“Alpaslan Bey, sizi anlıyorum. Yeni arkadaşlarımıza şans vermek istiyorsunuz. Bu durum gerçekten otel için oldukça güzel bir seçenek. Genç arkadaşların farklı düşünceleri fazla müşteri potansiyeli kazanmamıza olanak sağlıyor. Fakat Defne Hanım, henüz çok tecrübesiz. Onu bir anda böylesi sorumlulukların olduğu bir pozisyona çıkarmanız riskli olabilir. Bu işin altından kalkabileceğini düşünmüyorum. Onun için tecrübelerime dayanarak bu pozisyon için daha yetenekli bir arkadaşı düşünmeyi öneriyorum. Defne hanım ile ilgilide müşteri çözüm departmanında bir pozisyon ayarlayabiliriz. Sorunlu müşteriler ile ilgili iletişimi oldukça kuvvetli. bize orada daha çok destek olabilir. hatta faydalı da olabilir” Diye söylenen otelin genel müdürüne keskin bakışları eşliğinde bakan Alpaslan, sadece derin bir nefes verdi.
Genç adam, kararlarını sorgulanmasından kesinlikle nefret ederdi. Ona öneride bulunulmasından, seçenekler gösterilmesinden nefret ederdi. Çünkü, genç adam zaten bir karar vermeden önce tüm önerileri, tüm seçenekleri defalarca gözden geçirirdi. Her bir detayı analiz eder ve sonunda karar verirdi. Şu anda ona sunulmaya çalışılan seçenekleri o zaten düşünmüştü. Her birinin üzerinden geçmiş, takip etmiş, araştırmış ve bir karar vermişti. Üstelik hayır. O kız, bu pozisyonu kesinlikle hak ediyordu. Hatta altından fazlasıyla iyi bir şekidle kalkabilirdi. Üstelik faslasıyla bunu başarabilirdi. Bu basadaki herkesin aksine kızı hiç tanımasa bile bunu anlamıştı.
Çünkü Alpaslan’ın takibine göre genç kadın, tam 7 aydır bu otelde çalışıyordu. Uzun bir süredir ise Alpaslan otelde kalıyordu. bu süre içinde genç kaıdnın çalışmalarını fazlasıyla takip etmişti. Her gece, genç kadının çalışma odasının ışığını açık görüyordu. Üstelik maillerden takip ettiği kadarıyla tüm raporlama sisteminde vardı. Aslına bakarsa tüm raporlama sistemini o yapıyordu ve buradakilerde kendi yapıyormuş gibi ona sunuyorlardı. Tüm departmanın yükü aslında genç kadının omuzlarındaydı ve tüm başarı buradaki sinsilerde kalıyordu. Ne yani? Her şeyi Defne Sağlam yapacaktı ve işin terfiini bu embesillerden biri mi alacaktı? Ya da onların önerdiği bir eleman? İşte bu kesinlikle mümkün falan değildi…
. . . . . . . . . . . . . . . . .
Alpaslan Balkanlı; Adaleti, hakkaniyeti ile bilindiği bu camiada kesinlikle bir kişiye haksızlık yapılmasına izin verecek karakterde bir adam değildi. Genç adam, 19 yaşında babasını kaybettiği günden beridir o kadar fazla işin altında eziliyordu ki bazen kendini bir robot gibi gördüğünü düşünmekten alamıyordu. Alpaslan Balkanlı, Balkan otellerinin tek varisi ve sahibiydi. Birde ikizi vardı ve ikizi Arnavutluk tarafındaki otellerden sorumluydu. Tabi babasının ona tek mirası milyarlık serveti değildi. Sahibi olduğu bir de karanlık bir dünyası vardı. Herkesin ondan korktuğu, herkesin kaçtığı ve kimseyi hayatına almamasının tek nedeni olan karanlık dünya. Genç adam derin bir nefes vererek elindeki evrakları masanın üzerinde öne doğru itti. bakışlarına oldukça sert ve bir çok nedeni sorgulayan bir ifade yerleştirerek, sakin ama bir o kadar net bir sesle
“Pozisyonlar bu şekilde olacak Tahsin Bey. Mücahit Bey’in artık emekli olma yaşı geldi. Ailesi ve karısı ile vakit geçirmeye başlasa iyi olacak. Yeni yılın ilk mesaisinde Defne Hanım’ı pozisyonu ile ilgili bilgilendirin. Kızın bütün organizasyonlarını parmağını bile oynatmadan kendi adına yazan Ali Bey ise aynı pozisyonda çalışmaya devam edecek. Primleri ile bir yıllık ekstra maaş almış zaten. Defne Hanım’a pozisyonu ile ilgili ondan oldukça fazla başarı beklediğime istinaden bir e-postada ben atacağım.” Diyerek konuşmasını tamamladığında masadaki tüm müdürlerin yüzlerindeki memnuniyetsizliği görebiliyordu. Masada tek bir kadın yoktu. Bu sadece buradaki otelinde oluşan bir durumdu. Diğer otellerinde bu oran daha fazlaydı ve Alpaslan, kesinlikle kadınların iş disiplinine hayrandı. Fakat, buradaki personeller neredeyse 20 yıldır yani babasının zamanından beridir işleri kendi düzenlerinde yürütüyordu. Tabi ki aralarına onların haricinde birinin girmesini istemeyeceklerdi. Çünkü kurdukları sistem bozulmamalıydı. Onun için keskin bakışlarını, masada olan her bir müdürünün gözlerine sabitleyerek
“Beyler. Defne Sağlam, yeni oda satış ve misafir memnuniyeti müdiresi. İtirazı olan?” diye sordu. Tüm, müdürlerin bakışlarındaki korkuyu anında gördü ve başını memnun bir şekilde aşağı yukarı sallayarak
“Güzel. Şimdi, gerekli işlemlerin iş akışını başlatın. Yarın akşamki yıl başı organizasyonu için bütün personeller davetlidir. Bir yıl boyunca bu otel için çalıştılar ve eğlenceyi sonuna kadar hak ediyorlar. Alkol kullananlara istinaden odalar ayarlansın. Evli personellere kesinlikle eşleri ile katılma şartı uygulanacak. Eşlerini evlerinde bırakıp burada eğlenmezler.” Diyerek talimatını verdiğinde tüm müdürleri tamam dercesine başlarını salladılar. Tabi ki hiçbiri memnun değildi. Fakat bu genç adamın umurunda bile olmayacaktı. O kızı tanımıyordu. Sadece birkaç karşılaşması olmuştu ve neredeyse oteldeki ofisinde onun işini yetiştirmek için uyuyacaktı. Bu kadar özverili bir personel bulmak cidden çok ama çok zordu. Onun için genç kadının hakkını kimsenin yemesine izin vereceğini sanmıyordu. Alpaslan, keskin çıkan ses tonu ile
“Bu günlük yeterli. Ekstra konu yok ise çıkabilirsiniz” diyerek personellerine toplantının sonunun geldiğini belirtirken her biri yavaşça yerinden kalktı ve saniyeler içinde toplantı odası boşaldı. Herkes çıktıktan sonra genç adam derin bir nefes verdi. Cidden dinlenmeye ihtiyacı vardı. Vahşi bir sekse, uzun bir duşa ve rahat bir uykuya. Bunu en son ne zaman yaptığını bile hatırlamıyordu. Çünkü 1 yıldır neredeyse uyumuyordu bile . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Genç adam, gözlerini kapalı bir şekilde oturduğu koltuğun başlığına kafasını yasladı ve birkaç saniye öylece kaldı. Tüm ruhunun artık bir çöküntü içinde olduğunu düşünüyordu. Hatta düşünmüyordu bunu iliklerine kadar hissediyordu. Mutluluğa dair hiçbir şeyi yoktu. Hayatında karanlıktan başka bir aksiyonu da yoktu. Bir karanlık bitiyor bir başkası başlıyordu ve her başlayan karanlık onu daha mutsuz bir hale getiriyordu. Düşünceleri arasından savrulduğu esnada odanın kapısı yine çaldı ve gözleri kapalı bir şekilde tok bir sesle
“Gel!” diye bağırdığında açılan kapıdan belki de gözü kapalı güvenebileceği tek elemanı girdi. Tuna. Genç adam, Tuna ile yıllar önce tanışmıştı. Aslına bakarsa yer ve mekân o kadar güzel değildi ama onu hiç tanımasa bile hayatını kurtarmıştı. Şu anda yaşıyorsa bu adamın sayesindeydi ve Tuna, ona dur diyorsa, yapma diyorsa kesinlikle her kelimesine uyardı. Zaten onunla konuşabilen tek elemanıydı. Üstelik, bu hayatta Alpaslan’ın her şeyini bilen tek kişiydi. Tuna, otoriter bir sesle
“Patron?” diye seslendiğinde Alpaslan derin bir nefes vererek gözlerini açtı. Ardından gergin bir sesle
“Bana, bu gece yumruklarımı kullanabileceğimin müjdesini ver” diyerek sorduğunda Tuna sırıtarak
“Elbette. Onu depoya gördürdüler. Soracağınız tüm sorulara cevap vermek için sizi bekliyor “diyerek karşılık verince Alpaslan, rahatlamış bir nefes verişle yerinden kalktı. Devasa cüssesi oldukça heybetliydi ve Tuna bir adım geri giderek,
“Onu öldürmememiz gerekiyor patron. Teşkilattakiler bizden alacak.” Diyerek konuştuğunda Alpaslan hırlayan bir sesle
“Ne soracaksalar iletsinler ben sorarım. Onu, canlı bırakacağımı sanmıyorum” diyerek odasından dışarıya çıktı ve asansörüne doğru yürümeye başladı. Evet, burada Alpaslan Balkanlı‘ya ait özel bir asansör vardı. Bu asansör sadece Alpaslan Bey’e aitti. Kimse binemezdi. Sadece o kullanabilirdi. O ve ondan sonra etrafında olamazdı gereken adamlar binerdi. Fakat, Alpaslan ile sadece Tuna binebilirdi. Başka kimse onunla aynı asansörde olamazdı. Hatta olamazdı.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Emine, ne gecesinden bahsediyorsun? Adam burada yüzüme bakmıyor ya. Beni görmezden geliyor. Dip dibe çalışıyoruz ve bir yıl olmasına rağmen bana yemeğe çıkalım bile demedi. Akşam bir yerlere çıkmaktan bahsetmiyorum. Öğlen yemeği. Anladın mı? Öğlen yemeği?” diye söylenen Defne, arkadaşının yılbaşı gecesi yapılacak olan eğlenceye onun da katılması için ısrar etmesinden bıkmış bir ses tonu ile kurtulmanın yollarını arıyordu. Çünkü, arkadaşı Emine internetten sipariş ettiği seksi kıyafeti giymesini ve onun kendisini bir kere daha görmesini istiyordu. Bir yıldır oluşmayan hislerin tek bir elbise ile harekete geçeceğini düşünmesi ise oldukça saçmaydı. Gelin görün ki, Emine’nin bunu anlaması imkansızdı.
“Hayır anlamıyorsun bebeğim. Bu elbise kesinlikle harika! Seni hep takımlarının içinde görüyor. Lanet olsun saçını bile açmıyorsun. Eminim onunla iş haricinde konuşmuyorsundur bile. Ayrıca o gözlükler seni çok despot gösteriyor. Sana, onları takma dedim” diyerek söylendiğinde Defne, telefonun diğer ucunda olan arkadaşı sanki karşısındaymış gibi gözlerini kıstı ve onu parçalama isteği ile dolup taşarken
“Burası bir iş yeri ve klasik kıyafetler giyme zorunluluğumuz var. Çalışırken saçlarımın engel olmasını sevmiyorum ve lanet olsun gözlüklerim olmadan göremiyorum!” diye telefonda söylendi. Aslına bakarsa söylenmekten çok kısık bir sesle bağırdığını söyleyebilirdi. Emine ise oldukça bilmiş bir tavırla
“Bebeğim, lens denen bir şey icat edildi. Biliyorsun değil mi?” diye sorunca derin bir nefes alıp veren Defne, oldukça sabırlı kalmak için savaşarak
“Bilgisayarda kullanamıyorum. Rahatsız edici” diyerek ona açıklama yaptı ve Emine bu sefer,
“Lanet olsun! Bahane uydurmayı bir kenara bırak ve hızlıca eve gelip hazırlan. Sonra da geceye katıl ve o piç kurusunu büyüle. Eminim seni fark edecek ve en azından keşke dememiş olursun.” Diye söylenip genç kadının tek kelime etmesine izin vermeden telefonunu kapattı ve Defne, elindeki telefonu masanın üzerine bırakarak derin bir nefes verdi. Ardından bakışlarını hemen karşı ofisinde olan ve aynı pozisyonda çalıştığı iş arkadaşı olan Ali’ye sabitledi. Genç kadın, bu otelde çalışmaya başladığı ilk gün onunla tanışmıştı. Uzun boyu, ultra olmasa bile kaslı düzgün fiziği, kibarlığı ve o lanet olası mavi gözleri ile ondan ilk gün etkilenmişti. Defne’ye iş akışını o anlatmıştı. Zorlandığı ne varsa o yardım etmiş ve birçok detaya hâkim olması için uğraşmıştı. O süreçte genç kadının tüm hisleri bir anda ona yönelmişti. Fakat, tam bir yıl olmuştu bu adamın ona karşı tek bir adımı dahi olmamıştı. Bazen, onunla flört eder gibi konuşuyordu. Genç kadın umutlanıyordu. Fakat sonrasında araya ciddi bir mesafe koyuyordu. O zamanda Defne tamamen yanlış anladığını düşünüyordu. Son bir aydır ise yılbaşından sonraki süreçte pozisyon değişimleri için fazlasıyla uğraştığından tek kelime konuşmamışlardı. Ali, ondan iki yıl önce bu otelde çalışmaya başlamıştı. Yani bu sene üçüncü yılıydı ve terfii olarak istediği pozisyonu kesinlikle hak ediyordu. Oda satışı ve misafir memnuniyeti müdürlüğü. Tam olarak Ali’nin işiydi. Birçok sorun ile nasıl ilgilendiğini görebiliyordu. Gerçi çoğu işi Defne hallediyordu. Özellikle misafirlerden gelen bir memnuniyetsizlik varsa Defne devreye giriyordu. Çoğu toplu organizasyonları, tur rezervasyonlarını Defne bağlamıştı. Genç kadın, bağlantı kurmakta oldukça iyiydi ve çoğunlukla toplu bir rezervasyon olduğunda Ali’ye giderek
“Bu rezervasyon çok yorucu. Birçok soru gelecek acaba sen devralabilir misin?” diye sorardı. Ali ise bu konuda ona teşekkür eder ve operasyonu hızla devralırdı. Yıl sonu rezervasyon yani satış raporlarına baktığında 50 bin misafir ağırladıklarını görmüştü. Bu misafirlerin 27 bin kadarını kendi ayarlamıştı. Fakat her bir misafir rezervasyonunun satışçısı olarak Ali görünüyordu. Bu onun yükselmesi için yeterli olacaktı fakat Defne, adamın işinden başka bir şeye âşık olmadığını neredeyse anlamıştı. Genç kadının, bakışları elinin masasında sabitlendi. Neden onu görmediği konusunda hiçbir fikri yoktu fakat tarzı olmadığını kesinlikle anlayabiliyordu. İçinde bir yerlerde saklı olan sürtük ise fısıldayan bir sesle
“Ne kaybedersin? Herkes orada olacak. Eğer o halde bile seni fark etmeyecek olursa bir daha da bir adım atmazsın” diye söylenmişti. Sonra derin bir nefes verdi. Günler sonra keşke demek istemiyorsa o lanet elbiseyi giyip, o geceye gelmesi gerekiyordu. Bakışlarını bilgisayarına çevirdi ve saniyeler sonra odasının kapısında beliren Ali, gülen mavi gözleri eşliğine
“Akşama geliyor musun?” diyerek sordu. Ne sorduğunu anında algılayamayan Defne ise şaşkın bir sesle
“Nereye?” diye sorarak karşılık verince Ali, kahkaha atarak
“Doğru senin ilk yılın. Yılbaşında burada bir gece düzenlenir ve herkes partneri ile gelir. Tüm personeller. Bu sene terfi bekliyorum. Bunda senin desteğin çok fazlaydı ve gece seninle bunu kutlamak isterim. Onun için bana katılacağını söyle” diyerek sorduğunda Defne, yutkundu. cidden onun katılmasını mı istiyordu? peki neden katılmasını istiyordu? bunun için özellikle gelmişti? Bu bir anlam mı taşıyor muydu? Ona gecede açılabilir miydi? Diye geçirdi içinden ve kendini bir anda
“Tamam. Elbette akşam görüşürüz” diye karşılık verdi. Ali, odasının kapısından uzaklaşırken Emine’ye telefonunu eline alarak
“Beni, gece kutlamaya davet etti!!” diye haykırdı. Saniyesinde mesajına
“Makyajını ben yapacağım. Saçını da!” diye cevap geldi ve Defne içindeki çığlık atmam isteğini bastırarak bilgisayarını kapattı. Bu gece için hazırlanması gerekiyordu ve sadece birkaç saati vardı . . .
Evet başlıyoruz hanımlar. Hepinize keyifli okumalar. Yorumlara göre bugün tam 7 bölümüm var. Kimler yeni bölüm istiyorsa yorum gelsin bakalım. Her 200 yorumda bir bölüm paylaşacağım. 200 olduğu anda yeni bölüm sizler ile olacak. Balkanlı hikayemiz Milyarder serisinin 3. kitabıdır. öceki kitapları ekte paylaşıyorum. oradan takip edebilirsiniz. Hadi bakalım kimler burada bir bakalım. Herkes burada olduğuna dair bir yorum paylaşabilir mi?