"Lorenzo..."
Sert adımlarla içeriye girdiğinde bakışları benden ayrıldı, Brad'e kaydı. "Bu yavşağın," Bakışları beni buldu. "...yanında ne işin var?" Öfkeliydi, bakışları ok gibi gözlerime saplanıyordu.
Brad, "Sandra..." dediğinde Lorenzo tek kaşını kaldırarak bakışlarını Brad'e dikti. Gözlerimi yumup açarken Brad'e döndüm. Ona kaş göz yaparak susmasını işaret ederken Lorenzo sert adımlarla Brad'in yanına gitti, karşısında dikildi. "Sandra ha..."
"Bay Cassalini ben-"
"SEN NE LAN?! SEN NE SİKTİĞİM YAVŞAĞI?!"
"Lorenzo!" Koluna dokunarak aralarına girmeye çalışırken Brad'in yakalarını sıkıca kavramıştı, ayaklarını yerden kesmişti. "Seni bir daha karımın yanında görürsem cesedini çölün en ücra yerine gömdürürüm! Ölünü bile bulamazlar! Anladın mı lan?!"
Brad titreyerek konuştu. "Karınız mı?!" Kafası bana döndü. Lorenzo yakalarından sarstı. "Bakma lan ona!"
"Lorenzo bırak artık!" Beni kaale almadığında eline dokundum, bakışları bana kaydı. Başımı eğdim. "Yapma..." deyip masumca baktığımda iç çekti ardından Brad'e dönerek öfkeli bakışlarıyla yere fırlattı. Brad kırık bacağın üzerine düşerek inlerken ona yardım edecektim ki kolumdan tutup kendine çekti Lorenzo. "Ne yapıyorsun?"
"Yapmam gerekeni." Arkasına dönüp adamlarına başıyla emir verirken, "Ya bıraksana kolumu!" dediğim halde aldırış etmeden beni sıkıca tutarak kapıya sürüklediğinde debelendim. Kolumu ondan kurtarmaya çalıştım. Lanet olsun ki çok güçlüydü. Bırak kolumu kurtarmaya çalışmak kolumu hareket ettiremiyordum bile. Daha fazla zorlarsam canımın yanacağından emin olduğum için durdum.
Bana yan profilinden bakış attı. "Aferin kızıma!"
"Ben göstereceğim sana kızı!" diyerek dişlerimi sıktığımda daireden çıktık, asansör olmadığı için merdivenlerden seri adımlarla inerken gürültüye meraklanan apartman sakinleri kapıya çıkmışlardı, bizi her gören gözlerini irileştirerek içeriye kaçıyor, kapıyı yüzümüze kapatıyorlardı. İnsanları da ürkütüyordu işte, böyle bir hayvandı bu!"
Apartmandan çıktığımızda, "Lorenzo onu o halde bırakamayız!" dediğimde beni sürüklemeye devam etti. Araba ilerideki siyah geniş Bugatti olmalıydı.
"Kapa çeneni!"
"Kapamıyorum!"
Arabanın önüne geldiğimizde, "İnatlaşmayı bırak da bin şu arabayı!"
Kolumu ondan çektiğimde buna izin verdiğimi fark edip ondan istifade geriye adımladım. "Binmiyorum! Gelmeyeceğim."
"Biricik," diyerek tısladığında öfke saçan gözleri gözlerimdeydi. Ona bir adım yaklaşarak yüzüne doğru konuştum. "Hıncını benden mi çıkaracaksın? Buyur, çıkar!"
"Lan ben sana kıyamıyorum, senin elin adamın evinde ne işin var?!"
"Brad benim arkadaşım!"
"SİKEYİM ARKADAŞINI!" Lorenzo'nun gerçekten sinirli olduğunu anladığımda sessiz kaldım, dişlerimi sıkarak kollarımı bağladım. burun kemerini sıkarak derin derin soluklar aldı verdi. Ne kadar saniyeler akmıştı geçmişti bilmezken, "Arabaya biner misin..." Gözleri beni buldu. "Lütfen."
Alayla gülümsedim. "Şimdi de kibar adam rollerine kesildin Lorenzo Cassalini," Yüzüne tükürürcesine konuştum. "Ama yemezler."
"Tamam, yeme! İnanma da. Hiç bir şey zerre umurumda değil şu an. Umurumda olan," arabayı işaret etti. "Şu siktiğimin Bugatti'sine binmen!" Yüzüne sessizce baktım, ardından bakışlarım apartmana kaydı. Brad'i öyle bırakamazdım. Ne olursa olsun oan bir borcum vardı. Ben kurtulmuştum oradan ama o enim için bacağından vurulmuştu. Yeniden Lorenzo'ya döndüm. Beni izliyordu. "Ona bir can borcum var Lorenzo, seni bilmem ama ben vefalı bir insanım. Onu sakat halde bırakamam."
"Benimle biraz daha inatlaşırsan onu sakatlıktan daha beter hale getiririm, bin şuna!" Yutkundum. "Senden nefret ediyorum." Yüzüne biraz daha yaklaştım. "Ölene kadar senden nefret edeceğim."
Tek kaşını kaldırarak dilini ağzının içinde dolaştırdı, bakışlarını benden kaçırarak başını salladı. Ardından beni başımdan kavrayarak kapıyı atikle açıp beni koltuğa attı, üzerime kapıyı sertçe kapattığında ayaklarımı yere vurarak kollarımı bağladım. Çok geçmeden kaputun etrafında dönerek şoför kapısına geldiğinde kapıyı açtı. siyah pardösünü bacaklarının arasına alarak kapıyı bir hışım kapatarak arabayı çalıştırdı. Direksiyonu kavradığında bakışları bana dönmüştü ama ben inatla ona bakmadım. Gazı kökleyip yola koyuldu. Araba asfaltta kayıp giderken oldukça hızlıydık. Hızdan korkmazdım ama avuçlarım terlemiştim yine. Gözlerim hız ibaresine kaydı. 256 mı... 257... 258...
"Lorenzo..."
Beni duymadı. Ya da duymamazlıktan geldi. Bilmiyordum.
"Lorenzo yavaşla!"
Bir tepki vermediğinde bağırdım. "LORENZO! YAVAŞLA! DEDİM SANA LANET OLASI YAVAŞLA!"
En son beni duymuş olacak ki hızı düşürdü, normal bir hızda giderken yan profiline kızgın bakışlar attım. Hissetmiş gibi bana baktı, "Bakma öyle."
"Geberelim mi istiyorsun?"
"Birlikte olacaksa neden olmasın."
"Seni bilmem ama benim ölmeye hiç niyetim yok."
"Senin yoksa," Bana döndü. "Benim de yok."
"Senden hiç bir zaman kurtulamayacağım değil mi?" deyip yeniden ona baktığımda eli vitesi attı, üzerimi süzdü. "Emniyet kemerini tak."
O an kemerimin yolculuk başından beri takılı olmadığını anlamıştım, o kadar yüksek hızda başıma bir şey gelmediğine şükretmeli miydim... Ama yine de takmayacaktım. "takmıyorum!"
"Aniden fren yaptığında öne fırlayacaktım ki kolu karnıma hapsolarak beni koltuğa yapıştırdı. Öfkeli bakışlarından ödün vermeden üzerime eğilerek bir hışım kemeri yerinden söker gibi çekti ve yerine taktı. "Bir de ölmeye hiç niyetim yok diyorsun..." Gözlerime baktı. "sen kendinle çelişiyorsun haberin yok Biricik," dediğinde yutkundum. cevap vermeyerek önüme döndüm. Kollarımı göğsümde topladım. Saniyeler geçti hala arabayı çalıştırmadığında ona yandan bakış attım. Beni izliyordu. "Ne bakıyorsun yine?"
Bıkkınlıkla iç çekerek başını eğdi, kaldırdığında eli yanağımı buldu. Başımı çekerek dokunmasını engelledim. "İstemiyorum dokunma!"
"Biricik..." dedi oksijeni yavaş yavaş solurken.
Bağırdım. "Ne var Lorenzo ne var?!"
"Deliriyorum kızım ben sana..." Kaşları öfkeden değil anlam veremediğinden çatıldı. "Dayanamıyorum da... Bana uzak olmana dayanamıyorum." Sustum, asla karşılık vermedim. "Bana inanmıyorsun da tamam, nefret ediyorsun ona da tamam, ama öyle bakmasan olmaz mı... İçinde yaşasan, beni kavurup yakan gözlerine yansıtmasan... Her baktığımda içim yanmasa, kül olmasam..."
Yine karşılık vermedim.
Ona bakmıyordum.
"Biricik..."
"Değil yarın, yıllar da geçse, ölsem de..." Kafamı ona çevirdim. "Seni affetmeyeceğim Lorenzo Cassalini. Affetmeyeceğim." Ademelması hareketlendi. Bir şey demedi. Gözlerim arabanın digital saatine takıldı. Dakikalardır otoyoldaydık. bakışlarımı ön cama çevirdim, yolu izledim. "Yoruldum, eve gitmek istiyorum."
Yine bir şey demedi. arabayı çalıştırdı ve çevik bir hızla asfalta çıktı.
&
"Biricik?"
Lorenzo koridorda seri adımlarıyla yürürken Biricik'in odasına önüne geldi, kapıyı tıklayıp adını bir kez daha seslendiğinde cevap yoktu. Dayanamayıp kolu kıracakmış gibi indirirken odaya girdi. Kaşları çatıldı. oda normal ışıktan ziyade kırmızı ışık ile dolmuştu. Kaşlarını çattı Lorenzo. Biricik aynadan Lorenzo'yu görünce gülümsedi, elindeki kırmızı ruju elinden bırakıp saçlarını geriye attı ve Lorenzo'ya döndü. Gözleri birleştiğinde Lorenzo, kızın üzerini süzdü. "Siktir... Bu ne..."

(Siyah olduğunu düşleyin.)
Biricik gülümseyerek kollarını ensesine dolayarak yüzüne yaklaştığında dudaklarına doğru nefesini vererek konuştu. "Beğendin mi?" Sesi şehvet dolu çıktığında Lorenzo yutkunarak Biricik'in dudaklarına baktı, ardından gözlerine çevirdi bakışlarını. Biricik bir elini Lorenzo'nun siyah gömleğinden kaydırıp ikinci düğmesini de açarken yavaş yavaş elini kaydırdı. Eli çıplak tenle buluştuğunda Lorenzo bedeninin yandığını hissetmişti sanki. "Biraz oynasak mı... Hım..." dediğinde Lorenzo şaşkınlıkla Biricik'i izliyordu. Kal gelmişti. "Ben... Anlayamıyorum..."
Biricik dudaklarını kıvırarak ensesindeki saçlarını parmakladı, "Merak etme, birazdan anlarsın." Ardından geriye çekilerek kapıyı kapattığında Lorenzo'nun elinden tutarak onu kendine doğru çekti, odanın içinde yürüterek banyoya doğru yöneltti. Lorenzo, Biricik'in bu hallerine anlam vermese de bir şey yapmadı, sessizce kızı takip etti. Banyoya girdiklerinde gördüklerine kaşları çatıldı, beyaz dar görünen küvet köpükle doldurulmuştu ve etrafta mumlar vardı. Biricik halının üzerinde çıplak ayakla yürüyerek Lorenzo'nun elini çekiştirdi. "Belki bir küvet sefası yaparız dedim..."
"Sen?"
"Evet?"
Lorenzo şaşkınlıkla ona bakarken, "Sen benimle olmaktan memnun değilsin ki Biricik, neden bunları yapıyorsun?"
"Çünkü seninle beraber olmayı seviyorum." Lorenzo duyduklarına inanamadığında Biricik saçlarını savurup Lorenzo'ya yaklaştı, nefesini adamın yüzüne vurarak dudaklarını dudaklarına değdirdi. Elleri adamın saçları arasında gezinirken, Lorenzo ellerini kızın beline koydu. dayanamayarak başını kızın boynuna gömdü. "Bu koku için yaşarım, bu koku için savaşırım ve bu koku için ölürüm." Biricik kendini geri çektiğinde Lorenzo ona sarhoşlukla baktı. "...orkide kokulum."
Biricik gülümsedi.
Ardından adamın gömleğini çözerek üzerinden çıkardı, yere attı, gömlek beyaz fayansın üzerine düşerken Lorenzo yeniden ellerini beline hapsetti. Biricik elini kaydırarak kemerini çözdü, fermuarı da çarken pantolonu çıkarak adamın bacaklarından kayıp bileklerine düşmesini izledi. Avucunun içini Lorenzo'nun giymiş olduğu üzerine deri gibi yapışan baksırına dokundu. Lorenzo nefesinin kesildiğini anladığında koyulaşan bakışlarını Biricik'in üzerine dikti. "Fena mı etmişim..."
"Sen fenasın," Üzerini süzdü. "Şu an."
"Üzerime atlamamak için kendini zor tutuyorsun."
Biricik'in sinsi dolu gülümsemesine gözlerini kısarak baktı Lorenzo. "Bu gece..." Kızın tamamen meydanda olan kalçalarını avuçlayarak inlemesini sağladı. "öyle bir sikeceğim ki, sabah kalkacak gücü kendinde bulamayacaksın."
Biricik onun bu şehvet ve tehlike kokan sesine ve bakışlarına aldırış etmeden boynuna asıldı, kendini yapıştırdı. Sütyenine zar zor sığan göğüsleri Lorenzo'nun terli sıcak tenine değiyordu. "Ne olur yap..."
"Biricik..."

Lorenzo daha fazla dayanamayarak kızın kalçalarını avuçlayarak bacaklarının beline dolanmasını sağladı, avuçladı, sıktı, okşadı, Kızın dudaklarına yapıştığında Biricik inleyerek Lorenzo'nun saçlarını çekiştirdi. Küvetin mermerine oturduğunda Biricik üzerine oturarak iyice kendini yapıştırdı ve dudakları bir milim ayrılmadan öpüşmeye devam ettiler. Lorenzo başını sağa sola eğerek kızın ensesini kavrayarak dudaklarını talan ediyordu. Biricik Lorenzo'nun ağzının içine doğru inliyor, sıkılan kalçalarını ona doğru itiyordu. Dakikalar süren öpüşmeden sonra Lorenzo dayanamayarak yerinden kalktığında kızı küvetine mermerine yatırdı, elini alarak baksırın üzerine koyduğunda inledi. "Sık onu kavra okşa." Biricik dediğine itaat ederken Lorenzo şaşırmadan edemedi ama bu şaşkınlığını üzerinden atarak kızı kendine çekti. Biricik avucunu baksırın üzerinde kaydırırken birden baksırı aşağı çekti ve ortaya dökülen çıplak erkekliğe bastırdı elini. Lorenzo kafasını havaya kaldırarak kesik kesik inlerken, "Nasıl," dedi Biricik. "İyi hissettiriyor mu?"
"Sen buna iyi mi diyorsun amınakoyayım?" Lorenzo kendini Biricik'in eline itti. "Devam et, devam et sakın durayım deme!"
Biricik hareketini hızlandırırken biden geri çekilerek Lorenzo'yu o halde bıraktı. "Neden durdun?"
Gözleriyle küveti işaret ettiğinde, "Geri kalanını orada geçirmek istemez misin?" Lorenzo ayağa kalkarak baksırı üzerinden çıkarıp yere bıraktığında artık çırılçıplak vaziyetteydi. Geriye tek bir şey kalıyordu, o da Biricik'in üzerindekilerini yırtmak ve içine gömülmekti.
Kızın üzerine yürüyerek üzerindeki iç çamaşırlarının iplerini kopararak üzerinden söktü, çırılçıplak hale getirdi. Dolgun göğüslere ve pürüzsüz tenine baktıkça delirecek gibi oluyordu Lorenzo. İncecik beline kavradığında direkt küvetin içine attı kendini, Biricik üstte kendisi altta küveti boylarken sular küvetten taşmış her yere taşmıştı ama bu ikisinin umurumda değildi. Hatta gözlerine kadar köpük olmuşlardı. Lorenzo suyla Biricik'in yüzünü yıkayarak temizlediğinde kızın tertemiz duru olan cildine baktı. Vanilya kokuyordu. Dayanamayıp burnunu yanağına bastırdığında Biricik daha fazla o pozisyonda duramadı, suyun içinde Lorenzo'nun üzerine oturdu. Altı tam erkekliğinin üzerindeydi. Kendini yavaşça kaydırdığında Lorenzo ateş saçan gözleriyle dişlerini sıktı ve kızın kalçalarını kavrayarak yarığından ikiye doğru ayırarak sıktı. "Eğer..."
"Eğer ne..." dedi Biricik hala üzerinde yukarı doğru kendini kaydırıyordu. "Beni yarı yolda bırakırsan bunun cezasını çok pis ödetirim!" Biricik gülümseyerek ellerini Lorenzo'nun sert belirgin karın kaslarının üzerine koydu, avucunu kaydırdı ve tırnaklarını batırdığında, "Sikeyim..." Lorenzo'nun hırlamalarını duydu.
"O tırnakların, o ellerin..."
Biricik kaydırışlarını hızlandırırken Lorenzo atik bir hareketle kızı elinden tutarak altına aldı ve bu kez üste çıkan o oldu. Bir eli küvetin mermerine tutunurken erkekliği kızın bacaklarının arasına yasladı. Biricik ensesini küvetin mermerine yaslarken, bacaklarını Lorenzo'nun beline dayadı. Lorenzo kalçalarıyla oynamaya devam ederken Biricik de kalçalarını kaldırarak ona itiyordu. Aletini kadınlığın girişine soktuğunda gerisi çorap söküğü geldi, içine hızlıca kaydı. Biricik kafasını mermere bastırarak geriye attığında beli havalandı. Lorenzo suyun üstünde olan kızın göğüslerine dilinin ucunu değdirirken aynı zamanda içinde gel git yapıyordu. Küvetteki suyun yarısı neredeyse taşmıştı, Lorenzo'nun her git gelinde su dalgalanıyordu. Lorenzo dudaklarını göğüs uçlarında gezdirirken Biricik inleyerek elini Lorenzo'nun saçlarına başına bastırdı. Lorenzo daha fazla istediğini anlamışçasına gülümserken dudaklarını teninde gezdirmeye devam etti. Hareketi hızlandı, kalçalarını kaldırarak her seferinde içine itti. Biricik, bedeninin zangır zangır titrediğini hissediyordu. "Ahh..." Daha yüksek sesle inledi. "Lorenzo," Ağzı aralandı. "Ahh..."
"Bırak senin içinde kaybolayım... Kasma kendini."
"Lorenzo..."
Lorenzo dakikalar süren git gellerinden sonra Biricik'le aynı anda geldiklerinde zirveye çıkarak patladı, içine boşaldı. Bir müddet içinden çıkmadan soluklandığında Biricik gözleri yumulu halde duruyordu. Gülümsedi Lorenzo. Kızın ıslak saçlarını yanaklarından itekleyerek başını boynuna gömdü. Su tenini temizlediğinden orkide kokusu baskın değildi ama yine de kokladı tenini. "Seni çok seviyorum Biriciğim..." Geri çekilip kızın yüzüne bakmak istedi. Gözlerini açsın da kendisine gülümsesin istedi.
Geri çekildiğinde Biricik'in solgun yüzüyle karşılaştı. Dudakları morarmış, teni beyazlamıştı. Kaşları çatıldı. Başta anlam veremedi Lorenzo. Yanağını avuçladığında Biricik'in başı avucuna düştü. "Biricik..." Neden gözlerini açmıyordu?
"Biricik..." bir kez daha adını yinelediğinde kızın yüzünü sarstı. Ama yok, uyanmıyordu. Lorenzo bağırdı, Biricik gözlerini açmadı, Lorenzo daha çok bağırdı, Biricik tepki vermedi.
Bakışları küvete kaydı. Küvetin suyu değişmişti. artık su yok kan vardı. Her yer kırmızıydı. ışıklar kırmızıydı, suyun rengi kırmızıydı, ellerine avuçlarına kaydı bakışları. titreyerek baktı ellerine Lorenzo. "Biricik..."
"BİRİCİK!"

Lorenzo bir an nerede olduğuna anlam veremedi, gözlerini kısarak kaşlarını çattı. o an kumarhanedeki koltukta uyuyakaldığını hatırladı. Hayır, sızmıştı. Şişe parkeye doğru düşmüştü ve iç boştu. Dibine kadar içmişti. Oda karanlıktı, jaluziden dışarıdan gelen beyaz ışık sızıyordu. Parkeye çizgi çizgi gölge yaparken oflayarak yerinde doğruldu Lorenzo.
Ellerini başının arasına alarak alnını sıvazladı. Başı ağrıyordu. Soluklanarak bakışlarını koltukta yerde odada gezdirirken o an her şeyin bir rüya olduğunu anladı. Üstü başı dağılmıştı, içki kokuyordu ama o an hiç bir şey umurunda değildi. Kaşları çatıldı. "Biricik..."
Rüyası...
Bir hışım yerinden kalkarak sarsak adımlarla kapıya doğru yürüdüğünde bir kaç saniye ayakta bekledi ve kapıyı bir hışım açarak açık bıraktı ve seri adımlarla merdivenleri çıktı. ona bakan Angela ve Honor'u görmeden yukarı çıktı. kendisini Biricik'in kapısının önünde durdu. Bir an kolu indirip odaya dalacaktı ki rüyasının tekerrür etmesinden korktu. şakaklarını sıvazladı. o an kapı açıldığında Biricik ile yüz yüze geldi. korku dolu gözleri titreyen gözbebekleriyle sevdiği kadını izlerken birden üzerini süzdü. Kırmızı saten geceliğiyle büyüleyici gözüküyordu. yutkundu. "Biricik..."

"Lorenzo?" dedi kaşlarını çatarak. "Bu saatte ne yapıyorsun burada?" Lorenzo duraksadı, "Ben..." dedi aklı karışmış vaziyette. alnına dokundu parmakları. Parmak uçlarını bastırdı ağrıyı azaltmak istercesine. "Ben..."
"Evet sen..." Cevap veremedi Lorenzo. "İçtin mi sen?"
"Sızmışım."
Biricik kollarını bağlayıp ona baktı. "Aşağıda. Bir an seni göremeyince... Merak ettim."
Alayla güldü Biricik. "Ne bekliyordun ki acaba? Başında durup seni uyuttuğumu falan mı..." Elbette hayır, Lorenzo hiç bir zaman bunu beklemiyordu. Bir şey demeyip sevdiğin kadının gözlerinin içine baktı. "Yine o gözlerle bakıyorsun Lorenzo."
"Nasıl? Nasıl bakıyorum?" demedi, onu yerine, "Sana bir kez olsun sarılabilir miyim?" Biricik afalladığını hissetti. Neden durduk yere sarılmak istiyordu bu adam? Lorenzo onun reddeceğini anladığında, "Ne olur... Bir kez. Sadece bir kez."
Biricik yutkundu. Başını sallar sallamaz Lorenzo kendini kızın kollarının arasına attı. Gözlerini yumarak burnunu Biricik'in gerdanına gömdü. Kokusunu çekebildiği kadar çekti ciğerlerine. "Bu koku..."
"Biliyorum, kokunun müptelasısın."
"Hayır senin müptelanım, koku senin kokun olduğu için müptelayım." Bunu üzerine bir şey söylemedi Biricik. Lorenzo'nun bu laflarına alışıktı ama bu anki biçare haline hiç alışık değildi. O Lorenzo Cassalini'ydi. Her daim güçlüydü, ezilmezdi. "Lorenzo..."
"Ne olur biraz daha soluklanayım teninde..." Kızın eline daha sıkı sardı kollarına. "Ne olur..."
"Tamam." demekle yetindi Biricik. İtiraz etmeyecekti. Eve geldiklerinde Lorenzo'nun sinirinden uzak durmak için kendini odaya kapatmıştı ve aşağıya yemeğe bile inmemişti. Su almak için odadan çıkmıştı ki sabahkinin aksine uysal çaresiz haline şahit olmuştu.
Ne olmuştu da bu hale gelmişti?
Dakikalar sonra dayanamayıp konuştu. "Kabus falan mı gördün?" dediğinde Lorenzo'nun kasılan bedenini hissetti. Lorenzo cevap vermese de Biricik cevabını almıştı. Lorenzo daha fazla ona sarılamayacağını anladığında hızla geri çekilerek bakışlarını kaçırdı, odasına doğru yürüdü. "Ben bir duş alayım... İçki kokuyorum." Biricik nedense bundan rahatsız olmamıştı.
Lorenzo sırtını dönüp karşıdaki kapıya giderken Biricik adını seslenmesiyle durdu ama arkasına dönmedi. Dönemedi. "Lorenzo..."
"Seninle evlenmeyi kabul ediyorum."