7.

1827 Kelimeler
Uzay Heykelci; "Uzay tatlım akşama Gürsel'ler gelecek." 'Onlar kim?' "Geçen hafta yemek yediğin Kağan Gürsel ve ailesi." 'Neden geliyorlar?' "Yemek yemeye ve konuşmak için." 'Ne konuşacaklar? Ben yokum bu gece.' "Uzay ama lütfen tatlım?" 'Baba o Kağan denen adamdan hoşlanmadığımı söylemiştim. Bakışları rahatsız edici.' "Tatlım sadece yemek. İstersen birilerini de çağırırız?" Jeremy'i çağırabilirdim. 'Tamam. Anlaştık. Akşama Hulusi beyleri de ara. Hem geçen yanlış anlaşılma olmuştu. Onları düzeltiriz.' "Tamam sen nasıl istersen." Gülerek babama sarıldım. Akşam yemeği için şifon siyah puantiyeli ten rengi bir gömlek ve siyah dar pantolon giymiştim. Saçlarımı örüp omzumdan sarkıttım. Parfümümü de sıkıp telefonu cebime sıkıştırdım. Aynada son bir kez kendime bakıp topuklu ayakkabılarımı ayaklarıma geçirdim ve koşarak aşağı indim. Babam çoktan hazırlanmıştı. Yanına gittim. 'Nasıl olmuşum?' "Çok güzel olmuşsun. Tıpkı annen gibi." Gülümseyerek sarıldım. Kapı çaldığında uzaklaştım. Koşarak kapıyı açmaya gittim. Son kez üzerimi düzeltip yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirdim. Kapıyı açıp Hulusi Bey'i içeri davet ettim. "Nasılsın Uzay?" gülümseyerek kafamı salladım. Jeremy'in gelip gelmediğine bakmak için dışarıya baktığımda "Jeremy yok. Ege'nin yanında. Akşama doğru gelecek." yüzüm düşse de kendimi toparlayıp içeriye davet ettim. Babamla selamlaşıp yerlerine oturduğunda "Jeremy nerede?" "Ege'nin yanında. Akşama doğru gelecek." "Anladım. Nasılsın?" kendi aralarında konuşmaya daldıklarında mutfağa gidip su içtim. Kapı çaldığında heyecanlanmıştım. Erken mi gelmişti?" koşarak kapıya gittim ve yardımcıdan önce açtım. Jeremy'i beklerken Kağan ve ailesi çıktığında yüzüm düşse de kendimi toparlayıp işeri davet ettim. Kağan elindeki çikolata ve çiçeği bana uzattığında alıp yardımcıya verdim. Babamlarla selamlaşıp sohbete daldıklarında üzerimdeki rahatsız bakışlardan kurtulmak için kendimi mutfağa atmıştım. Çikolata alıp yerken "Uzay Hanım masa hazır. Servise başlayalım mı?" kafa sallayıp salona döndüm, babamın yanına gidip 'Masa hazırmış.' "Buyurun masaya geçelim." herkes ayaklanıp yemek masasına yöneldiğinde sıkılmıştım. Yemek iş hakkında konuşularak bittiğinde herkes salona girmiş ve tekrar iş konuşmaya devam etmişlerdi. Gecenin ilerleyen saatlerinde Jeremy hala gelmemişti. Ben biraz kırılmıştım açıkçası. Kendim mesaj atarak çağırmıştım ama o gelmiyordu. Kağan'ın babası öksürerek dikkatleri üzerine çektiğinde Kağan sırıtarak bana baktı. Babası konuşmaya başladı. "Sebebi ziyaretimiz, oğlum Kağan kızınız Uzay'ı görmüş, beğenmiş bize de istemek düşer. Allah'ın emri peygamberin kavliyle Uzay'ı, Kağan'a istiyorum." babam bana bakarken ben dehşet içindeydim. "Bu... Ani oldu... Bilmiyorum ki. Uzay ne dersin?" kafamı sağa sola salladım. Ayağa kalktım. 'Baba olmaz. Ben kabul etmiyorum.' "Uzay anlıyorum henüz birbirinizi tanımıyorsunuz ama biraz zaman geçirin. Tanıyınca seversin." babası bana bakarak konuştuğunda kafamı salladım. Babam bana bakıyordu. "Uzay, Sedat Bey haklı. Biraz tanıyın birbirinizi." sallamaya devam ettim. Hulusi Bey "Gönül isterdi ki benim gelinim ol." dedikleriyle şaşkınlığım artarken "Şimdilik aile arasında bir yüzük takarız. Sonra istersen atarsın." Kağan'ın babası konuşmaya devam ederken sinirlenmiştim. "Neden kabul etmiyorsun?" annesi sorduğunda 'Çünkü...' devam ettiremedim. Ne yapacaktım? Babam bile olumlu bakarken nasıl kurtulacaktım? "Merhaba! Geç kaldığım için üzgünüm." Jeremy içeri girdiğinde aklıma gelen fikirle tereddüt etsem de Kağan'dan kurtulmam için bunu yapmam şarttı. Hızla Jeremy'in yanına gidip elimi elinin içine kaydırdım. 'Olmaz çünkü... biz birlikteyiz.' "Ne!?" "Ne!?" "Ne!?" babam, Kağan ve Jeremy aynı anda tepki verdiklerinde Jeremy'e baktım. Dudaklarımı büzüp kabul etmesi için yüzüne bakmaya başladım. "Uzay bu da nereden çıktı?" babam bana sorduğunda Hulusi Bey "Ben anlamadım. Neler oluyor?" "Şu oluyor: oğlun ve kızım birlikteler." "Ne?!" aynı tepkiyi o da verdiğinde Jeremy hala bana bakıyordu. Kafamı sağa doğru eğip yalvaran bakışlar atmaya başladım. Jeremy "Biri burada ne olduğunu bana anlatabilir mi?" oyunumu devam ettirmediği için utançtan yavaşça kızarmaya başlamıştım. "Uzay'ı Kağan'a istemeye geldik." "Sen nasıl benim sevdiğim kadını istersin lan!" Kağan'a doğru atıldığında onu engelledim. Şaşkınlığım artarken bir kez daha borçlanmıştım ona. "Ne yani? Doğru mu bu?" babam bana bakarken utançtan kafamı kaldırmıyordum. Jeremy gerçekten iyi bir oyuncuydu. Sinirle tıslayarak "Doğru. Daha fazla konuşmayın." "A-ama bu n-nasıl olur?" Kağan şaşkınca konuştuğunda "Anlamıyor musun? Biz sevgiliyiz." sinirden kızarmıştı. Bakışlarımı tekrar elimize çevirdiğimde hala elimi tutuyor olduğunu fark etmiştim. Büyük eli tamamen kavramıştı elimi. "Gidelim." sinirle kalkıp kapıya yöneldi. Sonra geri dönüp hırsla Jeremy'e yumruk attı. Beklemediği için sendelemişti. Çığlık atarak kolumu beline sardım. Jeremy gitmek için atıldığında engellemeye çalıştım. Hulusi bey yanımıza gelip tuttuğunda uzaklaştım. Mutfaktan buz alıp geri döndüğümde babam, Jeremy ve Hulusi Bey oturmuşlardı. Jeremy'in yanına gidip gözüne buz koydum. İnleyerek geri çekildiğinde tekrar koydum. "Oğlum dursana. Şişecek." zorla koymama izin verdiğinde üzgünce morarmış gözüne bakıyordum. Bana sürekli kaş göz yapıyordu. "Oğlum ne oldu gözüne? Niye oynatıyorsun?" "Toz kaçtı." gözüne yaklaşıp üflediğimde fısıldadı. "Konuşmamız lazım." kafa salladım. Babamları kontrol edip telefonumu çıkardım. 'Yarın şirkette konuşalım.' beni onayladı. "Şimdi nereden çıktı bu? Bizim niye haberimiz yok?" 'Yeni bir şey. Henüz deniyorduk.' doğrulaması için Jeremy'e baktım. "Neyi deniyorsunuz? Ne bu ayakkabı mı?" "Cüneyt Bey, biz birlikte olmayı deniyoruz. Yeni tanıştık ve birbirimizi tanımaya çalışıyoruz." "İçimden bir ses yalan söylediğinizi söylüyor." 'Yalan değil. Gerçekten. Tanımaya çalışıyoruz birbirimizi.' "İyi bakalım. Umarım yalan söylemiyorsun Uzay. Yoksa çok sinirlenirim haberin olsun." kafa salladım. Dudaklarımı yemeye başlamıştım. Hulusi bey ve Jeremy gitmek için ayaklandıklarında babam burada kalmaları için ısrar etse de konuşmaları gerektiğini söyleyip evden çıkmışlardı. Bende baba görünmeden odama kaçtım. Yaptığım şey için Jeremy'e mesaj attım. Gönderilen; Kahraman ? Bu gece yaptığım şeyin çok saçma olduğunu ve seni zor durumda bıraktığımı biliyorum ama yapmak zorundaydım. Kağan beni istemeye gelmişti ve ben onunla evlenmek istemiyorum. Özür dilerim. Bir de oyunuma zorla da olsa dahil olduğun için teşekkür ederim. Sana yine borçlandım. En kısa zamanda anlaşamadığımızı ve ayrıldığımızı babamlara söylerim. Seni daha fazla zor durumda bırakmak istemiyorum. İyi geceler. Mesajı yazıp gönderdikten sonra, kıyafetlerimi çıkarıp pijamalarımı giyindim. Mesaj sesiyle telefonu elime alıp yatağa yerleştim. Gönderen; Kahraman ? Böyle olduğunu bilseydim kavga çıkarırdım. Ama kavgasız da çözüldüğüne göre sorun yok. İstediğin zaman söyleyebilirsin. Babam fazla sevindi. Hatta bence gerçekten sevgili olabiliriz. Böylece babana yalan söylememiş olursun. Teşekkür etmene gerek yok. Her zaman yardımcı olabilirim sana. İyi geceler. Gönderilen; Kahraman ? Kavgaya gerek yoktu ama yumruk yedin benim yüzümden. Bu bir teklif mi? Gönderen; Kahraman ? Yumruğu hissetmedim bile. Öyle olmasını ister miydin? Hem de çok isterdim. Gönderilen; Kahraman? Sanırım hayır. Tek güvendiğim insanı kaybetmek istemiyorum. Gönderen; Kahraman ? Kalbim kırılmalı mı yolsa kendimi özel mi hissetmeliyim? Gönderilen; Kahraman ? Ona sen karar ver. Telefonu kapatıp komodinin üzerine koydum. Gözlerimi kapatıp uykuya dalmaya çalıştım ama gözümün önüne gelen Kağan ve Jeremy'in kavga görüntüleri buna engel oldu. Jeremy Kargısan; "Kardeşim her gün sonra diye diye dilimde tüy bitti ama yine söyleyeceğim. Sonra abiciğim?" "İçeri girdim. Uzay yanıma gelip elimi tuttu. Sonra 'Biz birlikteyiz.' dedi. Önce normal olarak anlamadım. Uzay bana süt dökmüş kedi gibi bakıyordu. Ne olduğunu sordum. Kağan lavuğunun Uzay'ı istemeye geldiğini öğrendim. Sonra bunun üzerine yürüyüp, nasıl sevgilimi istemeye geldiğini sordum. Uzay beni çekiştirdi. Kağan sonra şoku atlattı ve sinirle yumruk atıp evden çıktı. Babam sakinleştirmek için yanıma geldiğinde Uzay buz getirdi. Gözüme falan tuttu. Sonra da konuştuk. Özür falan diledi. Aslında gerçeği söyleyecekti ama ben karşı çıktım. Hem biraz daha vakit geçirmek istedim hem de babasının bakışları beni ürküttü." "Oha yani! Af edersin kardeşim ama açıkça söylemek gerekirse boku yemişsiniz." "Sağ ol ya!" Tekrar bir kahkaha atıp ayaklarını uzattı ve birasından içti. Ben de aynısını yapıp birkaç yudum aldım. Gerçekten boku yemiştik. Eğer babam ve Cüneyt Bey bunu öğrenirse çok kötü şeyler olabilirdi. Jeremy Kargısan; "Kardeşim her gün sonra diye diye dilimde tüy bitti ama yine söyleyeceğim. Sonra abiciğim?" "İçeri girdim. Uzay yanıma gelip elimi tuttu. Sonra 'Biz birlikteyiz.' dedi. Önce normal olarak anlamadım. Uzay bana süt dökmüş kedi gibi bakıyordu. Ne olduğunu sordum. Kağan lavuğunun Uzay'ı istemeye geldiğini öğrendim. Sonra bunun üzerine yürüyüp, nasıl sevgilimi istemeye geldiğini sordum. Uzay beni çekiştirdi. Kağan sonra şoku atlattı ve sinirle yumruk atıp evden çıktı. Babam sakinleştirmek için yanıma geldiğinde Uzay buz getirdi. Gözüme falan tuttu. Sonra da konuştuk. Özür falan diledi. Aslında gerçeği söyleyecekti ama ben karşı çıktım. Hem biraz daha vakit geçirmek istedim hem de babasının bakışları beni ürküttü." "Oha yani! Af edersin kardeşim ama açıkça söylemek gerekirse boku yemişsiniz." "Sağ ol ya!" Tekrar bir kahkaha atıp ayaklarını uzattı ve birasından içti. Ben de aynısını yapıp birkaç yudum aldım. Gerçekten boku yemiştik. Eğer babam ve Cüneyt Bey bunu öğrenirse çok kötü şeyler olabilirdi. Uzay Heykelci; Babamın göğsüne yattım. Saçlarımı okşamaya başladı. "Annenin saçları da böyleydi. Uzun ve yumuşak." Başımı öptü. "Konuş prensesim." Omzumu sıvazladı. "O şerefsiz yok artık. Onun herhangi bir parçası bile yok bu yeryüzünde. Gömüldüğü bir mezarı bile yok. Yakıp tuvaletin deliğine döktüm onun cesedini. Hakkettiği yeri boyladı. Artık kendini de beni de üzme. Konuş sesini duyayım."Haklıydı. Ona bunu yapmamalıydım. Ama ne diyecektim ki? Özür dilemek için biraz geç kalmıştım ama dilemeliydim. Tam özür dilemek için ağzımı açtığımda içeri misafirler geldi. Kafamı kaldırdım. Leman hanım, Burçin, Onur Bey ve Hulusi Bey geldi. "Hoş geldiniz." "Hoş bulduk. Sürpriz yapalım dedik." "İyi yapmışsınız. Buyurun oturun." Babam kalkıp selamlaştığında ben de kalktım. Herkesle selamlaştıktan sonra kapıya baktım. Hulusi bey "Jeremy gelmedi. Ege’yle. Kafa dağıtıyorlar. Sana haber vermedi mi? Eşek bizim oğlan." Gülümsedim ama bozulmuştum. "Neden merak ediyor ki? Yoksa haberler doğru mu?" Leman Hanım’a gülümsedim. Babam "Evet. Öncekiler yanlış ama en son haber gerçek." Gülümsedi. "Tebrik ederim tatlım." Gülümsedim. Kısa bir sohbetten sonra kahveler geldi. Ben sadece dinliyordum. Sıkılmıştım. Leman hanım "Burçin siz biraz dışarıya çıkıp hava alın. Sıkılmışsınızdır." "Evet iyi olur. Müsaadenizle." Ayağa kalktığında Leman Hanım "Sen de git istersen Uzay. Sen de sıkılmış gibisin?" Kafa sallayarak ayağa kalktım. Bahçeye çıktığımızda salıncağa oturduk. Kısa süre sonra "Sana gıcık oluyorum." Kaşlarım havada ona baktığımda omuz silkti ve bakışlarını gökyüzüne çevirdi. "İstediklerini elde edebiliyorsun. Ben ise istemediklerimi." Telefonumu çıkarıp ona mesaj attım. Gönderilen; Burçin Anlatmak istersen dinlerim? Mesajı açıp buruk bir şekilde gülümsedi. "İstemiyorum." Yüzüne baktım. Gözlerini kaçırdı. "Ben birinden hoşlanıyorum." Devam etmesi için ona baktım. "Ama o benden hoşlanmıyor." Yüzünde hayal kırıklığı vardı. "Ona, onu sevdiğimi söyledim. O ise bana güldü. Düşünebiliyor musun? Birine onu sevdiğini söylüyorsun o sana bakıp gülüyor. Nasıl hissedersin?" Bakışlarımı yere indirdim. Telefonumu aldım. Bir an Jeremy'e onu sevdiğimi söylediğimde karşıma geçip bana güldüğünü düşündüm. Sonra kafamı sallayıp bu düşünceden uzaklaştım. Gönderilen; Burçin Sanırım kötü. Ben bilmiyorum. Daha önce kimseye söylemedim. "Her zamanki gibi şanslısın. İlk Jeremy söyledi değil mi? Nasıl bu kadar şanslı olabiliyorsun? Bu yarım halinle?" Gönderilen; Burçin Ben yarım falan değilim. Ama sen bunu benim yüzüme vurduğuna göre sen bu halinle benden daha yarımsın. Ben bu halimle sana acıyorum. Mesajı gönderip ayağa kalktım. Arkamdan bağırdı. "Senden nefret ediyorum. Yarımsın sen yarım. Her zaman da öyle olacaksın. Böyle olduğun halde senin tercih edilmenden de nefret ediyorum." İçeriye girip gülümsedim. Alışmıştım artık. Hor görülmeye de aşağılanmaya da. Ertesi gün kahvaltıdan sonra babamın yanına gittim. 'Baba ben Hazal ve Hazan'ın yanına gidiyorum." "Tamam kızım. Yanına birilerini al." 'Bir de şey... Ben bugün orada kalmak istiyorum.' "Bunu aklından çıkar. Orası tekin yerler değil. Çok vakit geçirmek istiyorsan onları buraya çağır." 'Baba lütfen? İhtiyacım var.' "Pekala. Ben birilerini gönderirim." Gülümseyerek babama sarıldım. Evden çıktıktan sonra arabaya bindim. Şoför beni Hazan ve Hazal'ın evine götürürken bir de peşimizden küçük bir koruma ordusu geliyordu. Sonunda eve ulaştığımızda hızla inip kapıyı çaldım. Korumalar kapının önüne ve evin etrafına yayılırken kapı açıldı ve Hazan kapıyı açtı. "Hoş geldin." Sıkıca sarıldığında gülümsedim. İçeri geçtik. "Hoş geldin. Neden haber vermedin?" "Birden dertleşmek istedim geldim. Gideyim mi?" "Hayır. Otur lütfen. Haber verseydin bir şeyler hazırlardık." "Bir şey istersek dışarıdakilerden birine söyleriz, alır getirir." "Ben çay koyayım. Sonra neden dertleşmek istediğini anlatırsın? Sakın ben gelmeden başlama." Gülümseyerek onayladım.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE