"Senem!!!! Allahın cezası yine nereye kayboldun?"
Gülistan ana yine günlük Senem senfonisine başladı. Senem kadar başına taş düşerde altında kalırsın inşallah..
"Buradayım Gülistan ana.. Ne istiyorsun yine?"
"Kız ben sana demedim mi dolabımı düzelt diye.. Elbisemin içinden fare çıktı görmedin mi?" gördüm tabiki hatta kendi ellerimle koymuş olabilirim..
"Ne diyorsun ana.. Fare girdiyse elbiselerini keser.. Tühh güzelim elbiseler gitti desene.. Birde yavruladıysa??" dememle Gülistan ananın gözleri kocaman oldu. Zaten pörtlek gözlü..
"Senem!! Çabuk çık odaya fareyi bul."
"Ben korkarım ana.. Hem nasıl bulayım? Seyit abiye söyleyeyim o çıkarsın."
"Kime söylüyorsan söyle bulun çıkarın o fareyi.." diyerek büyük salona doğru gitti.. Ben bulacağım sen hiç merak etme.. Fareyi değil ama aradığım şeyi bulacağım..
Ablamın ölümünden altı ay geçti.. Mevlit günü ablamın yemenisi kayboldu.. Kesin bana gıcıklık olsun diye Gülistan ana aldı.. Ölümünden bir hafta geçmeden ölünün kıyafeti evde kalmaz diye neyi var, neyi yok yakmaya çalışmıştı.. O yemeni annemden bize kalan tek şeydi.. Ablam bana bile vermeye kıyamıyordu.. O gün örtmeyim diye kesin alıp sakladı.. Odasına her girdiğimde bulmaya çalışsam da yok... Ama geçen hafta odasında dolabın içinde gizli bir sandık buldum. Babam denilen adam gelince içini açamadım. Bende sırf odada daha çok kalayım diye dolabına fare bıraktım.. Gülistan ananın en sevmediği şeyin biri ben diğeri de fare olduğunu bildiğim için..
Seyit abinin yanına gidip "Gülistan ananın odasında fare varmış, onu bulup çıkartmanı istedi.." deyince yüzündeki tiksintiyi görünce içimden gülmeye başladım. Daha önce mutfakta görünce ben asla fareye bakamam deyip kaçmıştı resmen.. "Senem gözünü sevem, deme bana... Ben fareye bakamıyorum.. Git başkasına söyle.."
Ulan insan boyundan posundan utanır. Küçücük fareye bakamamak ne demek.. Adam öldür desem gözünü bile kırpmadan öldürür, ama fareye bakamıyor..
"Tamam abi ben yakalayayım bari. Gülistan ana sana söylememi istedi başkasına söylersem hem sana, hem bana kızar.." diyerek yanından ayrıldım. Böylede iyi niyetli biriyim işte...
Yatak odasına girip kapıyı kapattım. Önce minik arkadaşı buldum.. Zavallım nasıl da korkmuş.. Tabi hayvanda olsan Gülistan ananın gazabından korkmak lazım. Sen şu leğenin altında peynirini ye, bende şu gizlenmiş sandığı bir açayım bakayım.. İçinden neler çıkacak.. Sandalyeyi getirip üzerine çıktım. En üste koymuştu kesin içinde annemin yemenisi.. Hurcu aşağı indirince sandık ortaya çıktı. Alıp sandalyeden indim. Heyecanla açmaya çalışsam da kilitli olduğunu fark ettim. Hemen kilidini aramaya koyulsamda bulamadım. Odanın altını üstüne getirsem de yok.. "Nereye koydu acaba?" anahtarı bulamayınca içindekileri daha da çok merak etmeye başladım. Odama götürüp kırsam fark edermi? Yada benim aldığımı hemen anlarmı? Ben düşünceler içinde anahtarı ararken kapının açılmasıyla kalbim ağzımda atmaya başladı..
"Senem!!!"
"Ana ben fareyi buldum, başka fare varmı diye bakınıyordum. Yavruladıysa kurtulamayız.." desem de Gülistan ananın gözleri anında sandığı buldu..
"Sen bunu nereden buldun?? Açtınmı kız bunu?" derken anında elleri saçlarımı buldu. Sinirle saçımı çekerken hala içini açıp açmadığımı sorguluyordu.
"Ana valla açmadım.. Hem kilitli nasıl açayım? Fare yuva yapmış mı diye dolabın içini boşalttım. Bunu koymayı unutmuşum."
"Seni yılan.. Anası kılıklı yalan konuşma.. Allah bilir o fareyi bilerek odaya sen bıraktın.." canımın acıması değilde anası kılıklı demesiyle saçımı elinden kurtardım. leğenin altına koyduğum farenin üstünü açıp tekrar kaçmasına izin verdim. "Madem öyle fareyi kendin yakala" diyerek koşarak kaçtım. Arkamdan yine bildiği tüm güzel sözleri sıralasa da hiç umurumda değil.. Gıçık kadın.. Zaten sandığıda açamadım.. Ama benim adım da Senem se o sandığın içinde ne var öğreneceğim...
Akşam yer sofrasını kurarken Gülistan ananın beni babama şikayet ettiğini duydum. İtinayla her gün şikayet edecek bir şey buluyordu. Kendi yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de babamdan azar işitmem ayrı bir hoşuna gidiyordu.. Sanırım biraz benim de suçum var.. Eskisi gibi beni durduran bir ablam yok.. Artık babama ne söylediyse babam sinirli bir şekilde "Merak etme az kaldı, bitiyor Senem derdiniz.. Haftaya istemeye gelecekler.. Sende kurtulursun oda.. Bıktım sizin bitmeyen derdinizden.." deyince benden önce Gülistan ana itiraz etti.
"Ne istemesi, kim geliyormuş? Sidar kime sordun da gelsinler dedin?"
"Haddini bil Gülistan kime soracak mışım? Kız benim kızım.. Canım kime isterse ona veririm sanane.." ikisi de benimle ilgili kararı bana sormadan kendi aralarında konuşuyorlardı. Kızı olduğum aklına gelmiş, ama yanlış yerde yanlış zamanda.. Sofrayı hazır olunca herkes bir, bir gelmeye başladı. Tam olarak yemek var giriş, iş var sıvış modundalar. Sofrayı hazırlarken kimse yok ama yerken herkes maşallah koşuyor.. Şu hayatta en çok özendiğim kişi Safinaz yengem.. Hiç bir işe karışmayan hayatta hiç bir beklentisi olmayan bir kadın.. Zaten böyle olmasaydı Gülistan anayla yıllardır nasıl geçinirdi.. Varlığı da yokluğuda belli değil valla. Ama bilin bakalım kime gelince bir anda canlanı veriyor.. Tabiki de bana..
"Kız.. Görücü geliyormuş? Hadi inşallah senden de kurtuluruz. "
"Hadi inşallah yenge.. Valla kör, topal fark etmez kim gelirse kabulüm.. Yeterki sizden kurtulayım" Beni böyle üzeceğini sanıyorsa çok yanılıyor. Şu evden gideyim de neresi olduğu hiç önemli değil..
Sabah kimsenin gözüne batmadan işleri bitirip mezarlığa gittim. Elimden gelse her gün gelirdim. Ama malesef bazen kıçımın üstüne oturmaya bile zamanım kalmıyor..
Getirdiğim suyu ikisinin de mezarlarına döktüm. Diktiğim çiçekler solmamıştı.. Çiçekler bile solmadı ama ben yavaş yavaş soluyorum.. Dualarımı okuduktan sonra her zaman ki yaptığım gibi konuşmaya başladım. Derdimi anlatacak kimsem yoktu onlardan başka. Cevap anlamasam her şeyi anlatıyorum. Altı aydır beni anlayan, dinleyen kimse yok şu hayatta..
"Anne biliyor musun babam beni evlendirecekmiş.. Haftaya istemeye gelecekler dedi.. Gülistan ana her zaman ki gibi yine itiraz etti.. Tabi ben de gidersem kimi kişisel kölesi olarak kullanacak? Kimden sinirini çıkartıp eziyet edecek? Ama babam ilk kez 'kız benim karışma' dedi.. Kızı olduğum aklına yeni gelmiş.. Beni düşündüğü için değil ya, kesin altında bir şey vardır.. Artık yaşlı birine mi verir, yoksa evli adama kuma diye mi verir bilmiyorum.. Ama tek bildiğim kör, topal kim olursa olsun konaktan daha iyidir.." Ablamın mezarına dönüp bu kezde ona anlatmaya başladım.
"Senin de alacağın olsun abla.. Hani evlenip ağa karısı olup beni de yanına alacaktın? Ben hala kabulüm biliyor musun? Hala beni yanınıza almanızı bekliyorum. Şöyle ortanıza alıp sıkıca sarılsanız bana olmaz mı?" Lafımın bitirmeden duyduğum sesle irkildim.
"Olmaz.."
"Tövbe estağfurullah.. ne oluyor be.." Kafamı kaldırdığım da bana üstten bakan adamla göz, göze geldim..
"Korkma Senem.. Ben Devran.."
"Devran" diye sorgular bir şekilde sorunca
"Devran Aktaş. Behram aşiretinin ağası.. Şilan'ın yani ablanın sevdiği adam.." deyince bir anda korkuyla ayağa kalktım.
"Ablamın sevdiği falan yoktu.. Siz karıştırmışsınız.. Ben gidiyorum.."
“Senem… Dur, lütfen.”
Elini bileğime uzatmaya çalışınca hemen geriye çekildim.
"Dokunma!..."
"Tamam dokunmuyorum.. Ama lütfen gitme seninle konuşmam gerekiyor.. Senem sana anlatmam gereken şeyler var.." dediğin de mezarın dibine tekrar çöktüm.. Ablam seviyordu ama 'benim kim olduğumu bilmiyor' demişti. Ama şimdi....
"Tamam... Ne söyleyeceksen çabuk söyle.. Burada bizi görmesinler." dediğim de oda benim gibi mezarın kenarına çöktü.. Eliyle ablamın toprağını düzeltti..
"Şilan!! Güzel gözlüm ölmeyi hiç hak etmedin. Benim ölmem gerekiyordu.." demesiyle yüzüne baktım. Bu adam ne konuşuyordu böyle..
"Senem biliyorum şimdi kafan karışıyor.. Bu adam ne saçmalıyor diyorsundur belki de.. Ama Şilan'ın beni sevdiğini biliyordun. O düğüne benim için geldiğini biliyordun.." dediğin de düşünceli bir şekilde
"Sen nerden biliyorsun? Ablam sana kim olduğunu söylememişti ki.. Düğünde ilk kez görecektin?" Ablamın mezarının başına oturmuş sevdiği adamın anlattıklarını dinliyordum.
"Senem onun kim olduğunu bilmediğimi sanıyordu.. Ama ben ilk günden beri biliyordum.. Daha doğrusu numarasını verince anladım. Şilan'ı ilk gördüğüm yine bir düğündü. Zaten oda beni orada gördü.. Gördüğüm anda dikkatimi çekmişti. Kim olduğunu araştırdım. Hatta telefon numarasını bile bulmuştum. Hani herkesten gizlediği telefonu.. Ben ablana ulaşmaya çalışırken o beni çoktan bulmuştu. Önce sosyal medyadan mesaj attı. Benim onu görmediğimi düşündüğü için rahat, rahat konuştu. Şilan'ın olduğunu anladım tabiki de ama söylemedim. Çünkü kendisi itiraf etsin istedim.. Onun öyle kendini gizemli sanması çok hoşuma gidiyordu.. Konuştukça onun ne kadar masum olduğunu anladım.. Ben Şilan'ı sevdim.. Onun beni sevdiği kadar sevdim Senem.. Şilan bazen senden de bahsediyordu. Yani seni de az çok tanıyor gibiyim.. Hani biraz önce dedin ya 'evlenip beni kurtaracaktın' diye.. Ablan bunu çok istiyordu.. Ben sizi çok araştırdım. Ablanın anlattıklarından çok fazlası olduğunu biliyorum.. Şilan'ı kurtaramadım, koruyamadım.. Çok özür dilerim.. Benim yüzümden oldu her şey.." Söylediği her kelime içimi daha da yaktı... Keşke ablam bunları bilseydi.. "Duyuyor musun abla? Sevdiğin adam seni seviyormuş" içimden geçirdiğimle bir kez daha ablamın mezar yaşına dokundum..
"Benim yüzümden öldü.. Kendini bana siper etti. " demesiyle duyduğum şeyi yanlış duydum diye düşünsem de tekrarladı.
"Şilan'la görüştük biz o gün.. Düğün günü sizin yanınızdan ayrılınca daha fazla dayanamadım. Anamı sizi oyalasın diye gönderdim. Bende Şilan'ı alıp biraz uzaklaştık.. Daha fazla beklemeyecektim düğünden sonra istemeye gelecektik.. Güzel gözlüm nasıl da mutlu olmuştu.. Korkudan yanımda duramadı. 'Gülistan ana fark etmeden gideyim ben ne olur..' diyerek sizin yanınıza gidiyordu bende arkasından. Kalabalığa girmemizle bana doğrultulan silahın önüne attı kendini.. Biliyorum o silah bana doğrultulmuştu.. Şilan'ın sesini duydum "Devran!" dediğini.. Havaya sıkılan silahlardan gelen kurşun değildi.. Şilan benim için kendini feda etti.." Gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı.. Ablam kaza kurşunundan ölmemiş. Birisi bile isteye sıkmış o kurşunu..
Devran’ın gözleri kararmış gibiydi… Hem öfke hem pişmanlık vardı bakışlarında. Ben artık sadece dinlemiyordum; nefesim kesiliyor, kalbim göğsümü yumrukluyordu sanki. Bana bir kez daha yalan söylemişlerdi.. Havaya sıkılan kurşunlardan birisi sekip gelmiş demişlerdi...
Göz yaşlarımı silmeden Devran’a döndüm.
“Benimle neden konuşuyorsun? Altı ay… Altı ay neredeydin? O gün neredeydin? Neden ablamı kurtarmak için bir şey yapmadın? Neden şimdi anlatıyorsun tüm bunları?” karşımdakinin kim olduğu umurumda değildi. Sinirle vurmaya devam ettim. Ben hesap sorarcasına vurdum, o sustu.. Dizlerim de derman kalmamıştı artık düşecek gibi olunca kolumdan tutup "Senem otur şuraya.. Sana da bir şey olmasını istemiyorum.. Her şeyi anlatacağım lütfen biraz sakin ol.." olduğum yere çöktüm. Devran koşar adım gidince nereye gittiğini baktım. Belki de ablam vurulunca da böyle arkasına bile bakmadan kaçmıştı.. Bir de şimdi karşıma geçmiş ablamı sevdiğini söylüyor utanmadan..
"Ablam.... Kim için kendini feda ettin gör bak" derken önüme uzatılan su şişesiyle sustum.
"İç biraz kendine gel.. Anlatacağım her şeyi.." uzatılan suyu aldım..
"Senem o gün orada vurulan sadece Şilan değildi. İkinci kurşun bana geldi.. Ama Allah kahretsin ki sıyırıp geçti.. Şilan'ın yanına koşmak istedim. Ama durdurdular.. O an her şey o kadar zordu ki ne yapacağımı şaşırdım. Sevdiğim kadın benim için kendini feda etmişti ama ben bir şey yapamadım. Kulağıma söylenen sözler 'kızın adını çıkarırsın.. Senin yüzünden başına daha kötü şeyler gelir...' daha kötüsü ne gelecekti.. Özür dilerim Senem koruyamadım.. Gelemedim yanına apar, topar beni oradan zorla götürdüler. Giderken bana kurşun karnına isabet etti kurtulur dediler.. Ama gitmemeliydim.. Korkak gibi gitmemeliydim.. Bu topraklar bizim cezamız.. Vurulduğunda yanına gidince laf söz oluyor.. Ama cenazesine gidince acıyı paylaşmış oluyoruz.. Biz neden hep acıyı paylaşıyoruz, neden sevgimizi paylaşamıyoruz?
Şilan'ı benden alanı hala bulamasam da bulacağım.. Hangi deliğe girdiyse bulacağım."
İlk kez karşımda bir erkek ağlıyordu. Hemde kocaman ağa ağlıyordu.. Ablama olan aşkından ağlıyordu.. Ama ne çare ablam toprağın altındaydı..
"Senem.. Ablana yardım edemedim. Onu mutlu edemedim, çıkaramadım o konaktan.. Ama istersen sana yardım edebilirim.. Çıkarırım seni o konaktan.. Ablanın hayalindeki gibi okuyup meslek sahibi olursun?.."