4.BÖLÜM

2059 Kelimeler
"Of anne ya, sen de oğluşuna koyamıyorsun. Acısını benden çıkartıyorsun. Ne yapayım ben abim eve gelmiyorsa. Kaç aydır görüşüyorum arkadaşlarım la normal değil mi beraber vakit geçirmek istemem?" Gerçekten de öyleydi Ergenken kendimi evlatlık gibi hissederdim. Annemin oğluşuna olan sevgisi yüzünden. Elinde ki tahta kaşıkla yemeği karıştırıp kaşığı tabağa bırakıp bana döndü. " Anneye sitem ediliyor demek Sevda hanım! Bir bu eksikti. Allah'ım Allah'ım canımı al da çocuklarım kıymetimi anlasın." Gözlerim açık bir şekilde annemin sitemini hayretler içerisinde dinledim. "Aşk olsun anne ben öyle bir şey mi söyledim. Tövbe yarabbim o ne biçim dua ayrıca. Babamın yanına gidiyordum. Görmedim bugün özledim babamı." Elini beline koyarak üstüme doğru yürümeye başladı. Gerçekten kadının cinayete meyilli çok yüksekti. Cinayet diyorum şiddet demiyorum. O kadar şiddete meyilliydi yani. "Hep babanı özle tamam mı kızım bir kere de annem ne yapmış gideyim bakayım bir işin ucundan da ben tutayım yok. Anca horoz dövüştürün. Abinle" Son cümlesine dayanamayıp gülünce tip tip bakmaya devam etti. Anneme göre horoz dövüştürmek demek birbirinizi yiyin demekti. Tabi annemin kendi Türkçe sözlüğü çok farklıydı. Yanına yavru kedi gibi yaklaşıp boynuna sarılıp öptüğüm de şükür gönlünü alabilmiştim. "Sultanım müsadenle ben artık babamın yanına gidebilir miyim?" "Ay dur bende kocişimi özledim bekle hazırlanayım da beraber gidelim." Tüpün altını kapatıp koşa koşa yatak odasına gitti. Ben her ne kadar kocişim kelimesine takılı kalsam da yine büyük bir şaşkınlık içinde izledim annemle babamın yıllardır bitmeyen aşkını. "Sevda sende git üstüne geçen yaz aldığımız mavi elbiseni giy. Mahalleli ana kız görsün." Anneme karşı gelinmeyeceğini bildiğim için tıpış tıpış odama gittim. Yeni tövbe etmiştim etek giyme meye. Oysa ki dolabımın derinliklerinden mavi elbisemi bulduğumda bir çırpıda geçirdim üstüme. Askılı düz bir elbiseydi. Boyu diz kapağımda bitiyordu. Boynumun çok boş kaldığını fark ettiğim de abimin geçen yıl doğum günüm de aldığı melekli kolyemi taktım. Hazırlanmamın maksimum on dakika sürmesi çok mutlu ediyor du beni. Aşşağı indiğimde annem vestiyerden ayakkabısını çıkartıyordu. 1.65 boyu olmasına rağmen fiziği gayet güzel di. Yeşil gözlerimi annemden almıştım. Babama ve bize olan sevgisi sanki yüzüne vurmuştu da yıllar onu hiç etkilememişti. Saçların da çıkan beyazlara sevgiyle baktım. Onları değirmen yolunda beyazlatmamıştı ya çok emeği vardı üstümüzde. Hakkı asla ödenmez di. "Hazır mısın kızım?" Gülümseyerek bakıyordu gözlerime. Bu mutluluğunun sebebi evden beş saat önce çıkan babamı görecek olmasaydı. " Sakin ol annem birazdan görüceksin kocişini" dayanamayıp kahkaha atmamla. Gözlerini devirerek baktı bana."Bir gün aşık olduğun da seninle bu konuyu tekrardan konuşuruz Sevda hanım." Ben ve aşık olmak dedim içimden kendi kendime anca rüyam da gerçekleşirdi herhal de böyle bir durum. Vestiyerden siyah babetlerimi alıp annemle tartışmamızı zar zor bitirip apartmanın önüne inebilmiştik. Zamanın da en üst katta oturucam diye kendini parçalayan kadın şimdi merdiven inip çıkarken sitem ediyordu. Kapının önüne indiğimiz de ikimiz de annemle aynı anda saçlarımızı savurduk. Birbirimize bakıp kahkayı patlattığımız da yine şükür ettim Rabbime çok güzel ailelerin güzel yetiştirmiş olduğu çocuklardık. Sağ salim başımızdalardı. Annemin koluna girdim ve yürümeye başladık. Karşı kaldırıma geçtiğimiz de Huzeyfe'nin annesinin kapıya çıkmasıyla gözlerimi devirdim. Tatlı kadın dı ama gördüğümüz zaman istemsizce geriliyordum. Annemin kolumu cimciklemesiyle anlamıştım rahat dur demek istediğini. "Komşum nereye böyle anne kız? Sevda maşallah kızım güneş gibi parlamışsın bu ne güzellik böyle." Aldığım iltifatla istemsizce utanırken kendimi zorlayarak gülümsedim kadına. "Teşekkür ederim efendim." Ağzımın içinde zorla mırıldandım. Kadının bile duyup duyamadığından emin olamamıştım. Gözümün önüne gelen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırırken arkasından çıkan Huzeyfe'yi gördüm. Saçları hafif nemliydi. Benim gibi kendini eve atıp duş almış olmalıy dı. Dayanamayıp kıkırdadığım da ise kafasını kaldırıp benim varlığımı fark etti. Annesiyle annem koyu bir sohbete dalmış konuşuyorlardı. Sevim teyze oğlunun sonra dan geldiğini fark ettiğin de ise "Saçlarını güzel kuruttun mu oğlum? Bak gözünü seveyim dikkat et bir daha denize o kadar yakın yürüme tekrar düşme oğlum. Korkuyorum üşütüp hasta olucaksın diye." Dayanamayıp tekrar kahkayı patlattığım da da üçünün de gözü bana dönmüştü. Annem ne bu iş ikiniz de denize düşecek aynı günü mü buldunuz der gibi gözümün içine bakıyordu. Sevim teyze ise kocaman adamın durup dururken denize düşeceğini komik bulduğu için tuhaf karşılamadı herhal de dikkatli bir şekil de bakmamıştı. "Çok mu komik geldi Sevda hanım?" Annemlerin yanında sorduğu soruyla dumura uğramıştım. Şimdi adama ne cevap verirsem vereyim. Annem altında bir şey arayacaktı. Hanım hanımcık kız kimliğime büründüm, Sevim teyzenin yanın da da küçük düşmek istemiyordum. "Kusura bakmayın. Yanlış anlayacağınızı tahmin edemedim. Aynı durum bir başka arkadaşımın başına gelmişti de o aklıma geldi." Tribünlere oynuyordu ama yermi Anadolu çocuğu? Gözlerini kısarak sabah onu denize atıp yetmezmiş gibi bacak arasına tekme atan kız mı söylüyor bunları diye teyit etmeye çalıştı ama başarılı olamamıştı. " Aaaa! O ne biçim laf oğlum. Kızım sen kusuruna bakma onun babası gibi lafının önünü arkasını düşünmez. Eşşek sıpası!" Dayanamayıp tekrar güldüğümde Huzeyfe'nin karşımda nasıl renkten renge girdiğini keyifle izliyordum. "Siz de gitmeyin yakışıklı oğlumun üstüne bu kadar ne dedi sanki çocuk ama siz yine de dikkat edin oğlum. Denizin suyu derindir her zaman her şey planladığınız gibi gitmez mazallah!" Annem ise ikimize de anladım bir haltlar karıştırdığınızı şansınızı fazla zorlamayın mesajını alttan alttan vermişti bile. Aldığım nefesi zorla verirken bozuntuya vermemeye çalışarak gülümsedim. Huzeyfe ise ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bir bana bir anneme bakıyordu. Kadın ayak üstü vermesi gereken mesajı gayet de şiddet içerikli bir şekil de vermişti. "Ben müsadenizi istiyorum hanımlar malum dükkana gitmem gerekiyor. Annesiyle annem dualar eşliğinde onu akşamın bu vakti işe askere gönderir gibi törenle göndermişlerdi. Sevim teyze en son tü tü tü diye tükürmeye başlamıştı nazar değmesin diye oğluşuna. Dayanamayıp tekrar güldüğüm de ise daha fazla rezil olmamak adına hızla kaçmıştı yanımızdan. Annemle Sevim teyze biraz daha muhabbet ettikten sonra nihayet oradan da ayrılabilmiştik. Tekrar annemin koluna girip yürümeye başladığımız da iki dakikalık yürüme mesafesini nasıl otuz dakikaya çıkardığımızı düşünüyordum. Annemle dışarı çıkmak zulümdü gerçekten. Küçükken her beni pazara götürdüğünde tezgahlar da bir şey dikkatini çektiğin de heyecanla o tarafa doğru gider sürekli annem yüzünden kafamı ortadaki direklere vururdum. "Sevda Huzeyfe'yle aynı gün denize düşmenizin altın da bir şey yok değil mi kızım?" Gözlerini kısmış verdiğim tepkileri ölçmeye çalışıyordu. "Of anne ne alakamız olacak ya. Adamın bugün denize düşesi varmış düşmüş benimle ne gibi bir alakası olabilir ki ?" Kapının önünde arabanın yamulmuş olan kaportasını düzelten babamı görmemle şükür ettim Rabbime. Annemin kolundan hızlıca çıkarak babama koştum. Koruyucu meleğim yine yetişmişti imdadıma. " Sevgilimmm kolay gelsin." Cevap vermesini beklemeden sarıldım boynuna. Her hücresi ayrı huzurdu. "Yapma kızım ellerim üstüm kirli kirletirim seni de." Babamın Kir dediği şeye baktım gözlerim dolu dolu. Üç çocuğunu büyütmüş, okutmuştu hemde kursağımız dan bir haram lokma geçirmeden gençliğini ömrünü geçirdiği araba tamiri dükkanın da. Araba yağı olmuş elini tuttum. Avuç içini koklaya koklaya öperek. Senin elinde ki kire kurban olurum ben babam." Saçlarımdan öpen babama baktım. Annem bu adama aşık olup üç çocuk dünyaya getirmekte ve ömrünü onunla bu aşkla geçirmekte o kadar haklıydı ki " Acaba birileri benim de burada olduğumu ne zaman fark edecek çok merak ediyorum?" Babamla ikimiz kahkaha atarak anneme baktık. Resmen bizi kıskanıp çocuk gibi trip atıyordu. Babamın diğer kolunu havaya kaldırınca annem dayanamayıp kocişinin kolunun altına geldi hemen. Beraber dükkana doğru yürüyüp babamın yeni demlediği çaydan doldurup sohbet eşliğinde içmeye başladık. Ben babamın askerlik anılarına gülerken abim girdi içeriye. " Ooo bensiz aile saadeti he. Sevda kalk kız çay koy." Gözlerimi devirerek baktım abime gerçekten bazen çok gıcık olabiliyordu. "Seninle olmuyor o aile saadeti abicim. Ayrıca elin yok mu oğlum senin nesin sen sakat mısın kör müsün, kötürüm müsün? Ah pardon beynin yoktu senin. Az yede uşak tut kendine git kendi çayını kendin koy." Elinde sırıtarak çitlediği çekirdekleri bana fırlattı. "Senden birşey isteyen de suç zaten Sevda sus kafamı şişirme kendi çayımı kendim alırım ben sana kalmadık çok şükür!" "Didişmeyin köpek gibi vallahi insanı canından bezdirirsiniz siz!" Kendimi tekrar dan ergenlik yıllarıma girmiş gibi hissediyordum. Babam sessizce kenardan bizi izlerken annem her zaman ki gibi her şeye müdahale etme huyuyla bodoslama dalmıştı. "Huhuu ahali ben geldim." Kitap kurdumuz okuldan çıkmış yardıma babamın yanına gelmişti. "Ooo bensiz takılmalar he valla alacağınız olsun. Abla kalk bana bir çay koy." Dayanamayıp derin bir şekilde "off" diye bağırdım da abim kahkaha atmıştı."Allah'ım parayla mı gönderiyorlar sizi bana kardeşim. Bak sırıtma karşımda valla ağzına bir çakıcam şimdi." "Anne ya ne dedim ben şimdi? Çay istedim alt tarafı." Daha fazla dayanamayıp sandelyeye asılı olan çantamı aldım. Babam dışında kardeşlerimin yanında geçirebildiğim maksimum seviyeyi çoktan geçmiştim bile. "Babacım gidiyorum ben müsadenle kızlarla buluşayım bir onları da göreyim diyorum. Kal geldi zaten bu iki dingilin yanında." Babam tamam kızım derken annem ise geç kalmamam adına bir sürü nutuk çekti. Kapıdan çıkarken Kerem'in kafasına şaplağı vurdum sonra da dış kapıya koşarak gittim. Tam kapıdan çıkacakken, çok pis bir şekilde birine tosladım. Gözlerimi sımsıkı kapatarak uçurumdan düşüyormuş gibi hissettim. Geriye doğru savrulurken belimde ki elle gözümü zorla açabildim. Ellerim Huzeyfe'nin göğsünde o ise beni belimden sım sıkı tutmuş, düşmemi engelliyordu. Bugün bu adamla daha kaç defa böyle saçma sapan pozisyonların içine girecektim aklım almıyordu. Dua edebileceğim tek şey annemlerin bakış açısından çıkmış olmamdı. Transa girmiş gibi kaldığımız on saniyeden ilk sıyrılan ben olmuştum. Kendimi doğrultup kollarından çıktım. " Sen benim karşıma ne olur olmadık her yer de çıkıyorsun. Beni mi takip ediyorsun olum sen?" Önce belime koyduğum elime daha sonra da gözlerimin içine baktı. "Ne zannediyorsun kızım sen kendini niye takip edeyim ben seni. Ayrıca ortalıkta deli danalar gibi koşturuyorsun. Seni düşmekten kurtarıyorum teşekkür etmen gereken yerde küstahlık yapma." Ben miydim küstah! Hızlıca etrafıma baktım başka birine mı söylüyor diye. Kafayı mı yemişti bu adam. "Huzeyfe, hoşgeldin kardeşim. Ben de seni bekliyordum." Abimin arkadan gelen sesiyle boğazımda düğümlenen sihirli sözcükleri yutmak zorunda kaldım. Zaten elim de olsa gözlerimden ok fışkırtabilirdim. Elini cebine koyarak oda abime doğru yürümeye başladı. "Hoş bulduk ne karar verdiniz nere de yapıyoruz mangalı?" Mangal mı yapıcaktı bunlar benden habersiz. Huzeyfe'yi kesip akşama öküz eti diye ikram edilebilirdi bence. Başka masraf çıkarmaya gerek yoktu. "Bizim arka bahçe de yapalım diyorum hem sakin sakin takılırız." Abimin takılırız dediği. Hayvan gibi içer kendimizden geçeriz demekti. "Sevda sen hala gitmedin mi kız?" Her ne kadar heee gittim demek istesem de sustum. "Hayır abi çıkıyordum bende şimdi." Hareketlerim de bir gariplik var mı diye baştan aşağı süzdü beni. Bugün ailem tarafından o kadar çok radara uğramıştım ki en son Yeteğr diyip arkama bakmadan kaçacaktım. "Nerede buluşacaksınız siz? Ne bu süs püs ayrıca? Bu elbisenin devamı nereden kızım. Sevda! Ruj mu sürdün sen. Kızım bak! Sen beni katil mi yapmak istiyorsun. Ailecek delirtmek mi istiyorsunuz beni" Kafamı eğip eteğime baktım. Bence boyu gayet makuldü. Bir elimle saçlarımı savurarak, uzaktan öpücük gönderdim 'sevgili ağabeyime' " Saçmalama abi gayet güzel üstüm. Ya yıl olmuş 2021 sen hala utanmasan elinde cetvelle benim etek boyumu ölçeceksin. Allah'ın hanzosu. Oldu olacak ailecek dağa çıkıp, geri kalan yaşantımızı orada geçirelim." İkimiz de bizi izleyen Huzeyfe'yi unutmuştuk. Biraz sonra saç başa kavga etmemize ramak kalmıştı. "Sevda dinden imandan çıkarma kızım beni! Eve git üstünü değiştir öyle git nereye gidiyorsan." Dayanamayıp histerik bir kahkaha attım. Gözümün önüne gelen saçımı sinirden zorla kulağımın arkasına alabilmiştim. Abime kalsa beni eve kitlerdi. Kimsecikler görmesin de yan gözle bakmasın diye. "Saçmalamayı keser misin abi. Sus konuşma benimle daha fazla." Daha fazla orada kalıp abimle beynimi şişirmek istemiyordum. Huzeyfe ise kenardan mahalle kavgası izler gibi izliyordu bizi. Kaşları çatık bir şekil de eteğimin boyunu ölçmeye çalışıyordu. Ah anne ah! Ne güzel kotumla çıkıcaktım evimden. Bu hanzonun da boş boş konuşup beni rezil etmesine gerek kalmayacaktı. Hoş zaten böyle bir şeye gerek yoktu. Arkamı dönmemle, "Ben de karşı yakaya gidiyorum istersen bırakabilirim seni Sevda." Abimin yanında kabul etsem bir dert etmesem ap ayrı bir dertti. "Çok iyi olur kardeşim benim de akşamın bu vaktin de aklım kalmamış olur." Ayağımı yere vurup çocuk gibi ağlamak istiyordum. Ben de buradaydım. Abimin fikrimi önemsememesi yetmezmiş gibi. Birde çocuğunu komşusuna teslim edip işlerini halletmeye çalışan anneler gibi emanet etmesi iyice deli etmişti beni. Susmaya mecbur kaldığım anlardan nefret ediyordum. Daha fazla abimle tartışmak istemediğim için, Huzeyfe'yle abimin akşam için planları dinleyip beyimizin konuşmasının bitmesini bekledim. Sanki annemin beni okuldan almaya gelmesi gibi saçma sapan bir an canlandı gözümün önünde. Abimle konuşması biten Huzeyfe önden ben arkasından kurbanlık koyun gibi gidiyordum. Abime de hayret ediyordum. Nasıl bu adama güvenip beni beraber yolluyabiliyordu. Lafa gelince de gölgesinden bile kıskanıyordu beni. Önümüzde siyah rang Rover'ı görünce, Huzeyfe'yle yolculuk yapmanın biraz daha katlanabilir, bir hale geleceğini fark ettim. Araba abimin terimiyle kız gibiydi." Arkaya'mı öne mi oturacağımı düşünürken. Arkada oturmanın ne kadar saçma olucağını anlayınca. Kuzu gibi öne oturdum. Huzeyfe ise şoför koltuğuna oturup, emniyet kemerini takınca, içimden en azından duyarlı bir öküz diye geçirdim.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE