FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK

675 Kelimeler
Bölüm 2: Fırtına Öncesi Sessizlik Bahar, yavaşça çocuğun kollarından tutarak yere indirdi. Patlamanın şokunu üzerinden atmaya çalışıyordu ama kulaklarında hâlâ yankılanan patlama sesi, yaşadığı gerilimi unutmamasını sağlıyordu. Murat’ın kararlı ama bir o kadar da sert bakışları zihninde takılı kalmıştı. Onunla göz göze geldiğinde içini garip bir his kapladı; güven ve korku arasında gidip gelen bir duygu… “Tamam, artık güvendeyiz,” dedi Murat, Bahar’ın soluk soluğa kalan halini fark ederek. “Bir süre burada kalmanız gerekiyor. Ortalık tamamen sakinleşmeden dışarı çıkmak tehlikeli.” “Peki ya diğerleri?” dedi Bahar, hemen arkasındaki çadırları işaret ederek. “Hâlâ yardıma ihtiyaçları var. Onları bırakamam!” Murat, Bahar’ın kararlılığını bir kez daha hissetti. İçinden ona hayranlık duymamak elde değildi. Bu kadar genç yaşta, savaşın ortasında bile kendisinden başka herkesi düşünebilecek kadar cesur biriydi. Ama Murat’ın kafasında başka düşünceler vardı. Güvenlik protokolleri, bölgedeki çatışma ihtimalleri ve sürekli gelen telsiz anonsları, zihnini meşgul ediyordu. “Bize biraz zaman verin,” dedi sert ama samimi bir ses tonuyla. “Burada güvenliği sağlamadan hiçbir yere gitmiyorsunuz.” Bahar, bu emrivakiden hoşlanmamıştı ama Murat’ın sözlerindeki otoriteye karşı koyamayacağını biliyordu. Çocuğun başını okşayarak ona bir şeyler mırıldandı ve çadıra doğru ilerledi. Murat bir süre Bahar’ı izledi, ardından telsizine döndü. “Bölgedeki sivil kayıpları minimumda tutmalıyız,” diye komut verdi askerlerine. “Sınır hattına yakın yerlerde keşif yapın. Herhangi bir hareketlilik varsa anında bildirin.” Murat, komutlarını verdikten sonra, kampa yeni gelen yardım malzemelerinin kontrolünü yapmaya başladı. Ancak zihni sürekli Bahar’a kayıyordu. Onun öfkeli ama cesur duruşunu düşündükçe, hayatında uzun zamandır hissetmediği bir şeyler kabarmaya başlamıştı. Geçmişin İzleri O gece kampın içindeki bir askeri çadırda, Murat bir harita üzerinde çalışıyordu. Çatışma bölgelerini, güvenli geçiş noktalarını işaretliyordu. Çadırın köşesinde, küçük bir kamp lambasının soluk ışığında, düşüncelerine daldı. Savaşın yıktığı hayatları düşündükçe kendi geçmişiyle yüzleşiyordu. Murat, henüz 10 yaşındayken ailesini bir terör saldırısında kaybetmişti. Bu kayıp, onu hayata erken atılmaya zorlamıştı. Askerlik onun için bir meslekten çok, bir intikam yolu olmuştu. Fakat yıllar geçtikçe savaşın ne kadar anlamsız olduğunu anlamış, ailesini geri getiremeyeceğini kabullenmişti. Şimdi ise Bahar gibi insanların, savaşın ortasında bile insanlıklarını kaybetmediğini görmek ona umut veriyordu. O sırada dışarıdan bir ses duyuldu. Murat, başını kaldırdı ve hemen çadırın dışına çıktı. Bahar, birkaç çocuğun yanında oturmuş, onlara hikayeler anlatıyordu. Çocukların yüzlerinde ufak bir gülümseme vardı. Sanki yaşadıkları tüm zorlukları unutmuş gibiydiler. Murat, bu manzarayı izlerken derin bir nefes aldı. Bu genç kadının, savaşın ortasında bile böyle bir etkisi olabilmesine hayran kalmıştı. Ama aynı zamanda onu koruma isteği daha da güçlenmişti. İlk Adım Ertesi sabah güneş doğarken kamp sessizdi. Bahar, erkenden kalkmış, bir çadırdan diğerine yardım dağıtıyordu. Murat, onu uzaktan izliyordu. Bir süre sonra yanına yaklaşarak, “Bahar,” dedi ciddi bir ses tonuyla. Bahar başını çevirip ona baktı, yüzündeki yorgunluk açıkça okunuyordu. “Evet?” dedi kısa ve keskin bir cevapla. “Dün yaşananlardan sonra, seninle konuşmam gerekiyor. Burada kalmaya devam edeceksen bazı kurallara uyman lazım. Kendi başına hareket etmek sadece seni değil, buradaki herkesi tehlikeye atar.” Bahar, bu sözlere öfkeyle kaşlarını çattı. “Kurallar mı? Burada insanlar açlıktan ölürken, bombalar yağarken kuralları mı düşünelim?” “Evet, çünkü kaos içinde düzen olmazsa bu insanlar daha fazla zarar görür,” diye karşılık verdi Murat, ses tonunu bir an olsun bozmadan. “Ben de sizin için buradayım. Ama lütfen, işimizi yapmamıza izin ver.” Bahar derin bir nefes aldı. Murat’ın haklı olduğunu biliyordu ama içindeki öfke, boyun eğmesine engel oluyordu. Yine de sessiz kaldı. Murat, bu sessizliği bir kabul olarak görüp konuşmasına devam etti. “Seni anlıyorum. Bu kadar zorluk içinde insanlara yardım etmek istiyorsun. Ama bunu birlikte yapabiliriz. Tek başına hareket edersen hem kendini hem de onları tehlikeye atıyorsun.” Bahar, bir an duraksadı. Murat’ın sözlerinde hem bir otorite hem de bir samimiyet vardı. “Peki,” dedi sonunda. “Eğer dediğin gibi bir plan yaparsak, insanların daha iyi koşullara kavuşmasını sağlayabilirsek, kurallarına uyarım.” Murat başını salladı. “Anlaştık,” dedi. İşte o an, aralarında ince bir bağ oluştu. Bahar ve Murat, farklı dünyalardan gelen iki insan olsalar da, aynı amaç için bir araya gelmişlerdi. Savaşın ortasında, yavaş yavaş bir güven inşa etmeye başladılar.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE