bc

KÖSTEKLİ SAAT

book_age18+
19
TAKİP ET
1K
OKU
contract marriage
family
second chance
badboy
mafia
gangster
heir/heiress
bxg
kicking
campus
city
office/work place
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Azad Azizoğlu'nun kızıyım. Ben sevilerek ve çok iyi şartlarda büyüyen bir kızdım. Ailemin güvenini, en çok Rojhat abimin güvenini kazanmıştım. Şiyar abimde vardı ama Rojhat abim başkadır... Gözlerimi açtığımda hiç istemediğim bir ana şahit oldum. O an ölüp gitmek istiyordum. Yer yarılıp altına girmek istiyorumdum... Ailemi, en önemlisi abimi hayal kırıklığına uğrattığım için iki seçenek ile ölüyordum. Ya karnımdaki bebeği aldırmak yada ikimizde ölecektik. Ama abim beni öldürmek yerine bebekten kurtulmak istiyordu.

"Neden lan neden? Sana güvenmediğim için herkese karşı karşıya geldim Hicran. Sen istediğini yaşa diye ben babamla iki sene konuşmadım."

"Abi... Abi kurban olayım ben bilmiyordum... Ben... Ben böyle olmasını istemezdim!" Ağlaya ağlaya konuşurken sesim artık kısılmıştı. Dört gündür beni bağlamıştı ve yemek su dâhi vermiyordu. Rojhat abim böyle birisi değil. Çıkartır sıkardı kafama ama beni en çok o seviyordu... Benim ona yaptığım ihanetin bedelini bana bu şekilde ödetiyordu. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Dudakları kurumuş yürümekte zorluk çekiyordu. Sanırım o da benimle bu dört gündür aç susuz kalmıştı... "A-abi..."

"Son duanı et Hicran. Bu gün son günün." Dedi başımı eğip kaderimi abimin ellerinin arasına bıraktım...

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Bölüm 1: Cam Kırıkları ve Tanıdık Olmayan Kokular
Hicran Babamın en sevdiği tek kızı, abimin sevdiği tek kız kardeşiydim... İki abim birde ikiz erkek kardeşim var ve hepsi beni çok seviyor. İyi ailede sevgiyle büyüdüm. Yaşım yirmi iki olsa da asla abilerim benim kararlarıma karşı çıkmadılar. Rojhat abim, Şiyar abim ve Alparslan! Hepsinin güvenini kazanmış ve en önemlisi Rojhat abimin desteği ile muhasebe uzmanı oldum. Üstüne İstanbul da yaşıyordum. Şirketen çıkınca arkadaşlar ile bir eğlence planı yaptık. Zaten yılbaşı olduğu için yiyip içmek ve kendimden geçmek istiyordum. Bunu Merve'ye ve Bartu'ya söyledim. "Bakın, ben tam saçmaladığım anda beni mekândan çıkartın." Dedim Metin güldü. "Bu hikâyede yanan Bartu ve Merve oldu." dedi ona döndüm. "Beni tek bırakacağından hiç şüphem yok." Diyerek sert çıkmıştım. Güya Sevgilim olacak Piç. "Aman, dır dır yapıp kafamı bozma yine Hicran. Ye, iç, bayıl umurunda bile değil." dedi zaten aramız limoniydi ama bu tavır neydi? Benimle birliktelik yaşayamadığı için bu şekilde davranıyordu. O karanlık gece hiç sabah olmayacak gibiydi. Benimle on dakikalık zevk uğruna çıkıyordu. Ama bilmiyor ki ben öyle sıradan kızlardan değilim. Umursamadım ve mekandan içeriye girdik. Kafamı kaldırıp kocaman lüks mekanın ismine baktım. Nars Yazıyordu. Ve o kadar güzel, o kadar ihtişamlıdı ki içinde kaybolur insan. Olan yapmıştık fakat Şirkete ait olan bu davetin normalde bir insan tek başına gelse bir su dâhi içemezdi ama ben her istediğimi yapabilirdim. O kadar özel ve pahalı bir mekandı. Kendimi sinirle kaybetmeye başladım bile. Ama Metin'in hiç umrunda değildim. İçim yanıyor yüreğim sıkışıyordu. Kendimden geçecek gibi oldum midem bulandı. Gözlerim görmemeye başladı. Lavaboya gitmek için yerimden ayrıldım fakat her yeri yıktım. ***** Bileğimdeki o zarif, altın işlemeli köstekli saat her zamankinden daha ağır geliyordu. Dedemin emanetiydi; "Zamanı doğru kullan Hicran, o geri gelmez," demişti. Oysa ben o gece, zamanın durmasını, hatta mümkünse tersine akmasını dileyecek kadar çok içmiştim. İstanbul’un en lüks mekanının birinin terasında, şirketin yılbaşı davetindeydik. Etrafımdaki herkes yapay bir neşeyle gülüyor, kadeh kaldırıyordu. Sevgilim olacak o adamın, beni yetersiz gören sözleri hala kulaklarımda çınlıyordu. Tartışmamızın ardından hırsla kaç kadeh devirdiğimi hatırlamıyorum. Ben Urfa'nın tozlu yollarından, Rojhat abimin koruyucu gölgesinden çıkıp buralara gelmiştim; kimse bana kendimi önemsiz hissettiremezdi. Ama içimdeki o memleket hasretiyle karışık öfke, alkolle birleşince dünyam dönmeye başladı. "Midem..." diye fısıldadım yine kendi kendime. Adımlarım birbirine dolanırken lavaboya giden o uzun koridorda buldum kendimi. Işıklar gözümü alıyordu. Tam köşeyi dönerken sert bir duvara çarptığımı sandım. Ama bu bir duvar değildi. Sert, pahalı bir kumaşın kokusu burnuma doldu. Koyu renk bir ceket, çelik gibi bir göğüs... Başımı kaldırdığımda gördüğüm o karanlık bakışların, hayatımı darmadağın edecek olan Oğuzhan Demir olduğunu nereden bilebilirdim ki? Ertesi Sabah: Pişmanlığın Rengi Birine çarptım... Öncelikle karşımda siyah bir duvarın olduğunu düşündüm fakat beni tutan iki çift kolu hatırlıyorum... Sonrası Yok... Asla ve asla hatırlamıyordum. Şiddetli baş ağrısı ile gözlerimi açtığımda tavan yabancıydı. Koku yabancıydı. Ama en kötüsü, ruhumdaki o derin boşluktu. Hemen telefonuma sarıldım. Rojhat abimden üç cevapsız arama, beş mesaj... "Gülüm, sesin çıkmıyor, iyi misin?" yazmış. Telefonu elimden düşürdüm. Göğsüme bir öküz oturdu sanki. Ben Azizoğlu aşiretinin gözbebeğiydim. Ben onların gururu, İstanbul'daki dik duruşuydum. Onların bana olan güveni, benim sığınağımdı. O geceye dair hatırladığım tek şey; o adamın karanlık bakışları ve tenimdeki o telafisi imkansız dokunuşlardı. Kim olduğunu bilmiyordum, ismini sormamıştım. Ama bir şeyi çok iyi biliyordum: Hicran Azizoğlu, o gece sadece bir hata yapmamış; ailesinin yıllardır üzerine titrediği o tertemiz güveni, hiç tanımadığı bir adamın yatağında bırakmıştı. Bembeyaz yatağın içinde çıplak ve kanlı bedenim duruyordu... Başımın ağrısı aniden geçti. Dünya üzerime çökmüştü. Çünkü hayatımın en büyük yanlışını yapmıştım ölüm fermanım imzalanmıştı. Ben kiminle birlikte oldum? Kim beni bu halde bırakıp gitti? En ufak bir fikrim bile yoktu... Kalktım ve zorla tuvalete gittim. Ağlaya ağlaya yıkandım. Aklımda Metin vardı. Bilmiyorum.... Kahretsin ki bilmiyorum... Üstümü başımı giyindim ve çantamı alıp çıktım. Çıkışta aynı mekan olduğunu görünce bu Metin ile birlikte olmadığım anlamına geliyordu. Gidecektim... Buralardan giderim ve kendime bir hayat kurarım. Diye düşünüyordum. Zaten babamlar duyarsa beni öldürdü ve Merve beni merak ettiği için aileme haber bile verirdi. Ah akılsız başım! Kapıda önüme bakmadığım için, ve doğrun dürüst yürüyemediğim için birine çarptım. Aynı his, aynı iki kol! Başımı kaldırıp bu sefer ayık kafayla bakarken nadir görülen laciverte çalan... Hayır hayır siyah! Koyu siyah renginde olan gözlere dikkattle baktım. Kaşları çatık ve yüz ifadesi canımı alacakmış gibi bakıyordu. "Oğuzhan bey, dilerseniz biz halledelim!" Adam konuşurken o dişlerini sıkarak kolumu bıraktı. "Bir daha bu mekana uygun insanlar alın." Diyince beni sert bir şekilde itti. Nasıl yani? Ben hiç bir şey anlamadım? Belki de adam haklıydı! Sonuçta burada rezillik yapan benim ve anlamışlardır. Allah'ım ben bu hale düşecek insan mıydım? Ailem duyarsa, hele benim abim! hiç düşünmeden alır canımı! Duymaması lazım... Allah'ım ben nasıl böyle bir durumda hata yaptım. Beni bu halde bırakıp gidenin arkasında ahım var. Beni yıktı, benim hayatımı maffetti. Ağlayarak durakta durdum. Elimi çantama koyup kart aradım ve elime zincirli bir cisim geçti. Çıkartıp baktığımda çok tuhaf bir saatte denk geldim. Köstekli saatti! Aynı kolumdaki saat gibiydi fakat bu farklıydı. Kaşlarımı çattım sağıma soluma baktım. Üzerine işlemlere kaplı camın içinde kırmızı bir taş vardı. Bunun ne demek olduğunu bilmiyordum ama böyle değerli bir saatin benim çantamda ne işi vardı onu bilmiyordum. Onu çatma koyup Kart çıkartıp Merve ile kaldığımız eve gitmek için otobüse bindim. Sanki her yerim açık ve benim yaptığım çirkin hatayı herkes görüyormuş gibime geliyordu. Otobüsün bir köşesine çekilip ineceğim durakta indim. Telefonum çalınca kalbim ağzımda attı. Telefonumu unutup Merve'yi dahi aramayı da unuttum. Ama Merve ve Metin beni defalarca kez aramıştı Beni şu an arayan Rojhat abimdi. Ellerim buz gibi titrerken telefon açıldı. En çok arayanlar arasında abim vardı. "Kızım kaçtır arıyorum, mesaj dâhi attım. Sen neden açmıyorsun telefonunu?" Diye aniden çıkışınca sol elimi ağzıma doğru götürdüm. "A-abi!" Anlamasın... Allah'ım anlamasın! "Gülüm, ne oldu?" Toparla kendini salak Hicran, toparla kendini! "H-hiçç!" "Güzelim, neden kekeliyorsun? Bak benden bir şey saklıyorsan biliyorsun ki_" Salak kendine gel bir şey belli etme... Kendine gel! "Yok ya, illa bir sorun mu olacak? Senin hayatın aksiyon filmleri ve dramatik olaylar ile doluysa bende mi aynı sorunları yaşiyim? Ben sen değilim Rojhat Azizoğlu! Ben Azad Azizoğlu'nun kızıyım." Dedim yerin bin kat dibine daha çok girerek. "Aha bizimkisi ortaya çıktı." Gözlerimden yaşlar süzüldü ve yüreğim sızladı. "Abi, beni kendine benzetmeye çalışıyorsun ama ben Hicran'ım. Emin ol bir yanım sesiz bir ormanken diğer yanım fırtına. Bence ormana gir." "Benim senden yana neden şüphem oluyor ki? Sen kendi başına yetersin. Hem Azizoğllarına hem de oradaki herkese. Neyse seni yoklamak için aradım ama anlaşılan keyifler yerinde." Dedi ben bunları nasıl üzerim? Ailem, en çokta abim bana bu kadar çok güveniyorken ben nasıl aileme yanlış yaptım diye kendime kızdım. "Aynen abi. Neyse ben şirkete gidiyorum." Dedim geçiştirmek için. "Tamam güzelim, ben seni mesai saatleri dışında ararım. Eğer açmamak gibi bir durumun söz konusu olursa bak benden çekeceğin var." "Tamam abi, merak etme." "Telefonunu şarja tak kafamı bozma." "Tamam dedim ya!" Dedim gülerek telefonu kapattı. "Ah Hicran ah! Saklasın, gerizekalısın, manyaksın sen." dedim eve girdim. Ayaklarım gitmiyordu. Asansöre zoraki bir şekilde binip yedinci kata çıktım. Ruhum bedenimi kendisiyle sürüklüyordu. Pelte olmuş bacaklarım ayaklarımı zorlayarak kapının önünde durdu. Anahtarı kapıya koyup, kapıyı açınca karşımda Metin ve sarışın bir kızı görmeyi asla beklemiyordum! İkisi de havlu ile banyodan çıkınca başımı hızlı hızlı iki yana salladım. "Hicran _" Ağlamaktan şiş olan gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Allah belanı versin ya! Allah senin belanı versin." Dedim elimdeki çantayı yüzünün ortasına yerleştirdim. İçindeki saat fırladı. Metin bana tokat attı. "Bana bak, sen dün geceyi alem ederken ben seni mi bekleyecektim? Kim bilir kimin altına yattın!" "Seni aşağılık. İnsan merak eder nerede diye! İnsan merak eder acaba başına ne iş geldi diye! Ama anlaşılan senin amacın uçkuruğunmuş." Dedim o kız saati eline aldı ve bana doğru geldi. "Bu... Sen bunu nereden buldun?" dedi elinden hırsla çektim. "Sana ne? He sana ne. Sen bu beyni cinsel organında çalışın pis sapıkla ilgilen." Bağırdım ve arkamı dönüp gidecekken Metin kolumu tutarak çıkmamı engelledi. "Hicran dur nereye gidiyorsun?" "Metin, siktir git. Benim senle olacak sorunlarım dahi yok." "Seni Rojhat ağaya söylerim." dediği anda pis bir gülümseme ile döndüm ona. İşaret parmağımı göğüsüne koyup okşadım. "Sen beni fazlasıyla hafife alıyorsun. Rojhat kime neye inanacak? Senin onun kız kardeşine göz koyup yatağına alman için can atmana mı? yoksa benim seni ona şikayet etmem mi?" Parmağımı şakak kemiğinin üstüne koydum. "Tak! Senin için bu kadar. Benimle uğraşma... Hatta elinden geldiğince uzak dur yeter!" dedim içerden çıkacakken Merve geldi. Merve'ye öyle bir sarıldım ki ağzımı boynuna gömüp çığlıklarımı bastırdım. "Bu şerefsizin sizin evde ne işi var?" Bartu sinirle konuşurken Metin'in üstüne üstüne yürüdü. "Ben bilmiyorum Bartu. Anahtar nasıl eline geçmiş bilmiyorum." Bartu sinirle bize bakıyordu "Nasılsın güzelim? Sen neredeydin Hicran? Dün geceden beri Rojhat abiyi oyalayacağım diye Azrail ile burun buruna geldim." "Sen beni boş ver Merve. Bunun burada ne işi var?" Merve tam konuşacakken Metin bir adım bize yaklaştı. "Bana bak, bana sabahtandır söyleniyorsun sesimi çıkartmıyorum basın gidin ben üstümü giyinip çıkar giderim." Diyince Bartu artık dayanamayarak içeriye girdi ve Metin 'e yumruk attı. "Ulan şerefsiz, bir sikimlik canın var ve Rojhat onu sigara içerken aldığı nefesi vermeden alır. Sen bu kadar düştün mü?" dedi bir daha vurdu. Merve bana sarılarak siteden dışarı çıkarttı. Abimin ayarladığı korumalar beni görünce telefonu alıp abimi aradılar.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

30 Days to Freedom: Abandoned Luna is Secret Shadow King

read
315.0K
bc

Too Late for Regret

read
319.6K
bc

Just One Kiss, before divorcing me

read
1.7M
bc

Alpha's Regret: the Luna is Secret Heiress!

read
1.3M
bc

The Warrior's Broken Mate

read
145.1K
bc

The Lost Pack

read
438.5K
bc

Revenge, served in a black dress

read
153.0K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook