Sinirle sahnede ki Ares'e bakarken derin bir nefes aldım. O sahneye çıkmıycağımı söylemiştim ve çıkmamıştım da. Aslında cidden çıkmayı düşünmüyordum. Ama kollarımdan tutulup kaldırılana kadar. Deniz ve Rüzgar beni sahneye çıkardıklarında tam da Ares'in yanında yerimi almıştım.
'Yavv siz napıyorsunuz. Söylemem ben bu kendini bir şey zanneden ego yığını ile şarkı markı' Deniz derin bir nefes alıp verdi
'Kanka sakin ol. Hadi bak Ares için olmazsa bile ben ve Rüzgar için söyle' gözlerimi ikisi üzerinde gezdirdiğimde arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım.
'Ben, benim içinde söylemelisin' Toprak ortamıza girip beni götüyle itirdiğinde Ares'e çarpmıştım. Sinirli bakışlarımı üzerinde gezdirdiğimde hala sırıttığını görmek daha çok sinirlendirmişti beni.
'Pişmiş kelle gibi ne sırıtıyosun acaba' ne söylüyceğini dinlemeden yavru köpek bakışı atan üçlüye baktım.
'Tamam söylüycem lanet olsun yaa' üçüde anormal hareketler yaparak sahneden indiğinde bende Ares'e baktım.
'Ne söylüycez' gitarı alıp yanıma geldiğinde kulağıma eğildi.
'Sana Dair' göz kırpıp önüne döndüğünde derin bir nefes aldım. Altı üstü şarkı söylüycektik sadece. Abartmamalıydım.
Ares'in gitarda oluşturduğu melodiden sonra şarkıyı söylemeye başlamıştım.
(Eğik yazılanlar Adin. Koyu ve eğik olanlar Ares. Beraber söyledikleri yer düz ve koyu olanlar. Şarkı multide)
Yaşam kadar gerçek, yaşamak gibi sahte
Öyle çok şey var ki yaralayan insanı
Bir yürek çarpıntısı, onu her gördüğünde
Öyle çok şey var ki bak sana dair
Yanlış aşklar yaşadık, yanlış köprülerde
Yanlış gemiler yakıp, aldırmadan
İki damla su çaldık zamanın pençesinden
Aldırmadan, aldırmadan
Sesi. Harikaydı. Ve kendi egomu kaldırmış gibi olmasındı ama bence seslerimiz birbirine uyumluydu.
Bu ne senden ilk kaçışım
Ne de ilk düşüşün yüreğime
Ne bu serden son geçişim
Ne de son küsüşüm kaderime
Mucize gerek bize, gidecek bir başka düş
Bir düş ki korkmamış zamanın karşısında
Ve bir çağ gerek bize, ve bir çağ bundan özgür
Öyle çok şey var ki bak sana dair
Sonra kuşlar gitti anladım dünya yorgun, sen yorgun
Tortusu kalmış eski bir korkunun
Görmedik, duymadık, demedik bunlar kötü
Biz var mıydık, aşk var mıydı
Bu ne senden ilk kaçışım
Ne de ilk düşüşün yüreğime
Ne bu serden son geçişim
Ne de son küsüşüm kaderime
Gözleri gözlerimi delip geçerken şarkı bitene kadar çekmemiştim gözlerimi. Şarkıda farklı bir anlam vardı sanki. Ama o anlam Ares ile benim arama uğramıycak kadar da uzaktı. Yani uzaktı sanırım.
'gerçekleşicek' Ares'in mırıldanması ile ona döndüm.
'Ne'
'Çocuklar harikaydınız' Zeynep Hoca'nın ve diğerlerinin alkış sesi ile gözlerimi Ares'ten çektim.
'Kanka harikaydınız lan. Bir an kendimi konserde gibi hissettim. İki ünlü sanatçının düeti' gözlerimi devirip yav he he bakışlarımı Deniz'e gönderdim. Eğer iki günde Deniz hakkında ne öğrendiniz diye sorarsanız kesinlikle vereceğim cevap her boku abartan bir tip derim.
'Abartma lan' Ares'e gülümseyip sahneden indim. Zeynep hoca yanımıza geldiğinde Rüzgar kolunu omzuma attı.
'Bizle demi hocam' Zeynep hoca başını salladığında gülümsüyordu.
'Vee çocuklar yıl sonunda beraber şarkı söylüyceksiniz. Ayrıca üç hafta sonra bir yarışma var. Sizin isminizide yazdırdım. Oraya sadece Adin'in ismini eklemek kaldı.' gözlerimi büyütüp karşımda ki kadına baktım.
'Hocam yalnız ben hiç yetenekli değilim. Sanırım siz beni şans eseri beğendiniz. Bana gerek yok' Rüzgar'ın kolunun altından çıkıp kapıya yönelmiştim ki. Kapşonumdan tutup geri çekilene kadar. Çeken kişinin Ares olduğunu gördüğümde sinirli bakışlarımı ona yönelttim.
'Hocam Adin'de kabul ettiğine göre üç hafta sonra olan yarışmada şarkı söylüycez'.
'Neden benle şarkı söyleme isteği ile dolusun bu kadar' kulağına yaklaşıp söylediğim şeyle gülümsedi.
'Belkide....' yüzünü bana çevirip kulağıma yaklaştı.
'Senle uğraşmayı seviyorumdur' kaşlarım çatılıp bedenimi ondan uzaklaştırdığımda otuz iki dişide gözüken suratının ortasına yumruğumu geçirmek istedim.
'Sıkıldım ben yaa hadi görüşürüz' Rüzgar'lara el sallayıp müzik odasından çıktım. Çalan telefonum ile cebimden telefonu çıkarıp arayana baktım. 'Kraliçem" yazısı ile gülümseyerek telefonu açtım.
'Efendim kraliçem'
'Adin kızlarıda al. Çabul eve gelin. Acil durum meleğim' yüzüme kapanan telefona şaşkınca bakarken annemin acil durumları aklıma geldikçe daha da kötüleşiyordum. Ama kraliçemin söylediklerinede uymak zorunda olduğum için ilk iş kızlara mesaj atmıştım.
Garajda arabamın yanına geldiğimde ellerinde çantalar ile koşarak gelen kızlara gülümsedim.
'Kızlarım kraliçeler yine bir iş peşinde' hepsi derin bir nefes aldığında Arya çantamı kucağıma atmıştı.
'En fazla düzenledikleri günde gözükmemizi istemişlerdir kanka takma fazla' başımı salladığımda arabaya binmiş ve yola koyulmuştuk.
********
'Ama kraliçem' üzerimde ki lanet pembe elbiseye baktım. Ben pembe sevmem ki.
'Adin git şu beyaz elbiseyi giy bir de' annem zorla beni kabine iterken derin bir nefes aldım. Hafta sonunda annemlerin beraber açtıkları kafeninin açılış kutlaması vardı ve bütün camia geliceği için bizi şimdiden hazırlıyorlardı.
Beyaz elbiseyi giyinip kabinden çıktım.
'Ohaa çok güzel olmuşsun' Nehir ağızı bir karış açık bana bakarken bende kendimi aynada süzdüm. Cidden güzel olmuştum. Biraz kadınsıydı ama çok hoştu.
'Ayy yemin ederim çok güzel çocuk doğurmuşum' annem kendini överken gülümsedim.
'Tamam sana bu elbiseyi alıyoruz. Nehir sıra sende' annemin otoriter sesi ile Nehir tıpış tıpış kabine girerken dil çıkardım. Ben kıyafet denerken bit ton yorum yapmış ve kaç tana kıyafet denememe neden olmuştu. Üzerimde ki kıyafetle koltuğa oturdum. Aradan geçen 10 dakikadan sonra Nehir sonunda kabinden çıkmıştı. Hayır böyle yaparak annemleri vazgeçirmeye falan çalışıyorsa kesinlikle yanılıyordu. Aklıma gelen o anılar ile başımı iki yana salladım.
Nehir kabinden çıkıp kraliçelerin karşısına geçti. Herkes Nehir'in üzerindeki elbiseyi onaylarken kaşlarımı çattım.
'nasıl ya neden ilk denediği elbisede karar kıldınız. Daha en az 10 elbise denemesi gerekiyordu onun.' Nehir bu halime güldüğünde kaşlarımı çattım.
'kızım yakışmış işte çocuğa elbise ne diye tekrar elbise denettirelim' Nehir'i baştan aşağı süzdüğümde cidden güzel olduğunu farketmiştim.
'tamam Arya' da aldığında göre biz özgürmüyüz artık'
'o nasıl söz Adin alındım valla. Kızım biz sizi burda zorla mı tutuyoruz sanki' kafamı Selda teyzeye çevirdiğimde şok olmuş gibi bakıyordum.
'ne zorla tutması Selda teyze. Ben yoruldum ondan saçmalıyorum boşver sen beni'
Arya ve Nehir bir kabine girdiğinde bende hemen diğer kabine girip üstümde ki şu elbiseden kurtulup günlük kıyafetlere kavuşmuştum.
'kraliçelerim biz kaçıyoruz. Bir kafede oturur biraz öyle geliriz' Nehir Arya ve benim kolumdan tutup mağazadan çıkarttığında gülümsedim. Zeki kankam bunun daha ayakkabısı ve takıları olucağını bildiği için bizi kurtarmıştı.
'eee napıyoruz'
'sahile gidelim.' kızlarla birlikte avmden çıktığımızda arabaya bindik. Kısa bir yolculuktan sonra sahile geldiğimiz gözlerimi kapatıp deniz kokusunu içime çektim.
En sevdiğim şeylerden biri de yüzmekti. Suyun altındayken kendimi farklı bir dünyada gibi hissediyordum ve bu duygu harika hissettiriyordu.
'keşke denize girebilsek' Nehir ve Arya başını salladığında gülümsedim. Etrafıma bir göz attığımda gördüğüm şeyle yüzümde ki gülümseme daha da büyümüştü. Sahilin karşısında bulunan parkta fiskiyelerin açık olduğunu görmüştüm.
'kızlar kalkın' ikiside benimle birlikte kalktığında parka doğru adımladım.
'madem denize giremiyoruz bizde böyle ıslanalım' ikisinin elinden tutup fiskeyenin altına çektiğimde kahkaha atarak bana ayak uydurmuşlardı.
Böyle dostlarım olduğu için çok şanslıydım.