desem suç olacaktı çünkü. O konuştu, ben sustum. Alışmıştık bu düzene. Benim yasım öyle kolay bitecek bir şey değildi. Ama yine de alışıyor insan.. Ne kadar alışmak istemesem de alışıyoruz... Devran ağayı görmemin üzerinde üç gün geçmişti. İki gün sonra da görücü gelecek. Babam her fırsatta hatırlatıyor saolsun. Kimdir, necidir bilen yok. Gülistan ana sordu ona bile söylemedi.. Çokta merak etmiyorum açıkçası. İstemiyorum desem beni dinlemeyeceğine göre neyini merak edeyim. Çay bardaklarını toplayıp mutfağa bıraktım. Elimi kaldıracak halim kalmadı bugün. Kalanları da sabah yapardım. Yatak odasına doğru yürümeye başladım. Sanki birisi arkamdan geliyormuş hissine kapılınca arkamı dönüp baksamda kimseyi görmedim. Yorgunluktan kafayı yiyorum sanırım.. Gülistan ana saolsun yine kendi odası yetmiyormuş gibi birde kızlarının dolabını döküp yerleştirmemi istedi. Onlarında maşallahı var, sarı öküz ellerinden saman yemez. Hiç mi dokunmadınız o dolaplara. Bir sürü kıyafet var yerleştir, yerleştir bitmiyor.. Sözde Meryem ablam çok titiz. Tabi temizliğini başkası yaparken titiz olmak kolay. Ütüsüz kıyafet giymezmiş. Ama bir kez ütü yaptığını gören yok.. Kollarım koptu.. Odanın kapısını açıp adımımı atmıştım ki hızla içeri itildim. Kapı arkamdan hızla kapandı. Bir anda omuzlarım duvara çarptı, nefesim kesildi. “Korkma ya...” Kemal abinin sesi kulağımın yanından, fazlasıyla yakından geldi. O sesi duyduğum anda içime buz gibi bir şey oturdu. Midem sıkıştı. “Çık dışarı.” Tek söyleyebildiğim buydu. Sesim titrediğini belli etmemeye çalışsam da başaramadım.. Kemal, kapının önünde durdu. Gülümsemeye benzer o iğrenç ifadeyi yüzüne yerleştirmişti. “Senem, kız bir dur dinle. Sakin korkma.. Kaç gündür seni izliyorum. Üzülüyorum kız sana.. Böyle bir başına kaldın.. Ablanda öldü, kaldın bir başına.. Seni koruyacak kimse de yok..Diyorum ki istersen ben seni korurum.. Tabi istediğimi verirsen bana.." “Çık diyorum!” diye sert çıktım ama sesim boğazıma düğümlendi. Ellerim titredi. Kalbim kaburgalarımı yumrukluyordu sanki. Kemal bir adım daha yaklaştı. Ben geri çekildim. Oda küçüldü, nefesim daraldı. “El kadar kızsın, bu evde seni koruyacak kimse yok. Herkes kendi derdinde… Ama ben varım işte.” Sanki iyilik yapıyormuş gibi konuşuyordu pislik.. Ben bu bakışları çok iyi biliyorum. İçimdeki korku öfkeye dönmeye başladı. “Bir daha yaklaşma.” dedim. Elimi uzatıp araya mesafe koymaya çalıştım fakat o bileklerimden tuttu. Parmakları buz gibiydi, tutuşu sertti. Bileğimi çekip kurtarmaya çalıştım. “Bırak!” “Bağırma,” dedi Kemal kısık bir sesle. “Kimse koşup gelmez.. Sesini duyan da duymamazlıktan gelir biliyorsun. Tabi ablan mezarından çıkıp gelirse o ayrı.." Yutkundum. Gözlerim odanın duvarlarını taradı, çıkış yoktu, kimse yoktu. Şerefsiz bir de benimle dalga geçiyordu.. Bir kez daha yaklaştı.. "Kırkını geçmiş adamla mı evleneceksin? Bu güzelliğe yazık değil mi? Anan gibi kumamı olacaksın?" Duyduğum şeyle dizlerimin bağı çözüldü, düşmemek için o pisliğe tutundum.. Ben kuma olamazdım.. Tamam yaşının benden büyük olmasına bile razıydım.. Ama kuma olmazdı.. "Ne saçmalıyorsun sen be? Kemal abinin yüzündeki o iğrenç gülümseme biraz daha büyüdü. Sanki biraz önce ettiği laf yetmemiş, daha da canını acıtmak ister gibiydi. “Ha, bilmiyor muydun?” dedi, sesini alçaltıp daha da yaklaşarak. “Gelecek olan görücü… adamın bir karısı zaten var. Seni ikinci yapacaklar. Erkek çocuğu yokmuş.. Belki sen doğurursun diye seninle evlenmek istiyor.. Ama ne yalan söyleyim bu güzelliği o azmış tekeye bırakmak hiç içime sinmiyor.” iğrenç elini yüzüme götürünce hemen uzaklaşmaya çalıştım.. "Yalan söylüyorsun... Babam öyle bir şey yapmaz.." desem de daha beterini yapacağını biliyordum.. “Bence sen biraz akıllı ol. Ben sana sahip çıkayım. Bu evde benim sözüm geçer. Bir lafımla seni o adama vermezler. Ne dersin? Hem kimse bilmez… geceleri gelirim, konuşuruz…” Adi pislik... Senin bu evdeki yerini gayet iyi biliyorum ben.. Sözü geçermiş.. Bok geçer..Kesin konuşuruz zaten.. Kemal abinin eli yüzüme yaklaşırken bütün bedenim bir anda alev aldı, sanki derim çekiliyordu üzerinden. Nefesim kesildi. Midem bulandı. O kirli nefesinin kokusu burnuma geldiğinde içim kalktı. Bir an için ablamın yüzü geldi gözümün önüne… Ablam olsa ne yapardı? Kemal abinin parmakları yanağıma değmeden tüm gücümle hızla ittim onu. İtişle birlikte birkaç adım geri sendeledi ama düşmedi. Gözleri bir anda değişti, o iğrenç gülümseme söndü yerine daha tehlikeli bir şey geldi. “Demek öyle…” dedi, sesi buz gibi. “Sen beni itersin ha? Kızım… aklını başına topla.” Ben kapıya doğru hamle ettim fakat kolumdan yakalayıp sertçe geri çekti. Bileğimdeki acı öyle keskin geldi ki istemsizce dişimden bir inilti çıktı. “Bağırma!” dedi tekrar. “Kızım seni bir duyan olursa ben korkarım mı sanıyorsun? O Gülistan var ya, senden çok beni kayırır. Babana söyleyeceğim iki lafla seni öyle bir suçlu çıkarırım ki… ağzını bile açamazsın.” Bu kez öfke kusmuk gibi boğazıma doldu. Kalbim ağzımdaydı. Kaçacak yerim yoktu, yardım edecek kimsem yoktu. Ablamı düşündüm, mezarının başında verdiğim sözü. Korkmayacağım… kimseye ezilmeyeceğim… Kemal abi beni bir daha kendine çekmeye kalktı ama ben hızla başımı yana çektim, omzumdan ittiğim gibi kurtuldum. “Bir daha bana dokunursan,” dedim, sesim ilk kez titremeden çıktı, “vallahi de billahi de bağırırım. Herkesi ayağa kaldırırım. Sen de o güldüğün suratla açıklarsın bakalım bu odada ne işin varmış.” Kemal abinin gözleri küçüldü. Bir anlık bir tereddüt gördüm minicik, ama vardı. Demek ki biliyordu, bağırırsam bu sefer iş sarpa sarardı. Evdekiler beni sevmezdi belki ama bir erkeğin benim odama gizlice girmesi… Gülistan ana bile bunu örtbas edemezdi. Bir adım geri çekildi. Dişlerini sıktı. “Tamam,” dedi. “Tamam Senem. Bugünlük böyle olsun. Ama…” Yaklaşarak parmağını kaldırdı, yüzüme çok yakın bir mesafede tuttu. “Bana karşı gelmeye devam edersen… seni o kırk yaşındaki adama göndermezler. Daha beterine yaparlar.. Çünkü kimsen yok.” İşte o cümle beni yıktı. Çünkü kimsen yok… Ablam gittiğinden beri zaten herkes bunu yüzüme vuruyordu. Kemal kapıyı açtı. Çıkmadan önce bir kez daha dönüp o iğrenç gülümsemesini takındı. “Güzel güzel düşün. Bak o gelecek görücü… o adamın karısı sana gün yüzü göstermez. Ama ben…” Göz kırptı. “Ben seni üzmem.” Kapı kapandı. Dizlerimin bağı çözüldü, yatağın kenarına çöktüm. Ellerim titriyordu. Bir süre sadece nefes aldıp verdim. Sonra aklıma bir şey geldi. Yatağın altına sakladığım telefon. Devran’ın sesi kulaklarımda yankılandı: “Bir alo demen yeterli…” O an gözyaşlarımı sildim. Elleri titreyen bir kız değildim artık. Ablamın bıraktığı son izler, son hatıralar… Hepsi beni bir yere itiyordu. Telefonu çıkarıp baktım. Ekranı simsiyah, ama içimde ilk kez bir ışık vardı. Çok özür dilerim abla.. Belki duyunca bana çok kızacaksın.. Ama başka çarem yok.. Yemin ederim adam evli olmasaydı yine kabul ederdim.. Ama kuma olacakmışım.. Annemin neler yaşadığını, bizim neler yaşadığımızı biliyorsun.. Belki o adamdan çocuklarım olacak, belki onlarda bizim gibi kız olursa ben onları nasıl koruyayım? Ben daha kendimi koruyamıyorum.. O adamla evlensem ayrı bir dert, evlenmeyip burada kalsam ayrı dert.. Bugün kurtuldum ama bunun yarını var.. Kemal abi beni asla rahat bırakmayacak.. Telefonu açıp kayıtlı numarayı aradım. İlk çalışında açıldı.. "Senem!!" ismimi duyunca bir garip olsamda "Şey.. Abi, ben sana bir şey söylemek için aramıştım.." "Bir şey mi oldu Senem?? Biri bir şey mi yaptı? Gelip alayım mı seni oradan??" Öyle hızlı konuştu ki cevap veremedim.. Sadece, "Yok.. yok gelme... Yani şimdi gelme." Beni evli bir adama kuma vereceklerini anlattım. Hiç şaşırmadı biliyormuş.. "Bana söylediğin şey hala geçerliyse kabul ediyorum.." "Tabiki de geçerli Senem.. Hiç merak etme seni o adamla evlendirmem.. Hazırlan yarın akşama seni istemeye geliyoruz.." Devran abiyle yarım saat kadar konuştuktan sonra kapattım. 'Sen hiç bir şey bilmiyormuş gibi davran akşama kadar' dedi. Vardır bir bildiği.. Kuma olacağımı çekinmeden anlattım da Kemal abinin yapmak istediğini söyleyemedim.. Hiç bir suçum olmamasına rağmen sırf kadın olduğum için belki o bile beni suçlu görebilirdi.. Telefon kapanır kapanmaz elimde öylece kaldım. Sanki birisi gelip “Şaka!” diyecekmiş gibi bekledim bir süre. Kalbim göğsümün içinde o kadar hızlı çarpıyordu ki, kendi sesimi bile bastırıyordu. Parmağımda hâlâ Kemal’in acısı vardı, bileğim zonkluyordu. Ama içimde… içimde başka bir şey daha vardı artık. Korkuyla karışık bir kararlılık. Cesaret değil belki, ama mecburiyetin insana taktığı bir zırh. Yatağın ucuna ilişip iki avucumla yüzümü ovuşturdum. Komidinin üzerinde duran tokayı elime aldım.. "Affet beni abla.. Ne olur affet.. Söz verdi bana dokunmayacak. Beni buralardan alıp götürecekmiş. Okula gitmeme de izin verdi.. Sen de aynısını yapardın demi? Sende kuma olmamı istemezdin?..." Göz yaşlarımı silip ayağa kalktım. Kilitlediğim kapının arkasına komidinleri de koyup yatağa uzandım.. Hepinizden kurtulacağım.. Göreceksiniz bir gün bize yaptığınız her şeyin fazlasını yaşayacaksınız.. "Hadi Senem sabah ola hayrola.. Uyu şimdi yarın büyük gün.."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE