3.BÖLÜM

2149 Kelimeler
"Gülme Şeyma. Bak vallahi çok pis yaparım gülme. " Sinirle ellerimi saçlarımın içinden geçirdim. Herşey Cihan'ın başının altından çıkmıştı. Ne vardı o küçük Osmanlı ordusunu üstüme salacak! Huzeyfe'ye çarptığım yetmezmiş gibi, bir de rezil olmuştum. Çocuklardan biri nasıl olduğunu bilemediğim bir halde beni kaldırıma yatırmıştı. Diğerleri ise resmen üstüme oturmuştu. Hemde üstümde etek olmasına rağmen. Sanırım tüm sokak donumu görmüştü. Aptal Sevda. Aptal Sevda. Senin neyine Cihangir' le tartışmak. Ne zaman trip atmaya kalksam zararlı ben çıkıyordum. Zar zor sahile inmiştik. Tabi o hallerime Abim de şahit olmuştu. Hepsi kenardan kıçlarını yırta yırta gülüyordu. Kimsenin de beni kurtarmaya niyeti yoktu. Çocuklara bakkaldan ne isterlerse alacağımı söylediğimde bırakmışlardı. Üçkagıtçılar. Biz böyle miydik? Biri kaşlarını çatınca kaçacak delik arardık. Yeni nesil fenaydı anam. Göz göze geldiğim ilk insan Huzeyfe'ydi. Daha doğrusu göz göze gelmemiştik. Adamı bacaklarımı dikizlerken yakalamıştım. Düştüğümüz son pozisyonun üstüne bir de bu eklenince iyice ayar olmuştum herife. "Tamam kızım ya. Surat asma artık. Eğlendik bitti. " Cihangir'e en uzak olan köşeye oturmuştum. "Şeyma söyle şu arkadaşa benimle konuşmasın. Zaten uyuzum. " Ona nispeten kollarımı kaşıdım. Bu Sevda dilinde şansını zorlarsan kendini boğazın derinliklerinde bulursun oluyordu. Kahkaha atarak geriye yaslandı. Şeyma'nın kucağında ki çekirdek poşetine elimi attığımda Huzeyfe' de elini atmıştı. Elim elinin altında kalmıştı. Anlık göz göze geldiğimizde utanarak elimi çekmek istedim. Ama bırakmadı. Şeyma ise ellerini çekseler de çekirdek alsam bakışı atıyordu. Abim her zamanki gibi Cihangir'le tartışıyordu. Tekrardan elimi çekmeye çalıştığım da sırıtarak baş parmağımı okşadı. Bu adamın derdi neydi Allah aşkına? Öbür elimle elinin üstüne vurduğum da kahkaha atarak çekti elini. Çekirdeklerin yarısını dökmüştük. Sinirle bende doldurdum avucumu anca keserdi bu çekirdekler beni. "Sana mı yürüyor bu? Bana mı öyle geldi. " Gözlerimi kocaman açarak Şeyma'ya baktım. Onun bana yürüyen yollarını dağıtırdım ben! O kim ki bana yürüyecek hehheyt! 'Banamı yürüyosun oğlum sen? ' dememek için çok zor tuttum kendimi. Abim buradaydı neticede o kadarda yürek yememiştim. "Saçmalama kızım. Ne yürümesi çocuk bildiğin dalga geçiyor benimle tabi bozdum piknikte ayarlarını. " Valla Sevda bana pek öyle gelmedi ya, öyle diyorsan öyledir. " Bu kız benden ne istiyordu. Annem durup dururken akraba akrep diye boşuna demiyordu demek ki. Dirseğimle dürtüp abi mi gösterdim. "Ne iş bakıyorum bu aralar gözlerinle yemiyorsun Abi mi. " Gözlerini devirip tekrardan baktı abime. "Onu yiyen yiyor be gülüm benlik bir durum pek kalmadı ortada. " İnanmayarak bir Şeyma'ya bir abime baktım. Abim sevgilimi yapmıştı. Benden habersiz ay izinsiz. "Abiiiii! Duyduklarım doğru mu? Ne zamandan beri he! Ne zamandan beri gizliyosun benden. " Abim Cihangir'le tartışmasını yarım bırakarak ayağa kalktı birden. İlk tepki güzel. Öğrenip öğrenmediği mi anlamaya çalışıyordu. "Puu sana yazıklar olsun. Bana bunu da mı yapıcaktın? Beni, beni Sevda'nı bu halleremi sokacaktın? " Elleri mi belime koymuş annemin öğrettiği tarzda kavga haline bürünmüştüm. "Ne diyosun kızım sen. Ne yapmışım ben? " Ellerimi semaya kaldırarak " Allahım birde bilmiyormuş gibi davranıyor. Bir de safa yatıyor. Gel de çıldırma yarrabbim! Sen benden izinsiz nasıl sevgili yaparsın. Hadi yaptın diyelim bunu benim duyupta anneme, anneanneme, amcamlara kısacası tüm sülaleye söyleyeceğimi akıl edemez misin? " Ellerimi tekrar belime yerleştirerek. Üstüne doğru yürümeye başladım. Emindim ki Şeyma abimin tek gecelik takıldığı kızlardan birini görmüş ve sevgilisi zannediyor du. Olsun canım bir daha elime böyle bir fırsat nerede geçecekti. "Sevda valla zannettiğin gibi değil. Hassiktir! Buyurun cenaze namazına. Kızım bakmasana öyle. Sevgili falan yok Sevda'm ben senden izinsiz hiç sevgili yapar mıyım? " Yapamazdın. Hele bir yap ta gör bakalım neler oluyor Burak bey. Kahkaha atarak yanına oturdum. "Adam ol zaten benden izinsiz sevgili yapamazsın. " Gözlerini kısarak süzdü beni. Bakışlarını Şeyma'ya çevirdiginde, Şeyma ellerini yukarı kaldırarak ben bir şey yapmadım demek istedi. "Kızım sen var ya şeytansın şeytanın en önde gidenisin. Seni alacak olan adama yazık günah. Sen adamın iflahını kurutursun. Hayatını karartırsın. " Tekrardan kahkaha atıp daha fazla homurdanmaya başlayan abime güldüm. Beni alacak olan adam neydi bir kere! Sanki pazardan meyve sebze satın alıyor du. "Abicim o lafı önce düzeltiyorsun, almak malmak bize ters biliyorsun. Ayrıca benimle hayatını birleştirecek olan adam ne kadar şanslı o kısım senin matematiğinin yetemeyeceği kadar fazla. O yüzden bu konu tartışmaya kapılı. " Bir tutam saçımı çekerek çığlık atmama sebep oldu. "Ne biçim konuşuyorsun kız sen abiyle? " Dirseğimle böbreğini dürttüm bende. İçimde abime karşı felaket bir şiddet isteği vardı. Elimle saçlarımı ovalayarak " Ne çekiyorsun be acıdı. " Abimle biraz daha didiştikten sonra sıkılmıştım. Şeyma, Cihan'la takılıyordu. Abim ise Huzeyfe'yle ne vardı bu adamda anlamıyorum 22 yıllık abimle benden daha iyi anlaşıyor du. Şeyma'nın dikkatini çekmek için iki de bir oflayıp duruyordum. Kimse benimle ilgilenmiyordu! Varlığını unuttuğum telefonum çalmaya başlayınca tüm bakışlar bana dönmüştü. Üniversiteden arkadaşım Hakan olduğunu görünce istemsizce gerildim. İlk yılımızda beni sevdiğini söylemişti. Ben onu arkadaş olarak gördüğümü söylediğimde ise arkadaş kalmaya karar vermiştik. Yakışıklı efendi çocuktu aslında şu filmlerde olan tiplerden hemde ama nedense o anlamda ısınamamıştım. Abim ve Cihangir'in yanında açmak istemediğim için çağrıyı iptal ettim. "Kim o Sevda?" Abimin sorusuyla gözlerimi devirdim. Hala çocuk muhammelesi yapıyordu. Uzatmak istemediğim özellikle de Huzeyfe' nin yanında tartışmak istemediğim için, "Hiç arkadaşım bir saat susmaz şimdi. Eve gidince ararım ben onu." Abim ağzının içinden hmm anladım gibi bir şeyler geveleyip tekrardan Huzeyfe'ye döndü. Herkes önüne dönmüştü ama, bir kişi hariç. Huzeyfe'nin gözleri hala üstümdey di . Gözlerinin içine baka baka saçlarımı savurarak orta parmak çektim. Gerçekten içimdeki pis Sevda'yı durduramıyordum. Şahsen kendileri çok ahlaksız bir kadın olmuştu. Yaptığım harekete gülerek kaşlarıyla bacaklarımı işaret etti. Kaşlarım anında çatılırken bende bacaklarıma baktım. Ah lanet olsun etekle oturmayı bir türlü beceremiyordum. Önce domatese sonra bibere benzemiştim. Bu iş böyle olmayacaktı ya ben bu adamı denize postalayacaktım. Ya bu adam beni mevsim sebzeleri gibi renkte renge sokacaktı. "Sevda hanım doğru eve gidiyorsunuz. Benim bir kaç işim var halledip geçerim babamın yanına. " Doğru eve gidiyorsunuz cümlesindeki anlam Cihangir'le daha fazla takılmıyorsun bacaklarını kırarım anlamına geliyordu. Kaşlarımı çatarak baktım abime. Ne gerek vardı benden önce bunu yapmışlardı hiç anlamıyordum. Furkan'a da gerek yoktu bence. Mis gibi tek başıma evin çiçeği olarak saltanat sürerdim. "Hayır abi eve falan geçmiyorum. Dükkana gidicem. Bugün babamı görmedim işlerim rast gitmiyor. " İşlerim rast gitmiyor derken hem Cihangir'e hem Huzeyfe'ye bakmıştım. Abimede rest çekmiş oldum. Bir taşla üç kuş vurdum. Kart kuşlar. Omuz silkip abime baktım. Allahım sen bana sabır ver bakışını atıp çok değerli kankasına görüşürüz diyip gitti. Sanki ben çok meraklıydım ona. "Kalk kız Şeyma babama gidelim buranın havası çekilmez oldu. " Elini ağzına tutarak kahkaha attı. Komik miydi Allah aşkına? "Sevda sen git annem beni bekliyor pazara gidicem daha, yani pazara gidicem derken annem alacak beni de portmanto niyetine kullanacak poşetleri doldurup doldurup taşıttıracak. " Gerçekten yengemle pazara gitmek belaydı. Alsın almasın tüm tezgahtar lara laf atardı. Yok efendim malları kötüymüş, yok efendim çok pahalıymış. Millete kök söktürüp eve dönerdi. "Ooo Allah kurtarsın bacım. " Kafasını öne eğerek küçük emrah modunda onu da gönderdim sevgi pıtırcığı yuvasına. Huzeyfe'nin hala neyi beklediğini bilmiyordum ama Cihangir bana tip tip bakıyordu. "Bende seni dükkana bırakmak isterdim ama çok suratsızsın be Sevda hiç çekilmiyor bu halin. " "Aman paşaya bak sanki ben sana yalvarıcam nolur beni dükkana bırak Cihangir diye? " Omuzuna bir tane indirip ettim sitemi mi. Zaten onun yüzünden tüm mahalleye rezil olmuştum. Kahkaha atarak yanıma geldi. Önce saçım da ki tokayı kopartıp örgümü bozdu. "Ya Cihangir ya niye bozuyosun saçımı? " Elimi yumruk yapıp beş altı tane yumruk geçirdim omzuna. "Senin dilin çok uzadı Sevda'm kısaltmak için bozuyorum. " Ne olduğunu anlamadan beni kucağına aldığı gibi denize doğru koşmaya başladı. Şaşkınlığımı atamadan çığlık atmaya başladım. "Sakın! Öldürürüm seni. Cihangir dur. Ay dur. Dursana be adam. " Taş çatlasa iki metre uzunluğu olan bir yerden atlasakta ödüm kopmuştu. Kendimi suyun içinde bulmamla çığlıklarım sona ermişti. Niye çevremde bir tane aklı başında insan yoktu yarabbim! Kafamı suyun içinden çıkartıp öfkeyle bir yumruk daha indirdim Cihangir'e. Kafes dövüşçüleri gibi öldürene kadar dövebilirdim. Kahkaha atarak ıslanmışlığım yetmiyormuş gibi daha da su atıyordu üstüme. Kafasından tutup suyun içine soktum. Biraz aklının başına gelmesi gerekiyordu bu adamın. Kahkaha atarak çıktı sudan. Benden dayanamayıp güldüm. Kafamı kaldırdığım da sahil kenarındaki tüm insanlar bizi izliyordu. Zaten biz nereye gitsek rezil olmadan dönmez dik. Huzeyfe ise oturduğu yerden bizi izliyordu kaşları çatık bir şekilde. Elinde sigarası içine çekip çekip duruyordu. Cihangir'i geri de bırakarak yukarı çıkmak için debelendim. Başaramıyor dum bir türlü. Tepemde Huzeyfe'nin bana uzatılan elini görmemle sırıttım. Hiç düşünmeden elinden tuttuğum gibi suyun içine çektim. Neye uğradığını şaşırmıştı. Suyun içinde dayanamayıp kahkaha attım. Kasıntı beyimizin özenle ütülenmiş olan beyaz gömleği sırılsıklam olmuştu. Suyun içinden kafasını çıkartıp saçlarını geriye doğru itti. Ben adamı rezil etmek için suya çekmiştim. O ise biscolata erkeği gibi saçlarını bir o yana bir bu yana sallayıp şov yapmıştı. Sahil kenarın da bankta ağzının suyu aka aka Huzeyfe'yi izleyen kızları görmemle sinirlerim iyice bozulmuştu. Ne olduğunu anlayamadığım bir şekilde bir anda kendimi suyun içinde buldum. Yukarı çıkmaya çalıştıktan başımın üstündeki baskı izin vermiyordu. Otuz saniye daha böyle debelendikten sonra kollarımın altından tutup suyun üstüne çıkarıldım. Yuttuğum sular yüzünden öksürükle gün yüzüne çıktım. Derin derin nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. Köpek herif sırıtarak izliyordu beni. Ellerimi yumruk yaparak göğsüne vurmaya başladım ne zannediyordu, bu adam kendini. Çığlık atarak suya atlıyan insanları görünce dikkatim dağıldı. İnsanlar çıldırmış olmalıydı. Bağırarak suyun içinde kahkahalar eşliğinde eğleniyor lardı. Bir bana mı tuhaf geliyordu içinde bulunduğumuz durum anlamıyordum. Huzeyfe ise bileklerimden tutmuş göğsüne vurmamı kendince engellemeye çalışıyordu. "Küçük kızımız evcilik oynamak istiyor demek." Bana ikinci kez küçüksün diye alttan alttan ima veriyordu. Sensin küçük demek isterdim ama 1.90 adama da sen küçüksün diye kolay kolay söylenmiyor du. Gözlerinin içine bakarak güldüm. " Evet evcilik oynamak istiyor küçük kızınız varmı bir diyeceğin?" Önce gözlerime sonra gülüşüme takılı kaldı gözü. Erkeklerin dikkatinin dağılması bu kadar kolaydı işte. Önce bileğimi tutan elleri gevşedi. Sonra bacak arasına yediği tekmeyle suyun içinde iki büklüm oldu. Kendimi tutamayıp ikinci kahkahamı attığım da ise, bana attığı bakışla suyun derinliklerine gömülmek istemedim değil. Kendisini taklit ederek saçlarımı sol tarafa attım . Yüzde yüz annemin kızıydım konu cilveye gelince. Kulağına doğru yaklaşarak "Beni eğlendirmek zannettiğin kadar kolay değil ama bilesin." Dedim. Dumura uğramış bir şekilde yüzerek uzaklaştım yanından. O tekmeyi çoktan haketmişti de ben insaflı davranmıştım. Hiç bozuntuya vermeden tekrardan iskeleye çıktım. Cihan'ın da gülerek Huzeyfe' ye baktığını görünce daha da bir keyfim geldi yerine. Huzeyfe'nin yanına yaklaşarak "Kusura bakma agam delidir melidir ama iyi kızdır." Dedi . Sırtına dostça vurduğunda. Dayanamayıp tekrardan kahkaha attım. Bankın üstünden çantamı ve telefonumu alıp eve doğru yürümeye başladım. Tabi ki de Cihangir'i bekleyecek halim yoktu. Ömür boyu trip atabilmem için elime firsat geçmişti bir kere es geçermiydim hiç. Saçlarımdan üstümden yerlere su damlıyordu. Bana doğru gelen liseli olduğu her halinden belli kızlı erkekli grup beni birbirlerine göstererek gülüyordu. "Ne var be!" Hiç mi ıslak insan görmediniz? " Çemkirmemle kahkahaları büyüdü. "Abla sırılsıklam aşık mı oldun sen ?" Gereksiz esprilerine gözlerimi devirerek baktığımda karınlarını tutarak gülmeye devam ettiler. La havle diyerek, uzaklaştım yanlarından. Elimden bir kaza çıkmasına ramak kalmıştı." Eve kadar fok balıkları gibi ara sokaklardan yürüyerek gitmiştim. İkinci kez dalga konusu olup iğrenç esprilere mağruz kalmak istemiyordum. Kapının önünde çantamdan anahtarımı sessizce çıkartıp binanın içinde kimsenin olmaması için dua ettim. Cihangir yüzünden kendi evime hırsız gibi gidiyordum. Gerçekten ana bacı sövülmeyi hakediyordu. Evin kapısını açıp ayakkabılarımı sessizce çıkarttım. Etrafı kolaçan ederek direk merdivenlere yürüdüm. İkinci basamağın gıcırdamasıyla, Annem "kızım sen mi geldin" diyerek mutfaktan elinde beziyle çıktı. "Hii Sevda! Noldu annem sana biri bir şey mi yaptı?" Hoppa buyurun cenaze namazına. Şimdi Cihangir attı desem ömrümü yerdi. En iyisi huyundan gidip gönlünü almaktı." Hayır sultanım kim ne yapabilir bana sahilde ayağım kaydı suya düştüm." Hızla yanıma gelip kolumdan tutup bir tur döndürdü beni. Bu annemin dilinde sağına soluna bir şey oldu mu diye kontrol etmekti. Ona yalan söylemiş olmanın verdiği vicdan azabıyla anında pişman olurken gerçekleri söyleseydim de. "gelinlik kız oldun ne bu Üstünün başının hali akranların boy boy doğuruyor sen hala balık gibi sulardan çıkma.' diyerek güzel bir paylar dı beni . Annemi zorla atlatıp duşa girdim. yatağın üstüne attım kendimi tatlı bir yorgunluk vardı üstümde. Her ne kadar Cihangir'e kızmış olsam da Huzeyfe'ye attığım tekmeyle keyfim yerine geliyordu. Sabah evden çıkarken tek amacım babama uğramaktı. Onu görüp günümün güzel geçmesini sağlayacaktım. Başıma gelmeyen kalmamıştı. Dolabımın başına geçerek koyu kotumu aldım. Bundan sonra uzun süre etek giymeyecektim. Etek giymek bana yaramıyordu. Saçlarımı hızlıca kurutarak, fön çektim. Rimelimide sürdüğümde hazırdım. Anneme görünmeden çıkabilirsem çok iyi olacaktı. Ama mümkün müydü böyle bir şey pek kestiremedim. Parmak uçlarımda yavaşça yürüyerek merdivenlerden indim. Etraf temiz gözüküyordu. Ayakkabılarımı vestiyerden aldım. Korku flimi sahnesinden kopmuş gibi hissediyordum kapının gıcırdamasıyla " Sevda çabuk mutfağa gel!" Eüzübillahimineşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim. Ödünüzün bir yerinize karışma tabiri tam olarak beni yansıtıyordu şu anda. Ayakkabılarımı tekrar vestiyere koyarak gerisin geri mutfağa girdim. Annemin gazabına uğramamak ne mümkündü! "Olur olmadık yerlere işeyen köpek gibi ne gizli gizli geziyorsun ortalıkta. Anlamıyorum üçünüzün de göbeğini eve bıraktım ben. Sürekli dizimin dibinde olasınız diye. Sizi kimsecikler benden ayıramasın diye. Ne sen ne abin eve uğramıyorsunuz kızım. Kerem salağı desen sürekli evde kafasını gömüyor o kıymetli kitaplarına tüm gün ora da ay vallahi çok korkuyorum şaşı olacakta kimse kız vermeyecek diye. "
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE