ONUNCU BÖLÜM

3704 Kelimeler
Ilgaz, tüm hazırlıklarını tamamlamış ve çok yakışıklı olmuştu. Nihayet Meleğinin yanına gidebilirdi artık. Düğün için villanın büyük bahçesi hazırlanmıştı. Havuz başında yalnızca iyi dostlarının katıldığı bir düğün olacaktı. Düğün için okulları tatile giren Ilgaz'ın kız kardeşleri de gelmişti İstanbul'a. İki gün önce Diyar, almıştı havaalanından Ebru ve kardeşini. Diyar ve Ebru, birbirini o kadar çok özlemişti ki. Bir süre gözleri birlerine kilitlendi. Diyar, Ebru’yu görünce  başka bir ruh halinde oluyordu. Dünyadan soyutlanıyordu sanki. Ölürdü güzeller güzeli sevdiği için. Ölürdü ama aralarında yıkılmaz engeller vardı. Bu yüzden bakışlarını hemen çekmişti Ebru'nun gözlerinden. Çok mesafeli davranmıştı kıza. Tek kelime bile etmemiş hoş geldin bile dememişti. Diyar'ın bu hali Ebru'yu çok üzmüştü. Kalbini parçalara ayırmıştı. Ebru'nun küçük kardeşiyle bile son derece samimi bir şekilde konuşan Diyar, villaya gelene kadar Ebru'nun yüzüne bakmamıştı. Ebru, geldiğinin ertesi gün ağabeyinin düğünü için alışverişe gitmişti. Diyar'ın öfkeli bakan gözlerine inat bol dekolteli bir elbise almıştı kendine. Diyar, Ebru'nun aldığı kıyafeti görünce delirmişti. Delirmişti delirmesine ama gururu bir şey söylemesini engellemişti. Genç adam alışverişten dönünceye kadar yumruklarını sıkmaktan parmakları ağrımıştı. Kenan Bey, aslında Diyar ve kızının bir araya gelmemesi için çok çabalamıştı yıllarca. İki gencin birbirlerine olan aşklarını Diyar'ın babası Derman, anlatmıştı ona. "Diyar'ın Ebru’ya olan büyük aşkı. Kalbindeki nefreti bitirecek demişti adam. Ayrıca Diyar'a gerçekleri söyleyelim de demişti. Ama Kenan Bey, bunu kabul etmemişti. Diyar'ın babasından nefret etmesini istemiyordu. Çünkü Diyar'ın annesinin  ölümüne sebep Kenan Bey, değildi. Diyar'ın annesi Derman'ın düşmanları tarafından öldürülmüştü. Derman'ın gençlik yıllarında kazandığı  düşmanlar yüzünden ölmüştü kadın. Bunu yıllar sonra öğrenebilmişlerdi anca. Bu yüzden Kenan Bey, denizi tekrar bulandırmak istemiyordu. Baba oğulun araları bozulsun istemiyordu. Diyar, o günlerde Kenan Bey'in aldığı tehditler yüzünden annesinin öldüğünü  düşünmüştü. Sadece Diyar, değil. Herkes öyle düşünmüştü. Gerçekler ancak yıllar sonra çıkmıştı ortaya. Ilgaz, Cüneyt ve Diyar, eşliğinde gelin arabasına yöneldi. Genç adam yürüyordu ama ağrıdan her an yere yığılabilirdi. Cüneyt ve Diyar, Ilgaz'ın alnında ki boncuk boncuk akan terden anlamışlardı çektiği ağrıyı. Cüneyt, bir şey söyleyeceği sırada Ilgaz, elini kaldırıp susturmuştu onu. Bugün ne olursa olsun Meleğiyle evlenmeliydi. Onun tekrar üzülmesine hayallerinin yıkılmasına izin veremezdi. Ağrıdan ölse bile bugün onun la evlenecekti. Ilgaz, gelini getirmeye giderken Kenan Bey ve Necla Hanım, davetlilerle ilgileniyorlardı. Bütün davetliler tek tek gelmeye başlamıştı. Kenan Bey'in kardeşi Kazım ve oğlu kerem, de gelmişti düğüne. Bir iş için yurt dışına giden diğer oğlu ise düğüne katılamamıştı. Kerem, düğüne katılmak falan istemiyordu aslında. Babası zorla getirmişti onu. Kenan Bey, yetkilerini kısıtladığından beri Kerem, daha çok nefret ediyordu amcasından. Ayrıca Ilgaz'dan da nefret ediyordu  tabi. Kerem, misafirleriyle ilgilenen amcası ve yengesine nefretle bakıyordu. Babasının ona yaklaşıp biraz gülümsemesini söylemesiyle yüzüne sahte bir gülümseme maskesi taktı. Kazım Bey, Ilgaz'ın durumunun hiçte iyi olmadığını yeni öğrenmişti. Bu gelişen son durum adamı çok mutlu ediyordu. Kenan Bey'in oğlunu kaybederek çok acı çekeceğini düşünmek adamın içini rahatlatıyordu. Kuaför son kontrolünü de yaptıktan sonra işini bitirmişti. Şimdi oda da bulunan herkes gelinin güzelliğine hayranlıkla bakıyordu. Meyra'nın  saçı makyajı bittikten sonra üzerini giyinmeye gitmişti. Kız hazırlanıp geldiğinde karşısında peri kızı gibi duran ablasına baktı. "Ay abla, o kadar güzel olmuşsun ki söyleyecek kelime bulamıyorum. Allah nazarlardan korusun seni. Hep mutlu ol olur mu güzel ablam?" dedi. Meyra'nın söyledikleri Meleği çok duygulandırmıştı. Hemen gelip kardeşine sarıldı sıkıca. Gözlerinde hazır akmayı bekleyen gözyaşlarını geri gönderip, "Çok teşekkür ederim canım benim" dedi. "Darısı senin başına inşallah. Tabi önce okulunu bitir" "Aman abla. Ben evlenmek falan istemiyorum. Aklımı peynir ekmekle yemedim. Ilgaz Eniştem gibi birini bulursam belki. Ama öyle insanlar çok az bulunuyor maalesef" "Aynen öyle ablacım. Ilgaz'ın eşi benzeri yok bu dünyada" Ilgaz, ise Meleğin mahallesine yaklaşmıştı. Tam sokağa dönecekleri sırada önleri son model bir araba tarafından kesildi. Herkesin şaşkın bakışları arasında arabanın içinden Taylan, indi. Taylan'ı karşısında gören Ilgaz, öfkeden deliye dönmüştü. Bu adam canına mı susamıştı böyle? Neden  peşlerini bırakmıyordu bu geri zekâlı? Neden laftan anlamıyordu? Melek, defalarca söylemişti onu görmek istemediğini. Ne yapmaya çalışıyordu böyle? Ilgaz, öfkeyle hemen arabadan inecekti ki Diyar ve Cüneyt, durdurdu. Diyar, patlamaya hazır bomba gibi olan, Ilgaz'a bakarak, "Sakin ol damat bey" dedi. "Sen bugün evleniyorsun. Paçanı bozmaya gerek yok. Bu lavuğun ağzını burnunu kırma şerefini bana ver" dedi. Sonra da arabadan inmek için kapıyı açtı. Tam ineceği sırada Cüneyt, seslendi. "Yardıma ihtiyacın olursa buradayım Diyar" dedi. Diyar, bir şey söylemeden arabadan indi. Sonra da arabasına yaslanmış halde bekleyen Taylan'ın yanına vardı. Tam karşısına geçip, "Hayırdır koçum. Bir sıkıntımı var?" dedi ellerini ceplerine koyarak. Neden arabanın önüne geçtin? Hayır, yani gelin arabasının yolunu kesip para isteyeceksen o ayrı tabi. Sana iki yüz TL çalışır benden" dedi göz kırparak. Taylan, o kadar sarhoştu ki ayakta bile duracak hali yoktu. Bir o kadar da öfkeliydi adam. Diyar'ın sözlerinden sonra yaslandığı arabasından ayrılıp genç adama yaklaştı. Sesini yüksek tutmaya çalışarak, "Hayır koçum yanılıyorsun. Ben para istemiyorum. Ben gelini istiyorum" dedi. Taylan'ın söylediklerini duyan Ilgaz öfkeyle çıktı arabadan. "Ne diyorsun lan? Sen kimsin ki  benim Meleğimi ağzına alıyorsun?" Dedi ve Taylan'ın suratına yumruğu geçirdi. Bir kez daha vuracaktı ki  Cüneyt, indi hemen arabadan. Ilgaz'ı tutup arabaya tekrar bindirdi. Ilgaz, ağrıdan delirmek üzereydi zaten. Taylan, denilen adamın yaptığı iyice çileden çıkarmıştı genç adamı. Taylan, daha düştüğü yerden toparlanmadan Diyar'ın vurduğu tekmeyle tekrar yere yuvarlandı. Yattığı yerden hala bağırmaya devam ediyordu. "Melek, benim. Ilgaz Güçlüoğlu. O benim anladın mı? Onu sana yar etmeyeceğim. Göreceksin bak. Çok yakında onu elinden alacağım. Senin gibi kendine bile hayrı olmayan adam ne verebilir ona" dedi. Ilgaz, Taylan'ın söylediklerini duymamıştı. Ama Diyar, çok iyi duymuştu. Öfkeyle tekrar tekrar vurdu Taylan'a. Sonra da üzerine eğilip. Ilgaz, ona ne verebilir Öyle mi? Ben sana söyleyeyim ne verir. Senin veremediğin her şeyi verebilir anladın mı? Senin vermeyi beceremediğin her şeyi verebilir. Her şeyden önce Ilgaz Dağı, kadar büyük ve güçlü olan sevgisini. Ve sen hiç bir işe yaramaz erkek müsveddesi. Sen Ilgaz'ın tırnağı bile olamazsın" dedi ve yere tükürdü. Diyar, söyleyeceklerini söyledikten sonra hemen gelip arabaya atladı. "Haydi beyler. Daha fazla zaman kaybetmeyelim. Bizi bekleyen bir gelin var öyle değil mi? Ilgaz Ağa'mın gelinini almaya gidiyoruz" dedi. Cüneyt'in hemen gaza basmasıyla oradan uzaklaştılar. Taylan, ağzı burnu kan içinde kaldı orada. Yerden zorla da olsa ayağa kalkarak arkalarından baktı. "Bunu ödeyeceksiniz lan" dedi bağırarak. Ben de Taylan'sam size bunu ödeteceğim" Sonra da arabasına binerek evine doğru yola çıktı. Bugün için yapacak bir şeyi yoktu. Melek, o adamla evlenecekti. Taylan'ın yapamadığını Ilgaz Güçlüoğlu, yapmıştı. Taylan'ın sevdiğini o almıştı elinden. Annesi ve karısıyla beraber intikam listesine Ilgaz'da eklenmişti. Onun Melek'le mutlu olmasına asla izin vermeyecekti. Taylan'ı annesiyle bir olup kandıran Hale'nin serveti çok İşine yarayacaktı. Melek'ten ayrılmasına sebep olan bu para şimdi onlara cehennem olacaktı. Melek, odasında hazırlanmış bir şekilde Ilgaz'ı bekliyordu. Geleceği saati neredeyse on dakika geçmişti. Meleğin içine öyle bir ateş düşmüştü ki yanıyordu kız. Yine mi kaybedecekti Melek? Yine mi hayallerini üzerinde ki gelinliğe gömecekti? Taylan'dan sonra bir şekilde ayağa kalkmıştı kız. Ama Ilgaz, Meleği bırakırsa buna dayanamazdı. Kahrolurdu, ölürdü acıdan. Ilgaz'ı kaybedemezdi Melek. Bu asla olamazdı." Ayakta durmaktan çok yorulmuştu Melek. Az önce kalktığı koltuğa gitti. Sonra da gelinliğine dikkat ederek oturdu. Şuan elleri terliyordu telaştan korkudan. Kalbi heyecandan deli gibi atıyordu. Korktuğu başına gelmesin diyerek gözlerini kapatıp Rabbine dualar etti. "Ilgaz'ı kaybetmek istemiyorum Rabbim. Onu hiç bir şekilde kaybetmek istemiyorum. Ne olur onu benden alma. Ilgaz'ın mavilerini görmeden bir hayat istemiyorum" Melek, gözleri kapalı bir halde dua ederken araba sesi geldi kulağına. Ve kardeşlerinin Ilgaz Eniştem geldi sözleri. Derin bir nefes aldırdı kıza. Gelmişti Ilgaz Dağı. Bırakmamıştı Meleğini. Damadın geldiğini duyan kuaför hemen gelip Meleğin duvağını kapattı. Sonra da odadan çıktı. Kuaför çıktıktan sonra odaya Ünal Bey, girdi. Dünya güzeli kızını görünce adamın gözleri doldu. Ama ağlamayacaktı. Çünkü Ilgaz, kızını mutlu edecekti. Ona değerli bir hazineymiş gibi davranacaktı. Bunu biliyordu adam. Ilgaz ın gözlerinde öyle bir sevgi vardı ki. Ünal Bey, bunca yıllık hayatında öyle aşkla bakan gözler görmemişti. Meleğin, "Babacığım" demesi üzerine. Kızının yakınına kadar gelerek alnından öptü. Sonra da kızının kırmızı kuşağını bağladı. "Dilerim Rabbimden çok mutlu olursun Meleğim" dedi kızına. "Sağ ol babacığım" diyerek babasının elini öptü Melek. Zuhal Hanım, odaya girmek istemedi. Çünkü dayanamayıp çok ağlayacaktı. Kızının bugün gözyaşı dökmesini istemiyordu. Ünal Bey, odadan çıktıktan sonra Kapının önünde tüm yakışıklılığıyla bekleyen Ilgaz, girdi odaya. Girmeden önce de Ünal Bey ve Zuhal Hanım'dan izin almayı ihmal etmemişti. Cüneyt ve Diyar, arabanın yanında kalmıştı. Orada Ilgaz'ın Meleği getirmesini bekliyorlardı. İki genç de çok korkuyordu. Ilgaz'a bir şey olacak diye diken üstündeydiler. Cüneyt, Ilgaz'ın doktorunu aramıştı. Doktor, Ilgaz'ın derhal hastaneye gelmesini istemişti. Bunun üzerine Cüneyt, çok yalvarmıştı Ilgaz'a. Hastaneye götürmek için çok ısrar etmişti ama söz dinletememişlerdi. Şimdi de korku içinde Ilgaz'ın gelmesini bekliyorlardı. Kenan Bey'in son model arabası da Ünal Bey ve ailesini alıp villada ki düğüne götürmek için bekliyordu. Ilgaz, odaya yavaş adımlarla girip kapıyı kapattı. Ağrıları çok şiddetlenmişti bir taraftan. Genç adam o kadar zor dayanıyordu ki. Bacakları titriyordu. Bütün vücudu ter içinde kalmıştı. Yine de ayakta durmaya çalışıyordu. Düğün günlerini mahvetmeyecekti. Ölse bile bu düğün bugün gerçekleşecekti. Meleği, duvağı kapalı bir şekilde tam karşısında duruyordu. Ilgaz, titreyen bacaklarıyla yaklaştı. Meleğine. İki genç de çok heyecanlıydı. Birbirlerine bakmaya bile kıyamıyorlardı. Zira Melek Ilgaz, içeri girdiğinden beri başını kaldırıp adama bakamamıştı. Bunun farkındaydı Ilgaz. Meleğinin utangaç haline gülümseyerek baktı duvağın üstünden. Sonra da kızın duvağını açmadan alnından öptü. "Benimsin Meleğim" dedi sevgi dolu sesiyle. "Artık benimsin. Güzel kadınım" Melek, duvağın altından  izliyordu Ilgaz'ın yaptıklarını. Gülümseyerek dinliyordu söylediği güzel sözleri Ilgaz, kıza sıkıca sarıldı. Burnunu kızın boynuna sokup mis kokusunu içine çekti defalarca. Sonra duvağını açtı yavaş yavaş. Gelinliğin içinde Melek, gibiydi sevdiği. "Dünyam benim. O kadar güzelsin ki. Hangi kelimeler anlatır senin güzelliğini?  Sana olan sevdamı hangi kelimelere sığdırayım bilmiyorum? Senin güzelliğin aklını başından aldı Ilgaz’ının. Melek, Ilgaz'ının lafına takılmıştı. Ilgaz'ının lafını çok sevmişti. Bu yakışıklı adam Melek’indi tabi ki. Meleğin şaşkın haline gülümseyen Ilgaz, " Gidelim mi Meleğim. Herkes bizi bekliyor" dedi. Meleğin olumlu anlamda başını sallamasından sonra Meleğin yüzüne tekrar duvağıyla örttü. Özenle, sevgiyle şükürle örttü gelininin yüzünü. Sonra da elinden tutarak kapıya yöneldi. Dakikalardır şaşkınlıktan heyecandan bir şey fark edemeyen Melek. Ilgaz, elini tuttuğunda elinde hissettiği ıslaklıkla olduğu yerde dondu. "Ilgaz, dur" diye bağırdı. Ilgaz, Meleğin bir anda bağırmasıyla olduğu yerde durdu. Melek, hemen duvağı kaldırıp Ilgaz'ın yanına sokuldu. Ilgaz'ın elleri titriyordu. Alnı yüzü ter içindeydi. Melek, Ilgaz'ının ağrısının olduğunu anlamıştı hemen. "Senin ağrın var Ilgaz" diye bağırdı. "Neden söylemiyorsun ha? Söyle bana, ağrın olduğunu  neden söylemiyorsun? Hemen hastaneye gideceğiz hadi lütfen." "Meleğim bak" "Hadi Ilgaz. Hadi çabuk gidelim" "Meleğim bi dur" "Neden duracakmışım söylesene? Senin acı çekmeni mi izleyeceğim? Bunu benden isteme Ilgaz" "Meleğim, önce evlenelim. Önce evlenelim lütfen. Sonra hastaneye giderim. Ama önce sen benim karım olmalısın" "Asla olmaz Ilgaz. Asla olmaz bekleyemem. Hastaneye gideceğiz hemen. Ben zaten seninim adam. Bir imza o kadar önemli değil. Sen iyi olmazsan Meleğin ne yapar. Meleğini düşünmüyor musun sen? Lütfen beni dinle Ilgaz'ım. Lütfen hastaneye gidelim." "Eğer bugün seninle evlenemezsem kendimden nefret ederim Meleğim. Lütfen gidelim hadi. Herkes bizi bekliyor. Senin le evlenmek tek hayalim benim. Lütfen bu hayalimi gerçekleştirmeme izin ver." "Seni kaybedersem ölürüm Ilgaz. Lütfen izin ver seni hastaneye götürelim." "Meleğim senin le evlenmeden hastaneye falan gitmem. Unut bunu. Hadi artık gidelim hemen. Bugün düğünümüz var bizim"Melek, ne kadar dil dökse de Ilgaz'ı hastaneye gitmeye ikna edememişti. Ilgaz, Meleğin açtığı duvağını tekrar kapatıp elinden tuttu. Sonra da kapıyı açıp odadan çıkardı. Meleğin korkuyla attığı adımları Ilgaz, sevinçle heyecanla atıyordu. Meleğiyle evlenmeye gidiyordu elbette  heyecanlı olacaktı. El ele evden çıkıp bahçe kapısına yürüdüler. Gelin ve damadın geldiğini gören Cüneyt, hemen bahçe kapısını açtı. Ilgaz ve Melek bahçe kapısından çıkarken bu sefer Diyar, arabanın kapılarını açtı gelin ve damat için. Ilgaz, arabayı kendinin kullanacağını söyleyerek önce Meleğin ön koltuğa oturmasına yardım etti. Sonra da kendisi şoför koltuğuna geçti. Ilgaz, arabayı çalıştırıp hareket ederken Cüneyt ve Diyar da Meleğin ailesiyle beraber diğer araçlara geçtiler. Üç araba art arda Güçlüoğlu villasına doğru yola çıktılar. Ilgaz'ın ağrısı şuan biraz hafiflemişti. Bunun için şükrediyordu adam. Tek istediği sorunsuz bir şekilde Meleğiyle evlenmekti zaten. Arabalar yavaş yavaş yolda ilerlerken Ilgaz'ın kalbi heyecandan göğüs kafesini delecekti. Meleğin mahallesinden çıkmak üzereyken yolun tam ortasında duran arabadan gelen güçlü ışıkla Ilgaz, arabayı durdurmak zorunda kaldı. Ilgaz'ın durduğunu gören Diyar, hemen gelin arabasının önüne geçti. Sonra da hemen arabadan inip Ilgaz'ın arabasına yürüdü. O sırada karşılarında uzun farları yanan arabayı gördü. Diyar, gözlerini yakan ışığa rağmen arabanın az önce önlerine geçen Taylan'ın arabası olduğunu fark etti. "Bu sefer bu aşağılık adamı öldüreceğim" diyerek arabaya doğru yürüdü. Araba yolun ortasında çalışır durumda bekliyordu. Diyar, öfkeyle şoför kapısını açtı. Kapıyı açar açmazda kanlar içinde kalmış Taylan’ı gördü. Daha dikkatli baktığında Taylan'ın silahla kolundan ve karnından vurulduğunu anladı. Diyar, gördükleri karşısında şok olmuştu. Ne olmuştu bu adama? Kim vurmuştu onu? Diyar, orada donup kalmışken Cüneyt, geldi yanına. Oda arabanın içinde vurulmuş ölü gibi yatan Taylan'ı gördü. "Allah kahretsin Diyar. Ne olmuş bu adama? Kim, kim vurmuş bunu" dedi sesini alçak tutmaya çalışarak. Diyar, hemen Cüneyt'i susturdu. "Sakin ol. Sakın bir şey belli etme Cüneyt.  Ilgaz'ı ve Meleği düğüne gönderelim. Sonra da bu adamı hemen hastaneye götürelim. Önce Taylan'ın yaşayıp yaşamadığını kontrol etti. Hala nabzı atıyordu. Cüneyt, bakışlarını Diyar'a çevirdi. "Diyar, beni dinle. Ben söylersem Ilgaz, bir şeyler olduğunu anlar. Git sen söyle. Ben ambulansı arayacağım. Diyar, başını olumlu anlamda sallayarak hemen Ilgaz'ın arabasının yanına geldi. Ilgaz, önünde Diyar'ın arabası olduğu için fazla bir şey göremiyordu ama tabi ki anlamıştı arabanın Taylan'ın arabası olduğunu. Yanında Melek, olduğu için bir harekette bulunmamış, inmemişti arabadan. Ilgaz'ın inmesine gerek kalmadan Diyar ve Cüneyt gelmişti yanlarına. İkisi birden Taylan'ın arabasının yolda ne aradığına bakmaya gitmişlerdi. Melek’te neler olduğunu çok merak ediyordu. Neden durmuşlardı? Diyar ve Cüneyt, arabalarını neden onların arabasının önünde durdurmuştu. Ilgaz, Meleğin elini tutmuştu hemen. Melek, Ilgaz'ın elini tutmasıyla korkusu daha da arttırmıştı. Belli ki önemli bir şey olmuştu. Bu yüzden Ilgaz, çok tedirgindi. O sırada Diyar, geldi yanlarına. Diyar, Ilgaz ve Meleğe bakarak. "Siz hemen gidin düğüne yetişin. Zaten geç kaldınız. Biz arkanızdan yetişeceğiz" dedi sakin kalmaya çalışarak. Melek, tam bir şey sormak için ağzını açacaktı ki. Hemen Ilgaz, girdi söze. "Tamam Diyar. Biz gidelim o zaman" dedi. Ilgaz, Diyar'ın sakin olmaya çalıştığını anlamıştı. Bir şeyler döndüğünden kesinlikle emindi şimdi. Diyar'ı ve Cüneyt'i böyle bırakıp gitmezdi ama şuan daha önemli biri vardı yanında. Hem de Diyar'ın halledemeyeceği hiçbir iş yoktu. O da iç beklemeden hemen arabayı çalıştırdı. Sonra da gaza basarak oradan uzaklaştı. Diyar ve Cüneyt, hemen arkalarından da Meleğin ailesinin olduğu arabayı da gönderdiler. Sonra da aradıkları ambulansın gelmesini beklemeye başladılar. Onlar ambulansın gelmesini beklerken  hiç beklemedikleri bir şey oldu. Ilgaz'ın, içinde öyle bir sıkıntı vardı ki kafası allak bullak olmuştu. Meleğe bir şey belli etmeden hızla villaya sürdü arabayı. Bu arada da bir az geçen ağrılar tekrar başlamıştı. Genç adam kâbus dolu bir gece geçiriyordu. Meleğine kavuşmak neden bu kadar zordu? Neden her şey onlara karşıydı, neden? Villa ya da çok geç kalmışlardı. Kenan Bey, sürekli onları arayıp duruyordu. Ilgaz, kısa  bir süre sonra villanın kapısında durdu. Nihayet düğünlerinin yapılacağı yere gelmişlerdi.  Hemen arkalarından Meleğin ailesini getiren araba geldi villaya. Ilgaz, hemen arabadan inerek Meleğin olduğu tarafa dolandı. Arabanın kapısını açıp Meleğe elini uzattı. Melek, hiç beklemeden tuttu Ilgaz'ın elini. Sonra da alkışlar içinde villanın büyük kapısından girip havuz başında ki düğün için hazırlanan yere geldiler. Melek, aklındaki onca soruya rağmen rüyada gibiydi şuan. Yanında ki adam Meleğin kalbini titretiyordu. Ayaklarını yerden kesiyordu. Melek, şimdi daha iyi anlıyordu kalbinde ki heyecanı. Genç kız farkında bile olmadan sevivermişti Ilgaz'ı. Melek, Ilgaz'ı sevip âşık olacağı günü beklerken. Bir de bakmıştı ki Ilgaz, kızın kalbinde hükmünü sürmeye çoktan başlamıştı. Kalbe kaç sevda sığar. İnsan kaç defa âşık olurdu acaba? Melek, Ilgaz'la beraber nikâhlarının kıyılacağı masaya yürürken bunu düşünüyordu. Melek, artık bir şeyden tamamen emindi. Meleğin ilk aşkıydı Ilgaz. İlk kalp çarpıntısı ilk sevdası. Taylan, alışkanlıktı, Ilgaz aşktı sevdaydı. Kenan Bey, Necla Hanım, Ünal Bey ve Zuhal Hanım, hepsi sevinç gözyaşlarıyla izliyorlardı çocuklarını. Nikâh memuru bütün işlemleri bitirip soru kısmına geçecekti artık. Ilgaz ise  ağrıdan çıldırmak üzereydi. Melek'te hissediyordu Ilgaz'ın çektiği acıyı. Kalbinin ta derinliklerinde yanan bir kor vardı Ilgaz'ın ağrısı Melek’inde canını yakıyordu. Nefesini kesiyordu. Yıkılmaz sevdası kimseye belli etmemek için yumruklarını sıkıyordu. Ve yumruk yaptığı titreyen eli masanın altında Meleğin ellerinin içindeydi. Melek, Ilgaz'ın titreyen ellerini avuçlarının içine almış sıkıca tutuyordu. Nikâh memuru nihayet beklenen soruyu sordu. "Melek, Hanım, hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın Ilgaz Bey'le evlenmeyi kabul ediyor musunuz?" Melek, bakışlarını  yıkılmaz güçlü adamına çevirdi. Gözlerinin içine baktı daha yeni fark ettiği büyük aşkla. Sonra da hiç tereddütsüz, "Evet ediyorum" dedi. Ilgaz, Meleğin bakışlarında ilk defa bir farklılık görmüştü. Kalbi mutlulukla dolup taşmıştı genç adamın. Kalbinin ta derinliklerinden binlerce şükürler etmişti rabbine. Çünkü anlamıştı Ilgaz. Meleği artık kalbiyle de Ilgaz'ın yâriydi. Artık tamamen Ilgaz'a aitti. Aynı soru Ilgaz'a soruldu bu sefer. Ilgaz da aynı şekilde Meleğinin gözlerine bakarak evet dedi. Şahitlerinde imza atmasıyla Melek ve Ilgaz, karı kocaydı artık. Nikâh memuru, nikâh defterini Meleğe uzattı. Melek, tam almak için elini uzatacaktı ki defteri Ilgaz, aldı hemen. Sonra da Meleğin yakınına gelip. "Kusura bakma Meleğim. Gerçekten evlendik mi ona bakacağım. Rüyamı gerçek mi  hemen anlamam lazım." Herkesin meraklı bakışları arasında Nikâh cüzdanını açıp baktı. Sonra da, "Evet" diye bağırdı. Orada bulunan herkes kahkahalarla gülerken Ilgaz, Meleğin yüzünü açıp alnına Ilgaz'ın kadını olduğunu mühürleyen bir öpücük bıraktı. Davetlilerin alkışları arasında piste çıkıp dans etmeye başladılar. İki genç de rüyada gibiydi. Ilgaz'ın vücudu titriyordu ağrıdan. Melek, bunun farkındaydı. "Ilgaz" dedi kızı ahtapot gibi sıkıca saran adama. "Meleğim sus lütfen" dedi Ilgaz. "Bana bırak kendini. Şuanı yaşa sevdam" Melek de denileni yaptı gözlerini kapattı. Bulutların üzerindeydi sanki genç kız. Ilgaz'ın kolları onun yuvasıydı. Kendini tamamen Ilgaz a ait hissediyordu artık. Kalbinde hiç bir tereddüt zerre şüphe yoktu. Ilgaz'ın yâriydi artık. Ilgaz da onundu. Uğruna hiç çekinmeden canını verebileceği Ilgaz Dağı kadar güçlü adamı. Meleğin kardeşleri de eşlik ediyordu bu güzel çifte. Sonra anne ve babalar çıktı. Dans oyun derken bir saat geçmişti bile. Ilgaz, Meleğinin elini tutmuş masada otururken bir taraftan da Diyar ve Cüneyt'i düşünüyordu. Henüz gelmemişlerdi adamlar. Ne olmuştu acaba? Taylan, neden böyle bir şey yapmıştı? Daha yeni Meleği almaya giderken çıkmıştı Ilgaz'ın karşısına. Neden tekrar çıkmıştı yoluna. Ilgaz'ın merak için kemiriyordu. Cüneyt ve Diyar'ı defalarca telefonla aramasına rağmen ulaşamamıştı. Artık herkes yavaş yavaş dağılıyordu. En son Meleğin ailesi ve Kenan Bey in kardeşi ve yeğeni kalmıştı. Meleğin ailesi hepsi tek tek kızlarına sarıldı. Kardeşleri de sarıldıktan sonra arabaya binip evlerine doğru yola çıktılar. Herkes dağıldıktan sonra Melek, Ilgaz'ın elinden tutarak kendine bakmasını sağladı. "Ilgaz, hadi artık üzerimizi değiştirip hastaneye gidelim. İstediğin oldu bak. Artık evliyiz. Şimdi de benim istediğimi yapacağız. Hemen hastaneye gideceğiz." "Tamam, Bayan Güçlüoğlu. Kocanız emrinize amade. Sen ne istersen o olacak kadınım" dedi. Melek, hemen Ilgaz'ın elinden tutup villada ki odalarına doğru yürüdü. Hemen odaya girip önce Ilgaz'ın kıyafetlerini sonra da kendi kıyafetlerini buldu. Hemen giyinme odasına geçti. Saçlarındaki tokaları tek tek çıkarmaya başladı. Melek, tokaları aceleyle çıkardığı için saçları da tokalarla beraber kopup geliyordu. Ilgaz, hemen üzerini değiştirip ilacını içti. Sonra da derin nefes alıp Meleği beklemeye başladı. Bugün sabahtan beri azalıp artan ağrılar adamı çok yormuştu. Birkaç dakika daha bekledikten sonra uzandığı koltuktan kalkıp giyinme odasına girdi. Odaya girdiğinde Meleğin aynanın karşısında saçlarıyla mücadele ettiğini gördü. Yavaş yavaş yanına yaklaşarak arkasından sarıldı. " Meleğim" dedi derin nefeslerle saçını koklayarak. "Kokun beni öldürüyor. Aklımı başımdan alıyor. Sana öyle aşığım ki kadın. Kendimden korkuyorum." Kızın kokusunu defalarca içine çektikten sonra kızın saçlarını kopararak çıkardığı tokalara baktı. Sonra da kızın elinden tutarak saçlarından çekti. Yavaş hareketlerle tokaları kendi çıkarmaya başladı. Tokaları çıkarıp bitirdikten sonra odadan çıkmak için hareketlendi. Çünkü Meleği gelinliğini çıkaracaktı ve Ilgaz’dan rahatsız olmasını istemiyordu. Kapıya doğru ilerleyip çıkmak üzereyken Meleğin seslenmesiyle bakışlarını tekrar kıza çevirdi. Melek, gelinliğin sırt kısmında bağlı olan ipi çözememişti bir türlü. Aslında zamanı çok olsa çabalardı mutlaka çözerdi ama Ilgaz'ın hemen hastaneye gitmesi gerekiyordu. "Şey Ilgaz, bana yardım edebilir misin? Gelinliğin ipini çözemedim bir türlü" dedi. Ilgaz, açtığı kapıyı tekrar kapatarak Meleğin yanına geldi hemen. Meleğin yanına her yaklaştığında Elleri titriyor heyecandan kalbi deli gibi atıyordu genç adamın. Kızın güzelliği büyülüyor, nefesini kesiyordu. Ilgaz, sakin olmaya çalışarak Meleğin gösterdiği ipi çözmeye başlamıştı. İpin düğümleri çözüldükçe Meleğin bembeyaz teni gözler önüne çıkıyordu. Ilgaz, bakmamak için çabalasa da kendine yenik düşüyordu. İpi çözüp bitirdikten sonra Melek, hemen ayağa kalktı. Çünkü kızda Ilgaz'ın bakışlarında ki ateşi aynadan görmüş ve çok utanmıştı. Yanakları alev alev yanıyordu şuan. Ilgaz'ın kızaran yüzünü görmesini istemiyordu. Tam aynanın yanından ayrılacaktı ki. Ilgaz, kızın kolundan tuttu hemen. Sonra da sert bir şekilde duvara yasladı. Sonra da sabahtan beri öpmeye can attığı dudakları öpmeye başladı. Kızın teninin güzelliği adamı delirtmişti. Hele o dudakları adamı aklını başından almıştı. Ilgaz, fırsat bulmuşken o dudakların doyasıya tadına bakacaktı. Genç adam öptükçe daha çok kapılıyordu kıza. Bir türlü ayrılamıyordu kopamıyordu. Sonra boynuna indi usulca. Önce derin nefesler çekti içine, sonra öpücükleri dudakları dolandı kızın gerdanında. Melek, ise erimiş pelteye dönmüştü. Ilgaz'a sarılmış adamın öpücüğüne karşılık veriyordu acemice. Daha fazla dayanamadı Ilgaz. Hızla ayrıldı melekten. "Hadi Meleğim. Çabuk üzerini değiştir" dedi nefes nefese. "Hemen hastaneye gidelim. Yoksa var ya ben seni..." "Hadi  bekliyorum salonda" Melek, Ilgaz'ın söylediklerinden utanarak hemen oradan uzaklaştı. Hızlıca gelinliği çıkarıp üzerini sade bir şekilde giyindi. Hemen çantasını telefonunu alıp Ilgaz'ın yanına geldi. Melek, gelinceye kadar doktoruyla konuşan Ilgaz, " Hemen geliyoruz hocam" dedi ve telefonu kapattı. Meleğin de hazır olmasıyla hemen arabanın anahtarını aldı. Sonra da karısının elinden tutup çıkışa yöneldi. Gitmeden önce annesi babasına da söylemişti hastane ye gideceklerini. Ilgaz ve Melek dışarı çıktığında Kenan Bey ve Necla Hanım'ın, havuz başında oturduklarını gördü. İkisi de Ilgaz'ın nasıl olduğunu görmek için bekliyorlardı. Ilgaz'ın siz uyuyun demesine rağmen. İkisi de uyumayı düşünmemişti bile. Ilgaz, annesi ve babasını havuz başında görünce hemen yanlarına gitti. Onlarla konuşup veda ettikten sonra hemen arabasına yöneldi. Arabanın yanında bekleyen Meleği ön koltuğa bindirip kendisi de şoför koltuğuna geçti. Ilgaz, arabayı bile çalıştırmadan bir den bire villanın önüne polis arabaları geldi. Polisler arabalardan inip  hızlı bir şekilde villanın bahçesine geldiler. Ilgaz, polisleri görünce hemen bindiği  arabadan geri indi. Polisler arabadan inen Ilgaz'ı görünce hızla yanına gittiler. Sonra da, "Ilgaz Güçlüoğlu siz misiniz" dedi polislerden biri. "Evet benim. Ne istemiştiniz" "Ilgaz Bey, sizi adam yaralamaktan tutukluyoruz" dedi. Polislerin söylediklerini duyan Melek, hızla arabadan indi. Polisler ise hiç beklemeden hemen Ilgaz'ın bileklerine kelepçeyi taktı. Kenan Bey ve Necla Hanım, koşarak geldiler oğullarının yanına. "Oğlumu neden tutukluyorsunuz, ne yaptı söyleyin? Neyle suçluyorsunuz" dedi Necla Hanım. "Lütfen hanımefendi ayrıntıları karakolda öğreneceksiniz" Kenan Bey'de polislere engel olmaya çalışsa da oğlunu götürmelerine engel olamamıştı. Ilgaz, başını çevirip Meleğe baktı. Gözlerinden yaşlar art ardına akıyordu Meleğinin. İşte o an yıkılmıştı Ilgaz. Meleği hiç üzmeyeceğini söylemişti oysaki. İlk günden ağlıyordu Meleği. Polisler Ilgaz'ın kolundan tutup götürürlerken, Babası hemen avukatı aradı. Sonra Meleğin çığlığı yankılandı villanın bahçesinde. "Hayır!"
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE