👸🏼✨ — BEN KİMİN NUR TANESİYİM, KAR TANESİYİM BİLİYOR MUSUN BE ADAM‼️

1874 Kelimeler
MASAL SOYSAL'DAN Siz hiç böyle romantik komedi tipinde , İstanbul ’un orta göbeğinde, Nişantaşı ’nda kaçırılmadınız değil mi ? Ben kaçırıldım. 🙃 Tıpış tıpış bindiğim siyah minibüste elimde bir buket kırmızı gül ile oturuyordum . Uslu bir şekilde , altını çiziyorum uslu‼️ Bakışlarım adama kaydığında , ilk fark ettiğim kumral teniydi . Yüzüne biraz daha dikkat kesilince burnumun ucuna kadar düşen heyecanı saklayamadım . Kahverengi , hafif dalgalı saçları o kadar düzenliydi ki sanki her tel askeri disiplinle hizaya sokulmuştu . Bazen geriye taranmış hâliyle daha da karizmatik görünüyordu . Kemikli yüz hatları, güçlü çene çizgisi . . . Uzun kirpikleri gözlerine sürme çekilmiş gibi derinlik katıyordu . Kalın kaşlarının altındaki sert bakışlarıyla beni öyle bir süzdü ki , “uslu” kelimesinin hakkını vermek zorunda kaldım . Siyah gömleğinin altından belli olan omuzları ve kolları , “spor benim hobim değil , yaşam biçimim” der gibiydi . Fit ve atletik ama abartısızdı . Varlığının yarattığı otorite minibüsün daracık tavanına bile sığmıyordu . Ve boyu . . . Yaklaşık 1.85 . Göz göze geldiğimizde, ben onun bakışlarına sığındım ; o ise bana ' şimdi uslu dur , sonra konuşuruz ' der gibi baktı . Elimdeki buketi adamın kucağına attım bu kadar uslu durmak benim doğama uygun değildi . "Sen kimsin " dedim sakince . "Arel Toprakoğlu" . Ağzım açık kaldı "Kapat ağzını böyle baktığına göre kim olduğumu biliyorsun" Geriye yaslanıp bacak bacak üstüne attım giydiğim elbise biraz daha yukarı çıkarken Karşımda duran adam gözlerini kaçırdı . "Tahmin ediyorum diyelim Derin ' in nesi oluyorsun" dedim "Abisi" " sende beni kaçırıyorsun göze göze diye ha çok akıllıca" dedim geriye yaslandım . Ah aptal boynumda olan kolyeden nereye gittiğimi öğreneceklerdi . Zafer kazandı sayıyordu şapşal Biricik yengem sağlasın ne olur ne olmaz diye cps li kolye almıştı ve eklemişti ne olur ne olmaz düşman bitse de tehlike var demişti . Adam benim bu kadar rahat olmama takılmış olacak ki baktı "Hiç kaçırılmış birine benzemiyorsun nerden geliyor bu rahatlık” dedi şüpheci yaklaşarak . "Sülaleden canım sülaleden" dedim. Kocaman sırıtarak kendisise ah çenem susmuyordu sıkılmaya başlamıştım şimdiden . "Vakit geçirebileceğim bir şey var mı ? " dedim . Bir anda "Anlamdım" dedi "Telefon tablet vs. var mı diyorum ? " "Daha önce çok kaçırıldın bu kadar rahat olduğuna göre “ "Yok beni ilk kaçıran sensin pikaçu, hayır nasıl atlattın korumaları da anlamış değilim ama " dedim “Ben atlatırım , çok çene ," dedi. "Voav , iltifat aldım bu yeni eklenenler listeme ekliyorum : çok çene . Biraz daha yaratıcı mı olsan ne ? " "Çok konuşuyordun ," dedi . "Kaçıran sensin , çeneme de katlanacaksın ," dedim . Adam koltuğun kenarından bir bant çıkarttı . "Eğer konuşursan ağzını bantlarım , çok çene ," dediğinde , Elimle dudaklarıma fermuar işareti yaptım ve sustum . Acaba ne zaman fark edeceklerdi ? Gökçen gelmiş miydi ? Acaba fark etmiş miydi yokluğumu ? Off , gelinliğin yetişmesi gerekiyordu . Dışarıyı izlerken "Of !" dedim . Havalimanına gelince bir yığın korumayla iç hatlara yöneldik . Bu aptallar yüzünden kaçırılıyordum . Kim derseniz , Deniz ve Derin . Ah , ah . Babişkom , annişkom çok üzüleceklerdi . Hiç zorluk çıkarmadan , boynumdaki kolyeye güvenerek iç hatlar yolcu kontrolünden geçtim . Kolyeyi mecbur çıkardım , sonrasında taktım. Fark ederse beni bulamazdı . Ailem , değil mi ? İnşallah hemencik bulurlardı beni de bu saçmalık biterdi . Uçağa bindiğimizde , şu lüks zenginlerin bindiği yer var ya, oraya geçtik. Şimdi "sen de zenginsin" demeyin ; çok pahalı ekonomi bölümü gayet iyi yalnız . Hepimiz aynı yere gitmiyor muyuz ? Bir de ben çok konuşuyorum , o yüzden ekonomi bölümü benim için genelde daha iyi bir tercih oluyordu . Yanımda duran adama bakmadan cam kenarına geçtim . Elim istemsizce kolyeme gitti . Gerginliğim hatsafaya ulaşmıştı . İlk kez geriliyordum ve ister istemez korku kaplamıştı içimi ; sanki içimde kelebekler değil, koca taşlar çarpışıyordu . Adam beni umursamadan yanıma oturdu . Kemerleri bağlamamız için kabin memuru gelip anlattı , ben de kemerimi bağladım . Uçakla seyahat etmeyi severdim zaten . Uçak havalandığında içim bir garip olmuştu , sanki son kez bakıyormuşum gibi baktım nedensizce tabii . Uçaktan indiğimizde genel kontroller yapılmıştı . Adam kolumdan tutmuş , çekiştirerek götürüyordu . "Hey , yürümeyi biliyorum ben ! Çekiştirmene gerek yok ," dedim . "O zaman hızlı yürü ," dedi . "Sen yavaş yürü ," deyip olduğum yerde durdum . Beni çekiyor ama ben ilerlemiyordum . En sonunda, "Ya sabır !" diyerek bu sefer kucağına aldı beni . Ağzımdan kopan çığlıkla millet bize bakmıştı . "Önünüze dönün !" demesiyle korumalar önüne dönmüştü. "Uslu dur , yoksa . . . " "Yoksa ne ?" dedim . "Canın yanar ," dedi sinirle . Kaşlarını çatmış , kaşlarının ortasında iki çizgi çıkıyordu . İstemsizce o çizgiyi düzeltme gereği hissettim ama kendime hakim oldum . "Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?" dedim . "Biliyorum ," dedi . "Cık, bilsen kaçırmazdın ," dedim . "Söyle bakalım kimsin ?" dedi . Ben kucağındaydım hala . Çıkış kapısına geldiğimizde beni indirdi , kolumdan tutarak götürüyordu . "Hey , sana diyorum ben !" dedim bağırarak. "Yürü !" dedi çekiştirerek . Tekrar araca bindiğimizde koltuğa oturup kemerimi bağladım sinirle . "Çok büyük hata yapıyorsun ," dedim . "O hatayı senin kardeşinle benim kardeşim yaptı , o yüzden şimdi sus ," dedi. "Ben . . . " deyip sustum . Bilmediğim diyarlara , o iki şapşal yüzünden gelmiştim değil mi ? Bir saatin ardından , dar sokaklardan geçip bir konağın önünde durduk . Kapımız açılınca , "Ağam , hoş geldiniz ," dedi ve kenara çekildi . Adam beni görünce , "Hoş geldiniz hanımım ," dedi ve kafasını eğdi . İçeri girdiğimde , büyük avlusu olan , taş mimarisi ile en az iki katlı bir konağın içindeydim . Herkes hummalı bir koşuşturma içerisindeydi . Şaşkınlıkla bakıyordum . Yemek kokuları burnuma dolduğunda karnımı tuttum . Acıkmıştım ama yanımdaki hödük olacak adam beni kolumdan tuttuğu gibi yukarıya çıkardı . Sesim çıkmıyordu . Size demeyi unuttum ; açken çok sessizleşiyorum , konuşmaya halim kalmıyor . Tam da şu an o moddaydım . Bir kapıyı açtığında yan yana oturmuş iki kişi vardı . Tahminen 65-60 yaşlarında , bir kadın ve bir erkek . Kadın başına şal almış , ucunda ise bir broş , "Ben hanım Ağayım " diye bağırıyordu adeta . Beyaz saçları şalının altından belli oluyordu . Adam ise bastonunu yere vurarak dikkati üstüne çekti . "Bu kimdir , Arel ?" dedi . "Gelinin baba ," dediğinde . . . Adını bir kez daha duymuştum . Bu adama neden Halil değil , Osman değil , Berat değil de Arel koydular ? Şaşkınlığımı maruz görün, a dostlar daha eski isim konmaz mı Anadolu' da ? Ben de o kadar şaşkındım , ilk söylediğinde aldırış etmemiştim ama ikinci kez duyduğum şu an "Yuh!" diyorum yani . "Benim niye bundan haberim yok ?" dediğimde kolumu sıktı . Yüzümü ekşittim . "Canımı yakıyorsun ,"dedim düşlerimin arasında . "Ne saçmalıyorsun oğlum ? Sen kimsin , nedir , necidir bu kız ?" dediğinde annesine baktı . "Senin kızının kaçtığı adamın kız kardeşidir , ana ," dedi . "Düğün hazırlıkları başlasın ." Deyip beni de peşimden sürükledi . Bak , yanlış yapıyorsun diyeyim sana ! Benim ailem senin bu yaptığını yanına koymaz ,” dedim . “Umrumda değil .” “Bak , ben kimin nur tanesiyim , kar tanesiyim , bir tanesiyim, prensesiyim ! Biliyor musun sen be adam !” dedim en sonunda . Beni bir odanın içine soktu , kapıyı arkamızdan kapattı . “Sen Buğra Deniz Soysal ’ ın kızısın ,” dedi . “Cık , yanlış ! ” dedim sinirle . “Ben Buğra Deniz Soysal ’ ın kızı olduğum kadar Bora Soysal ’ ın prensesiyim, Kağan Tanırhan ’ ın göz bebeği , annemin tek kızı ! Şimdi ailem buraya gelmeden beni bırak !” dedim . “Kardeşin , kız kardeşimi getirene kadar buradasın , Masal Soysal .” “Vay canına Arel Toprakoğlu , adımı bugün ikinci kez kullanıyorsun , alkış oğlum sana !” dedim sinirle . Yeter be , bu neydi böyle ! Ben mi dedim sanki , git kardeşimle fanfini fon yap , sonra hamile kal , değil mi ya ? Neden benim başıma patlıyordu onların evlilik meselesi ! “Vay Masal Hanım , sende benim adımı ilk kez kullanıyorsun ,” diyerek taklidimi yaptı ve dışarı çıktı. “Şimdi burada uslu dur . Ben de nikah işlemlerine başlayacağız ,” dedi . “Ben olmadan nasıl olacak o iş ? ” dedim . “Merak etme , ben hallederim o kısmı . Zaten sizin hastane yok mu ? Oradaki adamlarımdan , senin en yakın zamanda verdiğin tahlilleri isterim yollar ,” dediğinde gözlerim faltaşı gibi açıldı . Acaba kız kardeşinin hamile olduğunu biliyor muydu ? “Sen . . . ” dedim . “Şimdi uslu dur . Ben de seninle evlenmeye meraklı değilim , derdim kardeşim ,” dedi . Disney prensesleri halimi görse halime acırdı . Şuan kendimi kuleye kapatılmış Rapunzel gibi hissediyorum . Neredeydi beni kurtaracak olan Prensim ? İSTANBUL: YAZARIN ANLATIMI 🌿 İstanbul ' da olaylar karışmıştı . Gökçen , Masal ' ın moda evine girdiğinde kimseyi göremedi . Kapı sonuna kadar açıktı, etrafta korumlar görünmezken , bir adam karnını tutarak zorlukla geliyordu . "Gökçen Hanım ," dedi adam zorlukla . Karnını tutuyor , tuvalete gitmemek için kendini sıkıyordu ama nafile . Bu sefer moda evine girip hızla tuvalete koştu . Gökçen'in içini korku kaplarken , hemen Deniz abisini aradı . "Abi , Masal ablam yok ! Moda evinde etrafta koruma da yok ," dedi panikle . Deniz , sabahtan beri babasıyla birlikte şirket işleriyle uğraşıyordu . Derin ise evde annesinin , teyzelerinin ve halasının gözetimi altındaydı . "Gökçen , bi ' sakin ol ! Nasıl yok ?" dedi Deniz ayağa kalkarak . Bir şey mi olmuştu o deli çatlağa yoksa ? "Abi yok ! Bir koruma karnını tutarak geldi , sonra içeriye koştu . Ablam yok etrafta ! Telefon , cüzdan , hiçbir şey . . ." dedi gözleri dolarak . "Sakin ol ! Kapı zorla açılmış mı ?" "Hayır abi , her şey normal . Sorun da bu ya zaten ! " dedi . "Tamam , ben babamlara haber veriyorum ," dedi ve kapattı . Deniz , ofis koridorunda babasının odasına koşarak geldi . Kapıyı çalmadan içeri girdiğinde , amcası Alper ve Yaman amcası ona dönüp bakmıştı. Korkulu gözlerle babasına baktı . "Masal kayıp , baba ." "Nasıl kayıp ? !" "Bilmiyorum ! Gökçen aradı , korumalar yokmuş etrafta ," dedi . Buğra Soysal derin bir nefes aldı . Tek göz ağrısı hiç böyle bir şey yapmazdı . Hemen Kağan'ı aradı. Biliyordu ki eşi Alina Tanırhan , Masal ' a doğum günlerinde CPS sinyalli kolye almıştı . "Kağan ," dedi durdu . Kağan sanki anlamış olacak ki ; "Yerini biliyorum Buğra . Hazırlansak iyi olacak. Konuşamadığımız aile böyle yapacak , kendi ayaklarına sıktı ," dediğinde derin bir nefes aldı Buğra Soysal . "Mardin'e gidiyoruz . Hazırlanın ." Ve soysal ailesi yeni bir yolcuğunun eşindeydi Deniz ve Derinin kaçışı Arel ve Masala fena halde patlamıştı. İkiside kardeşlerinin hayatı için kendi hayalarını koyacakardı . . . Öhöm öhöm dramatik son yazmaya da bayılırım buraya kadar okuduysan Like at beni paylaş öpüyorum çok . . . Bölüm Sonu
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE