⚔️ Ölüm Emri ⚔️

1104 Kelimeler
"BATURALP." Yüzbaşı Arman'ın kükreyen sesi duvarlara çarparak geri döndüğünde Baturalp titreyen elleriyle çekmek üzere olduğu tetikte dişlerini sıkarak gözlerini kapattı. Arman öfkelendiğinde ellerinin titrediğini bildiği arkadaşına bir kaç adımla ulaşıp elini bileğine attı. "Bırak silahı devrem." Baturalp hâlâ elleri titrerken gözlerini açıp yanındaki arkadaşına döndü. Öfkeden irisleri kanlanmış adam komutanının varlığını yavaş yavaş kavradığında tetikte olan parmağını gevşetti. Arman ise bunu fırsat bilerek silahı onun elinden alıp "Aybora" diye bağırdığında kapı önünde Giray'ın yanında duran Aybora hızla komutanının yanına gidip uzattığı silahı aldı. Giray yerde cenin pozisyonunda yatan Rojhat'ın yanına koşup "Ne yaptın ona?" diye sorarken adamı kolundan tutup kaldırarak arkasındaki duvara sırtını yasladı. Ağzı yüzü kan içinde kalan Rojhat ise yorgun bakışlarla önce Giray'a sonra da hâlâ Arman'a bakmaya devam eden Baturalp'e baktı. Aylar önce bir kez bile olsa görmeyi dilediği adamı bu şekilde göreceğini bilse hâlâ onu göğsünde büyütür müydü, bunu sordu kendine. Cevabı evetti, ona nefretle bakan gözlerinde bile sevmişti onu. Arman, Baturalp'i kolundan tutup hücrenin dışına doğru ilerletirken Giray "İlk yardım çantası getirin, bir şeyler yapın, çok kan kaybetmiş" dediğinde kapıdan çıkmak üzere olan Baturalp olduğu yerde durup hızla ona döndü. "Dokunma ona" diye bağırdığında ise Arman bir kez daha "Baturalp" diyerek onu uyardı. İkisi hücreden çıktığında Giray gözleri dolarak Rojhat'ın yüzündeki yaralara baktı. "Bunu yapmasına neden izin verdin?" Rojhat omuz silkerek serbest olan elini kaşında hissettiği yaraya uzattı. "Beni boş ver kardeşim, komutanı uyarmak zorundasın, beni almak için buraya gelecekler. Beni zaten sağ bırakmayacaklar ama askerlere bir şey olmasın." Giray onu koltuk altlarından destekleyerek ayağa kaldırırken "Sen hiç merak etme kardeşim, burada onlarca yiğit asker var, hiçbir şey yapamazlar" derken Rojhat'ın sırtını sıvazladı. "Önce şu yaralarına bakalım." diyerek Rojhat'ın yüzünü ve bedenini kontrol etti. Ciddi anlamda vücudunun çoğu yerinde morluklar ve yaralar olan adamın zayıflıktan çökmüş yüzüne bakarak iç çekti. "Üsteğmenin bu denli canavarlaşacağını tahmin bile edemezdim." Rojhat ayakta durmakta zorluk çektiği için sırtını duvara yaslayarak "Her askerin yaptığını yaptı Giray, asıl canavarlar dağda" dediğinde Giray oflayarak hücrenin kapısına baktı. "Sana pansuman yapmak lazım." Anlaşılan Baturalp, Aybora'nın ilk yardım çantası getirmesine izin vermemişti. "En iyisi ben gidip alayım malzemeleri" diyerek Rojhat'ın baş sallamasına karşılık vererek hücreden ardından da odadan çıktı. Arman sakinleştirmeye çalıştığı Baturalp'le odasının yolunu tuttu. Ayaklarını yere sürüye sürüye yürüyen adamın kafasında ise binlerce kurşunun sesi, bağrışan askerlerinin çığlıkları ve kollarında ölen ona emanet, zavallı askerinin son nefesini duyuyordu. Bundan yıllar önce karakola yapılan baskında şehit verdiği askerleri onun yıllarca içinde tuttuğu canavarın fitilini ateşleyip onu insanlıktan uzaklaştırmıştı. Arman'ın desteğiyle atlattığı bu travma yıllar sonra yeniden hortlamıştı, Rojhat'ın yüzüne her baktığında bedenini tir tir titreten bu nefret bir kurşunla onu öldürmeye kadar yaklaşmasına sebep olmuştu. Odaya Baturalp'le beraber giren Arman ellerini yüzüne atıp sertçe sıvazlayarak "Devrem, konuşmuştuk bunları, adamı birliğe teslim edeceğimize karar vermiştik" dediğinde öfkeyle ona dönen Baturalp "Ne var be ne var, öldürmedik ya" diyerek kanlı ellerine bakarak dişlerini sıkıp kendini koltuğa attı. "Öldürmekten beter etmişsin ulan" diyen Arman ise oflayarak koltuğuna oturdu ve "Ne yaptı da bu kadar çıldırdın" diyerek ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Baturalp elini saçlarına atıp geriye doğru çekiştirerek "Zincirini kopartmaya çalışmış, beni burdan çıkarın, buraya gelecekler deyip durmuş, bende tutamadım kendimi" derken öfkeli nefesler alıp veriyordu. "Suratıma baka baka kurdu çakala boğdurma komutan dedi lan." Arman kaşlarını çatarak en son duyduğu cümleyi tarttı. "Karakola baskın olacağını mı söylemeye çalışıyor bu adam" diyerek hızla yerinden kalktı. "Eğer bu doğru ise mevzidekileri uyarmamız lazım." Baturalp sinirle dişlerini sıkarak ayağa kalkıp "Ne baskını Arman, adam kaçmak için bahane uyduruyor" diyerek çoktan kapıdan çıkan Arman'ın peşinden odadan çıktı. Onlar mevzilere doğru yürürken Giray ise revire gidip ihtiyacı olan malzemeleri Aybora'nın elinden alıp hücre odasına geri dönüyordu. Koridorda hareketlilik gördüğünde Siraç'ın peşinden karakol binasından çıkıp dağın yamacındaki mevzilerde askerleriyle konuşan Arman'a baktı. Yanından geçip giden Tan'ı durdurup "Neler oluyor?" diye sorduğunda Tan boynunda asılı tüfeğin askılığını geriye doğru iterek başını iki yana salladı. "Yüzbaşının bu kadar sert ve ciddi konuştuğuna bakarsak zor bir gece olacak." Giray kaşlarını yukarı kaldırarak Arman'ın Gökmen'e mevzinin ilerisini göstererek bir şeyler anlatmasını izledi bir süre. Günler önce gördüğü adamın asıl ciddiyetini şimdi gördüğünde aslında kendisine oldukça sabırlı davrandığını fark etmişti. Nitekim Arman mevzideki uzun menzilli tüfeğin dürbününe yaklaşıp konuşmayı sürdürürken sert sesi Giray'a kadar ulaşıyordu. Bir şeylerin yaklaştığını belirten ses gümbür gümbür ama rüzgar uğultusuna benzer gibi kulakları tırmalıyordu. Arman ve Baturalp mevzilerden ayrılıp karakola yaklaşırken Arman bu seferde kuledeki askerlerine bir şeyler söylemek için telsizi eline aldığı sırada yanından geçtiği Giray'a hızlı bir bakış atarak binaya girdi. Giray, onun arkasından hâlâ elleri kanlı giren Baturalp'i gördüğünde ise ellerinde sıktığı malzemelere bakarak peşlerinden girdi. "Yüzbaşım." Arman arkasından seslenen Giray'la yürümeyi bırakıp arkasına döndü. "Efendim muhabir." Giray onun yanına gitmek için hareketlendiği sırada Baturalp ters bir bakış atıp yanlarından ayrıldı. "Biraz konuşabilir miyiz?" Arman karşısındaki adamın sorusuyla başını yavaşça sallayarak koridorda üst katın merdivenlerini gösterdi. "Düş önüme küçük adam, yine ne derdin var kim bilir." Giray sinirle dilini üst dişlerinde gezdirip Arman'a göz devirerek önüne geçti ve yürümeye başladı. "Sanki sürekli sorun çıkarıyormuşum gibi." Mırıldanmasını Arman duyduğunda bir elini yukarı kaldırarak "Çattık yine" diyerek merdivenlerden çıkan adamı takip etti. Önden Giray'ın girdiği odaya Arman girdiğinde Giray onun karşısına geçip başını hafif yukarı kaldırdı. Boyu uzun adama sinir oluyordu bu yüzden, konuşabilmek için ya sürekli Giray boynuna ağrı girme raddesinde başını kaldırıyor ya da Arman bunu fark ettiğinde mecburen ona doğru eğilmek zorunda kalıyordu. "Konuş bakalım muhabir, sıkıntın ne?" Giray ağzının içinde dilinin ucunu hafif ısırarak karşısındaki adamın gözlerine öfkeyle baktı. "Askerine ne zaman dur demeyi düşünüyorsun, adam ellerinde öldüğünde mi?" Arman derdinin ne olduğunu anlayınca gergin bir nefes vererek yine Giray'ın yüzüne doğru eğildi. "Muhabir, hiç ayaklarının dibinde bomba patladı mı gittiğin savaş yerlerinde" diyerek söze başladığında Giray kaşlarını çatarak Arman'ı dinlemeye devam etti. "Hiç yemin töreninde anasına babasına sarılarak bir nebze de olsa özlem gideren askerin gözlerinin önünde kucağında şehit düştü mü?" dediğinde boğazı düğümlenen Arman ciğerlerine dolan nefesi kesik kesik dışarıya soludu. "Sen hiç diken üstünde oğlunu bekleyen analara babalara oğlunun bayrağa sarılı tabutunu götürdün mü?" Arman sustuğunda Giray dolu gözlerle yutkunup "O ateş bizim ocağımıza da düştü komutan" dedi. Arman başını yavaşça sallayarak "O zaman tüm bunları tek başına atlatan bir adama da git ve kendin dur de yapabiliyorsan" diyerek Giray'ın dolan gözlerinde bakışlarını sabit tutarak cevap vermesini bekledi. Giray boğazındaki yumruyu sindirmek ister gibi yutkundu ve bakışlarını Arman'ın gözlerinden çekip yürüyerek yanından geçti. Kapıya ulaştığında arkasını dönen Arman başını sallayarak kapıyı açan Giray'a dudaklarını birbirine bastırdı ."Bende öyle düşünmüştüm." Odadan çıkan Giray ellerinin arasındaki malzemeleri sıktıkça sıktı, yüreğini delip geçen bir acı da onu sıktıkça boğuyordu. O gittikten sonra masasına yaklaşan Arman kapısının sesiyle "Gir" diyerek olduğu yerde durup bekledi. İçeri giren Siraç hızlıca selam verip direkt konuya girdi. "Komutanım uydu telefonuna bir terörist sızdı, komutanınızla görüşeceğim diyor."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE