Biraz şaşkın , biraz sinirli bir şekilde bakıyordu. Haklıydı galiiba bende kendimden böyle bir şey beklemiyordum. Tamam hiç bir zaman pısırık bir insan olmamıştım ama bu kadarda çirkefleşmemiştim . Abimle Cihangir'in kavgası sayesinde çok dikkat çekmemişti . Şeyma dışında kimse anlamamıştı sanırım.
Pişman mıydım? Kesinlikle hayır. Sonuna kadar hak etmişti. Kafasına topu. Ellerini cebine koymuş . Ukala bir tavırla beni izliyordu. Gözlerinde sinir yoktu ama kol kasları gerilmişti .Anlaşılan beyimiz pekte etkilenmemişti ufak çaplı suikast girişimimden. Abimler tartışmayı bırakmış oyuna kaldığımız yerden devam etmiştik. Ara sıra bakışmalarımız dışında pekte önemli bir şey olmamıştı. Kaybeden takım tüm mahalleye baklava dağıtacaktı. Ortaya atılan iddaa sonucu herkes daha da ciddiye alarak oynuyordu. Tekrardan gülümseyerek gelen topu karşıladım. Karşılıklı durduğumuz için attığım topa Huzeyfe karşılık verdi. Topu yine ona gönderdim 'göze göz , dişe diş Sevda. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.' Tekrardan gelen topu zıplayarak manşetle öbür tarafa gönderdim. Heheytt ortaokulda voleybol takımının kaptanıydım. Ne zannediyordu bu bebe. Gülümsemesine takıldı bir saniye gözlerim . Gülmüş müydü ,molotofmu atmıştı pek anlayamamıştım. Ayaklarımın ucuna gelen topla utanarak topu yerden aldım .Herkesin gözü üstümüzdeyken ben adamı dikizliyordum.
Onun yüzünden sayı yemiştik .Hain bilerek yapmıştı. Dikkattimi dağıtmak istemişti bayada başarılı olmuştu. Bir daha ondan tarafa bakmamaya karar verdim.Bakınca neler olduğu aşikardı. Huzeyfe'nin yanında hala adını bilmediğim çocuk ,Cihangir'e gönderdi topu . İyi oynuyordu kereta tekrar karşı tarafa giden top Şeyma'ya gelince kedicik zıplayarak geri gönderdi topu.
Son sayıyı Şeyma'nın atmasıyla oyunu bizim takım yendi.
Açıkcası Şeyma'dan beklemiyordum böyle bir şey ,tırnağım kırıldı diyerek oyunu terk etmesi gerekiyordu .Demek bizim kedicik kendini gelilştirmişti. Ya da benim yerim sevdiğim beyin yanıdır diyerek abim için katlanmıştı .İkinci seçenek daha bir mantıklı gelmişti gözüme . Takımın üçlü hanzosu çığlık atarak bize doğru geliyordu. Abim Şeyma'yı kucaklıyarak havada bir tur döndürdü. Yaptığı kaslar ne işe yarıyor diye düşünüyordum bende. Şeyma kahkaha atarak indi abimin kucağından .En azından piknik birilerini mutlu ediyordu. Eve dönünce abime kısa bir nutuk çekmem gerektiğini aklıma kazıdım . Abim Şeyma'yı bırakarak benide kucağında bir tur döndürdü. Hey midem bulanıyordu. Kahkaha atarak bende indim abimin kollarından .
"Aferin kız kedicik."
Abim bir abi edasıyla tekrardan Şeyma'yı tebrik edince az önce kahkaha atan kızın suratı şimdi çarşamba pazarına dönmüştü.Ah benim salak arkadaşım aşık olacak başka kimse bulamamışmıydı?
" Sende fena degildin Sevda "
Kocaman sırıtarak ilk aşkımın beline kollarımı sardım."Öyleydim değilmi Cihan'ım " Oda ufak çaplı bir kahkaha atarak başımın üstüne bir öpücük kondurdu. "Huzeyfe mahalleye döner dönmez isteerim baklavımı ona göre." Varlığını unutmak istediğim adam kafasını öne eğerek eliyle göğsüne vurdu. "Ayıp ettin Burak daha mahalleye girmeden baklavan önünde olur."
Abimde gülerek "Eyvallah kardeşim "dedi. Kardeşimmi ? ne ara bu kadar samimi olmuştu bu hanzolar.
"Evladım ne kadar terlemişsin böyle . Koşturuyosun deli danalar gibi." Elinde bezle Huzeyfe'nin yanına gelen kadına baktım. Sanırım terlediği için sırtına koymak istiyordu. İstemsizce gülerek kadını inceledim başında yazmasıyla tipik bir anadolu kadınıydı 1 60 boylarında hafif kalçalı bir kadındı yüzüne baktığımda Huzeyfe'ye hiç benzemediğini fark ettim."Sultanım napıyorsun sen çocukmuyum ben ." Annesinin hareketine bozulmuştu beyfendi .Eh tabi karizması çiziliyordu. Bizim dingile bak sen bana aslan ,annesine kedi kesilmişti. "Çocuksun ya tabi çocuk olmasan topun peşinde koşarmısın?" Dayanamayıp sesli bir şekide güldük Şeyma'yla . biraz daha zorlasa sokağa çıkmama yasağı alacaktı bizim kedicik . Kadın sanki beni tanıyormuş gibi dönüp gülümsedi.
"Sevda kızım,Sevim teyzen ben tanışmak bu güne kısmetmiş ah annenin bahsettiği kadar güzelmişsin ."
Ne olduğunu anlamadan kadının kollarında buldum kendimi . Demek bu kadın annemin arkadaşıydı . Zaten annemin bir tane normal arkadaşı yoktu ki . Hem işi gücü yok muydu bu kadının oturduğu yerde benden bahsediyordu. Ayıp olmasın diye bende doladım kollarımı kadının kalçasına nazaran ince olan beline . Allah aşkına en son dört ay önce sömestır tatilinde gelmiştim eve bunlar ne ara mahalleye taşınmışlardı da ,ne ara bizimkilerle samimi olmuşlardı.
"Nasılsın yavrum,bitirdinmi okulunu ?" Yinede sevmiştim kadını samimiydi bir kere. Bende onun gibi gülümseyerek "Evet efendim bitirdim çok şükür ." dedim .
"Sevim'ciğim tanıştınızmı Sevda'yla " nereden çıktığını anlamadığım annem sohbetin ortasına bomba gibi düştü .Gözleri sakın yanlış bir şey söyleme etini mıncırırım der gibi bakıyordu. Ah bu kadın resmen ömrümü yemişti.
"Evet ahiretliğim sohbet ediyorduk biz de." Nedense ben hiç keyif alamıyordum bu sohbetten .
"Sevda iki dakika bakarmısın ?" Cihangir'in sorusuyla neredeyse sevinçten çığlik atacaktım . Bakardım tabi Cihanım hiç bakmaz olurmuyum. "Hanımlar müsadenizle ben bir bakayım .Bu hoş sohbetimize başka zaman devam ederiz " Annemin bir şey söylemesine izin vermeden yanağından öptüm . Koşarak Cihangir'in yanına gittim.
"Oğlum varya sen bir tanesin .Adamın dibisin .Adamın hasısın ."
"Ne yapayım baktım renkten renge giriyosun dedim kurtarayım." Kahkaha attıktan sonra ,koluna girdim .Muhabbet ede ede uzaklaştık kalabalıktan ."Eee Sevda'm anlat bakayım ,neler yaptın okulda?"
Kendimi çimlerin üstüne atarak uzandım .Bunu yapmayalı uzun zaman oluyordu. Bu Cihangir'in dilinde erkek arkadaşın oldu mu? Olduysa bak ağzına sıçarım. Demekti.
"Ne olsun be Cihan'ım bildiğin gibi okul ev, ev okul git gel yaptık bitirdik gurbet işini. "
Gözlerini gözlerime dikerek tespit yapmaya çalışıyordu. Ne zaman böyle baksa ne var ne yok dayanamayıp dökülürdüm.
Gülerek koluna vurdum. " Bakma lan şöyle valla olmadı bir şey. Hiç erkek arkadaşım olmadı. Hatta yanıma yaklaşmalarına bile izin vermedim. "
Canımı sokakta bulmamıştım Tabiki de. Kırdığım cevizleri anlatacak değildim.
Hadi hadi inandık bakışını atarak cebinden sigara paketini çıkardı. Önce bir dal bana uzattı sonra kendi dudakları arasına aldı. Halk arasında kötü alışkanlık olarak nitelendirilen tek alışkanlığım sigaraydı. Hiç bir zaman bırakmak istememiştim. 15 yaşındayken çevreden görüp özentilik yapmıştım her ergen çocuk gibi. Sonra da bir daha bırakmamıştım.
Galatasaraylı çakmağını çıkararak önce benim sonra kendi sigarasını yaktı. Emindim ki donuna kadar her şeyi sarı, kırmızıydı. Düşünceme gülümseyerek bir duman çektim içime.
"Ne olacak bizim bu halimiz? Sevda'm"
Dertli bir şekilde sorduğu soruyla şaşırdım. Anlaşılan Cihan'ım fena tutulmuştu.
Valla seni bilmem ama ben halimden pek memnunum diyemedim.
"Dört ay önce seni bıraktığımda, böyle bir soru soracağın aklıma dahi gelmezdi. Anlat bakayım kim bu şanslı hatun? "
Onun yaptığı gibi bende gözlerinin içine baktım. Yalan söylese şıp diye anlardım böyleyken göz bebekleri küçülürdü. Hemen gözlerini kaçırırdı.
"Yok be kızım gönül işi değil bu. Sadece hayatın bir anlamı yok her gün sabah kalktığında o günün nasıl geçeceğini az çok tahmin edebiliyorum. Geldim 28 yaşına hayat aynı hayat boktan devam. "
Sanırım haklıydı. İnsan yaş aldıkça hayattan beklentileri bile fazlalaşıyordu.
"Hangimizin ki farklı ki ve Cihan'ım boşversene hayattan zevk almaya bak. "
Sigaralarımızı bitirip gökyüzünü izlemeye devam ettik. Küçükken de yan yana gelip gökyüzünü seyrederdik. Sessiz bir şekilde dertleşip ayrılırdık.
Bir nevi terapi yöntemimizdi. Bizi bizden iyi kimse anlayamazdı. Hiç bir zaman hayattan beklentileri yatlar, katlar, villalar olan çocuklar olmamıştık. Çok şükür hiç birimiz geçim sıkıntısı çekmemiştik. Elimizdekiyle mutlu olmayı becerebilen çocuklardık. Eğer annemizin elinde fazladan parası yoksa çikolata diye ağlamazdık.
Güzel çocuklardık biz.
Biraz daha gökyüzünü seyrettikten sonra daha fazla dikkat çekmemek için bizimkilerin yanına gittik .
Bankları es geçip yere kilim, savan sermişlerdi.
Bir grup çocuk Ali amcamın yaptığı salıncaklarda sallanıyorlardı. Oh hayat onlara güzeldi büyükler ise oturdukları yerde muhabbet ediyorlardı. Gözüm istemsizce etrafı taradı. Bir çift kuzguni siyah göz görmek istedi. Ama göremedi.
Şeyma onu tek bıraktığımız için biraz triplenmişti ama Cihangir'le gönlünü almıştık zillinin.
Babam, Ali amcam ve bakkalımız Rüstem amca mangalın başına geçti.
Mis gibi kokular etrafa yayılırken bende ip atlayan kızların yanına gittim. Biraz onlarla ip atladıktan sonra sıkılarak tekrardan etrafı taradı gözlerim.
Gömleğinin ilk üç düğmesi açık saçı başı dağılmış bir vaziyette Huzeyfe'yi gördüm. Ya pis dayak yemişti. Yada başka bir seçenek yok dayak yemişti bes belli.
Biraz daha yaklaştıktan sonra yanağında ruj lekesini görmemle midem bulanmıştı. Ciddi ciddi Maybeline 12 kırmızıydı o ruj nerede görsem tanırdım.
Sigaramı yakıp ,balkona geçtim. Sanırım benim sonum sigaradan olacaktı. Yerdeki pufların üstüne kendimi atıp gökyüzünü seyrettim . Neden her fırsatta bunu yapıyordum bilmiyordum ama ,iyi hissettiriyordu. Annem görse zıkkım iç diye nutuk çekerdi.İçtiğimi biliyordu ama bilmemezlikten geliyordu. Babam ise Furkan'ın gambazlaması sonucunda öğrenmişti. Bir şey söylemeyip sofrayı terk etmişti. Uzun bir süre benimle konuşmamıştı. Bunun üzerine Furkan'ı tertemiz dövmüştüm. Furkan'da o günden sonra bir daha beni ispiyonlamamıştı. Yiyosa ispiyonlasın bakalım diyerek kendi kendime sırıttım . Bu konularda öz ve öz annemim kızıydım. Çirkeflikte üstüme tanımazdım. Tabi damarıma basılmadığı sürece sorun yoktu. Ne haksızlığa gelebilirdim. Ne saygısızlığa . Kimse beni sevmek zorunda değildi. Kimseden böyle bir şey istemeye hakkımda yoktu. Ama herkes kararlarıma ve tercihlerime saygı göstermek zorundaydı. Babamın öğrettiği gibi bana yapılmasını istemediğim hiç bir şeyi başkasına yapmazdım. İnsanların ince çizgilerine dikkat ederdim. Benim çizgilerimi geçmek isteyenleri ise ezer geçerdim. Eee çirkeflik ruhumda vardı bir kere .
Havaların sıcaklığından dolayı, evde cıbıldak gezerdim. Askısı düşen atletimi saçlarımı savurarak düzelttim.
Sokakta cıvıl cıvıl sesleri gelen çocukları izledim ,bir süre, çocuk olmak gibisi var mıydı be? Ben çocukluğumu doyasıya yaşamış olmama rağmen nerede top oynayan,ip atlayan bir çocuk görsem koşa koşa gider oyununa katılırdım. Hemde annemin 'kazık kadar kız oldun hala sokaktan eve gelmiyorsun' demesine rağmen . izlenmişlikliğin verdiği o hisle kafamı karşı balkona çevirdiğimde ,beni izleyen Huzeyfe'yi gördüm. İlk defa bir insanın bakışlarından bu kadar rahatsız oluyordum. Sanki karşısında çırılçıplak duruyordum. Hem o kadar utanıyor hemde o kadar tuhaf adlandıramadığım bir duygu kaplıyordu içimi. Yüzü ifadesiz bir haldeydi. Sanki bom boş bir duvara bakıyordu. Tuhaf dedim içimden, son zamanlarda çok fazla kullanıyordum bu kelimeyi bu adama karşı.
Piknik gününün üstünden tam bir hafta geçmişti. O gün onu o halde gördükten sonra, annesine bir şeyler söyleyip apar topar gitmişti. Sanırım piknik alanında tamamlayamadığı işi tamamlamaya gitmişti. Biz ise o gittikten sonra yiyip, içip eğlenmiştik . Şarkılar söylenmiş, Mangallar yakılmıştı. Çocuklar doyasıya oynamış, döerken emindimki hepsi uyuyakalmıştı. Günün anlam ve önemini belirten birlik beraberlikten bahsedilmişti bir süre . Bir dahaki yıl tekrarlanacağını umarak,mahalleli evlerine dönmüştü.
O günden sonra Huzeyfe'yi hiç görmemiştim . Tekrar göz göze geldiğimizde selam verir gibi kafasını salladı. Selamını karşılıksız bırakarak odama girdim. Hiç bir zaman kin tutan bir insan olmamıştım ama kolay unutamıyordum. Hele haketmediğim şeyleri. Yatağımın üstünde titreyen telefonu elime aldım. 5 cevapsız aramamı ? Ne zamandan beri balkondaydım Allah bilir. Dördününde Cihangir olmasıyla gülümsedim. Şu an da büyük ihtimalle buraya geliyordu. İstediği zaman haber alamayınca çıldırıyordu. Annesinin vefatından sonra böyle olmuştu. Daha fazla korkutmak istemediğim için hızlıca aradım.
"Alo nerdesin Sevda'm sen aklım çıktı burada? "
İçim parçalanıyordu onun bu halini gördükten sonra . İşi şakaya vurarak unutturmaya çalıştım.
"Patladınmı be Cihan'ım tuvallettede huzur vermiyorsun?"
Hışırtılı bir gülme sesi duyduktan sonra, " 15 dakika içinde hazır bir şekilde kapının önünde istiyorum seni itiraz etmiyorum. Şeyma'yada haber ver gözünü seveyim. Sonra yeni gelin gibi nazlanıyor. Duydun mu bak? 15 dakika 16 olursa dayak yersin benden. "
Cevap vermeme izin vermeden telefonu yüzüme kapattı hanzo. Bende onun inadına bir saate inmeyecektim.
Yavaş yavaş tuvalete girip 15 dakika kadar oyalandım. Sonra Şeyma'yı arayıp dışarı çıkacağımızı söyledim.
En son dolabımın başına geçip siyah küçük küçük çiçekleri olan eteğimi aldım elime boyu tam diz kapaklarımın hizzasındaydı. Hoşuma gitmesiyle geçirdim üstüme. Düz beyaz v yaka tişörtümüde giyip, saçlarıma baktım. Bu sıcakta hiç açık bırakamazdım. Ensem yanardı yahu.
Salaş bir şekilde örüp sağ tarafıma attım. Yüzüme nemlendirici, rimel sürdükten sonra hazırdım.
Telefonuma baktığımda tam otuz üç dakika olduğunu görüp sırıttım. Haketmişti hanzo.
Mutfakta şarkı söyleyerek yemek yapan annemi izledim bir süre. Söylediği slow şarkının aksine kalçasını bir o yana bir bu yana sallayarak garip bir şekilde dans ediyordu.
"Anne ben çıkıyorum Cihan kapıda bekliyor. Şeyma'yı da alır bir kaç tur atarız. "
Elindeki tahta kaşığı bana doğru sallayıp. "Aman Annene yardım etme sen. Yardım etsen ölürsün baban gitti, abin gitti sende git. O asalak kardeşin kitaplardan başını kaldırmasın yalnızlıktan öleyim ben bu evde. Dört duvar arasında mahkumlar gibi yaşayayım. "
Abim çıkarken 'güle güle yakışıklı oğlum benim ' dediğinden adım gibi emindim.
Babamı zaten kur kur yapa yapa gönderirdi. Hep banaydı bu kadının artistliği!
"Bende seni seviyorum anne. "
Fortmantodan çantamı alarak koşa koşa çıktım evden.
Mazallah yakalardıda odaya kitlerdi.
Yapmadığı şey değildi neticede.
Merdivenden seke seke inip kapının önünde oflayıp puflayan Cihangir'i gördüm.
"Neredesin kızım Allah aşkına bir saattir buradayım. Şeyma bile indi sen yoksun ortada. "
Tripli bir şekilde Şeyma'nın koluna girip. "Hadi gidelim ahiretliğim. " dedim. Yeterdi canım herkesin atarı banaydı. Şeyma ise bu halimize alışkın olduğu için kahkaha atarak halimi hatrımı sordu.
Arkamızda elleri ceplerinde gülerek bizi dinleyen Cihangir'in sesini duymamla tam zıpladı sinirlerim.
"Şeyma sende fark ediyor musun? Sıcaklar başladı. Sinekler çoğaldı. Bak bak ışte nasılda vızıldıyo-"
Lafımı bitirmeden kendimi Cihangir'in kıçıyla bakışırken buldum. Çığlığımla birlikte tüm mahalle bize bakmıştı.
"Cihangir indir bak beni yeminlen üstüne kusarım. Ah etek var lan üstümde tüm mahalle kıçımı gördü. "
"Demek sinekler vızıldıyor Sevda hanım. "
Kahkaha atarak koşmaya başladı. Sanırım etrafta yuvarlaklar atıyordu.
Şeyma ise kaldırıma oturmuş hunharca kahkaha atıyordu. Bu kız niye hiç bir zaman gülmek ve şaşırmak dışında tepkiler vermiyordu? Anlamıyorum arkadaş.
Herşeyi tersten görmemle iyice midem bulanmıştı. Sabah kahvaltıda yediğim canım böreği çıkaracaktım şimdi şuraya . Ellerimi yumruk yaparak Cihangir'in sırtına vurmaya başladım.
"Ah! Vurmasana kızım. " kahkahalarının arasında zar zor duymuştum kelimelerini.
"İndir beni! Seni kart horoz "
Beni tekrardan sallayarak bulanan midemin üstüne limon sıkmıştı.
Çocuklar ise aynı Şeyma gibi gülerek bizi izliyordu.
"Duydun mu Şeyma? Ne kadar ayıp önce sinek, sonra kart horoz olduk iyi mi? "
Gülerek söylediği cümleyle sırtına bir tane daha geçirdim.
Midem bulanıyordu midem!
"Sihirli sözcükleri duymadan indirmem seni. "
Bokumu ye Cihangir.
Nah sana sihirli sözcük.
Sırtını ısırarak gafil avlamıştım keretayı beni tutan kolu gevşedi bende fırsattan istifade kahkaha atarak kaçmaya başladım.
Çocuklara bağırarak "Cihangir'i oyalayana benden çikolataaa. "
Çikolata lafını duyanlar, Allah Allah nidalarıyla Cihangir'e yapışmışlardı.
Şeyma'nın yanına oturarak kahkahama devam ettim. Biri kolunu tutuyor biri bacağını ısırıyordu. Bir tanesinin omzuna çıkmasıyla dayanamayıp karnımı tuttum. Gülmekten çişim gelmişti.
Baktı olacak gibi değil. "Sevda'yı yakalayana benden dondurma! "
Üstüme doğru gelen çocuklarla "Hayır ama bu hiç adil değil. Benim fikrimde bir kere. "
Topuklarımı kıçıma vura vura karşı kaldırıma geçtim. Küçük cellatlar çok acımasızdı.
İçlerinden biri 'yakalayın kafiri' bile demişti. Kahkaha atarak koşmaya devam ettim.
Taa ki sert bir duvara çarpana kadar. O kadar hızlı çarpmıştım ki duvarın beni top gibi sekip düşürmesini bekliyordum.
Beklediğim gibi olmadı ama sıcak bir el belimden tuttu beni. Yavaşca gözlerimi açtığımda aslında çarptığım şeyin duvar olmadığını fark ettim.
Resmen Huzeyfe'yle koala gibi sarılmıştık. Anın şokuyla ne yapacağımı bilemeden karşımda duran adama baktım. Elleriyle belimi sımsıkı sarmıştı benim elim ise onun omuzundaydı. Yüzümüzün arasında mesafe yok denilecek kadar azdı. Gözlerine baktığımda bir duygu aradım. Şaşırmıştı galiba. Sonra Huzeyfe yerine ne kadar çok duvara çarpmak istediğimi düşündüm.
En azından duvarla bu pozisyona girmezdik. İki kıçımı ovalardım geçerdi.
Şimdi rezil olmuştum!
"Yakalayın kafiri! "