bc

Seksi Doktorum

book_age18+
2.9K
TAKİP ET
20.2K
OKU
BE
mafia
heir/heiress
drama
poor to rich
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

ÖN İZLEME: YASAK ZEVK VE SONSUZ ATEŞ

​❗ DİKKAT: YETİŞKİN İÇERİK UYARISI ❗

​Bu eser, sadece +18 yaş okuyucular için uygun olan yoğun, sınırları zorlayan erotik sahneler ve tutkulu cinsel anlatımlar içermektedir. Okumaya başlamadan önce bu uyarıyı dikkate alınız.

​TENDE MÜHÜRLENEN GÜVEN

​Mayda ve Giray, yalanlardan ve travmalardan arınmış hayatlarının en saf dönemine girdiler. Aralarındaki bağ, artık sadece duygusal değil, her anı bir keşif olan sınırsız bir fiziksel tutkuyla mühürlenmiştir. Onlar için sevişmek, geçmişin acılarını unutturan bir ritüeldir.

​Bu, sıradan bir aşk hikâyesi değil; her temasın, her inlemenin bir yemin olduğu, güçlü bir erotik bağlılık hikayesidir.

​🌡️ EN ÖZEL FANTAZİLER VE SINIRSIZ ARZU

​Giray ve Mayda, evlilikleriyle birlikte, tutkularının en derin ve en cesur fantezilerini hayata geçiriyorlar. Huzur, arzularının şiddetini daha da artırıyor:

​Kontrol ve Teslimiyet: Giray'ın otoriter doktor kimliği, hastanenin yönetim katındaki ofisinin kapıları kapandığında, Mayda'nın ‘hasta’sına dönüşüyor. Yasak mekanın getirdiği heyecan, muayenenin sınırlarını zorluyor.

​Zincirleri Kıran Tutku: Yatak odasında, bir oyun olarak başlayan kontrol savaşı, Giray'ın bileklerindeki kelepçeleri ve yatak başlığını kırarak zirveye ulaşıyor. Bu, onların aşkının ne kadar vahşi ve hırslı olduğunun kanıtı oluyor.

​Buharın Altında Arınma: Duşakabinin sıcak buharı ve suyun kayganlığı arasında yaşanan romantik ve uzun birleşmeler; sadece bir temizlik değil, ruhlarının en derinliklerine inen karşılıklı bir şefkat ve zevk ritüeli oluyor.

​Profesör ve Öğrenci: Bilginin ve otoritenin en seksi dersleri, Giray'ın yönlendirmesi ve Mayda'nın teslimiyetiyle işleniyor.

​...Onların yatakları, artık ne bir sırrı saklıyor ne de bir kaçışı temsil ediyor. Orası, her dokunuşun bir itiraf, her birleşmenin sonsuzluğa atılan bir imza olduğu, sadece onlara ait, ateşli bir sığınaktır.

​Giray ve Mayda'nın tutku dolu, romantik ve cüretkâr dünyasına dalmaya hazır mısınız?

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1
Hastaneye neden erken geldiğimiz hakkında en ufak bir bilgi yoktu. Kolumdaki saatte baktım, daha randevu saatine yarım saat vardı. Bekleme koltuklarından oturan insanlara kaydı gözüm. Hepsi neredeyse hamileydi. İstemsizce gözüm karnıma kaydı. Hamile falan değildim, sadece 1 aydır regl olmuyordum. Onun için İzmit'ten kalkıp İstanbul'a gelmiştim, annemlerin zoruyla. Aile geleneklerine uymak zorundaydım. Herhangi bir sorunum olmaması gerekiyordu. Birgün evlenirsem eğer her şey düzgün olmalıydı. Elinde bir bardak çayla gelen halama baktım. "Sen kan tahlili için kahvaltı yapmadın, ben daha çok acıktım, Mayda." halam yanımdaki boş sandalyeye oturdu. İstanbul'da tek akrabam halam olduğu için onun yanına gelmiştim. "Neden erken geldik, hala. Bir saattir bekliyoruz." halam elindeki çaydan bir yudum alıp bana doğru döndü. "Kızım burası özel hastane. Fikret bey sağolsun ödemeyi falan yapmışlar. Onların hastanesi zaten, Allah razı olsun. Ben ne bileyim ödeme yapılmış erken. Geç kalırız sandım." o da haklıydı kendince. Fikret bey amca bana oğlu için göz koymuştu. Onun için bana bu kadar yakın davranıyordu. Tabi halamın da canına minnet. "Hangi doktora randevu aldın, hala?" dün akşam kuzenimle randevuyu almıştı. Ben yol yorgunu olduğum için hemen uyumuştum. "Giray Azamet. Tam karşıdaki oda." hızla halama doğru döndüm. "Neden erkek doktora aldınız ki?" kadın hastalıkları olduğu için biraz çekiniyordum. Yoksa erkek doktor diye karşı çıkacak değildim. Yüzüm kızarmaya ellerim terlemeye başladı. "Ne var sanki kızım. O da insan, ne şikayetin varsa söyle." bana doğru yaklaştı. "Aman bakire olduğunu söylemeye unutma hemi." kulağıma doğru fısıltıyla söyledi. Elindeki çaydan keyifle bir yudum aldı, sanki buraya benim hastalığım yüzünden gelmemiştik başka bir şey vardı. Birden karşı odanın kapısı açıldı, genç bir hemşire çıktı içerden. "Mayda Özden!" diye seslendi, halam omzumu dürtükledi. Ayağa kalkıp kadına doğru yavaşça adımladım. Elimdeki kimlik kartımı verdim. Kapıyı sonuna kadar açıp içeri girmem için kenara çekildi. Yanakları alev alev yanıyordu, şimdi ben nasıl konuşacaktım. Geri dönüp halama baktım, hâlâ keyifle çay içiyordu. Yavaşça odaya doğru ilerledim. Giray denen doktor umarım yaşlı birdir diye içimden dua ediyordum. İnsan neyi istemezse o şey karşına çıkıyordu. Yaşlı olmasını istediğim doktor genç aynı zamanda çok yakışıklı biriydi. Acaba geri dönüp gitsem mi diye düşündüm. Doktorun deniz mavisi gözleri beni bulunca karşısındaki koltuğa oturmak zorunda kaldım. "Şikayetiniz nedir?" karşındaki bilgisayara bakıp bana çevirdi, yeniden bakışlarını. Beyaz önlüğü altında görünen esmer teni onu çok daha yakışıklı gösteriyordu. "Şey ben... Adetim düzensiz oluyorum. Yani 2 aydır sadece bir gün oldum." reglim dememiştim, ağızdan bir tuhaf çıkıyordu. "Evli misiniz bekar mı?" sanırım hamile falan olduğumu düşünmüştü. Yanında oturan hemşire de bana dikkatle bakıyordu. "Bekarım." başını hafif yan çevirdi, gözlerinden yorgunluk akıyor gibiydi. "Erkek arkadaşınızla en son ne zaman ilişkiye girdiniz veya korunuyor musunuz?" oha! Öylece kalakaldım. Merakla bana bakan hemşire bir an kaydı, bakışlarım. "Erkek arkadaşım yok ve daha önce hiç kimseyle ilişki yaşamadım. Hamile falan değilim. Sadece adetim de bir sorun var." sanırım ses tonum biraz yüksek çıkmıştı. "Peki... İçeri geçip uzanın ve karnınızı açın." oturduğum koltuktan kalkıp kalın beyaz perdeyi açıp sedyeye oturdum. Ayakkabılarımı çıkardım, elbise giyindiğim için kendime kızmadan edemedim. Elbisenin eteğinden tutup yukarı doğru kaldırdım. Şu an daha da çok utanıyordum. Sadece kilodum vardı. Doktor içeri girdi, perdeyi kapattı. Gözleri üzerinde dolandı, sanki mavi gözleri koyulaşmış gibiydi. Ağzından bir şeyler mırıldanıp yan tarafa doğru ilerledi. "Doktor bey yardım edeyim mi?" diye sesledin, hemşire "Gerek yok, Selma hemşire." eline beyaz bir şişe aldı. Geri doğru uzandım, karnıma soğuk jel döktü. Kilodumu biraz aşağıya doğru çekti. Eline eldiven takamıştı, parmakları tenime değince kadınlığım karıncalandı. Derin bir nefes alıp verdim. Daha önce hiç yaşamadığım hisler bedenimde geziniyordu. Karnımın alt tarafına bir şey bastırdı. Başımı kaldırıp bakmadım bile. Bir evvel bitsin diye bekliyordum. Kilodumu biraz daha aşağı çekince sesli bir şekilde nefes verdim. Yan tarafdaki ekrana bakıyor, karnımın her bölgesinde özellikle kadınlığımın üst tarafından ultrason makinasının başlığını gezdiriyordu. Sağ tarafımda olan ultrason ekranına baktım. Siyah ekrandan hiçbir şey görünmüyordu. Ultrason başlığını karnımdan çekip karnıma peçete koydu. "Yumurtalıklarınızda bir sorun yok, bir de kan testi yapalım." peçeteyle karnımı silip eteğimi indirdim. Kan tahlili verip hastanenin kantinine indim. Halam işi olduğu söyleyip yanımdan ayrılmıştı. Sabahtan beri bir şey yemediğim için karnım gurulduyordu. Kendime tost ve çay alıp bir masaya oturdum. Doktorun ultrason başlığını kadındığım üst tarafına sürüşünü sanki hâlâ hissediyordum. Bacaklarımı birbirine bastırdım. İçimden bir sıvı akıyor kilodumu ıslatıyordu. Bu düşündüklerim yüzünden kendime kızıyordum. Test sonuçlarının çıkınca doktorun odasına ilerledim. Kendimi tuhaf hissediyordum. Bana dokunması hoşuma gitmişti, daha fazla dokunmasını istedim hatta bende ona dokunmak isterdim. Aklımdaki edepsiz düşünceler beni utandırıyor yüzümün daha da fazla kızarmasına sebep oluyordu. Kapının önünde gelip kapı tıklattım. Sabahki hemşire kapıyı açtı. İçeri girdim, doktor masasında yoktu. "Doktor bey birazdan gelir." dedi, hemşire. Masanın üzerindeki kağıtlara baktım. Ne kadar yığınla dosya vardı öyle. Bir doktor için bu dosyalar çok fazlaydı. Kapı açılınca başımı kapıya doğru çevirdim. Doktor içeri girip masasına oturdu. "Sen çıkabilirsin, Selma hemşire." hemşire oturduğu yerden kalkıp odadan çıktı. Odadan ikimiz kalmıştık, biraz sıcak olmuştu sanki. "Sonuçlarınızı temiz görünüyor. Kadınlık hormonlarının gayet sağlıklı, erkeklik hormonlarınız da... "Erkeklik hormonu?" kadınlarda erkeklik hormonu mu vardı. Daha önce hiç duymamıştı. Doktor gözlerini bilgisayardan çevirip bana baktı. "Yani cinsellik hormonlarınız, halk dilinde erkeklik hormonu olarak açıklanıyor. Gayet sağlıklı görünüyor test sonuçlarınız." eminim ki yüzüm kıpkırmızı olmuştu. "Neden adetim geçiyor o zaman? Kısırlık gibi bir durum var mı?" doktor sandalyesini geri doğru ittirdi, kollarını