4. BÖLÜM

2652 Kelimeler
“İşte böyle olmuş güzel kızım. Meğer stajyer kızı arşive yollamışlar. Bizim müdür de kızı aramış aramış bulamamış bir iş mi ne verecekmiş. Sonra bizim çocuklar da arşive indi diyince bu da gitmiş peşinden. Orda da kızı haşlamış senin görevin arşivcilik mi diye kızda ağlayarak çıkmış. Görenlerde hemen bir kılıf uydurdular işte. Duyduğuma göre stajını bırakıp gitmiş hanım kızımız”. Hasan Ağabey geçen duyduğum ve merak ettiğim olayı anlatıyordu. Stajyer kıza çok üzülmüştüm. Ben de merak edip dedikodusunu yapıyordum ama aslını astarını bilmeden ortalığa böyle çirkin şeyler atmak çok zalimce gelmişti. 20-21 yaşında gencecik bir kız iş öğrenmek için geldiği yere çirkin ithamlara maruz kalmıştı. İnsanlar gerçekten kötüydü. Bazılarımız statüsü itibariyle ortalıkta dönen çirkin sözlerden etkilenmiyordu ama daha güçsüz zayıf insanlara her türlü laf söyleniyordu. “ Hasan Ağabey yapılan söylenen şeyler çok çirkinmiş gerçekten de. Kızcağıza çok üzüldüm. Ben de staj yaparken bir çok mobinge maruz kalmıştım gerçekten zor bir süreçti. Umarım okulunu etkilemeyecek şekilde halleder bu sorunu”. Hasa Ağabeyde üzülmüştü. Onunda zor bela okuttuğu lise çağında bir kızı vardı. Kızının yerine koymuş olmalı ki üzülmüştü duyguları gerçekçiydi. “ İnşallah güzel kızım. Dünya çok kötü yavrularımızı korumak istiyoruz ama bizim olmadığımız yerlerde onu eziyorlar kırıyorlar böyle. Benim kızım da şimdi son sınıfta seneye üniversiteye başlayacak. Önceleri nasıl yeteceğim güvenlik maaşıyla diye düşünüyordum. Şimdi bu kötülüklerden nasıl koruyacağım diye düşünür oldum.” Haklıydı Hasan Ağabey. Zordu gerçekten de. Ben farklı bir şehirde okumadığım halde zorlanmıştım. Kullanmaya çalışan, arkamdan konuşan, bana kötülük yapmak isteyen insanlarla muhatap olmak zorunda kalmıştım. Ela tam da insanlara olan inancımın kalmadığı bir noktada gelmişti. Bana arkadaş, dost, kız kardeş olmuştu. Bu hayatta sahip olduğum en güzel dostluklardan biriydi. “ Üzülme Hasan Ağabey. Eminim kızın gayet aklı başındadır. Korkmana gerek yok o başının çaresine bakabilir. Anne ve baba olarak arkasında durmanız hatalarından ders almasını sağlamanız yeterli olacaktır merak etme.” Kafasını sallamış haklısın demişti. Havadan sudan konuşmaya devam etmiş büyüğüm olarak ondan akıl almıştım. Serpil’i ve Hüseyin’i anlatmıştım. Hüseyin’in iyi biri olduğunu ama karakterimle ters düşeceğini söylemişti. Serpil için ise dikkat etmemi güvenmemem gerektiğini anlatmıştı. Hasan Ağabey basit bir güvenlik değildi. Yıllardır burada çalışıyordu. Her departmanın personelini bilir hepsi hakkında doğru tespitler yapardı. İlk aylarımda bana çok yardımcı olmuş her zaman destek vermişti. Biz konuşurken Ela aramış onu yol üzerinden almamızı rica etmişti. Uzayda olsan bile alırdım bebeğim seni demiş kapatmıştım. Hasan Ağabey içeriye geçmiş beni bırakmıştı. İlkbahar bitmek üzereydi. Havalar bir soğuk bir sıcaktı. Sabahları aldığım ceketler öğle saatlerinde boğuyor akşam saatlerinde de yetmiyordu. Hasta olmamayı diliyordum. Ne zaman hasta olsam işler birikir beni en az 1-2 hafta zorlardı. Sağ olsun ekip arkadaşlarım bu konuda insanlıklarını unutmuş gibiydi. Kerim’i beklerken düşünme fırsatım olmuştu. Gecen gece Ela’nın söylediklerini düşünmüş hem kendimi hem onu sorgulamıştım. Çocukluğumun beraber geçtiği her anımı bilen birinin bana karşı duygularının aşk olması korkuturdu beni. Kerim’e güveniyordum bana karşı farklı duyguları olduğunu düşünmüyordum. Ki zaten ağabeyim böyle bir şeye izin vermezdi. Bu durum aralarındaki arkadaşlığın bitme sebebi bile olabilirdi. Ela kafamı karıştırmaktan başka bir şey yapmamıştı. Hoşlanmıyordum bu durumdan. Evet Kerim ile bizi yıllardır yakıştırır birbirimizi sevdiğimizi söylerlerdi. Ama bir hiçbir zaman buna takılmamış aynı şekilde devam etmiştik. Koca koca insanlar olarak başka insanların söylemleri ile duygularımızı anlayacak değildik ya. Hem anlaması gereken bizler değildik onlardı. Kerim benim yakın arkadaşımdı. Sadece ağabey demek zor geliyordu. Küçükken sinir etmek için demezdim büyüdükçe bu alışkanlığa dönüşmüştü. Ailemiz bile bununla alakalı konuşmazken diğer insanlara düşmüyordu. “ Pişt güzellik ne yapıyorsun. Kara kara ne düşünüyorsun bakalım ?”. Düşüncelerden kurtulup Kerim’e döndüm. Trafik çok olmalıydı çünkü neredeyse 1 saattir bekliyordum. “ Neredesin sen ağaç oldum ağaç.” “Trafik çok yoğundu Asya. Dükkandan ana caddeye bile 20 dakikada çıktım düşün halimi.” Acımıştım. Araba sürmeyi sevse de her insan gibi trafikten nefret ederdi. Hatta çoğu zaman bu sebepten dışarı çıkmak istemez arkadaşları ile kahvehaneye filan giderdi. Birkaç defa peşinde takılıp okey oynamaya gitmişliğim bile vardı. “Anladım. Neyse sağlık olsun. Yol üzerinde Ela’yı alacağız.” “Tamam olur.” Demişti. Yorgun olduğum için kalan vakti konuşarak geçirmek istememiştim. Bir de beklerken düşündüklerim huzursuz etmişti beni. Kerim’de anlamış olacak ki çok konuşmamış üstüme gelmemişti. Çalan telefonuma baktım Ela arıyordu. Bekletmeden cevapladım. “ Efendim kuzum.” “Asya Ankamall alışveriş merkezinin önünde bekliyorum. Hemen taksi durağının yanındayım neredesiniz ?”. Çok az kalmıştı 1-2 dakikaya ordaydık. “ Köprünün ordayız çok az kaldı bekle geliyoruz” dedim. Yaklaşık 2 dakika sonra da almıştık Ela’yı. Arabaya bindiğinde hepimize selam vermişti. Üzerinde siyah plazzo bir pantolon haki renginde bir crop vardı. Üşüyeceğini anlamış olacak ki bir de bomber yine siyah bir ceket almıştı. Güzel kızdı Ela. Okul yıllarında ona özenir süslenip gitmek isterdim ama uykumdan feragat etmek zor gelirdi. Ama ne derler üzüm üzüme baka baka kararır. Süsünü püsünü bana bulaştırmış beni de kendine benzetmişti. “ Eee gençler anlatın bakalım neler yaptınız kaç gündür görüşemiyoruz.” Kerim benden önce davranmıştı. “Napalım Ela iş güç. Bu aralar işler yoğun yaz sezonu geliyor insanlar düğünler nişanlar için altın almaya geliyor. Piyasa da malum fazla yükselmeden geliyorlar ama canımız çıkıyor vallahi”. “ Bir ara bende geleceğim Kerim. Baba tarafından yakın akrabamızın düğünü var çeyrek almamız gerekiyor.” Kimdi ki acaba ? “Kimin düğünü Ela bana niye demedin ?”. Ya da demişti ben unutmuştum. “Geçen ay demiştim ne çabuk unuttun Asya. Büyük halamın torunu. Aslında hem damat hem de gelin çok küçükler. İkisi de 20 yaşında ama evleneceğiz diye tutturdular. Aileler mecbur kaldı. Umarım mutlu olurlar.” Benden 4-5 yaş küçük insanlar evleniyor yuva kuruyordu ben hala ağabeyimden babamdan para tırtıklamak derdindeydim. Bu insanlar ne ara bulup ne ara güvenip ne ara düğün yapıyordu canım. Hayır bir kursu filan vardıysa bana da desinlerdi. Gider bir iki bir şey öğrenirdim. “ Daha çocuk yaşındalar ne evlenmesiymiş bu”. Bu soru Kerim’den gelmişti. Kendisi 26 yaşında eline kadın eli değmemiş biri olduğundan garipsemişti. Aşk ne yaşa ne de zamana bakmıyordu bence seviyorsan uzatmaya gerek yoktu iki tarafta evlenmek istediğinde onlara destek olmak lazımdı. “Neden öyle diyorsun Kerim iki insan birbirini sevmişse ve reşitse evlenmelerinde ne gibi bir sakınca var. Yaş sadece bir rakam bence.” “ Bence de Asya haklı. İkisi de okumadılar. 2 senedir çalışıyorlar zaten lise aşkı. Maddi anlamda ev geçindirebilecek durumdalar aileler de destek oluyor. Temennim mutlu olmaları yönünde umarım mutlu olurlar.Ben tabiî ki 20 yaşında evlenmezdim ama evlenenlere de saygı duyuyorum.” Kerim bir yandan yolu kontrol edip bir yandan bana bakıyordu. Sanki bir şeyler arıyormuş gibiydi bakışları ya da tepkimi mi ölçmek istiyordu anlamamıştım. “Sen ne düşünüyorsun Asya?” Bilmem Kerim ne düşünmeliyim. Bu sıralar düşünmek tercihim değil pek ama. Böyle dememiştim tabiî ki. Ne düşünmem gerektiğini de bilmiyordum zaten. İki insan evleniyordu ne denirdi ki. Hayırlı olsun diyip geçmek gerekiyordu. “Ne konuda ?”. “Evlilik konusunda Asya “. Şaşırmıştım. Kerim gibi bir adamın bunu merak ediyor olması garipti. Acaba geçen akşam ki olay mı düşündürtmüştü ona. Dikiz aynasından Ela’ya baktığımda anne babanın yanındaki haylaz çocuklar gibi duruyordu. Bıyık altından gülüp ben demiştim bakışı atmayı da ihmal etmiyordu. Kerim’e döndüm. “ Bilmem. Düşünmedim hiç yani biliyorsun önce okul sonra iş. Aşk hayatım da malum sayenizde bomboş. O yüzden fırsatım olmadı olduracak birini de tanımadım görmedim. Annemlerin günde birini bulma çabalarını saymazsak evliliğe dair bir fikrim yok.” Yoktu gerçekten de. Annemler arada birilerini gösterir mesleklerinden tiplerinden bahsederdi. İlgilenmiyordum. “İyi iyi düşünme senin daha yaşın küçük. Korkma ama evde kalırsan ben alırım seni.” Gülerek söylemişti bunu ama kalbimin hızı Maserati il yarışıyordu. Niye heyecanlandığımı kalbimin yerinden çıkacak gibi attığını düşünmeye fırsat bulamadan Ela yapıştırmıştı lafı. “ Kerim bence evde kalmasına gerek yok şimdi bile alabilirsin Asya’yı. Huyu huyuna suyu suyuna”. Görünmez miydim ben ? “Sorması ayıp ne zaman nikah haber verin de gelin olarak geleyim bende malum gelinsiz olmaz ya.” Bulduğum ilk fırsatta Ela’yı duman edecektim. Saçlarını bir bir yolup eline verecektim görecekti. “ Olur güzelim. Ela ile ayarlar sana da haber veririz.” Gülüyordu sırık. Çarpacaktım ağzına. Şakası bile arkadaşımın başımın etini yemesine yeter bir sebepti. Ben şaka olduğunu iyi biliyordum ama Ela bilmiyor gibi davranacaktı işte. “ Zevzek zevzek konuşma Kerim. Nereye gidiyoruz uzaya mı bir varamadık.” “Geldik sayılır. Yeni açılmış bir mekan bizim çocuklar söyledi güzelmiş baya.” Umarım güzeldir Kerim zaten yeteri kadar gerdiniz bir de mekanın kötü olmasına dayanamam. Biraz sonra durmuştuk. Kerim aracı park etti ve hep beraber inip mekana doğru yürüdük. Otantik bir yere benziyordu. Ahşap bir kapısı vardı.İçerisi de yine ahşaptı. Masaları sanki bir handaymış havası veriyordu. Sandalyeleri ortalama bir boydaydı ve ahşaptı. İçerisi yoğunlukla kahverengi tonlarındaydı. Bir duvar boydan boya kitaplıktı. İçinde rengine göre dizilmiş yüzlerce kitap vardı. Kalabalık değildi ama bu yeni keşfedildiği için de olabilirdi. Çok aydınlık bir ortam yoktu ışıklar ortamı loş tutacak bir seviyedeydi. Gerçekten beğenmiştim. Sabahtan akşama kadar oturup kitap okumak , ders çalışmak için çok uygun bir ortamdı. Kerim üst kata yönlendirmişti bizi. Üst katta haki ve tarçın tonlarında iki tane deri koltuk önlerinde masa ve sandalye vardı. Kenarlarda yine ahşap masalardan vardı. İki masanın yanında ağaçtan yapılmış otantik abajurlar vardı. El yapımı duruyorlardı hoş bir hava katmıştı. Deri koltuklara doğru yöneldik. Ela da beğenmiş gibi duruyordu mekanı. O sandalyeyi çekmişti. Bizde Kerim’le koltuğa oturup karşısına geçmiştik. Kerim oturur oturmaz elini omzuma atmış günümün nasıl geçtiğini sormuştu. Gerginliğimi hissetmiş olmalıydı. İyi geçtiğini ama yorulduğumu söylemiştim. Ela evde sıkıldığını işe başlamak istediğini söylüyordu. O sıra da garson gelmiş ve önümüze menü bırakmıştı. Kerim menüye bakıp filtre kahve istemişti. Ben tatlı bölümüne bakarken “ Açsındır makarna yada başka bir şey iste istersen. Tatlıyı daha sonra da yersin “ demişti. Haklıydı tatlıları görünce açlığımı unutmuştum ama öğle yemeğiyle duruyordum. “Fettucini alfredo varmış Asya. Sen bayılırsın dene istersen”. Ela’m güzel arkadaşım biz konuşurken bakmış ve kararsızlığımı bildiği için fikir vermişti. “ Evet şu an canım istedi. O zaman ben fettucini alfredo alayım yanına da gazoz istiyorum.” Ela da sufle almıştı yanına da filtre kahve söylemişti. Siparişlerimizi verdikten sonra mekan hakkında yorumlar yapmaya başlamıştık. “Çok güzel bir yermiş. Otantik duruyor ama modernize edilmiş bence. Ahşap detaylar hiç boğmamış.” Ela ev dekorasyonuna merak salmıştı bir ara. Çok severdi yeni yerler görmeyi ve yorum yapmayı. “Bence de. Aşağıdaki kitaplığa bayıldım. Kendi evime çıkmış olsam aynı şekilde bende böyle büyük bir kütüphane yaptırırdım.” “Ne ayrı evi Asya o nerden çıktı ?”. Her genç kız gibi bende düşünmüştüm ayrı ev muhabbetini. Mahallemi ve aile evimi çok sevdiğim için üstünde durmamıştım. Kerim ilk defa duyuyor olduğu için şaşırmıştı. “Öyle bir ara düşünmüştüm ama hemen vazgeçtim sizleri bırakmak zor geldi.” Bana doğru dönmüş gözümün içine bakıyordu. “ Asya 2.sınıftayken düşünüyordu Kerim. Babası ve seni bırakmak zor geleceği için vazgeçmişti.” Ela yolacağım seni Ela ne demek seni bırakmak zor geliyor. Tamam eyvallah Kerim istediği için başka şehirde okumadım üniversiteyi ama ev fikrinden vazgeçmem onunla alakalı değil. En azından tamamen değil. “Vazgeçsin zaten ne Ali ne de Ahmet Amca izin vermez”. “Eğer bu kararı verirsem kimseden izin almam Kerim.” Sinirlenmiştim. Sahibim miydi canım izin alacaktım. Haber verirdim o kadar. “Diklenme Asya olmamış bir şey içinde germe beni”. Sadece baktım. Gerçekten mi der gibi baktım sadece. “Kerim, Asya sakin olun bir şey olduğu yok. Gerilmeyin hemen.” Neyse ki Ela haklıydı. Ona da sana sonra gösteririm der gibi bakıp sustum. Zaten o sırada siparişlerimiz gelmişti. Ben yemeğimi yemeye başladım. Kerim’le Ela sektör hakkında konuştular bir süre sonra Ela’nın ağabeyleri hakkında sohbet ettiler. Ben yemeğe odaklandığım için sadece yedim ve dinledim yorum yapmadım. Makarna gerçekten çok güzel olmuştu. Yediğim en güzel makarnalardan biriydi. Son çatalımı da alıp bitirdim. Sırada tatlı vardı. O sırada geçen bir garsonu çağırıp çikolatalı yaş pasta istedim. Yanına da dibek kahvesi söyledim. Garson çocuk çok güler yüzlüydü. Yüksek ihtimalle part-time çalışan bir öğrenciydi. Harçlığını çıkarıyor olması hoşuma gitmişti. Ben çocuğa bakarken Kerim yemeğimi bitirdiğimi gördü omzumdan tutup geriye çekti. Elini de saçlarıma daldırdı oynamaya başladı. Dışarıdan sevgili gibi göründüğümüze emindim. Ama çok takılmadım. Gülerek konuşmaya devam etmiş tatlılarımızı yemiştik. Saat akşam 9’a geliyordu. Yorgundum. Eve gitmek istiyordum ama ortam daha keyifliydi şu an. Kerim ile Ela araba muhabbeti yapıyordu. “Değiştirmek istiyorum. Motoru daha güçlü bir şey alacağım ama annem izin vermiyor. Gönlü yok alırsam küseceğini söylüyor”. Gülfidan Teyzem böyle mi düşünüyordu sahi. Gerçi haksız sayılmazdı Kerim çok deli araba kullanır aşırı hız yapardı. Çok şükür bir kazaya karışmamıştı ama yine de korkuyorduk. “Arabanı çok sevdiğini söylüyordun vazgeçmek zor olmayacak mı Kerim”. “Zor olacak ama yetmiyor güzelim. Basıyorum basıyorum gitmiyor artık araba. Hem yeni bir tane buldum annemi dinlemeyip alacağım onu. Kıyamaz barışır.” Ben de istiyordum. Paramı biriktirmeye çalışıyordum ama gün geçtikte piyasa artıyor almak istediğim arabaların fiyatı hep yükseliyordu.Ağabeyim ve babamın desteği olmadan zordu. Şu sıralar da düğün masrafı olduğu için asla bahsetmemiştim. Söylesem kıyamaz almak için çabalardı ikisi de ama yorardı onları. “Asya da almak istiyor. Garibim biriktiriyor ama yazık sürekli yükseliyor fiyatları bu gidişle alamayacak.” “ Benim bundan neden haberim yok Asya”. Saçlarımı bırakmış omzumdan tutup kendine çevirmişti. Kerim dudakların ne dolgundu yahu. Bir kadın olarak dibim düşmüştü. Ne yapıyorum ben diyip kendime geldiğimde dudaklarına baktığımı anlamıştı. Güldü ama sorusunun cevabını bekledi. “İstiyorum ufak bir şey. Biliyorsun yakında düğün var bir de benim araba isteğimi düşünsünler istemedim.” “Bana söyleseydin keşke ben sana destek olurdum Asya. “ “Kerim acelesi yok ki sadece bir istek bu hemen olmasına gerek yok. Ben bekliyorum biraz daha. Ayrıca da senin paran bizde geçmez aslanım”. Ela gülüyordu. “İlahi Asya. Kabadayı gibi konuşmayı ne zaman bırakacaksın. Kerim Asya haklı bu konuda kendi başına almak istiyor.” Canım arkadaşım beni ne güzel tanıyordu. Yetmediği yerde ailemden destek alırdım ama tamamını onların üzerine yıkmak yapacağım iş değildi. “Bu konuyu konuşacağız hanımefendi. Ne demek senin paran bizde geçmez. Aramızda ne ara bunu muhabbeti oldu.” Uzatmak istemedim. Sonra konuşuruz diyip kapattım konuyu. Biz Ela ile sohbet ederken Kerim’i mahalleden aramışlar okeye 4.olarak çağırmışlardı. Yeteri kadar oturduğumuz için kalkalım demiş Kerim’e engel olmamıştık. Hesabı isteyip ödediğimizde arabaya doğru ilerledik. Önce Ela’yı eve bıraktık. Sonra mahalleye doğru yola koyulduk.Kerim arkadaşlarını bekletmemek için biraz hızlı gidiyordu. Yollar boştu evet ama 160 ile gitmek mi gerekiyordu emin değildim. Yavaşlaması gerektiğini söyledim. Korktuğumu anlamış olmalı ki hızını düşürdü. “Yıllardır şu koltukta oturuyorsun bir türlü alışamadın”. Haklıydı. Alışmam da zaman alacaktı. Hız sevmiyordum çok fazla. “ Hız sevmiyorum Kerim korkuyorum keşke biraz dikkat etsen”. Dudaklarımı büzüp önüme dönüştüm. Trip atacaktım. “Büzme şu dudaklarını tamam söz dikkat edeceğim. Çocuklar hızlı gel dedi diye bastım yoksa biliyorsun Asya’m yavaş giderdim.” Affetmedim Kerim nazlanacağım. Hak ettin bir kere. “ Bana ne Kerim. Biraz bekleseler ölmezler ya. Benden kurtulmak için mi hız yapıyorsun yoksa sen.” “Saçmalama Asya. Kızım aramasalar daha oturuyorduk bilmiyormuş gibi konuşma.” Haklıydı. Uzatacaktım ama mahalleye çoktan girmiştik. Evin önünde durduğunda yüzüne bakmadan arabadan inecektim. Kolumdan çekip “ Görüşürüz bile demeden mi iniyorsun şimdi Asya”. Evet canım evet ama yaş pastaya düşerim biliyorsun. “Tripliyim ben sana.” Kolumu bırakmış çatık kaşlarıyla bakıyordu. Hoşlanmıyordu birilerinin ona trip atmasından. Arada ağabeyim de şakalaşırdı. Kerim sinir olur uğraşırdı onunla. Bana da yine aynısını yapmış saçlarımı karıştırmış yanaklarımı sıkmıştı. “Küsme küsme. Gidiyorum bak beni böyle mi yollayacaksın. Hadi giderken kaza yapar ölürsem. Çok üzülürsün bak” . “Ağzından yel alsın Kerim konuşma şöyle. Tamam tamam affettim.” Yanağından öpüp görüşürüz dedim ve arabadan indim. Eve geçerken beklemiş eve girdiğimi görüp öyle gitmişti. Çok yorgun olduğum için annemlere geldiğimi söyleyip direk odama çıktım. Duş almaya bile halim yoktu. Gözümde büyüyordu şu an. Ama mecburdum duş almam gerekiyordu. Havlumu alıp banyoya geçtim. Çıktığımda odama geçip önce perdemi kapattım sonra da dolaptan iç çamaşırı takımı çıkarttım. Üzerime de toz pembe bir pijama takımı giydim. Saçlarımı taradım ama kurutmaya üşendiğim için sabah kabarıklığına laf edeceğimi bildiğim halde öylece bıraktım. Yatağa girdiğimde saat 10.30a geliyordu. Annemlerin yanına inmek istesem de uyku daha önceydi. Uykuya dalmadan önce aklımda sadece yarın ki faturaların sisteme girilecek olmasıydı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE