Narin, gözyaşları yanaklarını yakarken kafasını yavaşça sola çevirdi. O kadar yorgun, o kadar kırılmış hissediyordu ki… Ama içindeki ateş henüz sönmemişti. Hâlâ bir şeyleri değiştirebileceğine inanıyordu. Annesi ona öğütler veriyordu, ama bu öğütlerin içinde hep teslimiyet vardı. Ve o, teslim olmak istemiyordu. “Ben bir şeyleri kabullenmek istemiyorum, anne!” dedi, sesi kırık ama içindeki ateş hâlâ canlıydı. “Güçsüz de olmak istemiyorum. Sadece saygı görmek ve sevilmek istiyorum. Ama daha evlendiğim hafta hemen diğer karılarına gitmesi üzücü bir şey. Hem de ben bu hâlde yatarken.” Annesi sessizce onu dinliyordu ama yüzündeki ifadeden onunla aynı fikirde olmadığını anlamak mümkündü. Narin, içindeki öfkenin ve hayal kırıklığının dalgalar hâlinde büyüdüğünü hissediyordu. “Beni

