1. BÖLÜM
Pazar günleri piknikmi olurdu arkadaş! Hemde sabahın sekizinde, oflayarak tepemde dikilen anneme baktım. Hayır sabah sekizde uyandıracaksanız doğurmayın daha iyi.
"Yahu ben kime söylüyorum kızım dayınlar bizi bekliyor kapıda, saat kaç olmuş hala zagal gibi yatıyorsun. "
Üstümdeki pikeyi çekip, perdeyide açmıştı. Sanki tüm güneş birden benim odama girmiş gibi irkilmiştim.
"Allahım nedir benim bu sizden çektiğim abin bile kalktı sen kalkmadın bir de kız çocuğu olacaksın. İnsan der ki kalkayım anneme yardım edeyim. Bir işin ucundan ben tutayım ama yok. Gelinlik kız oldun hala yataktan kaldıramıyorum seni. "
Vay be, ben neymişim!
Oflayarak tek gözümü açtım, annem odada olmasaydı içeri giren güneşe bir güzel küfür edecektim ya zor bela susturdum kendimi bunca nutuktan sonra. Hiç çekilmezdi doğrusu.
Annemin tersinden kalktığı her halinden belliydi. Anneme bir şey söyleyerek işin içinden zararla çıkmak istemiyordum.
"Tamam sultanım tamam kalktım. Allah aşkına bağırma artık. Sonra bir de 'size bağırmaktan boğazlarım ağrıyor diye bağırıyosun. "
Kadın her türlü bağırıyordu!
"Sen beş dakika içinde hazır bir şekilde Aşşağıda olma bak bakalım bağırmak nasıl oluyormuş Sevda hanım. "
Homurdana homurdana topuklu terlikleriyle daha geçen kış yaptırdığımız parkelerin üstüne vura vura gitti 'sevgi pıtırcığım. "
Gerçekten beş dakika içinde hazır olmazsam annemin sesi kulağımda çınladı ve yüzümü buruşturarak zar zor hayatımın anlamından ayrıldım.
Dolabın kıytılarında bulduğum siyah taytımı gözlerim kapalı bir halde giydim. Ellerimi yumruk yaparak gözlerimi ovaladım. Hayat çok acımasızdı.
Elimi yüzümü yıkayarak kendime geldim. Allahtan kalktığımda kitaplardaki gibi saçlarım kuş yuvasına benzemiyordu. Her zaman fön çekilmiş gibiydi. Yani teyzemin deyişiyle pırasa saçlarım vardı.
Taş devrinden kalma abimin taytıma laf edeceğini bildiğimden ondan aşırdığım siyah uzun tişörtü mü de sırıtarak çektim üstüme. Makyaj masamın yanındaki pufa oturarak rimelimi sürdükten sonra ortaya çıkan görüntüden memnundum. En azından mahallecek gideceğimiz piknik için rimel sürerek fazlasını bile yapmıştım.
Annemin tekrardan bağırmasından korkarak seke seke çıktım odamdan.
Beş katlı aile binamızın en üstünde biz oturuyorduk. O zaman annem yırtınmıştı en üstte biz oturacağız diye en üst katı bu kadar istemesinin sebebi ise kimsenin üstümüze halı çırpamayacak olmasaydı. Yengemle "ufak"bir tartışma yaşadıktan sonra en üste kurulmuştu hanım efendi. Evimiz dubleksti üst katı bana ve abime aitti. Zamanında balkonlu odada kim kalacak diye az kavga etmemiştik. Sonra mükemmel cazibemle babamı etkilemiştimde balkonlu oda benim olmuştu. Hala abim kuduz köpek gibi odamın önünden geçerken tıslardı.
Ha bir küçüğümüz vardı tabi. Kitap kurdumuz ona ise evlatlık muamelesi yapıp üst kata koymazdık bile.
Babam her zamanki gibi tekli koltuğunda kaşları çatık bir şekilde gazetesini okuyordu. Arkasından gizlice giderek boynuna sarılarak yanağına kocaman sulu bir öpücük bıraktım. Çatık olan kaşları anında düzelirken gülümseyerek.
"Günaydın Sevda'm". diyerek oda öptü biricik kızını. Ben oluyordum tabi o. Babasının biricik şımarık sevdası.
"Günaydın babacım. "
Mutfaktan homurdana homurdana çıkan anneme "Gördünüz mü? Meryem hanım bir gün beni şöyle uyandırsanız beş yaş gençleşirim. "
Bana ters ters bakarak yaptığı sarmaları piknik sepetinin içine tıktı.
Büyük ihtimalle elinde tuttuğu saklama kabını saçlarım olarak hayal ediyordu. Yoksa annemin en sevdiği kablarıydı onlar asla öyle davranmazdı.
"Babanda bir gün seni öptüğü gibi beni öpseydi bende beş yaş gençleşirdim. "
Babamla birbirimize bakıp dayanamayıp kahkayı patlattık. Annemle tek sorunumuz buydu işte, babamı paylaşamazdık. Ona göre ben sonradan gelme olarak yerini kapmıştım.
"O gereksiz hanımda uyanabildiğine göre çıkabiliriz artık. "
Merdivenlerden inen abime baktım.
Asıl gereksiz oydu bir kere. Gözlerimi kısarak inceledim. Her zaman bu kadar yakışıklı olması gerekmiyordu. Sanki babam tekrardan gençleşmişti. Bu kadar yakışıklı olması sinirlerimi bozuyordu.
Homurdanarak "Sizede günaydın Burak bey. " diyerek kıçımı döndüm.
"Abla, sana kaç kere söyledim kitaplarımı benden izinsiz alma diye. "
Yüzümü buruşturarak ergen kardeşimin yeni kalınlaşmış sesini dinledim. O kadar kitabın arasında nasıl hemen bir kitabın yokluğunu fark edebiliyordu anlamıyordum Gerçekten psikopat bir kardeşe sahiptim.
"Ne bağırıyosun be! Alt tarafı bir kitabını emanet aldım. Okuyup koyucam yerine. Sanki yedik Allah Allah. "
17 yaşındaki küçük kardeşim. Bir alt katımızda oturan Ali amcamın kopyası gibiydi. Neyseki yakışıklılık ailemizin genlerinde vardı.
Ben ise vefat eden teyzeme benziyormuşum. Tabi çirkefleştiğim zamanlar annem beni halama benzetirdi oralara pek girmiyorum.
Annem bana 8 aylık hamileyken teyzeme bir araba çarpmış ve vefat etmişti. Annem de duyar duymaz erken doğum yapıyordu. Ona göre ismimide güzelliğimide teyzemden almıştım. Dedemin ve anneannemin en gözde torunları olmamda buradan geliyordu.
Ufak çaplı tartışmamız bitmişti ve nihayet evden çıkabilmiştik. Arabayı babam kullanıyordu. Annem yanında first leydi havasında oturuyordu.
Ben ise abimle, Furkan'ın ortasında oturuyordum.
Bir abim dürtüyordu. Bir Furkan. Büyük ihtimalle arabaya binmeden önce anlaşmışlardı. Delirmek üzere Furkan'ın kafasına bir tane geçirdim. Ne yazıkki abime aynı haraketi yapamıyorum. Dirseğimle dürtmekle yetindim sadece.
"Ah abla ne vuruyorsun ya. Acıdı. "
Eliyle kafasına vurduğum yeri okşadı.
Oflayarak gözümün önüne gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.
"Eliniz kolunuz rahat dursun o zaman. "
Annem önde babamı süzmekten vazgeçerek "Didişmeyin köpek gibi "
Diyerek kaldığı yerden babamı işveli işveli süzmeye devam etti.
Üçümüz aynı anda birbirimize bakıp "Sana dedi" diyerek işaret parmağımızla birbirlerimizi gösterdik. Annem sabır dileyerek tekrar önüne döndü. Saçlarımı abimin yüzüne savurduktan sonra tırnaklarımı incelemeye başladım. Eksik olmayan parlatıcım vardı. Annemin aksine renkli renkli ojeler sürmezdim.
Amcamın arabası önde gidiyordu. Onun önünde ise babamın ayarladığı servis arabası mahallelinin bir kısmını götürüyordu. Geri kalanlar ise kendi arabalarıyla gelmişti .
Babam ve amcam her yıl başka dertleri yokmuş gibi bu pikniği ayarlarlardı. Çoluk çocuk gelip eğlenir giderdik. Dört yıldır gelmiyordum tüm mahallenin katıldığı pikniğe. Bu kalabalıkta pek te insanın gözü beni aramıyordu doğrusu. Ben olmadan da gayet güzel eğlenebiliyorlardı. Annem nispet yapar gibi görüntülü arardı ve kapanırdı piknik merasimi.
Araçlar sırayla park edildikten sonra Abimle itişe kalka indik arabadan. İşin doğrusu Abimle dadaşmayı bile özlemiştim. Sesli itiraf ederek abimin bir taraflarını kaldırmaya hiç te gerek yoktu. Zaten biz hiç bir zaman konuşarak anlaşamazdık ben bakardım oda anlardı.
Kolunu omzuma attı birlikte piknik alanına doğru yürümeye başladık.
Arkadan Furkan'ın "Anne bak görüyomusun? Yine beklemediler beni neyim ben anlamıyorum ki. Ben bu ailenin hangi parçasıyım? "
Abimle kahkaha atarak yürümeye devam ettik.
"Sen yokken çok şey değişti mahallede. "
Gözlerimi devirerek Abime baktım. Allah aşkına bizim mahallede en fazla ne değişmiş olabilirdi ki. Mahalle aynı mahalleydi işte giriş katta oturan meraklı kadınlar. Çırpılmış sofrabezi kavgaları. Sokakta oynayan çocuklar. Ha bir de abim ve tayfasının mahalleye ağır abilik yapmaları.
"Bırak Allah aşkına abi. Ne değişmiş olabilir mahallede mahalle aynı mahalle işte. "
Kafamı kaldırıp yan komşumuz Hatice teyzenin yanında oturan genç grubuna bakarak içimden bir hassiktir çektim. Ciddi ciddi küfürden nefret eden ben bir 'Hassiktir' çekmiştim.
Abimin varlığını hatırlayarak zar zor çekmiştim kafamı o taraftan.
Mahallemiz azıcık değişmiş olabilirdi.
Zar zor yutkunarak sesli bir nefes almıştım. O tarafta filim çekimi falan mı vardı acaba? Bu kadar yakışıklının aynı anda oraya toplanması mümkün değildi çünkü. Dayanamayıp tekrar baktığımda ise içlerinden biri ile göz göze geldim. Kafamı anında önüme çevirsemde fayda etmezdi. Bir kere değmişti kuzguni siyahı, yeşillerime.
Annemlerin de gelmesiyle tüm banklar birleştirildi. Gözlerim Furkan'ı ararken abime takılı kaldı bir süre. Daha doğrusu abimin yanındaki adama. Yüzünü abime dönük olduğu için omuzlarıyla bakışıyordum.
Hatice teyzenin yanında gördüğüm başka bir çocuk "Huzeyfe hadi oğlum seni bekliyoruz bir saattir" diyince, abimin omzuna dostça vurup arkadaşının yanına doğru ilerledi. İzlendiğinin farkına varıp kafasını bana doğru çevirdi. Anlam veremediğim bir şekilde tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Az önceki gibi gözlerimin içine bakarak ilerledi. Normalde insanlarla göz göze gelmekten asla çekinmem. Hatta biri bana dikkatlice bakınca rahatsız olduğumu anlasın diye bende bön bön bakarım suratına. Ama elimde olmadan bakışlarım ellerime kaymıştı.
İç sesim 'çocuğun omuzlarını dikizlerken böyle utanmıyordun ' dedi.
Ara sıra kendini gösterip kafamı karıştırıp giderdi içimdeki ahlaksız Sevda.
Utandığımda istemsizce saçlarımı kulağımın arasına sıkıştırırdım. Tekrar kafamı kaldırdığımda hala bana baktığını gördüm. Ah hadi ama dön artık önüne .
Hafifçe sırıtarak ona seslenen arkadaşının yanına gitti.
Huzeyfe.
Ne değişik bir isimdi. İlk kez duymuştum ve kulağıma güzel bir şarkı mırıldanılmıştı sanki. Bir ara anlamına bakmam gerektiğini aklıma not ettim. Daha fazla ortada kabak gibi dikilmek istemediğimden annemin yanına kahvaltı sofrasını hazırlamaya gittim.
Mahallenin kadınlarıyla güle oynaya hazırladığımız sofrayla kafam dağılmıştı.
"Ooo kuzen sen gelirmiydin ya mahalle pikniğine. "
Ali amcamın kızı Şeyma kollarını açmış bana bakıyordu. Yüzümde oluşan kocaman gülümsemeyle koşa koşa sarıldım ahiretliğime. Çok özlemiştim zilliyi.
"Nerelerdesin kızım sen bir hafta oldu baba ocağına döneli Şeyma hanım ortalıkta yok. "
Elimden çekiştirerek sakin bir yere getirdi beni. Bir sürü dedikodu birikti demekti bu.
"Ne yapayım bacım büte kaldım işte anca toparlanabildim. Süpriz yapayım dedim baktım mahalle bomboş taksiye atladım geldim hesabıda Burak'a kitledim. "
Beraber kıkırdayarak abime baktık az ilerimizde sigarasını içiyordu.
Birden kafama gelen topla beynim zonklamaya başladı.
"Ah! Yavaş olsana dingil. "
Acıyla yüzümü buruşturarak kafamı ovaladım. Heyy. Acıtmıştı.
"Ne dedin sen? "
Elim hala saçlarımın arasındayken, duyduğum sesle ikinci kez tüylerimin ürperdiğini hissettim. Korka korka kafamı kaldırıp karşımdaki adama baktım. Kalın ama yüzüne yakışan kaşları vardı. Gözleri, gözleri ise tarif edemeyeceğim şekilde değişik ve güzeldi. Sanki siyahın en güzel tonuydu. Saçları, ise top oynadığını belli edercesine dağılmıştı. Gözlerim yavaşça adamın dudaklarına kaydı. Bir kadını bile kıskandıracak derecede fazla kalın olmayan biçimli dudakları vardı. Ama gel gör ki dingildi işte.
"Dingil. dedim. Var mı bir itirazın? "
Az önceki sırıtışına benzeyen alaycı bir sırıtış peydah oldu yine dudaklarında. Dalgamı geçiyordu benimle dingil.
"Demek. Dingil. Dedin. "
Kelimelerin tek tek üstünde durarak konuştu benim gibi. Resmen benimle dalga geçiyordu hanzo.
Söylediğim kelimeden anında pişman olmuştum. Ama gelin görün ki kelime çoktan dudaklarımın arasından çıkmıştı. Kuyruğumu kıstırıp, tükürdüğümü yalamamak adına,"Evet dingil dedim. Görmüyor musun da iki koca kadını topunu buraya doğru atıyorsun. "
"Piknik alanı burası farkında mısın silahla ateş etmişim gibi davranmasana küçük alt tarafı top geldi. Ne kadar abarttın."
İki koca kadın lafına gıcıklık olsun diye üstüne bastıra bastıra küçük demişti bana beyimiz. Üstten küçümseyici bir şekilde sırıtarak konuşuyordu birde.
En nefret ettiğim insan modeli haline bürünmüştü birden.
"Sen ne kadar utanmaz bir adamsın ya özür dileyip, iyimisiniz diye sorman gereken yerde üstüne üstlük burada durmuş bir de benimle alaymı ediyorsun. Terbiyesiz!"
O kadar çok sinir olmuştum ki elimden gelse iki kaşık suda boğabilirdim, karşımda gözlerimin içine sırıtarak bakan adamı.
Çok küçük bir saniye gözlerinin dudaklarıma kaydığına yemin edebilirdim. Saliselik bir zaman dilimiydi.
"Tamam sus artık egonu tatmin etmek için benden özür bekliyorsan üzgünüm ama bunu yapmayacağım. Şimdi küçük gösterin bittiyse topumu alabilir miyim? Şok içinde önce elimdeki topa sonra da karşımdaki adama baktım. Bu dingil kendini ne zannediyordu. Kol çantamda ki, abimin doğum günü hediyesi olan "Biri seni rahatsız ederse çekinmeden sapla böğrüne" diyerek hediye ettiği çakıyı çıkardım. Başta karşı çıkmıştım ama günden güne artan kadın cinayetleriyle çantamda taşımaya başlamıştım. Malum ülkemizde kadına verilen değerin kaldırım taşına verilen değerden hiç bir farkı yoktu ya neyse. Çakıyı topa batırırken kendimi her ne kadar bakkal Rüstem amca gibi hissetsem de karşımda ki adamın yüzünde ki şaşkınlıktan çok memnun kalmıştım. Bir daha hiç bir kadını küçümseyemeyeceğini anlamalıydı dingil herif.
"Ne top patlatmak mı? Çocuk musun kızım sen." Kaşları çatılmış yüzünde kızgın bir ifadeyle bana bakıyordu. Piknik şimdiden eğlenceli bir hale gelmişti.
"Kusura bakma canım egomu tatmin etmem gerekiyordu." Elimdeki havası sönmüş ortadan patlamış olan topa tiksinerek bakıp, yere attım. İğrenç bir şeye dokunmuş gibi elimi çırparak, "İyi eğlenceler." Dedim. Yanından saçlarımı savurarak geçtim. Adam bile neye uğradığını şaşırdı. Hoş bende beklemiyordum bu kadarını kendimden.
Arkamdan koşa koşa bana yetişmeye çalışan Şeyma'yı daha fazla koşturmamak adına yavaşladım. Dingil herif sinirlerimi fena halde bozmuştu.
Transa girmiş Şeyma'ya bakarak ofladım. Demek adam beni ormanın içinde öldürse televizyon izler gibi izleyecekti.
Elini ağzına kapatmış, gülmemek için kendini zorluyordu.
"Bana bak zaten keçilerim tepemde tek kelime edersen seni dedemin çiftesiyle vururum. "
Ellerini havaya kaldırarak teslim olmuş ifadesine büründü. Ayağımı yerdeki kuru otlara vura vura gidiyordum. Çok sinir bozucu bir durumun ortasında kalmıştım.
Ben dayanamayıp kahkaha attığımda
Şeyma'da dayanamayıp gülmüştü. Yere oturup bir saat karnımızı tuta tuta gülmüştük hatta abimin diyişiyle at gibi kişnemiştik.
"Kızım sen katil Bebek çakimisin çantadan çakı çıkarmakda ne demek?"
Dayanamayıp tekrar güldüğümde"Haketti ama kasıntı görmedinmi kızım adamın, havasını sanırsın küçük dağları kendi yarattı haspam."
Neydi iki gram yakışıklılığı vardı kendini fasulye gibi nimetten sayıyıyordu. Acaba abime söyleyip dövdürsemiydim? Neyse İnsanların gününü mahvetmeye gerek yoktu. Zar zor oturduğumuz yerden kalkıp, piknik alanına doğru güle güle gitmiştik.
Banklara herkes kurulmuş kahvaltıya başlanmıştı. Tam koca dört semaver yakılmıştı. Furkan çay servisi yapıyordu.
Bankların en başında mahalle büyükleri oturuyordu. Gençler için son iki bank ayrılmıştı homurdana homurdana Şeyma'nın yanına oturdum. Yanıma abim kurulmuştu hemen
Dirseğiyle beni dürtüp "Ne oldu kız gereksiz. Ne bu suratının hali? "
Dirseğine tokatı geçirip, "Sanane abi ben sana soruyormuyum? Ne oldu ne bitti diye. Hayret bir şey ya. "
Gözlerini kocaman açıp daha bir dikkatle süzdü beni. Halime gülerek "buna da bir şey söylemeye gelmiyor."
Cevap vermeyerek önümdeki siyah zeytinlere diktim gözlerimi. Sanki renkleri tam oturmamış gibiydi.
Kafamı kaldırmamla, Huzeyfe'nin tam karşıma oturduğunu fark ettim. Bir bu eksikti anlaşılan piknik bana zehir olacaktı.
"Sakın çaktırma bak Burak'ın çocuğun yakışıklı yüzünü dağıtmasını istemezsin değil mi? "
Valla hiç fena olmazdı aslında.
"Sen sus zaten sinirliyim sana sen abimi röntgenle gizli gizli. "
Söylediğime kızarıp bozararak dirseğiyle karnıma geçirmisti bir tane. Çocukluğumuzdan bu yana böyleydi bu Şeyma abimi sever abim ise hiç farkında değilmiş gibi davranırdı. Oysaki adım kadar emindimki abim bal gibi de biliyordu. İşine gelmiyordu sadece.
Benim sarışınımdan daha iyisini mi bulacaktı oysaki. Ona göre Şeyma kardeşiydi. Bir gözündeki perdeyi kaldırıp alıcı gözüyle süzseydi eminim ikisi de çok mutlu olacaktı.
İçimden hayırlısı olsun diye geçirdikten sonra kafamı kaldırdım. Gözlerini dikmiş tilki gibi bana bakıyordu.
'Ah aptal Sevda hangi tilki bu kadar yakışıklı '
Gerçekten kafayı yiyordum.
Hala bana baktığını hissederek kafamı kaldırdım.
Kuzguni gözlerini dikmiş beni izliyordu. Yanımda abim oturuyordu. Neredeyse utançtan inleyecektim.
"Eee Huzeyfe sen naptın işlerini. "
Elindeki çatalı kenara koyarak nihayet gözlerini abime çevirdi.
"Ne olsun Burak bildiğin gibi uğraşıyorum dükkanla. Yolunda çok şükür herşey. "
Benim gibi cümlelerini devrik bir şekilde kullanması gülümsememe sebep oldu.
Abim acaba az önce kız kardeşine nasıl davrandığını bilseydi böyle davranabilirmiydi?
"Kuyumculuk zor iş iti kopuğu bitmez. Allah yardımcınız olsun. "
Demek bu dingil kuyumcuydu.
Boynuna baktım gözlerim altın bir kolye aradı. Ama çok şükür ki yoktu. Demekki o kadar dingil değildi.
Abim elini omzuma atıp, "Bak tanıştırayım sizi kız kardeşim Sevda."
Ah abim ah sen bizim nasıl tanıştığımızı bir bilseydin böyle davranırmıydın acaba. "Huzeyfe bizim mahalleye yeni taşındı gereksiz bizim dükkanın yanındaki boş dükkan vardı ya heh tam orayı tuttu işte " Sanki ben onunla konuşuyormuşum gibi kendi kendine söyleyip cevaplıyordu . Ah benim salak abim sanki mahalleye gelen herkesle beni özel olarak tanıştırırdı. Karşımda bana otuz iki diş sırıtarak elini uzattı .Abimin sakın salaklık yapma bakışlarıyla bende elimi uzattım.
Alt tarafı el ele tutuşacaktık ay sıkışacaktıık. Onun avuçlarının içinde benim avuçlarım ufacık kalmıştı.Onun sıcacık ellerine nazaran benim ellerim buz gibiydi. Elimi yavaşça çektim avucunun içinden sanki az önce adamın karşısında ahkam kesen ben değilmişim gibi.
"Huzeyfe bende memnun oldum .Sevda."
Abimin bakışları altında zoraki bir gülümsemeyle sözde bende memnun olduğumu belirttim.Hiçte memnun olmamıştım bir kere .
Abim aynı şekilde Şeyma'yıda tanıştırdı .Sanki tek derdimiz bu dingille tanışmaktı .Tek kelime daha etmeden kahvaltımı etmeye devam ettim .Cebimdeki telefonun çalmasıyla yerimde doğrularak arka cebimden telefonumu çıkardım abim ve Huzeyfe'nin yanında oturan Furkan aynı anda "kim aradı?" Diye sorunca göz devirerek kalktım masadan. Masanın başında oturan babamı gorünce kocaman gülümseyerek öpücük attım. Sevgi pıtırcığım öpücüğü havada yakalayarak kalbine bastırdı.Dayanamayarak kıkırdadım . Seviyordum bu adamı telefonumun tekrardan çalmasıyla sınıf arkadaşım Zehra'nın sabırsızlığına gülümsedim. piknik alanındandan biraz daha uzaklaşıktan sonra telefonu açtım.
"Ne var kızım çatladın açtık işte."
"Biliyordum böyle olacağını İstanbul'a gittin unuttun işte beni ."
Ya özel günü gelmişti .Ya da sevgilisinden ayrılmıştı.
Daha iki gün önce konuşmuştuk. Sevgilisinden çok tribini ben yiyordum.yine de seviyordum deli kızı .
"Bacım ne yapayım başımdaki gardiyanlar eksik olmuyorki. Haklısın ihmal ettim seni."
Kıkırdayarak dalga geçtiğimi belirttim.
Elime gelen bir tutam saçımla oynayarak ayağımın altında ezmekte olduğum otlardan başımı kaldırdım. Huzeyfe tam olarak beni izliyordu. Soğuk bir kış gününde rüzgar yemiş gibi vücudumu saniyelik bir titreme tuttu. Gözlerimi ondan çekerek telefon konuşmama devam ettim . Biraz daha Zehra'yla konuştuktan sonra telefonu kapatarak bizimkilerin yanına ilerledim.
Bacaklarıma sarılan küçük kollarla gülümsedim. "Sevda abyaa " mahallemizin pıtırcığı Arya gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Eğilerek kucağıma aldım."Fıstıkım sen ne kadar güzelleşmişsin böyle ." diyerek kocaman öptüm bal yanaklarından , "Dimii çok güzellesmişim ben Huzeyfe'de öyye söyyüyoy .
Ne Huzeyfe'ymiş kardeşim küçücük çocuğun bile aklını başından almış.
"Biyiyomusun sevda abya biz biybiyimize aşıgız evlenmek için benim büyümemi bekyiyoyuz"
siz birbirinize aşıksınız. Eee Allah mutlu mesut eyliyeydi o zaman .Sübyancı pislik!
Söylediğime içimden kocaman bir yuh çektim .O kadarda değiildi canım. Arya'yı mıncıklamaya devam ettim. Isırıp kıçına kıçına vuruyordum zillinin ,halinden memnun bir şekilde kucağımda debeleniyordu.
"Aşşgımm kuytayy beni Sevda Beni yicek "
Hay senin o dilini eşek arıları soksun çocuk .aşgının sırasımıydı şimdi.
"Dayan fıstıkım yetişiyorum."
Arya kollarını öne doğru uzatıp aşkının onu kurtarmasını bekliyordu.
Satışlara gel. Vay kerata vay.
Arya'yla birlikte hayran bir şekilde bize doğru aheste aheste gelen adamı seyrettik . Kendime tokat atma isteğimi bir kenara bırakarak üstüme doğru eğilen adamla tedirgin oldum .Ah herkesin içindeydik ve yanlış anlaşılmaya çok müsait bir pozisyondaydık. Sanki ortamızda Arya yokmuş gibi gözlerine dalmıştım . Arya'yı kollarımdan alırken işaret parmağını tüm koluma yavaşça sürtmüştü anlam veremediğim bir şekide heyecanlanmıştım.
"Geldim aşkım. Ne oldu Sevda ablanın işkencelerinemi maruz kaldın?"
Ben anın şokunu atlatamazken Arya cilveli bir şekilde kıkırdayarak kafa salladı sanırım onunda dili tutulmuştu.
"Sevda ablanın hesap defteri kabarıyor . "
gözlerimin içine bakarak söylediği cümleden sonra Arya'yı kocaman öperek ,arkadaşlarının yanına gitti.
Parmağını sürttüğü yerde tatlı bir sızı oluşmuştu.
"Abla, hadi bir saattir seni arıyorum." Elindeki topu göstererek yanına gelmemi işaret etti .
Girdiğim transtan çıkarak Furkan'a doğru yürümeye başladım.
Yeni gördüğüm Cihangir'le neredeyse çığlık atacaktım. Çocukluk arkadaşım,sokakta akşama kadar top oynadığım insandı.
"Cihangirr!"
Benden tarafa döner dönmez beklediğim gibi "Sevda'm " diyerek kollarının arasına almıştı beni.
Hayvan gibi özlemiştim keretayı . Beni bir o yana bir bu yana sallayarak tamda beklediğim hareketi yapmıştı.
"Kıskanıyorum ama." Dudaklarını bükerek bize bakan Şeyma'yla kahkaha atarak ikimizde kollarımızı açmıştık ortamıza girmesiyle kahkalarımız piknik alanını doldurmuştu.
Annemin uzaktan "Deli bunlar ayol " demesiyle kendimi tutamayıp tekrardan patlattım kahkahamı . Herşey tamda çocukluğumdaki gibiydi. Hatta laf aramızda fazlası vardı azı yoktu.
Ayrıldıktan sonra abimin Cihangir'e attığı topla yeniden güldüm .kçüklüğümüzden beri ne zaman Cihangir'le yan yana gelsek bizi ayırmak için türlü yollara başvururdu.
Cihangir topu kapıp bana göz kırpmıştı . Biraz daha muhabbet ederek voleybol oyunlarına katıldık.
Huzeyfe karşı takımda arkadaşlarıylaydı .İsteksiz bir hali vardı. Aman biz çok meraklıydık muşmula suratına. Bizim takımda ise abim ,ben Şeyma,Cihangir ,Furkan vardık .
Gelen ilk topa Cihangir bana bakarak "Sevda'm bu senin için diyerek sayı yaptı .Abim tepki vermeme izin vermeden "Hop hop birader nereden senin Sevda'n oluyor ?" bu hallerini Şeyma'yla gülerek izledik .Alışkın Olduğumuz bir durumdu .
Abimleri es geçerek Karşı takıma baktım. Huzeyfe bey kaşlarını çatmış Cihangir'i süzüyordu.
Ayağımın ucundaki topa sırıtarak baktım.Ben intikam yemeğini sıcak yemeyi sevenlerdendim.
Hiç düşünmeden topu aldığım gibi kafasına fırlattım . Düşünseydim yapamayacaktım biliyordum .Kafasını bana çevirdi .Babamı ikna etmek için kullandığım gülümsemeyi takınarak,
"Ödeştik,"dedim .
işte şimdi ödeşmiştik.