birbirine bağladı. "Rahiminizden içeri girip bir aletle daha detaylı bakabiliriz, isterseniz?" aletinden mi bahsediyordu yoksa böyle bir makine falan mı vardı? Neden bugün aklıma bu kadar edepsiz düşünceler geliyordu. Doktor tek bir an bile gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Sanki aklımdan geçenleri biliyor gibiydi. Dudakları iki yana kıvrıldı. "Ultrasonda gayet normal demiştiniz. Başka bir yolu yok mu?" hâlâ gülmeye devam ediyordu. "Kendiniz istediniz? Ben size her şey gayet normal diyorum. Kısırlık testi yaptırmak istiyorsanız o ayrı bir test." bir cevap bekliyor gibi gözlerimin içine bakıyordu. "Nasıl yapacaksınız?" bütün testlerimden emin olmak istiyordum. "Ve şey.... Yani... Ben daha önce.... Kızlık zarına bir zarar verir mi?" gözlerimi dizlerimin üzerinde olan ellerime çevirdim. "Küçük bir kamera ile yumurtalıklarınıza ve rahiminize bakacağız. Kızlık zarına zarar vermeyecek derece de küçük. Bir sorun olmayacaktır. Bana güvenebilirsiniz." Güvenmek neydi? Hiç tanımadığım birine nasıl güvenebilirdim. Hem korkuyordum, hemde sağlığım için yaptırmak istiyordum. "Peki ne zaman yapabiliriz?" muzipçe gülümsedi. "Hemen şimdi yapabiliriz. Sizin için bir sakıncası yoksa." başımı salladım. "Siz geçip üzerini çıkarın." dedi. Ayağa kalkıp kalın beyaz perdeyi açtım. Doktor bile olsa ilk defa bir erkeğe mahrem yerlerimi gösteriyordum. Kilodumu çıkardım, elimde sıkıca tutuyordum, yeniden sedyeye uzandım, gözlerimi kapattım. Bu anı bitince bir daha asla bu doktorla karşılaşmayacaktım. Kendimi bu şekilde avutuyordum. Gözlerimi açıp beyaz tavana baktım, herhalde sorsalar en utandığım an bugün olarak kalacaktı. Doktor perdeyi kapatıp yanıma geldi. Ultrasonun yanındaki sandalyeyi çekip yanıma oturdu. Ultrason altın küçük hortuma benzer bir şey çıkardı. Korkuyordum, doktora dikkatle baktım. Ultrasonda düğmelere basıyor, elindeki küçücük kabloya bakıyordu. Sanki ona baktığımı hissetmiş gibi bakışlarını bana çevirdi. "Eteğinizi kaldırabilir misiniz?" eteğimi yavaşça kaldırdım. Sandalyeyi geri doğru ittirdi. "Bacaklarınızı aralayın." hafifçe bacaklarımı açtım. Keşke sabah doktorun adını öğrendiğimden gitseydim. Bir an gözlerim doktorun ereksiyonuna kaydı. Hemen gözlerimi çektim. Tavana doğru bakıyordum. Parmaklarını kadınlığımda hissedince irkildim. Kadınlığım iki dudağını ayırdı. Kadınlığımdan içeri soğuk ince bir şey girdiğini hissedince gözlerimi kapattım. Acı vermiyor ama korkutuyordu. Doktorun parmağı kadınlığımın en üst noktasında duruyordu. İçim bir hoş oluyordu. Bacaklarımı birbirine bastırmak istedim. "Kendinizi sıkmayın." görmeyeceğini bilsem de başımı salladım. Doktor yaklaşıp ultrason ekranına dikkatlice baktı. Bende bakışlarımı ekrana çevirdim. O kadar dikkatli bakıyordu ki. Sanki kötü bir şey görmüş gibiydi. Bir anda bana döndü. "Bir şey mi var?" dedim korkuyla. Dilini dudaklarında gezdirdi. Başını sağa sola salladı. İçime ittirdiği kabloyu çıkardı. "Gayet sağlıklısınız, herhangi bir sorununuz yok." Eteğimi hemen kapattım. Ama eli hâlâ kadınlığımın üzerinde duruyordu. "Genetik olabilir, birgün ya da iki gün olmanızda bir sakınca yok. Zayıf olduğunuz için adet gününüz de az kanama olabilir. Biraz kilo alabilirsiniz." elini kadınlığım üzerinden çekmedi. Yine elinde eldiven yoktu. Bana neden çıplak elleriyle dokunuyordu ki. Ultrason makinasının kapatıp çıktı, elimdeki kilodumu bir an önce giyindim. Perdeyi açıp karşında ki koltuğa oturdu. "Bir ilaç falan verecek misiniz?" bilgisayarda olan bakışları bana döndü. Rengi değişmişti, sanki. "Dediğim gibi bir sorununuz yok. İlaca da gerek yok." Halamla taksiye bindik, ben eve gitmek istiyordum. Fakat halam yüzünden başka bir yere gidiyorduk. "Hala ne gerek var insanları rahatsız etmeye." halam aramıza koyduğu çantasını kucağına aldı. "Bir teşekkür etmemiz lazım. Adamın hastanesinde bedava muayene oldun. Hem kötü mü olur, oğlunu da görmüş olursun." başımı iki yana salladım. Kimdi şu meşhur Fikret beyin oğlu? Her tarafdan ondan bahsediyorlardı. Fakat kendisi çok gizemli biriydi. Merak etmiyor değildim, devamlı birbirimizle evlenmemiz konusunda aileler tarafında konuşulsa da bana bir baskı yapmıyorlardı. "Ne Fikret bey oğluymuş daha adını bile bilmiyorum." sahi neden herkes bu çocuğa Fikret beyin oğlu diyordu. Bir ismi yok muydu acaba? "Ben bir keresinde görmüştüm. Çok efendi, güzel çocuk. Tam senin yanına yakışır. İkiniz birbirinizi tamamlarsınız." gözlerimi devirdim. Her cümlenin sonuna muhakkak yakıştırma koyuyorlardı. Taksi durunca başımı kaldırıp önümüzde büyük eve baktım. Ev ev değil kocaman bir şatoydu. "Öyle bakmaya devam etme de in arabadan, Mayda." arabanın kapısını açıp indim. Kocamandı, neden insanlar bu kadar büyük evlerde yaşıyorlardı ki. Kocaman evin içinde kaybolunur, birbirlerini bulamazlardı. Halam kolumdan tutup beni kapıya doğru çekiştirdi. Demir kapının yanındaki zile bastı. Kapı yavaşça açıldı. Fikret beyi daha önce görmüştüm. Kapının hemen önünde bizi karşıladı. Beni görünce yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Yanında kendi yaşlarında çok tatlı bir kadın duruyordu, onun arkasında 20'li yaşlarda genç bir kız merakla bana bakıyordu. "Hoşgeldiniz. Buyrun geçin içeri." Fikret bey amca hemen elini bana doğru uzattı. Elini öpüp alnıma koydu, yaşlılar ne çok seviyordu, el öptürmeyi. Yanındaki kadın bana sarıldı. "Merhaba kızım hoşgeldin, ben Berna, Fikret'in eşiyim." çok tatlı olduğunu söylemiş miydim? Mavi gözleri çok sevimli görünüyordu. "Merhaba efendim, bende Mayda." Berna hanım eşine bakıp gülümsedi. Arkasında ki genç kız karşıma gelip durdu. "Seni bu evde tanımayan yok, Mayda. Herkes seni zaten konuşuyor. Eminim ki sizinkiler de abimi konuşuyorlardır. Ama sen bahsettikleri kadar varsın, çok güzelsin." gözlerimi kırpıştırdım. "Teşekkür ederim." elini bana doğru uzattı. "Bende evin en küçük kızı Zeynep." sanırım ailenin sadece bir üyesiyle tanışmadım. Şu meşhur adını dahi bilmediğim Fikret beyin oğlu. Araba sesi gelince herkes arkama doğru baktı. "Bizim oğlan da geldi." dedi, Fikret bey. Geri doğru dönüp karanlıkta zor görünen siyah arabaya baktım. Fakat içinde ki kişi görünmüyordu. Halam içeri girdik, dışarda Fikret bey öfke saçıyordu. Oğlu gelmemiş yerine en yakın arkadaşını göndermişti. İşi varmış beyfendinin. Sanki çokta umrumdaydı, keşke İstanbul'a hiç gelmeseydim. Berna hanım ile kocaman salona geçtik, evin dışı kadar içi de çok büyük ve güzeldi. Kahve rengiyle boyanmış duvarlara baktım, her duvarın üzerinde farklı bir tablo vardı. Anlaşılan Fikret bey sanata çok önem veriyordu. Kocaman beyaz koltuklardan birine oturduk. Berna hanım karşımıza oturdu. Meraklı bakışları kapıdaydı. "Aslında biz eve gitseydik daha iyi olurdu, oğlunuz çok yoğun galiba." dedi, halam. "Olur mu öyle şey? Yemek yiyelim, birazdan gelir, oğlum. Bir sorun çıkmıştır hastanede." halam dönüp bana baktı. Saygısızlık olmasın diye sesimi çıkarmak istemiyordum. Sanki ben buraya oğlu için gelmiştim. Neden bu aralar bana fikrimi soran olmuyordu. "Gitsek daha iyi olur aslında. Çünkü yarın ben erkenden geri döneceğim. Hem eve geç kalmayalım eniştem merak eder." ayağa kalktım. Halam da benimle birlikte kalktı. "Yarın geri mi dönüyorsun. Kalsaydın, hem gezerdin biraz." Berna hanım sanki biraz telaş yapmıştı. Oğluyla tanışmadan göndermek istemiyordu, beni. "Zaten burda kalacak. Abimle konuştum, Mayda. Senin haberin yok, bizim kızla işiniz var ya. Neyse Berna hanım biz kalkalım, biz teşekkür için gelmiştik zaten." kapıya doğru ilerledik. Fikret bey amcanın öfkesi sesi bütün bahçeyi inletiyordu. Bu kadar kızgın olmasına bir anlam veremiyordum. "Kime çektiyse artık! Ne demek eve gelemiyor! Eşek sıpası! Hemen ara şunu, benim telefonumun açmıyor!" Fikret bey bizi görünce karşındaki çocuğa kızmayı bıraktı. Yanımıza doğru öfkeli adımlarla geldi. "Siz oturun, akşam yemeği yiyelim. Giray birazdan gelir." Fikret beyin ağzından Giray ismi çıkınca hemen halama baktım. Bakışlarını benden kaçırdı. Bugün gittiğin doktorun adı da Giray'dı. Hastane Fikret beyin hastanesiydi. Bir hastanede iki tane Giray olabilir miydi? Bir daha yüzünü bile görmeyeceğim dediğim kişi doktorum Giray mıydı? Ve halam bunu bilerek yapmıştı, peki Giray beni tanıyor muydu? Bana yaptıkları aklıma geldi, muzipçe gülümsemesi bana çıplak elle dokunması, tabi ki de bilerek yapmıştı. Kafede oturmuş meşhur Fikret bey amcanın oğlu Giray'ı bekliyordum. Artık Fikret beyin oğlu dememe gerek kalmamıştı, kim olduğunu dün gece öğrenmiştim. Ailelerimiz bizi tanıştırmak için böyle bir şey organize etmişlerdi. Akıllarınca bizi tez zamanda evlendirmek istiyorlardı. Fakat ben buraya ona hesap sormaya gelmiştim. Beni tanıyor muydu, yaptığı test sonucu gerçekte neydi? Hepsini bilmek istiyordum. Kafedenin kapısına doğru baktım. Bir türlü gelmek bilmiyordu, eğer 5 dakika sonra gelmezse kalkıp gidecektim. Hatta halama dahi haber vermeden ilk otobüsle evime geri dönecektim. Meyve suyundan bir yudum alıp kolumdaki saatte baktım. Hâlâ kendinden utansam da ona çok kızgındım. Bir an kolumda bir el hissedince başımı kaldırdım. "Gel, benimle." Giray kalkmam için kolumu çekiştiriyordu. "Bıraksana kolumu." masadan kalkıp kolumu elleri arasından kurtarmaya çalıştım fakat izin vermedi, dibime kadar geldi. Nefesi yüzümü yalayıp geçiyordu. .

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

TYLER (Cherry 2)

read
5.9K
bc

Çobanaldatan

read
2.1K
bc

KAKTÜS| Texting

read
3.3K
bc

Yasak Sevda

read
84.7K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
4.1K
bc

Zor Ajanlar

read
1.5K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
13.0K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook