Bölüm 1
Arkama bakmadan koşmaya başladığımda okulun güvenliği tarafından ne yazıkki durmak zorunda kalmıştım. Benimle birlikte Nehir, Barış, Efe ve Arya yakalandığında kendimizi disiplin kurulunun önünde bulmuştuk. Aslında bunlar bizim için normal şeylerdi. Okuldan atılana kadar.....
O gün ben, Nehir, Efe ve Barış her zamanki gibi oturmuş ve bugün ne gibi saçmalık yapabiliriz diye düşünmüştük. Ve bizim eğlenmek için yaptığımız o fikir hepimizin okuldan atılmasına neden olmuştu.
'Ahaa buldum' Efe kötü kadın kahkahası atıp masaya doğru eğildiğinde o gülüşün ondan nasıl çıktığında daha sonra düşünmeye karar verip masaya eğilmiştim.
Ben ve Barış aynı anda öne doğru uzandığımız için kafalarımız çarpışmış ve Barış'ın koca kafası yüzünden bir milyon hücrem ölmüştü bile. Direk kafamı çevirip Barış'a kötü bakışlarımı atmıştım.
'buraya odaklanın gençler' Efe kafasında kurduğu harika planını anlattığında bende cadı gülüşümü atıp Efe ile yumruklarımızı tokuşturmuştuk.
'yine neyin peşindesiniz' grubumuzun en zeki ve bir o kadar da geri zekalı olan kızı geldiğinde. Her ne kadar kurduğum cümleyi bende anlamasamda ona tek kaşımı kaldırıp baktım. Eveeet dostum tek kaşımı kaldıra biliyordum. Bu da bende olan harika yeteneklerimden biri sadece.
' Süper fikir buldum' Efe yine her zaman ki gibi boyunu aşmış arşa çıkmak üzere olan egosunu kaldırdığında onun bu haline gülümsedim. Benim kankamdı çünkü.
'lütfen o fikirleri uygulamaktan vazgeçin' hepimiz aynı anda Arya'ya sen nerden geldin yavrum bakışı atarken o bu hallerimize sadece göz devirmiş ve elinde ki okuma kitabı ile gözden kaybolmuştu.
'O zaman başlayalım' aynı anda masadan kalkıp planladığımız şekilde okulda dağılmıştık.
Bizim sınıfın olduğu kata çıktığımda karşı sınıftan bizim sınıfın oraya görünmez bir ip çekmiştim. Gelen gerizekalı öğrenciler ipi görmeyecek ve düşecekti. Ve onların üstüne süper fikirli bestimin ayarlarladığı mavi ve yeşil boya ile boyanacaklardı.
Dördümüz sıralanmış bu şanslı kişinin kim olacağını beklerken bizim kata çıkan müdür ve yanında ki adamla kaşlarımı çattım. Sanırım yeni öğretmenlerden biriydi ve ilk günden bizim süper süprizlerimizle karşılaşacaklardı.
Müdür ve yanında ki adam tuzağımıza biraz daha yaklaştığında Efe ipi gerginleştirdiğinde ve ben daha nolduğunu anlamadan elimden çekilen iple boya müdürün yanında ki adamın kafasının aşağısından boşalmıştı. Gözlerim kocaman açılıp yanımda ki kişiye baktığımda Arya bir her tarafı boyalı adama ve bir de elindeki ipe bakıp duruyordu.
Efe ve ben bu görüntü ile kendimizi yere atıp gülmeye başladığımızda Barış ve Nehir'de bizimle birlikte gülmeye başlamışlardı.
'Adin, Efe, Barış, Nehir ve Arya. Çabuk odama.' Bütün öğretmenlerimiz başından aşağı boyaya bulanmış adamın yanında bütün özürlerini sıralarken. Bizi çok seven müdürümüz ise odasına çağırmıştı.
İşte olanlar sadece bu kadardı. Hepimiz müdürün odasında sıralanırken aslında başından aşağı boya olan adam yeni öğretmen değil bir müfettişmiş.
Şimdi ise hep birlikte ailelerimizin karşısında dizilmiş işiticeğimiz azarı bekliyorduk. Sonuç ise bir birimizden bir hafta ayrı kalma cezası almış ve sonra bize kıyamamış olmalılar ki bizi yine aynı okula yazdırmışlardı. Ve cezamızı değiştirip her gün birinin evini temizleme cezası vermişlerdi. Tabii ki bu bize verilen en büyük cezaydı. Biz temizlik yapmaktan ne anlardık bir kere.
########
Ve şu bir hafta geçip pazartesi günü geldiğinde yeni okulum için hiçte heyecanlı değildim. Bir kere okulu sevmiyordum. Sevmediğim bir yere giderken de heyecanlı olmam saçmaydı.
Zil çalıp kapıyı açtığımda Nehir direk boynuma sarılmıştı. Onun bu haline gözlerimi devirip
'boğuluyorum gerizekalı' kollarını boynumdan çekip.
'tabii ki sen arabayla gittiğin için buraya gelmedim. Seni çok özledim sadece' Nehir'e yav hee hee bakışlarımı atıp yere fırlatığım çantamı alıp ve konsoldan şahane arabamın anahtarını alıp evden çıkmıştım. Efe, ben ve Barış çocukluk arkadaşı olduğumuz için benim yüzümden bir sene okula geç başlamıştık. Ve şuan 18 yaşında olduğumuz için arabamız vardı. Arya ve Nehir ise bizden bir yaş küçüktü. Bunun için onlarla tabii ki de dalga geçiyordum.
Okula geldiğimizde bir park yeri bulup arabayı park ettiğimde gözlerimle benim müthiş arkadaşlarımı aramaya başladım. Nehir'de yanıma geldiğinde
'lan bunlar bize niye yiyecekmiş gibi bakıyor' Nehir'e takma yavrum sen bakışı atıp önüme döndüğümde okulun kapısından içeri giren Efe ve Barış'ın arabası ile gülümsedim. Hemen benim arabamın yanına park ettiklerinde arabasından cool bir şekilde inen bestim göz kırpıp kolunu uzatmıştı. Onun bu haline gülüp koluna girdiğimde hep beraber okuldan içeri girmiştik.
'ahh canım kankam çok yakışıklıyım değil mi bütün kızlar ağızlarından su akar gibi baktı.'
'Efe yavrım sabah sabah bu ego nerenden çıkıyor' bana cevap vermeden ilerlediğinde müdürün odasının önüne gelmiştik.
İçeri girdiğimde gördüğüm genç ve karizmatik adam ile odadan çıkıp hemen kapıda yazan yazıya tekrar baktım. İçeri girip tekrar bu karizmatik adama baktığımda
'ben yalnış mı geldim yoksa siz cidden bu okulun müdürü müsünüz?'
Adam sorduğum soruya gülerek cevap verdiğinde
'hocam gerizekalı da biraz' Arya mal mısın kızım bakışlarını bana yöneltip tekrar hocaya döndüğünde bende hocaya dönmüştüm.
'her neyse gençler. Okuldan neden atıldığınızı biliyorum ve sizi tebrik ediyorum. O adamı da hiç sevmezdim zaten' hocanın bu sözleri ile gülüştüğümüzde
'ama bu okulda böyle şeyler istemiyorum. Hepiniz aynı sınıftasınız. Şimdi gidin' müdür beyciğim bizi odasından kovduğunda son olarak sınıfımızıda söylemişti.
Sınıfı bulup içeri girdiğimizde hoca içeri girmiş ve bize tuhaf bir şekilde bakıyordu. Her zamanki gibi Efe kendini öne attıp
'hocam biz yeni geldik de' Hoca tek kaşını kaldırıp
'ciddi misin yavrum bende anlamamıştım' Efe göt olup bize döndüğünde sınıftaki bazı kişilerde gülmüştü. Bakışlarım onlara döndüğünde en arka camdan kenarda oturan kahverengi gözler ile gözlerimi buluşmuştu. Bakışlarımı çekip hocaya döndüğümde
'hocam kendimizi tanıtıcaksak tanıtlım yoksa boş bir yere oturucam'
'sırayla tanıtın kendinizi sonra da boş bir yere oturun' sınıfa döndüğümde bakışlarım yine o kahverengi gözlerle buluşmuştu.
'adım Adin Aladağ' tek bir kelime daha etmeden gözlerimi o kahverengi gözlerden çekip en arkada ki boş yere oturdum. O kahverengi gözlerin sahibinin bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum ama dönüp ona bakmadım. Tamam yakışıklı olabilirdi ama bu bendim. Kendi benliğimdende ödün veremezdim.
'adım Efe Özsoy' Efe'de kendini tanıtıp yanıma oturduğunda gülümseyip bana baktı. Bende ona gülümsediğimde başımı omzuna koydum.
'zor olucak gibi geliyor'
'yok zor falan lan biz neler atlatamadık güzelim. Elbet buraya da alışıcaz. Ayrıca hep beraberiz. İyi yanından bak biraz' Efe'nin sözlerini uyup kendimi toparladığımda Barış, Arya ve Nehir'de kendini tanıttığında Barış tek başına bizim önümüze oturmuş ve Nehir'le, Arya'da onun önüne oturmuştu.
Hocada kaldığı yerden derse devam ettiğinde çantamdan bir defter çıkartıp dersi dinlemeye başlamıştım. Her ne kadar gerizekalı gibi dursam da ders notlarım iyiydi.
Çalan kapı ile nöbetçi öğrenci olarak düşündüğüm çocuk içeri girdiğinde
'Hocam Zeynep Hoca Ares, Rüzgar, Toprak ve Deniz'i çağırıyor.' isimleri tekrar ettiğimde
'Bir eksikle dört element kaçmış lan' herkes gülmeye başladığında ayağa kalkan kişilerin sabahtan belli göz göze geldiğim çocuklardan biri olduğunu gördüm. Hepsi de birbirinden yakışıklı olarak sıraya geçtiklerinde maşallah dedim. Allah özene bezene yaratmış gibiydi.
'Abii bu kız tam benim kafadan yaa' içlerinde sarı saçlı ve mavi gözlü olan çocuk yanıma gelip yumruğunu uzattığında bende yumruğunu uzattım.
'bundan sonra en Best kankamsın lan. Arkasındakilere dönüp. Siz benim için başkasınız yavrımlar'
'bu arada ben Rüzgar. Ve dört elementi tamamladık sayılır Ares'in soyadı Ateş. Ve sonra görüşmek üzere.' asker selamı verip yanımızdan ayrıldığında gülümsedim.
Efe bana kaşlarını çatıp baktığında yanaklarını sıkıp
'sizlerde benim için başkasınız yavrımlar'
Uzun bir süre şu dersin bitmesini bekledikten sonra zil çaldığında direk ayağa kalkmıştım. Aç bir ben hiç olmadığında da çirkin olabilirdi.
'açım benn' Nehir bana bakıp gözlerini devirdiğinde Efe ve Barış çoktan ayağa kalkıp
'hadi lan bende açım yemek yiyek' beraber kantine indiğimizde Efe bütün hesabı üstüne alıp doyacağımız kadar şey aldığında geri gelmişti.
Hemen içlerinden bir tost alıp bir de karışık meyve suyu aldığımda yemeye başlamıştım bile.
Bizim masaya doğru koşarak gelen Rüzgar bir sandalye çekip oturduğunda onun bu haline güldüm.
arkasından diğerleri geldiğinde benim gözlerim direk kahverengi gözlerle buluşmuştu. O bana bakıp hiç bir tepki göstermediğinde bende bakışlarımı çektim. Çocuk o kadar donuk bir insan olarak duruyordu ki.
'kusura bakmayın biraz gerizekalı da' diyen çocuk Rüzgar'ı ensesinden tutup masadan kaldırmaya çalıştığında
'Rüzgar kaşlarını çatıp ona baktı.'
'Toprak aşkım yemek var lan burda yemek benim hayat felsefem onun için siz gidin ben gelirim' Efe ağızından ki lokma daha Bitmeden Rüzgar'a döndüğünde
'bönümde hoyat folfosom yomok yomak' ağızı dolu dolu konuştuğu için ne dediği tam anlaşılmasada Rüzgar onu anlamış olucak ki elindeki ayranları uzatıp tokuşturdular.
Sanırım bu yıl bol bol aptallıklara dolu bir yıl olacaktı.