
Ensesinde hissettiği nefesle irkilip ıslanan gözlerini baktığı yerden çekti. Arkasına döndüğü zaman
"Karan bey"
"Evet benim Çilem"
"Neden sessizce yaklaşıyorsunuz?"
"Aslında ben sessiz değildim ama sen dalgındın. Sahi merak ediyorum şu çirkin adamın izlenecek nesi var? Onu senin için, benden daha özel kılan sebebi merak ediyorum?" Çilem'in gözleri büyüdü.
"Siz ne diyorsunuz Karan bey? İstediğim kişiye veya yere bakarım" Karan'ın kolunu sıkmasıyla Çilem'in yüzü acıyla buruştu. O olanlara anlam veremezken
"Seni bundan sonra benim ilan ediyorum Çilem Karadeniz. O kötü ağaya olan borcunu kapatacağım. Artık ona bağımlı olmayacaksın" Çilem'in gözleri büyüdü. Kolunu kurtarmaya çalışarak
"Sizin bir sevgiliniz var duyarsa ne olur? Lütfen bir daha böyle saçmalıklar bana söylemeyin"
"Seni istiyorum Çilem. Sende benim olacaksın" Çilem korkuyla geriledi. İstediği kişi kesinlikle sevdiği adamın, ondan nefret eden amca oğlu değildi.
"Bu asla olmayacak Karan bey. Bir daha bana böyle bir teklif sunmayın" diyerek koşar adım Karan denen manyağın yanından uzaklaştı. Onun borcu Tuna Han ağayaydı, tıpkı kalbinin ona ait olması gibi...
İki ezeli düşman arasında kalan Çilem ne yapacaktı? Ya kalbinin ona götürdüğüne gidecek, yada onu tehdit edenle olacaktı.
Ama o boyun eğen bir kız değildi. Korkularının üzerine giden, ne istediğini bilen akıllı bir kızdı. Şimdi ise kalbi ve mantığı arasında kalmış, geleceğin bilinmezliğine karşı savunmasızdı... Ne yapacaktı...? Ne yapmalıydı...?

