Boran, gittikçe daha da geriliyordu. İçinde biriken öfke, pişmanlık ve çaresizlik göğsünü sıkıştırıyordu. Elini ensesine götürüp sinirle ovuşturdu, Narin’in kendisini böyle köşeye sıkıştırmasından hoşlanmıyordu. “Bak, Narin…” dedi, sesi alçak ama içinde bir uyarı tonu vardı. “Tamam, benim de hoşuma gitmedi yaptığım ve böyle öğrenmeni de istemezdim. Ama bu işi büyütürsek ikimizin de canı sıkılır.” Narin’in gözleri o an daha da parladı. İçinde biriken öfke, Boran’ın bu umursamaz tavrını gördükçe daha da körükleniyordu. Bunu bir hata olarak görmek yerine, ona ‘büyütme’ diyordu. “Ne diye üçüncü karıyı aldın ki Boran?” dedi kelimeler ağzından kendiliğinden döküldü. Bunu hiç sormamıştı. Ama artık sorma zamanıydı. Boran’ın yüzündeki ifade bir anda değişti. Gevşek duran omuzları gerildi, çenes

