“ Bana bak Alpaslan salak mıyım oğlum ben bas bayağı taş çalıyorsun. İkidir okeye bitiyorsunuz. Semih daha sayıları toplayamıyor.”
“Kıskanma kanka yendik işte sizi”.
Kerim, Asya’yı bırakıp arkadaşlarının yanına geçtiğinde hemen başlamışlardı oyuna. Genç adam hırslıydı. Rakipleri hile yapıyordu. Birazdan çıkacak kavgayla uğraşmak istemiyordu. Ama kaşınanı kaşımak en çok sevdiği şeydi. Karşısında ki adamlar can ciğer dostum dediği insanlardı. Yıllardır süregelen bir arkadaşlıktı. Canını düşünmeden emanet eder hepsi için de canını ortaya koyardı.
“Kırıcam kemiğini Alpaslan. Dürüst ol kardeşim çaldınız işte taş.” Çalmışlardı yahu. Kabul etmiyorlardı ama çalmışlardı.
“Beyler tamam gerilmeyin. Çaldılarsa çaldılar Kerim oyun ağabeycim bu ne olacak sanki.” Haklıydı Muhammet ama kanı kaynıyordu Kerim’in yenilmek moralini bozmuştu.
“Kanka onu bunu boşver de bu it Selim Asya hakkında konuşuyormuş ortalıkta.”. Kerim öyle bir bakmıştı ki Alpaslan’a bakışları ile öldürüyordu adamı.
“Ne diyorsun lan sen ? Ne konuşması .” Alpaslan başına geleceklerden korkuyordu ama söylemesi de gerekiyordu. Başkasından duysa kesin kan çıkardı. En azından 3 arkadaş genç adamı sakinleştirir durdururdu.
“ Kankam dur bir sakin ol. Bakma öyle oğlum ben mi söyledim sanki. Neyse. Bu yavşak Asya’nın ona aşık olduğunu ama senin yüzünden açılamadığını konuşuyormuş ortalıkta. Ayça geçen Nurgül ablanın kuaföre gitmiş orda kadınlar konuşuyormuş. Bizim ki yalan olduğunu söylemiş ama dedikodu yayılmış çoktan.” Gerilmişti Kerim. Sahiden burnundan ateş çıkıyordu. İçi kaynıyor Selim itini öldürmek istiyordu. Ahmet Amcası izin vermemişti dövmesine. Keşke diyordu keşke bıraksaydı da kırsaydı 3-5 kemiğini rahatlasaydı. Ayça Alpaslan’ın nişanlısıydı. Asya ile de konuşur sohbet ederlerdi. Güvenilir kızdı.
“Ben şimdi bu Selim’i gebertmez miyim he öldüreceğim onu görecek.” Ayağa fırlamış kahvehanenin kapısına doğru yürüyordu. Arkadaşları da fırlamış tutmaya yeltenmişlerdi ama her şey o kadar hızlı cereyan etmişti ki. Genç adamlar müdahale etmeye bile fırsat bulamamıştı. Kerim mahalleye girip Selim diye bağırmıştı. Bağırmamış kükremiş demek daha doğru bile olabilirdi. Evlerinin önüne geldiğinde tekrar tekrar bağırmış aşağı inmesini söylemişti. Öte taraftan Selim yediği haltın farkında ve korkmuş bir vaziyette inip inmemek arasındaydı. İnse dayak yiyecek karizmayı çizdirecekti. İnmese korktu diyecekler yine karizma çizilecekti. Battı balık yan gider diyip konuşulan lafların arkasında durup indi.
“Hayırdır birader ne istiyorsun yine se-?” Cümlesi bitmeden kafayı yemişti. Muhammet ve Alpaslan Kerim’i tutmuş engel olmak istemişlerdi ama 1.91 boyunda izbandut gibi bir adamı tutmak ne mümkündü. Kerim ellerinden kurtulmuş burnunu tutan Selim’e yeniden dalmıştı. İlk yumruğu sindiremeyen Selim ise gelen diğer darbelere karşı direnememiş yere düşmüştü.
“Lan it sen kim oluyorsun da aslı astarı olmayan bir dedikoduyu mahallede konuşuyor sözde sevdiğim dediğin kadının ismini ağzına sakız ediyorsun. Erkekliğe sığıyor mu lan bu yaptığın şerefsiz.” Haklıydı Kerim. Çok haklıydı hem de. Mahalleli camlara çıkmış olayı izliyorlardı. İnsanlar aralarında vısırdamaya başlamıştı.
“Seviyorum Kerim. Sen aramıza giriyorsun. Sürekli dibindesin Asya’nın ona ulaşmama müsaade etmiyorsun. Hem benim kimseye bir şey dediğim yok annem konuşmuş olmalı. Ben sandığının aksine o kadar şerefsiz biri değilim.”
“Lan ! Oğlum kırdırma tüm kemiklerini bana ne demek lan aramıza giriyorsun. Asya seni sevmiş olsa durur mu sanıyorsun. Bu olanları Ali duyduğunda dümdüz edecek seni farkındasındır umarım. Elimden kurtuldun diye sevinme oğlum. Mahvedeceğim seni. Uzak dur Asya’dan.” Kerim’in öfkesi mahalleyi yakacak kadar büyüktü. Neydi onu bu kadar sinirlendiren bilmiyordu. Evet normalde de öfkelenir kavga çıkarırdı ama son zamanlarda Asya hakkında söylenen sözler onun sinir harbi yaşamasına sebep oluyordu. Kimse ona bakmasın güzelliğini kimse görmesin istiyordu. Onda gördüklerini ,bildiklerini bir başkasının da görüyor olması dayanılmaz bir hale sokuyordu onu. O sırada ekip otosu gelmiş içinden tüm heybeti ve öfkesi ile Ali inmişti. Nişanlısı ise sorunlarını çözmek için buluşmuş gönlünü almaya çalışırken ekip arkadaşları aramış mahallesinde kavga olduğunu söylemişti. Ece’yi eve götürmelerini söyleyip araca atladığı gibi mahalleye gelmişti. Bir yandan sevdiği kadını bıraktığına sinirlenmiş üzülmüş bir yandan da kan kardeşim dediği adamı kavgasına öfkelenmişti.
“Laaaann ! Noluyor lan. Kerim ne yapıyorsun oğlum sen ?”. Kerim’i Selim’in üzerinden almış kendine döndürmüştü. Ama bilmiyordu ki birazdan üstünden aldığı adamın konumunda o olacaktı.
“Bu it orda burada Asya bana aşık diyormuş. Bir de yüzüme desin istedim.” Ali ağır çekimde kafasını Selim’e çevirmiş bakışlarıyla ateş etmeye başlamıştı. Aynı mahallenin delikanlılarını bu halde gören mahalleli polisin gelmesiyle kavga ayrılır sanmıştı. Yalnız unuttukları bir şey vardı ki kardeşinin adını duyan Ali ortalığın daha da karışmasına sebep olacaktı. Selim’i tuttuğu gibi duvara yapıştırmış bağırmaya başlamıştı.
“Ne diyor lan Kerim. Doğru mu Selim. Sen ortalıkta benim kardeşimin ismini mi sakız ettin ağzına. Söyle lan it.” Selim cidden bunalmıştı. 24 yaşında aklı başında özgür bir kadını sevmek için herkesten icazet mi alması gerekiyordu. Tamam söylenilen şeyler hoş değildi ama bu sevdiğini söylemesine engel değildi.
“Size hesap verecek değilim artık Ali. Bir sen bir Kerim bu ne ya. Asya kocaman kadın kimi istediğine o karar verir. Bırak yakamı karşılık vermek istemiyorum.”
“Sıçtırtma ağzına Selim. Kapımıza geldiğinde Asya sana ağabey dedi lan. Seni ağabeyi olarak gören birine nasıl bana aşıkmış dersin it. Karışırım oğlum adını ağzına aldığın kadın benim kardeşim.” Kenarda sakince duran Semih bile müdahale etmiş Ali’yi tutmaya çalışıyordu. Alpaslan ve Muhammet ise Kerim’e güç yetirmeye çalışıyorlardı.O sırada mahallenin büyükleri müdahale etmiş ve gençleri ayırmıştı. Kerim ve Ali’nin evleri aşağı sokakta olduğu için duymamış olmalılardı. Zaten kimse de aramak için yeltenmemişti.
Olaylar durulmuş gibiydi.Bir köşede dayak diyen Selim’e pansumanı yapılıyordu.Ali ve Kerim ise arkadaşlarının sakinleştirmelerine kulak asmıyor Selim’in tek bir lafına bakıyorlardı. Zaten Kerim hıncını alabilmiş değildi. Bulduğu ilk fırsatta alacaktı. Mahallenin büyüklerinden olan, Ahmet ve Murat’ın da yakın arkadaşları Veli Bey gençlere dönmüş akıl veriyordu.
“Evlatlarım. Kavgaya gürültüye ne gerek var. Bakın, insanları rahatsız ettiniz sabah işe gidecek buradaki ağabeyleriniz. Biz Asya kızımızı biliyoruz. Orda burada konuşulan şeylere de kulak asacak değiliz.”
“Veli Ağabey adam kardeşim hakkında ileri geri konuşuyor. Reddedildiği halde olmadık şeyleri konuşuyor. Ne yapsaydım ya”. Haklı olduğunu düşünüyordu Ali. Zaten Veli Beyde onaylamıştı.
“Haklısın evladım ama böyle döverek halletmek hoş mu ? Bak burası bir mahalle sakin huzurlu bir mahalle. Şuna bakın nasıl da sokakta herkes, sizleri izliyorlar korkuyorlar da.” Veli Bey çok haklıydı. Zaten bu sözlerini gençlerde onaylamıştı. Sadece Ali bu işin burada bitmediğini söylemiş Selim’e öfkeli bakışlarını yollamıştı.. İki düşman tarafta birbirine daha fazla sataşmadan ayrılmıştı. Ali dostuna dönmüş eve gidelim demişti. Diğerleri de birbirlerini Allah’a emanet edip ayrılmıştı.
Ali anahtarla kapıyı açarken sessiz olmaya çalışıyordu. Annesi babası uyumuştu. Asya’da çoktan uyumuştu. Ev sessizlik içindeydi. İki adam mutfağa geçmiş sigaralarını yakmıştı. İkisi de normalde sık sık sigara içmezdi ama bugün bu sinir stres geçmeyecek gibiydi.
“Bırakmadınız gibi sikecektim belasını. Herif kaşınıyor abi.” Kerim ikinci sigarasını yakmış hala daha söyleniyordu.
“Ben onun hesabını ayrıca düreceğim kardeşim merak etme sen. Ne demek lan benim kardeşim hakkında böyle konuşmak sokuk herif.” O sıra da mutfak kapısından içeri üzerinde toz pembe pijamaları, dağınık saçları, şişmiş dudakları ve kapanmamak için inat eden uykulu gözleriyle Asya girmişti.
“Ne yapıyorsunuz ağabey bu saatte.” Diye sormuştu.
“Güzelim oturuyoruz Kerim’le sen niye uyandın biz mi ses yaptık yoksa ?”.Asya’nın duştan sonra giydiği sütyen fazlasıyla rahatsız etmiş regl döneminde şişen göğüslerini acıtmıştı. Onu çıkarmak için uyandığında susadığını fark etmiş mutfağa inmişti. Ağabeyi nöbette olur diye düşünmüştü ama tam tersi evlerinin mutfağında en yakın arkadaşı ile oturmuş sigara içiyordu. Mutfak kapısına ilerleyip kapıyı açtı.
“Annem görse sizi fena yapar ağabey bilmiyor musun? Susadım”. Biliyordu canım Ali. Annesi titiz bir kadındı. Evde sigara içilmesinden de rahatsız olurdu.
“Biliyorum güzelim. Birazdan çıkarız bahçeye”. O sırada Kerim Asya’ya bakıyordu. Resmen sınanıyordu. Geçen sabahta böyle tatlı tatlı uyanmış ona çemkirmişti. Üzerinde o gün ki kadar olmasa da yine güzel bir pijama takımı vardı. Saçlarının arasına ellerini daldırmak istemiş ama durmuştu. Dudakları zaten dolgundu ama şimdi daha mı dolgunlaşmış öpülecek kıvama gelmişti. Gerçi hep öpülecek kıvamdaydı. Ya göğüs uçları ? Neydi bu kızın onunla derdi. İkidir böyle karşılıyordu onu.Yakın arkadaşına karşı hissettiği şeyler kendine sövmesine sebep oluyordu ama pijamadan belli olan göğüsleri aklını başından almaya yeterdi.Ne yapıyorum ben diyip kendine gelmişti ama aklına gelen düşünceler bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bas bas bağırıyordu. Sevimli tatlı Asya’sı büyümüş serpilmiş hatta vücudunun uyarılmasına bile sebep olmuştu.
“Sen uyumaya dön Asya. Sabah ben bırakacağım yine işe.” Normalde böyle bir planı yoktu. Hatta bıraktığı günler dükkana olduğundan geç gidiyordu ama onu işe bırakmak genç adamı mutlu ediyordu.Birde birkaç saat önce olanlar onu tek başına bırakmaması gerektiğini söylüyordu.
“Olur bebeğim.” Bebeğim kelimesinden nefret eden Kerim şu an defalarca dese bir daha de diyecek kıvamdaydı. Asya Kerim’in yanındaki sandalyeyi çekmiş başını omzuna yaslamıştı. Ağabeyinin yanına oturacaktı ama o masanın kenar kısmında kalmıştı açık kapının da rüzgarı da üşütürdü. O yüzden Kerim’in yanına oturmuştu. Kerim omzuna koyulan başa dönmüş varla yok arası bir öpücük kondurmuştu. Ali telefonuyla ilgileniyordu. Nişanlısına ayıp etmişti.Öylece bırakmasının hesabını veriyordu. Çalan telefonu ile de kalkmış bahçeye çıkmıştı.
“Kerim çok uykum var.” Görüyorum Asya demek istemişti genç adam. Nutku tutulmuş gibiydi. Biraz önce hissettikleri ve gördükleri şimdi de dibinde duran kadının vücudunun sıcaklığını hissediyor olması zorluyordu onu. Arada koluna değer göğüsleri de nabzını yükseltiyordu. Kendini çekmek istiyordu ama çekemiyordu yanlış anlardı güzel arkadaşı.
“Görüyorum güzelim. Odana çık hadi uykuna devam et.” Git Asya. Benim sabrımı irademi sınama git.
“Biraz durayım gideceğim kalkmaya halim yok.” Biraz böyle oturmuşlardı. Kerim sigarasını bitirmiş rahatsız etmemek için bir daha yakmamıştı. Ali’de Ece ile tartışıyordu. Arada yükselen sesler sinirlendiğinin kanıtıydı.Düzenli nefes sesleri ile arkadaşına dönmüştü. Uyumuştu omzunda. İlk değildi eve ama ilk defa böyle hissediyordu. Alıp sıcacık vücudunu sarmak, kendine katmak istiyordu. Neler düşünüyordu böyle neler hissediyordu. Son zamanlarda kendini tanıyamaz olmuştu. Memnun değil miydi bu durumdan ,memnundu. Hiç farklı bir gözle bakmadığı kadına şu an delicesine bir istekle sarılmak içine katmak istiyordu.
“Kerimmm.” Adımı inlemesen mi Asya demek istemişti adam. Yapma beni sınama duramıyorum kızım diye bağırmak istiyordu. Kıyamamıştı ama kucağına almış odasına doğru çıkmaya başlamıştı. Eğer Ali hala konuşmuyor olsaydı ona söylerdi ama şu an genç kızın üşüdüğünü ve hasta olacağını düşünmüştü. Ama yaptığı şeyin onu daha da zorlamaktan başka bir işe yaramadığını anlamıştı. Asya’nın nefesleri boynuna ılık ılık vuruyordu.Göğüs uçları üşüdüğü için uyarılmış tişörtünden bile hissedeceği bir hale gelmişti.Dolgun hatları olan bir kadındı. Ama kuş gibiydi ne kadar az yiyordu böyle. Un çuvalı kadardı nerdeyse. Sevmişti ama Kerim. Kucaklayıp taşımak kollarında hissetmek hoştu. Silkelenip kendine gelmeye çalıştı. Odasına da gelmişti zaten. Kucağında sabitleyip kapıyı açtı. Kapıyı tekrar kapatıp yatağına yatırdı.
“Kerimmm, çok uykum var.”
“Uyu güzelim yatağındasın şu an.” Üzerini örtmüş güzel yüzüne dalmıştı. Sahi neydi onu bu kadar etkileyen. Asya’ya olan sevgisini bilmeyen yoktu. Onun için herkesi silerim derdi her zaman. Kan kardeşi Ali ve ailesi dışındaki herkesten geçebilirdi. Saçlarını okşuyor aşağıda yapmak için delirdiği şeyi şu an yapıyordu. Yumuşacık ve mis gibiydi. Onu sinir etmek için çöp kokuyor derdi ama yalandı tabiî ki bu. Koklamak ister sebep bulamaz bunu bahane ederdi. Kalbinin hızını değiştiren bu anlardan kurtulmak istedi. Aşağıda kardeşim dediği adamın ona olan güvenini kırmak istemiyordu. Saçlarını ve yanaklarını öpüp çıkmıştı odasından. Aşağı indiğinde Ali hararetli bir şekilde konuşuyordu hala. Rahatsız etmek istememişti ama eve gitmek istiyordu.
“Ali ben gidiyorum kardeşim. Asya uyudu tekrar.”Telefonu bırakıp ona dönmüştü Ali.
“Tamam kardeşim sana da iyi geceler. Yarın konuşuruz yine.” Kafa sallayıp evine doğru yürümüştü.Kendini bildi bileli bu aile ile iç içeydi Kerim. Yıllardır dost aile olmuşlardı birbirlerine. Çoğu akrabasından daha çok iyilikleri dokunmuş destek olmuşlardı. Ahmet Amcası son derece medeni bir insandı. Çocuklarına çok değer veriyor bir dediklerini iki etmemek için çabalıyordu. Asiye Teyzesi ile güzeller güzeli annesi ilk tanıştıkları günden beri can ciğer olmuştu. Annesinin böyle güzel dostlukları olduğu için mutluydu. Asya’ya olan bu garip hali devam ederse kendini durdurabileceğini düşünmüyordu. Dayanamazdı ki. Dokunsa dert dokunmasa dert ne yapacaktı. Hem kendini geri çekmek istese bile arkadaşı izin vermez sorgulardı. Sorguladığında ne diyecekti. Kıskançlıklarım farklı bir boyuta evrildi ve ben senden etkilenmeye seni kendime saklamaya karar verdim ama aramızdaki ağabeyin , ailem ve ailen elimi kolumu bağlıyor mu? Hemen kendine gelmesi ve bu saçma düşüncelerden kurtulması gerekiyordu. Yoksa hiç iyi şeyler olmayacak iki ailenin arasını açacaktı.Ama çok güzeldi be. Uykusunda uyanmış masum masum bakıyordu. Dolgun hatları, güzel yüzü, neşesi düşündükçe kanını kaynatıyordu. Yıllarca Kerim’e güvenip kızlarını emanet eden bu aileye böyle bir şey yapamazdı. Zaten emindi şu son dönemlerde olanlar onun böyle düşünmesine sebep olmuştu. Karışmayacaktı. Sakin kalacak artık bu kadar öfkelenmeyecekti. Asya ile görüşmek isteyen adamları önce dinleyecek bir yanlışlarını görmezse engel olmayacaktı. Ama Selim iti ve yavşak Alper yaklaşırsa zerre tereddüt etmez ağız burun dalardı. Genç adam düşüne düşüne neredeyse sabahı etmişti. Uyuması gerektiğini biliyordu ama uyuyamıyordu. Düşünceleri beynini kemiriyordu. Sabah genç kızı işe götüreceği gerçeğini hatırlamış zorda olsa uyumak için kendini yatağına atmıştı. Sabah ola hayır ola demişti demesine ama kader onlar için yolunu çoktan çizmişti.