bc

Masum Aşk

book_age4+
2.6K
TAKİP ET
12.5K
OKU
drama
tragedy
comedy
sweet
heavy
mystery
spiritual
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

İki insanın karşılarına çıkabilecek zorluklar ve bu zorluklarla baş etmeye çalışmaları. Adem'in yasak meyve yemesi gibi, yasak olana karşı çekilmesine engel olamıyordu. Masum bir güzellik ve o güzelliğin değerini bilebilecek iki adam. Peki hangisi gerçekten değerli olanı hak ediyordu? Yada iki taş arasında kalan kızın kalbini en çok kim kıracaktı.

Asya ve Melih!

İkisi de zor bir hayatın içinde güçlü kalmaya çalışırken birbirine destek olabilecekler miydi? Ya Mete? O karısının değerini bilebilecek miydi?

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1. Bölüm
"Hadi Asya biraz daha çabuk olman gerekiyor yoksa kafileyi kaçıracağız!" diye kendisine seslenen arkadaşına gülümseyerek bakmıştı genç kız. Hala inanamıyordu. Ailesini ikna edip hep hayalini kurduğu yurt dışı turuna katılabilmişti. Gülümsemesi güzel yüzünü daha da aydınlatırken Çiğdem oflayarak yeniden onu uyarma gereği hissetmişi. İki arkadaş hızla otobüsün kalkacağı güzergâha giderken Asya "Havaalanına mı gitseydik?" diye sormuştu arkadaşına. Çiğdem daha ilk dakikada Asya'nın homurdanmasına yüzünü asarak "Neden? Hem kafile ile havaalanına gitmek daha eğlenceli olur. Hadi arkadaşım su koyuverme hemen." Asya onun çocuksu hareketlerine gülümseyerek adımlarını daha da hızlandırmıştı. İkili sonunda otobüse vardıklarında ise otobüs hareket etmek üzereydi. İlk adımını merdivene attığında içinde garip bir his oluşmuştu. Bu gezi onun hayatını değiştirecekti ve bunu tüm kalbi ile hissediyordu. "Hadi Asya arkadan gelenleri engelliyorsun?" genç kız hızla arkadaşının arkasından otobüse binerken mutluydu. Tarifi olmayan bir hisle koltuğuna yerleşirken ilk kez ailesinden uzak kalacağı için de biraz buruk hissediyordu. Üniversiteyi bile ailesi için onların yanında okumuştu. Bulunduğu şehirden asla dışarıya çıkmamış ailesinden geride kalan annesi ve babasını asla yalnız bırakmamıştı. Bu onun ilk aileden ayrılışıydı ve üstelik şehir değil ülke değiştiriyordu. Okulların ara tatilini değerlendirerek iki haftalık bir tura katılmış ve şimdide heyecandan kabinin duracağını hissediyordu. Heyecan en büyük düşman olsa da kalbi bu heyecanı yenecek kadar güçlüydü. Gülümsedi, sadece arkadaşına barak gülümsedi. "Ne düşünüyorsun?" Çiğdem arkadaşının gülen ve düşünceli yüzüne bakarak sorusunu sorduğunda Asya duraksamıştı. "Sadece bunu yaptığıma inanamıyorum, ilk kez böyle bir delilik yapıyorum." "Hadi ama bu delilik değil ayrıca sen o kadar yabancı dili annenin dizinin dibinde oturmak için mi öğrendin? Artık zamanı gelmişti, belki hayatının aşkını bulursun." "Saçmalama Çiğdem, bu gezi eğlence amaçlı koca bulma amaçlı değil. Hem belki de bulurum..." dediğinde iki arkadaş kahkaha atarak gülmeye başlamıştı. Yolculuk sırasında otobüsün içinde eğlence dur durak bilmiyordu. Kafilece neredeyse her yaştan katılım vardı. Yaşlısı genci ve bebek olanı... Tıpkı Asya ve arkadaşının ön koltuğunda oturan karı kocanın kucağında bulunan ve yaşı en fazla iki olan kıvırcık saçlı oğlan çocuğu gibi. Gözlerini Asya'ya dikerek bakan çocuk genç kızın içlenmesine neden olmuştu. Elini kaldırarak iki koltuk arasından kendisine dikkatle bakan bebeğin saçlarıyla oynamıştı. O lüle saçları uzuyor sonra tekrar eski halini alıyordu. Çiğdem "Ay canım, sen ne şeker şeysin öğle gel..." bebeğe elini uzatan genç kız onun ağlamasına neden olmuştu. Çiğdem yüzünü asarak "Ama bu haksızlık sen o kadar saçı ile oynadın ağlamadı ama benim elimi uzatmamla ağlamaya başladı." Asya arkadaşının somurtmasına gülerek karşılık vermişti. Yaklaşık yarım saat sonra havaalanına gelen kafile uçağa binmek için dış hatlara doğru yönelmişti. Geçtikleri güvenlikten ve sonrası aramalardan gişeye vardıklarında kafile görevlisi herkesin biletini alacağını söyleyerek onlara oturacak yer göstermişti. Yaklaşık yirmi kişi bu tura çıkmışlardı. Bazen Asya bu kadar kalabalık olmalarının geziyi daha az eğlenceli yapacağı hissine kapılsa da moralini bozmayacaktı. En azında yanında geveze ve eğlenceli olan arkadaşı Çiğdem vardı. İkili sessiz bir şekilde etraftaki hareketliliği izlemeye başladıklarında saat akşamı gösteriyordu. Etrafta koşuşturan insanların bir yerlere gitme çabası zamanın çabuk geçmesini sağlıyordu. Sonunda görevli elinde biletlerle geldiğin de iki arkadaş yan yana iki bileti almış ve kapılara gitmek için güvenlik geçişi sırasına girmişlerdi. Her şey çok hızlı gelişiyordu. Kafile sırayla uçağa doğru ilerlerken Asya'nın içindeki his daha da belirgin bir hal almıştı. "Bu gezi çok farklı olacak, bunu hissediyorum." "Aaa evet çok güzel olacak, sen dedin ya hayatının aşkını bulacaksın." "Kes şu saçmalığı canım, bu gezi tamamen eğlence amaçlı." Asya sözlerini bitirirken hayatının ne denli değişeceğinden haberi yoktu. Uçakta yerlerini aldıklarında ise iki arkadaş Amerika hayali kurmaya devam ediyorlardı. Tarihi yerlerini gezmek için sabırsızlanıyordu. Uçak havalandığında Asya pencere kenarında olmanın avantajını tam anlamıyla kullanıyordu. Gittikçe küçülen insanlar, arabalar ve evler bulutların altında kaldığında artık genç kız bir pamuk denizinin içinde gibi hissediyordu. O pamuk denizinin içinde olma isteği, elleri ile dokunma dileği içini garip yapmıştı. Gittikçe yükselen uçak genç kızın sıkıntılarını da alıp götürüyordu. Bu geziye ihtiyacı vardı. Özellikle son iki yıldır babasının rahatsızlığı ve maddi sıkıntıları geride bırakmak için okul dışında da özel ders vermesine ve yorucu bir sezon geçirmesine neden olmuştu. Biliyordu ki ailesi bu yüzden gitmesine engel olmak istememişti. Ailede kimsesi yoktu. Babasının dediğine göre tek çocuktu ve anne babası öldükten sonra tek hayatta annemden başka kimsesi kalmamıştı. Uzun süze çocukları olmayınca tüp bebek yöntemi ile kendisine sahip olmuşlardı. Üstelik tüp bebek yöntemi o zamanlar bu kadar yaygın bile değil, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bile kesin değildi. Anne ve babası yapılan deneylere katılmak için gönüllü olmuşlardı. Annesinin yaşı geç olduğu için umudu olmasa da sonunda kendisine hamile kaldığında çok mutlu olduklarını biliyordu. Güç bir hamilelik sonrası dünyaya geldiğinde ise anne ve babasına olan minnetini asla ödeyemezdi. Evlatlık görevini onları yalnız bırakmayarak ödemeye çalışıyordu. "Yine daldın Asya, ne düşünüyorsun?" "Bizimkiler ne yapıyor acaba, sence annem babamın ilacını vermiş midir?" "Yapma bunu annen senin kafanı dağıtmanı istiyordu, onları düşünerek sıkıntı çekmeni değil." "Ne yapmamı bekliyorsun? İlk kez onlardan ayrılıyorum bir garip hissettim." Çiğdem koltuğunda iyice arkadaşına dönerek iki elini ellerinin arasına almış gözlerinin içine bakarak konuşmasını sürdürmüştü. "Şimdi bana bir söz ver, tur boyunca eğlenceden başka bir şey düşünmeyeceksin." "Ama..." "Hadi söz ver bana, bu geziyi kendine zehir etmeyeceksin, eğleneceksin." "Peki, tamam, tamam..." genç kız gülümseyerek arkadaşına bakmıştı. Uzun süren yolculuk boyunca hem sohbet etmişler hem dinlenmişlerdi. Asya uykuya daldığında ise yaklaşık iki saatlik yolları kalmıştı. "Hey uyan..." Çiğdem genç kızı dürtmeye başladığında başını uzatarak pencereden dışarıya bakmaya çalışıyordu. "Asya hadi uyan, bunu kaçırmaman gerekiyor." Genç kız gözlerini araladığında aşağıda ki görüntüyle büyülenmiş gibiydi. Tam bir ışık cümbüşünün üzerinde ilerliyorlardı. Rengarenk ışıkların parladığı yüksek binalar ve sokakların hala canlı olduğu belli oluyordu. Gözleri parlayarak aşağıda ki manzarayı seyrederken uçak inişe geçmek üzereydi. Yapılan anons ile yerlerinde doğrulurken heyecanı iki kat artmıştı. Sonunda çok istedikleri yere, bir zamanlar görmeyi hayal olduğunu düşündükleri ülkeye gelmişlerdi. Bundan sonra ise tamamen güzel anılar edinmek ve ülkelerine bu anılarla dönmek olacaktı. Çıkış kapısına geldiklerinde ellerinde pankartlarla etrafta dönüp duran insanlar, sevdiğine kavuşan insanları yüzlerinde oluşan gülümsemeler. Asya derin bir iç çekerken valizini çekerek kafilesini gözden kaçırmamaya çalışıyordu. Kendileri için ayarlanan otele doğru yola çıkmışlardı. Otele vardıklarında ise genç kız lobide konuşan gruba dikkat kesmişti. "Hadi oğlum bu yaptığınla ne elde etmeyi planlıyorsun?" Gelen soru karşısında adam tiz bir kahkaha atmıştı. Bariton sesi tüm otelde yankılanmış gibiydi, en azından Asya'ya öyle gelmişti. Tedirgin bir şekilde hızla kenara çekilerek kendisine doğru gelen gruptan sıyrılmaya çalışmış ama arkasından gelen kişiyi görmeyerek sert bir şekilde çarpmış ve çarptığı kişiyi yere düşürmüştü. "Çok özür dilerim, çok affedersiniz..." genç kız telaşla yere düşen kişiyi yerden kaldırmaya çalışırken Türkçe konuştuğunun farkında bile değildi. Adamı yerden kaldırmak isterken yeniden sakarlık yapması ise kulağına yankılanan kahkaha ile elleri havada asılı kalmıştı. Genç kız büyülenmiş gibi adamın kahkahasını seyrederken kendisine uzatılan eli hayal aleminde tutmuştu. ****************** Kendisine seslenen arkadaşının sesini uzaklardan duymaya başladığında ne kadar zaman geçtiğini anlamamıştı. Sonunda Çiğdem'in elini gözlerinin önünde sallamasıyla genç kız düşüncelerinden çıkmıştı. Yutkunarak arkadaşının elini tutmuş ve güçlükle konuşmaya başlamıştı. "Az... az önce ne oldu öyle?" Çiğdem arkadaşının şaşkın halini anlayabiliyordu. Koskoca Amerika da çarpışmak için bula bula bir Türk bulmuştu. Adamın Asya'ya olan bakışlarını hatırlayınca genç kız kıkırdamadan edememişti. "Az önce birini büyüledin..." Çiğdem'in alaycı sözleri Asya'nın ürpermesine neden olmuştu. Adamın bakışlarını hala yüzünde hissedebiliyordu. Nasıl da bakmıştı gözlerinin içine öyle! Derin bir iç çekerek arkadaşına sıkıca sarılmıştı. "Çok garipti, onunla Türkçe konuştuğumun farkında bile değildi. Ah Çiğdem çok şaşkınım." "Şaşkın olman normal, adam çok gösterişliydi değil mi?" Asya arkadaşının ne demek istediğini elbette ki anlamıştı. Çiğdem birine gösterişli dediyse o ya çok yakışıklı ya da güzeldi demek oluyordu. Derin bir iç çekerek başını sallarken Çiğdem kaybolmuş değerli bir şeyini bulmuş gibi çığlık atarak yerinden kalkmıştı. Ellerini birbirine çarparken kendilerine ayırtılan iki kişilik otel odasında zıplayıp duruyordu. "Ne dersin, yeniden onu görecek misin?" Asya arkadaşının sözlerine gülümsemekle yetinmişti. Koskoca şehirde onu nasıl görecekti. Üstelik kafileyle gezecekleri birçok yer vardı. Şehir şehir dolaşacaklardı. Önce şelaleleri sonra da tarihi müzeleri gezeceklerdi. Yoğun bir gün onları bekliyordu. İki arkadaş sırayla duş alarak yataklarına uzanırken genç kızın gözüne uyku girmiyordu. Kulaklarında adamın melodik sesi dolaşıp duruyordu. "Sakin olun biraz, siz iyisiniz değil mi?" "Ben çok özür dilerim, sizi görmedim." Kulaklarına dolan kahkaha sesi ile duraksamıştı. Karşısında ki adam kendi aptallığına gülmeye başlamıştı. Üstelik yanında ki iki adam da ona eşlik ediyordu. Belki bu duruma kızması gerekiyordu genç kızın ama Asya sadece kahkaha atan adama hayranlıkla bakmakla yetinmişti. Ah ne aptallıktı. Tam bir ayran delisi gibi adama gözlerini dikmiş onu seyretmişti. Yüzünü elleriyle kapayan Asya düşünmek istemiyordu. Uyuyamayacağını anlayınca yatağından doğrulup odanın penceresine doğru ilerlemiş ve dışarıyı izlemeye başladı. Gecenin bir yarısı bile bu şehir hareketliydi. Her taraf renkli ışıklarla aydınlanmıştı. Derin bir nefes çekerken başını gökyüzüne çevirmiş ama istediği görüntüye ulaşamamıştı. Yüzünü asarak 'Ne bekliyordum ki? Bunca ışık altında bana görünmenizi mi?' yıldızları göremediği için hayıflanmasına devam ederken yeniden bakışlarını kaldığı odaya çevirmişti. Odada iki yatak paralel olarak yerleştirilmiş ve led ışıklarla aydınlatılmıştı. Hafif morumsu gece lambası arkadaşının yüzüne yansıyordu. Çiğdem olmasaydı asla bu geziye çıkamayacağının bilincinde olan genç kız ağır adımlarıyla odanın yataklardan kalan kısma atılan kilimin üzerinde ilerlemiş ve yatağına oturarak arkadaşını izlemeye başlamıştı. Ne kadar da rahat uyuyordu. Acaba annesi ve babası ne yapıyordu. Onlardan ayrılmak zor olmuştu. Yeniden içlenerek onları düşünmeye başladı. Sırtını yatağının kenarına yaslayarak derin düşüncelere dalarken günün yorgunluğu ile uykuya dalmıştı. "Hadi kalk uykucu, bizi bekliyorlar." Asya yanı başında seslenen arkadaşına gülümseyerek gözlerini aralamıştı. Çiğdem çoktan kalkmış, duşunu alıp hazırlanmıştı. "Bu ne hız, neden beni de erken kaldırmadın?" Çiğdem omzunu silkeleyerek arkadaşına gülümsemişti. "Çok yorgundun, seni az tanıyorsam gece geç yatmış olmalısın." Asya arkadaşına minnet dolu bir ifadeyle bakmıştı. Başını sallayarak yerinden kalkıp banyoya yönelirken Çiğdem gülümseyerek "Ben kahvaltıya iniyorum, beni çok bekletme. Üstelik grup başı da herkesin odasını aradı. Bir saate hazır olmalıyız." "Tamam sen in aşağıya ben geliyorum." Çiğdem odadan çıkarken Asya banyodan çıkarak dolabına yönelmiş ve o gün giyeceği kıyafetleri alarak yeniden banyoya girmişti. Hava çok sıcaktı. Pembe bir tişört ve beyaz bir etek giyen genç kız ayaklarına tişörtünün renginde sandaletleri geçirerek aynanın karşısına geçmişti. Uzun kuzguni siyah saçları sırtından aşağıya dökülürken aynadaki yansımasına gülümsemeden edememişti. Gözlüklerini yakasına iliştirirken küçük el çantasını da alarak odadan çıkmıştı. Uzun otel koridorunda ilerlerken asansörün yanına geldiğinde beklemeye başlamıştı. Gözleri kat numaralarına takıldığında asansörün yirminci katta olduğunu görerek oflamış ve merdivenlere yönelerek üçüncü kattan aşağıya merdivenlerden inmeye başlamıştı. Sonunda kahvaltı salonuna geldiğinde Çiğdem'in ikisi içinde kahvaltı aldığını görünce arkadaşının yanına yönelmişti. "Bakar mısınız?" Asya şaşkınlıkla Türkçe konuşan kişiye dönmüştü. Kendisine seslenildiğin farkında değildi. Genç kızın dikkatini çeken tek şey adamın Türkçe konuşması olmuştu. Arkasını döndüğünde seslenen kişiyi görünce bir an nefes alamayan Asya yutkunmadan edememişti. Adam kendisine gülümseyerek yaklaşıyordu. "Merhaba, dün sizinle tanışmaya fırsat bulamamıştık. Ben Mete, ya siz?" Asya kendisine uzatılan eli hayal olarak görüyordu. Gözlerini kapatıp açarken adamın yok olacağını düşünüyordu ama adam hala yerinde ve kendisine elini uzatmış bir şekilde gülümsüyordu. Sonunda düşüncelerinden çıkan Asya elini uzatarak "Ben de Asya, dün için gerçekten..." Genç adam elini kaldırarak onu susturmuştu. "Lütfen küçük bir kazaydı sadece..." Asya gülümseyerek adama bakarken Çiğdem şaşkın bir şekilde onları izliyordu. "Bu otelde mi kalıyorsunuz?" Mete başını sallarken Asya güçlükle konuşmasına devam etmişti. "İş için mi yoksa tatil mi?" Mete genç kızın ayaküstü sohbetinden hoşlansa da yol ortasında durdukları için "Acaba birlikte kahvaltı yapabilir miyiz? Burada bu şekilde durunca diğer kişilere engel oluyoruz." Asya utanarak hızla ona cevap vermişti. "Aslında arkadaşımla kahvaltı yapıyorduk, bize katılmak istemez misiniz?" Bunu neden istediğini bilmiyordu ama o anda adamı masalarına davet etmek istemişti. İkili Çiğdem'e doğru ilerlerken genç kız yüzünde bir gülümseme ile onları izliyordu. "Hadi ama beni kırmayacaksın değil mi?" Asya kendisine yalvaran gözlerle bakan genç adama bakıyordu. Yaklaşık yarım saatte birbirlerine ısınan çift Çiğdem'in yardımıyla daha da samimi olmuştu. Şimdi ise genç adam onları kendisi gezdirmek istiyordu. Kuralları seven genç kız Mete'nin ısrarını geri tepmeye çalışsa da sonunda dayanamamıştı. "Peki o zaman önce grup sorumlusuna haber verelim de bizi aramasınlar." Mete sevinçle yerinde kıpırdanmıştı. "İşte bu kadar basit değil mi?" Çiğdem adamın özgüvenine hayran kalmıştı. O da onlarla birlikte gezecekti tabi bu günlük. En azından genç kızın aklında Mete'yi biraz tanıdıktan sonra onları yalnız bırakma düşüncesi vardı. Kahvaltılarını bitirdikten sonra Asya arkadaşına bakmış ve onun imalı bakışlarıyla Mete'yi göstermesine utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Çiğdem başını iki yana sallarken bu kadar rahat davrandığına inanamıyordu. Aslında kendisi de en az Asya kadar tutucu olmasına rağmen şuanda farklı bir ülkede olmak onun davranışlarını değiştirmesine neden olmuştu. Ortama ayak uydurma çabasına gireceğini söyleselerdi asla inanmazdı ama şuanda yaptığı tam olarak da buydu. Kötü de olsa ortama ayak uydurmak istiyordu. Yaklaşık on dakika içinde görevliye haber verilmiş ve üçü birlikte otelden ayrılarak Mete'nin arabasıyla turlarına başlamışlardı. Üstü açık siyah mersedes iki kızı da şaşırtmıştı. "Araba senin mi?" Çiğdem'in sorusuna karşılık Asya arkadaşını uyarırken Mete küçük bir kahkaha atmıştı. "Kiralık, yabancı bir ülkede bile olsak güzel arabaları kiralamayı severim." Asya başını pencereden dışarıya çevirirken sözlerine önem vermediğini belli etmişti. ona göre dört tekerlekli çalışan herhangi bir araba olabilirdi, markası modeli önemli değildi. Mete onun tepkisine şaşırarak arada genç kızı göz hapsine alıyordu. Gidecekleri yerlere tamamen Mete karar verecekti. Birkaç tarihi müze, akvaryum ve şelaleri dolaşan üçlü vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Çiğdem bol bol resim çekerken Mete biran olsun Asya'nın yanından ayrılmamıştı. Öyle ki genç kızın ağzından çıkacak her kelimeyi merakla bekliyordu. Sonunda arabalarına döndüklerinde ise dayanamayan Mete Asya'yı kenara çekerek gülümsemişti. Asya ne olduğunu anlamaya çalışırken Mete birden "Bu akşam birlikte yemek yiyelim mi?" diye sorunca genç kız ne yapacağını şaşırmıştı. Heyecandan eli ayağına karışan genç kız Mete'nin gülümsemesine neden olmuştu. "Ben... ben bilmem ki? Hem Çiğdem..." "Beni boş ver, bu gün çok yoruldum erken yatacağım." Çiğdem arkadaşının red edeceğini anlayınca hemen araya girmişti. Mete gülümseyerek Çiğdem'e göz kırparken Asya yüzü kızararak başını sallamıştı. "Harika, akşam yedide seni alırım." "Ama nereye..." "Sen rahat ol, istediğin gibi giyinebilirsin gideceğimiz yer rahat bir yer olacak." Bu sözleri genç kızı rahatlatması gerekirken daha çok huzursuz olmasına neden olmuştu. "Bu gece çıkmasak?" Mete gelen soruyla yüzünü asmıştı. Çiğdem hemen araya girerek "Hadi ama bu yemeği kaçırma. Üstelik akşam dışarısı çok güzel olur. Bende gelmek isterdim ama yorgunum." "Ama Çiğdem, yalnız olmak istemiyorum." "Bana güvenmiyor musun?" Mete'nin sesi kırgın çıkmıştı. Yabancı bir ülkede yabancı bir adamla gece gezmek cesaret işiydi. İçinden bir ses bir kerelik çılgınlık yapmak istediğini haykırıyordu. Mahcup bir şekilde kendisinden bir cevap bekleyen adama gülümsemişti. "Peki o zaman ama fazla gece kalmayacağız. Malum yarın tura katılacağız." Son karar verildikten sonra Mete yanlarından ayrılarak asansör bölümüne yönelmişti. İki kızda arkasından bakıyordu. Çiğdem ters bir şekilde arkadaşına bakarken Asya hala kararının doğruluğunu sorguluyordu. Tabi onları atmaca gibi izleyen gözlerden habersiz bir şekilde onlarda odalarına çekilip akşama kadar dinlenmeye karar verdi. ***~~~~**** Genç kız aynanın karşısına geçtiğinde ne giyeceğine karar vermeye çalışıyordu. Derin bir iç çekerek yatağın üzerine bıraktığı iki kıyafetine bakmıştı. "Sence hangisini giymeliyim?" Çiğdem yatağın üzerinde ki kahve tonlarında ki sıfır kol elbiseyi alarak genç kızın üzerine tutmuştu. Asya bu kıyafeti çok seviyordu ama bu akşam için fazla olacağını düşünerek diğer kıyafetine bakmıştı. Spor bir kıyafetti ve karşısında ki kişiye karşı belli bir mesaj vermiyordu. Sonunda arkadaşının elindeki kıyafeti yerine koyarak mavi bir blucin ve pembe tişörtünü giyerek saçlarını atkuyruğu yapıp güzel yüzünü ortaya çıkarmıştı. Çiğdem somurtarak "Akşam yemeğine gidiyorsun canım, yürüyüşe değil," derken Asya omzunu silkeleyerek "Böyle daha rahat edeceğim." Dedi. Çiğdem arkadaşının huyunu bildiği için ona bir şey söylememişti. Sonunda hazırlığını bitirip odadan çıktığında ise arkadaşı için dua etmeye başlamıştı. Onun mutlu olmasını istiyordu. Asya'nın hayatın ne denli değişeceğinden habersiz arkadaşını genç adamla buluşması için teşvik etmişti.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

HÜKÜM

read
222.9K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.8K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
519.1K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook