CVRTOON- Er Turan
Hakkâri, Çukurca Hisar Dağı bölgesinde askeri birliklere teröristlerce havan atışı yapıldı. Saldırıda 3 askerimiz şehit oldu.
Ekim, 2016, Hakkâri
Mağaranın içinde askerlerinin en önünde yürüyen Arman tam arkasından gelen Giray'a dönüp kaşlarını çatarak sinirle "Aralarında yürü küçük adam, peşimde dolanıp durma" diye konuştu.
Giray ne saçmalıyor bu adam diye düşünürken Ediz onu ensesinden tutup kendine çekti.
"Komutan senin güvenliğin için söylüyor, çatışmaya girerse seni mi düşünsün kendini mi? Geç şu arkaya."
Onu alıp arkasındaki Siraç ve Gökmen'in arasına koydu. Aybora ve Tan ise onların arkasından arkayı kontrol ederek ilerliyorlardı.
Giray omuz silkerek Siraç'ın ters bakışlarına kaşlarını kaldırdı. Komutandan onu korumasını beklemiyordu zaten, kendisi ateşlerin ortasına atlamaya razıydı. Büyük ihtimalle hepsi Giray'ın korkusuz korkak olduğunu ve savaşa hevesli bir muhabir olduğunu sanıyordu. Giray sırıtarak başını iki yana salladı. Cidden rolünü gayet iyi oynuyordu.
Arman gerçekten de mağaranın içinde geçitler olduğunu gördüğünde arkasındaki Giray'a kısa bir bakış atıp ikiye ayrılmaları için durdu.
"Siraç ve Ediz, küçük adamı da yanınıza alın, şu taraftan ilerleyin." diyerek geçitin ikiye ayrılan yönünü gösterdi.
Ediz, Giray'ı kolundan çekiştirerek "Emredersiniz komutanım" deyip o yöne doğru yürümeye başladı.
Giray'ın "Hayır, benim o taraftan gitmem lazım, yolu biliyorum" itirazlarını duymamazlıktan geldiler.
Arman ise sinirli bir nefesle Aybora, Tan ve Gökmen'i alarak diğer yöne doğru yürüdü. Kafasını kurcalayan en önemli şey Giray denen küçük adamın bu kadar şeyi nereden biliyor olmasıydı. Karakola döndüğünde onunla ciddi bir konuşma yapması gerekiyordu artık. Fakat önce bu mağaranın sonunun nereye varacağını bulmalıydı. Ya Giray'ın dediği gibi bu geçitler onları terörist kampına götürecekti ya da Giray bir haindi ve onları tuzağa çekiyordu. İki ihtimale de karşı onu kendinden uzaklaştırmıştı. Bir tuzak varsa Siraç'ın ve Ediz'in onu etkisiz hale getireceğini biliyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Mağaraya yeni giriş yapan Karan ise askerlerinin önüne geçmeye çalışan Merih'in göğsüne elini koyup geriye doğru iterek "Bak yine mal mal hareketler yapıyorsun asker, geç arkaya" diye bağırdı.
Merih ise adama ters ters bakarak "Ekibimin yanında olmam lazım komutanım, size yolu açabilirim" dediğinde Karan sıkkın bir nefes vererek gözlerini kapatıp açtı.
"Lan sen nasıl bir malsın, tek başına ne bok yemeyi düşünüyorsun, diğerlerinin yanına geç?"
Merih dişlerini sıkarak adama bir kez daha ters bir bakış atıp "Emredersiniz komutanım" deyip Karan'ın arkasından yürüyen askerlerin yanına geçti.
Karan'ın "Veriyon bari sayılı ver, çattık bir mala" nidalarına göz devirerek yanındaki askere baktı.
Maskesinin altında gülmemeye çalışan asker ise Merih'e dönüp fısıltıyla "Bulaşma Beyaz Kurt'a, sinirlenince babasını tanımaz" deyince Merih omuz silkti.
"Neresi beyaz lan bunun, kapkara suratsız adam"
Gencer, Merih'in söylediğine gülmemek için dudaklarını birbirine bastırarak "Yürü hadi, yürü " diyerek Merih'i tüfeğinin kabzanıyla öne doğru ittirdi.
🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶
Arman mağaranın sonunda gördüğü aydınlıkla hedefine ulaştığını anlayarak elini havaya kaldırıp askerlerine o yönü işaret ederek tüfeğinin namlusunu önündeki aydınlığa sabitleyip yürümeye başladı. Arkasından gelen askerleri tüfeklerinin lazerlerini kapatıp görebileceği herhangi bir canlıyı öldürmek için tetikte ilerlemeye devam etti.
Arman mağaranın çıkışına adımını atar atmaz karşılaştığı uçsuz bucaksız uçurumla bir adım geri attı, ardından etrafına bakınarak sarp kayalıkların bitiminde gördüğü çadırlarla kaşlarını çattı. Görünürde hiç kimse yoktu ama teröristlerin kampa ulaşmak için bir yoldan girmeleri gerektiğini biliyordu. Fark ettiği şeyle hızla arkasına döndü ve gür sesiyle bağırdı.
"Geri dön, tuzak bu. Koşun, diğer geçitte pusudalar."
Bir yandan geri geri yürüyen ekip duydukları cümleyle arkalarını dönüp geçitin içinde koşmaya başladılar. Siraç ve Ediz pusuya doğru ilerliyorlardı. Arkalarından gelen Arman ise hızla koşarak öne geçti. O an hissettiği tek şey korkuydu, askerlerinden birini bile kaybedemezdi, hepsi ona emanet çocuklardı.
Mağaranın içinde duydukları tüfek sesleriyle olduğu yere çakılan Merih bağırarak önündeki askerleri aştı.
"Laaannn."
Bu kez onu durdurmak yerine peşinden koşan Karan arkasındaki askerlerine bağırdı.
"Bu taraftan."
Merih önde Karan hemen onun arkasında tüfek seslerinin olduğu yere doğru koşuyorlardı. Karanlık bir geçite girdiklerinde Merih tüfeğinin lazerini açıp ve kaskındaki feneri açarken bir yandan da "Komutanım burdan" diye bağırıyordu.
Tüm ekip onun yönlendirmesiyle karanlık geçitten hızlı ama emin adımlarla koştular. Geçitin sonunda görünen aydınlığa düşünmeden dalan Merih başka bir sarp kayalıkların ucunda durdu. Kayalıkların altında gördüğü arkadaşlarıyla nefesini tuttu. Çünkü Siraç saklandığı kayalıkta tek başına onlarca teröristle çatışıyordu. Yerde yatan Ediz'i gördüğünde ise korkuyla ona bakarak yanlarına koştu.
Karan ve ekibi ise kayalıkların başında çoktan adamlara karşılık vererek ard arda ateş ediyorlardı. Onlar ilerledikçe terörist grup daha da üstlerine gidiyordu.
Karan'ın "İleri" emriyle ise ekibi teröristlerin olduğu kayalıkların aşağısına doğru omuzlarında tüfekler gözlerindeki cesaret ve öfkeyle yürüdükçe peşi sıra mermi yağdırıyorlardı. Taramalı tüfeğin şarjörünü biri değiştirken diğeri onu koruyordu.
Giray onlarında bastırdığını gördüğünde yerde yatan Ediz'in durumunu kontrol ettikten sonra dişlerini sıkarak yerden kalkıp Siraç'ın omzundaki roketatarı çekiştirerek aldı.
"Ver şunu" deyip omzuna yerleştirdiği roketatarı adamların durduğu kayalığın dibini hedef alarak tetiği çekti. Kayalık yerinden sarsıldığı sırada Giray, Siraç'ın çantasındaki roketi namluya bir kez daha sürüp tekrar kayalıkları hedef aldı. Büyük bir kaya sarsıntıyla yıkılınca açığa çıkan teröristleri aşağıdan Siraç yukarıdan Karan'ın askerleri hedef aldı.
İçindeki bütün öfkeyle bağıra bağıra ateş eden Siraç bulunduğu siperden ayrılıp adamların üstlerine doğru yürümeye başladı.
O sırada onlara arka taraftan ulaşan Arman ve diğerleri ise onların yanına gidip Siraç'a destek olarak direkt teröristlerin üstlerine doğru ateş ede ede yürüdüler.
Arman'ın gözünü kan bürümüştü artık, ölüme gideceğini de bilse hepsinin önüne geçip ard arda sıkarak ilerliyordu. Karşındaki düşmanların Ediz'e tek bir kurşun bile sıkması onu deliye döndürmüştü.
İçınde saklı duran delilikle "Gelin laaann" diye bağıra bağıra onların üzerlerine yürüyordu.
Aybora, komutanının çoktan delirdiğini gördüğünde "Komutanı koruyun" dedi. Giray da Ediz'in yerdeki tüfeğini alıp ayağa kalktı ve Arman'ın arkasından yürüyerek ateş etmeye başladı. Yanından vızır vızır geçen mermilere inat Arman'ı korumak için sıktıkça sıkıyordu. Arman arkasından gelen birinin farkındaydı ama o kişinin Giray olduğunu göremeyecek kadar gözünü karartmıştı. Kayalıklardan aşağı ateş ederek inen Karan'ın askerleri de gittikçe bastırdığında terörist grup geride sadece bir kaç kişi kalarak kaçmaya başladılar.
Arman onların kaçmasını umursamadan hâlâ peşlerinden gidince arkasındaki Giray'ın kolunu sertçe tutmasıyla durdu.
"Yeter komutanım, durun."
Arman gözlerini kapatıp derin bir nefes vererek arkasını döndü. Elinde tüfek yüzünde garip bir endişeyle ona bakan Giray'ı gördüğünde ise kaşlarını çattı. Giray'ın tüfeği çapraz tutuşta namlusunu aşağı indirdiğini gördü.
Dilinden dökülen tek cümle "Sen kimsin?" oldu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Ediz, Giray'ı korumak için onun önüne geçerek omzundan ve bacağından vurulmuştu. Yattığı yerde kıvranırken dişlerini sıkıyordu. Onun yanına koşan Siraç'ın korkuyla "Ediz, Ediz" demesine gülümseyerek "Ne var lan adımı mı ezberliyorsun" derken ayağa kalkmaya çalıştı ama bacağına giren şiddetli acıyla yüzünü buruşturdu.
Siraç onu göğsünden iterek tekrar yere yatırdı. "He adını ezberliyorum sik kafalı, rahat dur yerinde."
Yanlarına gelen Giray ise Ediz'in durumunu kontrol ederek Siraç'ın yere attığı çantasına atıldı. İçindeki ilk yardım kitini çıkarıp Siraç'ı kenara çekti. Ona kaşlarını çatarak bakan Siraç "Dokunma ona küçük adam" diye uyardı.
Giraz bu uyarıya göz devirerek "Bence uzatma Siraç, şu anda önemli olan Ediz'in bacağındaki kurşun" dedi.
Siraç kendine kızgındı aslında, çünkü yol boyunca Giray "Geri dönmeliyiz" diye onları uyarmıştı, Ediz ise "Gerekirse yerine vuruluruz kardeş uzatma" demişti ve gerçekten de onun önüne geçerek vurulmuştu.
Ediz onların çekişmesine gülerek "Bırak Siraç, adam hem haklı çıktı hem de yardım etmeye çalışıyor" deyince Siraç oflayarak kenara çekilip Giray'a yer verdi.
Giray, tüm gözler onun üzerindeyken Ediz'in pantolonunu keserek yarayı açığa çıkarttı. Yaralı olan bacağına uyuşturucu iğne yaparken yanlarına gelen Arman'a yandan bir bakış attı.
"Kurşun kemiğe ulaşmış mı?"
Giray onun sorusuna başını iki yana sallayarak yarayı neşterle biraz daha açmak için kesti. Siraç, Ediz'in elini sıkı sıkı tutarken diğer askerlerde onları izliyordu.
Arman çöktüğü yerden kalkıp görüş alanına giren Karan'a seslendi.
"Helikopter nerde?"
Karan telsizine atılmadan önce "Yakıt ikmali için karakola döndü komutanım, yakında burada olur" diyerek telsizle konuşmak için aralarından ayrıldı.
Giray kurşunu dikkatle Ediz'in bacağından çıkarıp oksijenli suyu yaraya dökerek dezenfekte etti ve derin bir nefes vererek "Yarayı dikmem lazım iğne" diye konuştu. Siraç hızla Ediz'in elini bırakıp çantanın içindeki iğneyi ve eriyen dikiş ipini Giray'a uzattı ve tekrar Ediz'in elini tuttu. Ediz ise onun bu telaşına sadece gülümsüyordu.
Dikiş işlemi devam ederken Arman, Siraç hariç tüm askerlere çevreyi kontrol altına alma emrini verdi. Merih uzak bir köşede telsizle helikopter ekibine ulaşmaya çalışan Karan'ın biraz gerisinde durup onu korumaya karar verdi. Şu anda o helikoptere ihtiyaçları vardı ve bu kara adamın hayatta kalması lazımdı.
Dakikalar sonra helikopter Baturalp'in komutasıyla dağa iniş yaptı. Halatla sallandırılan sedyeye dikkatli bir şekilde konulan Ediz Siraç'la birlikte helikoptere yerleştirildi, çünkü Siraç bir saniye bile onun yanından ayrılmayacaktı. Karan onlarla beraber bir kaç askerini de gönderdiğin de helikopter onların yerine inen Baturalp'in yere iniş yapmasıyla tekrar yükselip dağdan uzaklaşmaya başladı.
Şu an önemli olan Ediz'in hastaneye yetiştirilmesiydi. Diğerlerini daha sonra almaya gelecekti.
Arman uzaklaşan helikopterle askerlerine "Burada bir süre kamp kuracağız" emrini verdi.
Karan ve ekibi çantalarını indirip kamp kurmaya hazırlanırken Arman onlardan uzak bir kayalığa giderek büyük bir taşın üstüne oturdu. Tüfeğini yanına koyup uçsuz bucaksız dağları izlemeye koyuldu.
Giray uzaktan onu izlerken yanına gelen Baturalp'in sırtına koyduğu battaniyeyle irkilip ona döndü.
"Sağol."
Baturalp komutanının sessizliğinden bir şeyler olduğunu anlamıştı. Arman'ı işaret ederek "Yanıldığı zamanlarda ya da bir şeyler planladığı gibi gitmediğinde sessizleşir. Neler oldu?" diye sordu.
Giray önce dudaklarını büzerek omuz silkti ardından oflayarak "Sanırım komutanınızla anlaşamıyoruz, söylediklerimin tam tersini yapmaya programlı gibi" deyince Baturalp güldü. Giray onun gülüşüne bakmak için ona döndüğünde Arman'a bakışını gördü.
"Sanırım sekiz yıldır bu adam böyleydi. Onun doğruları ve keskin çizgileri vardır.
Giray kaşlarını kaldırarak "Vay canına, bu kadar uzun süredir mi aynı ekiptesiniz?" diye sordu.
Baturalp sakince başını sallayarak onayladı. Giray ise buruk bir gülümsemeyle kazağının içindeki künyeyi çıkarıp avucunun arasına aldı. Baturalp onun ne yaptığını izlerken onları uzak bir köşeden izleyen Arman'dan habersizdi.
Giray uzaklara daldığını fark ettiğinde kendine gelerek oturduğu yerden kalktı. Gözleri tekrar Arman'ı bulduğunda kaşlarını çatarak onu izleyen adamla Baturalp'e döndü. Onu mu izliyordu?
Baturalp ise gayri ihtiyari kolunu Giray'ın omzuna atıp "Hadi bakalım küçük muhabir, anlat bakalım burda neler oldu?" dediğinde Giray anlatmaya başlamadan önce gülerek "Şimdi bak kardeşim"dedi.
O ve Baturalp kamp kuran askerlerin yanına gidip onlarla beraber çadır kurmaya koyulurken bir yandan da olanları anlatmaya başladı.
Arman elini yüzüne atıp sakallı yüzünü sıvazlayarak bakışlarını onlardan çekti ve batan güneşin geride bıraktığı kızıllığı izlemeye koyuldu.
Bugünü de en azından bir canı kaybetmeden atlatabilmişti ve en kısa zamanda kafasını kurcalayan adamdan kurtulmaya karar vermişti. Zira o adam içinde sakladığı bir korkuyu tetikliyordu.
Hakkâri Yüksekova Devlet Hastanesi
Siraç ameliyathane koridorunda bir oraya bir buraya gergin adımlarla yürürken onu izleyen Karan'ın ekibindeki askere kısa bir bakış attı, oflayarak elini saçlarına götürüp geriye doğru çekiştirerek ameliyathane yazılı kapıya baktı.
Kapıdan çıkan doktoru gördüğünde hızla yanına giderek "Arkadaşım doktor, o nasıl?" diye sordu.
Doktor samimi bir gülümsemeyle "Endişelenme asker, arkadaşın gayet iyi ve oldukça güçlü bir genç, omzundaki mermiyi çıkarttık, bacağındaki kurşun zaten çıkartılmış ve yarası dikilmiş. Tamamen iyileşene kadar bir kaç gün durumunu takip edeceğiz" dediğinde Siraç rahat bir nefes vererek "Eyvallah doktor" deyip adamın başını sallayarak uzaklaşmasını izledi bir süre.
Aklına gelen şeyle bir şeyler arar gibi etrafına bakındığında bekleme koltuklarında oturan Uruç ayağa kalkıp Siraç'ın yanına giderek pantolonunun cebindeki telefonu uzattı.
"Merak edeni vardır, arada içleri rahat etsin."
Siraç minnetle askere bakarak "İyi olur, sağolasın" deyip uzattığı telefonu alarak ezbere bildiği numarayı tuşladı.
Hastane bahçesine çıktığı sırada açılan telefonla "Almira, sakin ol Ediz iyi" diyerek karşındaki kızı sakinleştirme çabasına girmişti.