Episode -1-

794 Kelimeler
BölümBir Gözlerim her dokunuşu ile alev alırken, bütün bedenimin deli gibi titremesine engel olamıyordum. Sadece aşkı hissettiğim bu beden şimdi de şehvet ve arzu duygularımı açığa çıkarıyordu. Ona bakmak, ona dokunmak midemde binlerce kelebeğin süzülüşünü hissettiriyordu. O benimdi, bende onun. Büyük elleri ile belimi her kavradığında, bedenimi ona daha çok yaklaştırmak istiyordum. Onu istiyordum... Sweetshirümü kaldırdığında, olduğum yerde biraz daha dikleştim ve çıkarmasına izin verdim. İlk defa birinin karşısında iç çamaşırlarım ile durmaktan utanmıyordum ve bunu düşünemeyecek kadar doluydu zihnim. Tilkilerle, belki fillerle... Bilmiyorum, ama doluydu işte. Elleri karnımdan göğüslerime doğru yol aldı. O kadar yavaş hareket ediyordu ki hızlanması için bağırmamaya çalışıyordum resmen. Bir yandan her şeyin bir an önce olmasını dilerken, diğer yandan sonsuza kadar devam etsin diye dua ediyordum. Göğüslerimi avuçlarının arasına alıp ve sıkmaya başladı. Gözlerinin normalden daha da koyulaşması ve derin derin nefes alması onun da beni istediğini bariz bir şekilde ele veriyordu. Bu da beni sanki, daha da delirtiyordu. Yüzünü, yüzüme yaklaştırdı ve tekrardan öpmeye başladı. Dudaklarımız birlikte dans ederken, yanaklarım artık sakalları yüzünden acımaya başlamıştı ama bu bile hoşuma gidiyordu şu an. Aşıktım bu adama. Deli gibi aşıktım. Belki yüzlerce kez aşık olmuştum ama benim hatırladığım tek aşk buydu neticede ve onu kaybedecek olmam, korkutuyordu beni. Kaçınılmaz son sanırım bu olsa gerek. "Siktir." Ettiği küfür ile gözlerimi açabilmiştim sonunda. Telefonum çalıyordu ve ses çıkarmasa duymayacaktım belki de. Yatağın kenarında olan telefonuma uzandım. Kardeşim arıyordu. Saate baktığımda onunla olan buluşmama geç kaldığımı farkettim. TAM BİR SAAT. Yolacaktı beni! Bir anda kalktım ve sweetshirtümü üzerime geçirdim. Carlo ne olduğunu anlamamış olacak ki yüzüme aptal aptal bakıyordu. "Dina'nın yanına gitmem gerekiyordu. Tamamen aklımdan çıkmış." Üzerini düzelterek yanıma geldi ve yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Biliyorum bebeğim. Aklını alıyorum." Dalga geçiyordu benimle ama bunu şu an söylemesi utanmama sebep olmuştu. "Hazırlan, sende gel." Kafasını sallayarak beni onaylarken, hala salak gibi durduğumu farkettim ve etrafa saçtığım eşyalarımı (şarj aleti, telefon vs) spora gittiğim için sürekli yanımda taşıdığım spor çantamın içine fırlattım. Hala yaşadığım olayın etkisindeydim ve doğru düzgün yürüyemiyordum bile. Hazır olduğumdan emin olunca kapıya gittim ve yaslanarak Carlo'yu beklemeye başladım. Neyse ki sadece iki dakika beklemiştim. Bu arada ben Alicia Alvarez. Namı değer Lavinia. Yaklaşık dörtyüz yıl öncesinde ölü sanıldığım o kokuşmuş mezardan çıkarıldım ve dörtyüz yıldır bu dünyada beden değiştirerek geziyorum. Her yerini avucum gibi bildiğime eminim bu küçük gezegenin ama her beden değiştirdiğimde ya da değiştirmek zorunda kaldığımda önceki hayatımı tamamen unutuyorum. Ve bu bedende on dokuzuncu yılımı tamamlamama yirmi gün kaldı. Gerçek bedenim Lavinia çok güçlü ve zeki bir kadın. Normal insanların aksine bir vampir gibi insan kanı ile besleniyor ve onların DNA'larını toplayarak her DNA'nın en iyi özelliklerini kendi bedenine hapsediyor. Yani hapsediyorum ve istediğim zaman o bedene geçiş yapabiliyorum. Ancak bu benim için çok sıkıntılı bir durum çünkü Lavinia'nın hala yaşadığını sayılı olsa da bilen insanlar var ve beni yakaladıkları an ne yapacaklarına dair herhangi bir fikrim yok. Onlardan güçlü olduğumu bilsem de ne olur ne olmaz, öyle değil mi? Sonuçta beni etkisiz hale getirebilecek bir teknolojilerinin olduğu aşikar. Yani anlayacağınız Lavinia acıkmadığı ve çok zor durumda kalmadığım sürece o bedenime kavuşamıyorum. Belki başka bir gezegende hayatıma Lavinia olarak devam edebilirim... Bu küçük hikayemi anlatana kadar kardeşimin yanına varmıştım bile. Dina beklemekten ağaç görünümüne kavuşmuş, resmen beni öldürecek gibi bakıyordu. Öldürse haklıydı aslında ki dörtyüz yıl yaşayan biri olarak illa ki bedenlerimden bağzılarının öldürüldüğüne emindim. Yani alışık sayılırım. "BALIK BİLE SENDEN DAHA AZ UNUTKAN YEMİN EDİYORUM YA!" Onu unuttuğumu söylememiştim oysa ki. Kardeş işte. Biliyor beni yavrucum. "Aaa... şeyden dolayı unuttum... şeyden..." "Film izliyorduk da, dalmışız" Carlo beni olduğum durumdan kurtarınca, ona kocaman sarılmak istedim ama sadece gülümsemek ile yetindim. Yalan olduğu belli olmamalıydı değil mi? "Yiyiştik demiyor da, neyse. Salak salak yüzüme bakmayın da yürüyün. Biraz daha geç kalırsak eve, babam pompalısı ile bizi aramaya çıkacak." En son bedenim ile sürem dolduğunda ya da öldüğümde bu ailenin bir üyesi olmak istemiştim. Hastaneden kan zulası yapmaya gittiğimde Dina'nın annesiyle babası; yani annemle babam ilk çocuklarını doğum esnasında kaybettiklerinin haberini aldım. Annem bunun acısına katlanamayarak intihar etmeyi düşünüyordu ki buna Lavinia olarak kalbim el vermedi ve olanları onlara tamamen unutturarak bir bebek bedeni ile hayatlarına girdim. Bu bana çok zor zamanlar yaşatsa da (tekrardan kendi bedenime dönemedim ve Lavinia beslenmediği için çok fazla güç kaybetti) bu aileyi seviyordum. Tabi babamın pompalı ile dolaşan bir adam olduğunu bilseydim her şey daha farlı olabilirdi. "Yürü o zaman." Diyerek yürümeye başladım. Dina spordan gelmişti ve babamda beni sporda diye bildiği için ikimizinde aynı anda eve girmesi daha mantıklı bir davranıştı neticede. Birlikte bir voleybol kulübüne dahildik ama bu sıralar Carlo için baya aksatıyordum. Tek bu değil. Lavinia'yı da baya aksatıyordum birkaç gündür. İçimde bir yerlerde çığlık atıp bana küfür ettiğinden adım gibi eminim, hissediyordum da. Yani eve gidip annemle babamın uyumasını bekleyecektim ve bir kaçış planı bulup, karnımı doyurmalıydım. BölümSonu
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE