5. Bölüm

1821 Kelimeler
Bazı insanlardan kurtulmak öyle kolay değilmiş.. Ben kendi içimde bitirsem de aileme anlatınca her şeyi, herkesin kabul ettiğini sanmıştım. Ama yanlış düşünmüşüm. Ertesi günü Arda'nın ailesi eve geldi. Babam "Her ne olursa olsun kapıdan kovmak olmaz. Onlarda anne, baba oturur konuşur anlatırız.. Anlarlar..." demişti. Tabi herkesi kendi gibi iyi niyetli sanıyor canım babam. Önce geldiler yok efendim Arda çok üzgünmüş, çok pişmanmış gibi laflarla başladılar. "Biz büyük olarak orta yolu bulalım. Öyle hemen yüzük atılır mı canım..Küçük bir hata yaptı diye.." diyen Melda teyzeye annem "Küçük bir hata dediğiniz şey kızımı başkasıyla aldatmak. Yaptığı öyle küçük bir hata falan değil. Daha evlenmeden bunu yapan, ilerde neler yapar Allah bilir?" Annem sinirden kelimeleri seçmeye çalışırken karşı taraf sanki inadına yaparmış gibi "Elif hanımcım.. Sizinde dediğiniz gibi evlenmediler daha.. Belki de o yüzden yapmıştır. Birazcık anlayışlı olun canım.. Me yani evlenmeden kızınızla mı birlikte olsaydı" dediğin de annem tüm o hanımefendi kişiliğini bozup bir anda bağırmaya başladı. "Çabuk gidin evimden... Bir tek kelime bile duymak istemiyorum. Lütfen.." Melda teyze ve Kemal amca hala bir şeyler anlatma çabası içindeydiler. "Kadir bu böyle olmayacak kadınlar anlamıyor, sen bari anla halden.. Ben kızı kovdum zaten işten. Hem o günü Eylül'ü görünce kıskanıp yalan konuşmuş. Öyle bir kerelik bir şeymiş canım. Hangimiz gençliğimizde yapmadık böyle şeyler.. Genç bunlar.." Annem titreyen ellerini masanın kenarına bastırmış, yüzü kıpkırmızı olmuştu. Babam ise sakin kalmaya çalışsa da çenesindeki kasların gerilmesi öfkesini ele veriyordu. Evin içindeki hava, sanki birazdan camlar çatlayacakmış gibi ağırdı. Hala oğullarını savunuyorlar. Sanki tek suçlu o kızdı.. Babam yavaşça oturduğu yerden kalkıp Melda teyze ile Kemal amcanın karşısına dikildi. Sesini yükseltmedi ama söylediği her kelime tokat gibi yüzlerine çarpıyordu. "Bakın… Ben yıllarımı namuslu yaşamakla, çocuklarımı dürüst büyütmekle geçirdim. Kızlarımın da, oğlumun da alnına leke sürdürmem. Siz hâlâ meseleyi küçümseyip, yok ‘gençtir yapar’ falan diyorsunuz. Siz kendi evladınızı öyle yetiştirmiş olabilirsiniz, ben öyle yetiştirmedim. Benim için, bizim için kabul edilecek bir durum değil.." Kemal amca eliyle durdurmaya çalışır gibi yaptı. "Kadir, sen de çok büyütüyorsun ama.. Biz namussuzmuyuz?.. Erkek çocuğu bu hata yapar. Yarın öbür gün düzelir, iş güç evlilik, çocuk olur derken unutulur gider. Biz ailece de yanınızdayız Eylül kızımısın. Sizde bir yanlışlık olmuş sayın, şu meseleyi tatlıya bağlayalım." derken babam Kemal amcayı dövmemek için kendini zor tutuyor eminim. Öyle bir bakışı varki ben bile korktum. Melda teyze hâlâ ileri geri konuşuyordu. "Bak güzel kızım… Bizim Arda’nın huyu suyu biraz böyledir ama kalbi çok iyidir. Seni seviyor. O günde dedim sana.. Hele bir evlenin hiç bir sorun kalmayacak.. Olmuş, bitmiş şeyleri bu kadar büyütmeye ne gerek var?? Güzel kızım.. Arda seninle konuşsun, gönlünü alsın. Bak gör bir daha yapmaz." Yemin ederim diyecek bir söz bulamıyorum. Bu insanlar hep mi böyleydi? Hep böyle sığ düşünceler içindemiydiler. Ne kadar da kolay söylüyorlar.. Ben biz abartıyormuşuz... Kız karşıma geçip 'sabaha kadar koynumdaydın' dedi.. Bumu abartma oluyor.. Herhalde onlara göre abartmam için kızın hamile bir şekilde karşıma çıkmış olsa abartmamış olurdum. Ama onda bile emin değilim. O zaman bile oğullarını savunur karşı tarafı suçlarlar şimdi yaptıkları gibi... "Bugüne kadar kızımın kararına saygı duydum ve bu işe olur demiştim. Ama bundan sonra Eylül istese bile bu işin oluru yok... Eylül oğlunuzla asla görüşmeyecek... Bizim evimizin kapısı size her zaman açıktı. Ama bundan sonra değil. Buyurun, gidin. Bundan sonra kızımın adını da, yüzünü de anmayın." diyen babam çok sinirliydi. Melda teyze dudaklarını büzüp bozulmuş bir gururla ayağa kalktı. Kemal amca homurdanarak montunu aldı. İkisi de kapıya yöneldi ama çıkmadan önce dönüp son bir kez konuştular. "Bu kadar katı olmanızın bedelini ileride anlarsınız. Biz elimizden geleni yaptık, siz ettiniz." diyen Kemal amcaya babam daha fazla dayanamayıp kafayı indirdi. "Siktir git lan evimden.. Utanmadan bir de tehdit ediyor şerefsiz." annem babamı sakinleştirmeye çalışırken Melda teyze "Yetişin komşular adam öldürüyorlar." diye bir yerlerini yırtmaya başladı. Melda teyze kocasını yerden kaldırıp koluna girip evden çıktılar. Babam hala sakinleşmiş değil. Hepsi benin yüzümden oldu.. Bu insanları ailemizle muhatap eden bendim. "Baba ben çok özür dilerim.." bir saattir içim de tuttuğum göz yaşlarım kendini bıraktı. "Eylül lütfen kızım bir daha özür dilerim deyip durma.. Senin bir suçun yok, anla artık.. Sen yat, kalk Allaha şükretki bu insanların gerçek yüzünü zamanında gördük. Allah korusun evlendikten sonra da anlayabilirdin.." diyerek tüm sinirine rağmen sarılıp hala bana teselli veriyordu. "Yok bu böyle olmayacak ben gideyim şu şerefsizi bir güzel dövüp öyle geleyim." diyen babam kapıya doğru yürümeye başlayınca annem durdurdu. "Deli damarların zıplamasın yine.. Otur, oturduğun yerde.. Adama bir tane vurdun burnu gitti, bir tane daha vursan Allah korusun canı gidecek. Pisliğe buluşmanın gereği yok. " dese de babam beş dakika da bir "Gidip Arda şerefsizini mi dövsem acaba?" diyerek annemden bir nevi izin almaya çalışıyordu. Bir daha asla hayatıma birini almayacağım.. Bir süre sonra annemle mutfağa akşam yemeği yapmaya geçtik. Daha doğrusu annem yapıyor bende belki bir şeyler öğrenirim diyerek izliyorum. Aslında aynı şekilde bende yapıyorum ama neden benim yaptığım yemekler lezzetli olmuyor anlamış değilim.. "Kızlar ben karakola gidiyorum.. Şerefsiz şikayet etmiş Hakan aradı.. Gideyim de ifade vereyim." dediğin de ağlamaya başladım. "Baba!!! benim yüzümden.." babam bu kez hiç yüzüme dahi bakmadan "Elifim, güzel karım benim.. Şu saf kızına söyle ağlamasın.. Bak o öyle ağladıkça ben o şerefsizleri öldürmek istiyorum.. Altı, üstü ifade verip geleceğim.." diyerek evden çıktı.. Evin içindeki sessizlik babam çıktıktan sonra iyice ağırlaştı. Annem hiç bir şey yokmuş gibi yemek yapmaya devam ediyordu. Ben ise sandalyeye çökmüş, ellerimi birbirine kenetlemiş şekilde gözyaşlarıma engel olamıyordum. O kadar çok şey birikmişti ki içimde… Sanki kalbimin üzerine kocaman bir taş oturmuştu. "Acaba bu yemekler azmı oldu? Akşama ablanlarda gelir artık." diyen anneme tuhaf bir şekilde baktım.. Kadının düşündüğü şeye bak.. Kocasını ifade için çağırıyorlar o yemekler azmı oldu derdinde... Bense hala her şey için kendimi suçluyorum.. "Anne... keşke hiç anlatmasaydım size. İçimde tutamadım, ama sizin böyle başınızı derde soktuğumu gördükçe daha çok üzülüyorum" dedim titrek bir sesle. "Ayyy Eylül yeter valla bende seni döveceğim.. Hayır sen akıllı bir kızdın ne oldu sana böyle?? Tabiki de söyleyeceksin, söylemesen daha çok üzülürdüm.. Babanın başı belada falan değil, alışık karakola gidip ifade vermeye.. En fazla bir gece nezeratde kalır o kadar. Tabi Hakan ve ablan buna bile izin vermezler.. O yüzden babanı düşünmeyi bırak da kalk salatayı da sen yap." Annemin sözlerinden sonra kalktım salata yapmaya başladım ama keşke hiç başlamasaydım. Soğan doğrarken daha çok ağlamaya başladım, yetmezmiş gibi bir de elimi kestim.. "Tamam kızım sen otur şöyle hiç bir şeye dokunma." diyen annem bu beceriksizliğim karşıdında dili tutulmuş gibiydi.. En iyisi ben odama gideyim diyerek mutfaktan çıktım. Hem telefonum da odamdaydı. Odaya girdiğimde ilk iş telefonu almak oldu. Yine Arda'dan bir sürü arama ve mesaj vardı. En iyisi engellemek sesini dahi duymak istemiyorum. Ben numarayı engellemeye çalışırken yanlışlıkla gelen aramayı cevaplayınca Arda'nın "Sakın kapatma Eylül!!! Söyleyeceklerimi dinlemek zorundasın, babanı düşünüyorsan kapatma.." dediğin de kapatmadım "Babam ne alaka??" "Eylül bitanem bak konuşmamız lazım yeter artık yaptığın inat.. Eğer yüz, yüze konuşmayı kabul etmezsen babam şikayetini asla geri çekmeyecek.. Ama sen kabul edersen babamı ikna ederim.. Babam hastaneden rapor aldı burnu kırılmış.. Yani baban suçlu.. " dediğin de bir an düşündüm. Yüz, yüze konuşsam ne olabilir ki?? "Arda anlayın artık bu iş bitti.. Asla sana dönmeyeceğim.." "Tamam dönme ama yüz, yüze konuşmayı kabul et. Söz bende babamı ikna edeceğim" "Kabul seninle görüşeceğim.. Ama baştan söyleyim hiç bir şey kararımdan vazgeçiremez." dediğim de kabul etti. Arda'yla konuşmayı uzatmadan kapattım. Yarın bir kafede buluşup bu işi sonsuza kadar kapatacağım. Aileme daha fazla sorun olmadan. Madem konuşmak istiyor, konuşalım bakalım. Kendini daha ne kadar küçültecek gözümde.. Babam geldiğinde ablam ve eniştem de gelmişti. Yemek sırasında olanları anneme anlatırken hiç bir şey bilmiyormuş gibi davrandım. Kemal amca şikayetçi olduğu için babamı karakola çağırdıklarında ablam da hemen avukatı olarak gitmiş. Eniştem 'bir şey çıkmaz ama sen yinede gel' demiş. İnsanın kızı avukat, damadı da polis olunca böyle oluyor sanırım. Tabi diğer kızı yani bense sadece sorun.. İlk başta asla şikayetimden vazgeçmem diyen Kemal amca Arda ile konuşunca vaz geçmiş şikayetten. Tabi babamın siniri Kemal amcaya değil Arda'ya geldiğinden beri söyleniyor. "Şerefsiz hala utanmadan baba diyor" diye. Eniştem eğilip "Bir ara korkmadım değil karakolda o şerefsize dalacak diye" derken eğleniyordu resmen. "Keşke şikayetlerini almasaydılar.. Hiç hoşuma gitmedi bu iş" derken babam yüzüme bakıyordu. Tabiki de bu bakış 'Sen mi arayıp şikayetçi olmayın mı' dedin bakışıydı. "Baba salatayı ben yaptım nasıl güzel olmuş mu?" Yani ben annemin yanındaydım aramadım anla der gibi bir şey oldu. "Elinde ki yara bandından anlamalıydım senin yaptığını.. Umarım etli salata yedirmiyorsundur?" diyen ablama inat babam "Çok güzel olmuş kızım ellerine sağlık" diyerek salatadan bir kaşık daha aldı.. Akşam güzel geçse de sabaha kadar uyuyamadım resmen. Sürekli kabuslar gördüm. İçimde tuhaf bir sıkıntı.. Sanırım Arda ile buluşacağım için tüm bunlar. Salak bir de utanmadan sabahın köründe 'günaydın' mesajı atmış.. Ben neden uyandığın da bana günaydın mesajı atmıyorsun dediğim de 'Saçmalama biz ergenmiyiz' diyordu. Ergenlikle günaydın mesajının ne alakası varsa. Şimdi bir anda ergen mi oldu acaba?? Kahvaltıyı yaptıktan sonra okula gittim. Bir kaç gündür iyice boşladım.. Zaten bu gidişle bir sene uzayacak.. Neden ben bir işide doğru düzgün yapamıyorum acaba?? Babam akşam okul çıkışı gelip alayım desede kabul etmedim. "Arkadaşlarımla buluşacağım" diyerek. Bak işte doğru düzgün bir arkadaşım bile yok şu hayatta. Arda yüzünden onlarla bile aram bozulmuştu. Artık kendime söz veriyorum hayatıma yoluma sokacağım.. Bundan sonra çok mutlu olacağım inanıyorum.. Okul çıkışı Arda'ya mesaj attım her zaman buluştuğumuz kafeye gel diye. Ama beyefendi okulun önünde arabayla beni bekliyormuş.. Acaba kafasına taş falan mı düştü (inşallah).. Normalde yapmayacağı şeyleri yapıyor. Ama bilmediği artık bunların benim gözümde hiç bir önemi, anlamı yok.. Arabaya bindiğimde "Gelmene gerek yoktu Arda.. Konuşalım dedin kabul ettim.. Başka hiç bir anlam taşımıyor benim için bu yaptıkların." "Tamam konuşalım ama önce yemek mi yesek?" "Arda beni pişman etme ne konuşacaksan konuş ve sonsuza kadar çık hayatımdan..." "Peki Eylül konuşunca nasılsa kararın değişecek. Sahil kenarına gidiyoruz." diyerek arabayı çalıştırdı. Daha şimdiden pişman oldum ben arabasına bindiğime, hatta aynı havayı soluduğumuz için nefes almak istemiyorum.. Araba durunca inip ön kaputa yaslanıp "Konuş ne konuşacaksan.." derken yüzüne dahi bakmadım.. "Sadede gel diyorsun yani Eylül?" "Evet aynen öyle diyorum Arda.. Şunu da bil söylediğin hiç bir şey kararımı değiştirmeyecek." derken kendimden çok emindim. Ama nereden bilebilirdim ki karşımdaki kişinin şerefsizlikte nirvana yaptığını.. "Tamam o zaman Eylül uzatmıyorum bende.. Telefonuna atacağım şeylere bak ve öyle konuş." dediğin de telefonumu çantamdan çıkardım. Gördüğüm görüntülerle şok oldum.. Hayır bunlar ben olamazdım.. Benim fotoğraflarım olamazdı.. yarı çıplak şekilde çekilmiş fotoğraflar, sadece üzerimde iç çamaşırları var.. Bir tanesi Arda'nın eli göğsümde.. İğrenç, iğrenç fotoğraflar.. "Bunlar gerçek değil... Ben hiç bir zaman seninle böyle şeyler yapmadım.. Hepsi fotoşop..." desem de Allah kahretmesin ki iç çamaşırlarım fotoşop olmadığının kanıtı gibiydi. "Eylül... Küçük sevgilim benim.. Fotoşop olmadığını gayette iyi biliyorsun.. Bak videoyu izle orada her şey daha net." Videoyu açtığımda mideme bir ağrı girdi.. Gerçekten de bu bendim. Ama nasıl böyle bir şey oldu.. Ben neden hiç bir şey hatırlamıyorum... Şerefsizin dokunmadığı yerim kalmamış gibi. Daha fazla izleyemeyip kapattım. "Seni geberteceğim.. yemin ederim seni geberteceğim.. Bunları nasıl yaptın bana adi şerefsiz." derken göz yaşlarımı tutamadım. "Allah belanı versin senin şerefsiz..." Ben kendimi sinirden tutamazken o karşımda sırıtıyordu..
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE