Bölüm11
Carlo
Dün gece neredeyse hiç uyumamış olmama rağmen, sabah saat altıda, güneş yeni yeni yüzünü gösterirken uyandım. Bir an önce hastaneye gidip, annemin test sonuçlarını öğrenmek istiyordum. Hiçbir şey olmadığını görüp, gönül rahatlığı ile antrenmanıma gitmek ve bunun verdiği enerji ile deli gibi koşmak istiyordum. Üzerimde büyük bir yorgunluk olmasına rağmen, hızla yataktan kalktım ve tuvalete gidip rutin işlerimi hallettim. Dolaptan, klasik olan siyah oversize tişörtümü ve dar paça kot pantolonumu çıkartıp üzerime geçirdim. Aynadan kendime baktım ve her zaman dağınık olarak kullandığım saçlarımı, yataktan kalktığım için üst seviye olan dağınıklığını biraz düzelttim. Artık hazırdım. Eve tekrardan geleceğim için kahvaltı yapmama gerek yoktu. Mutfak masasında bıraktığım, babam yüzünden doğru düzgün elime geçmeyen arabamın anahtarını aldım ve hastaneye gitmek için evden çıktım. Yaklaşık beş altı dakika sonra oradaydım.
Elim ayağım titremeye başlamıştı. Şu ana kadar negatif bir sonuç alacağımı düşünmemiştim bile. Korkuyordum. Artık görmek istemediğimi fark ettim. Arabadan inmek ile inmemek arasında kalırken, buraya kadar boşu boşuna gelmiş olmamak için indim. Hastanenin kapısına bakarak, biraz da bu şekilde bekledikten sonra, her ne kadar zor da olsa içeriye girdim. Girişte duran hastane çalışanından, nasıl test sonuçlarını öğreneceğimi, sorduktan sonra üst kata, annemi getirdiğim doktorun odasına girdim.
"Günaydın doktor bey." Saat sabahın körü denilebilecek bir saat olduğu için hastane henüz boş sayılırdı.
"Günaydın efendim. Nasıl yardımcı olabilirim?" Daha birkaç saat önce burada olmama rağmen beni hatırlayamaması ne kadar sıkı çalıştıklarının kanıtıydı.
"Ben gece annemle buraya akciğer testi yaptırmaya gelmiştim. Sonuçlarını öğrenmek istiyordum da." O kadar çok gergindim ki, her an konuşmayı unutabilirdim.
"Haa, evet. Hatırladım. Üzgünüm bu kadar kısa sürede çıkması imkansız. Siz yarın sabah gelin, o zaman size söyleyebiliriz ancak." İçimde hem huzursuzluk, hem de bir ferahlama hissi olunca, artık ayakta duracak gücü kaybettiğimi anladım. Elimi koyacak bir yer arıyordum ancak bulamayınca, doktor hanımın masasının önündeki sandalyelerden birine oturdum. Daha doğrusu düştüm diyebiliriz.
"İyi misiniz efendim? Bir bardak su ister misiniz?" Kadına cevap verecek enerjiyi kendimde bulamayınca, elimi 'hayır' anlamında salladım. Bir kaç saniye o şekilde kaldıktan sonra kalkıp aşağıya indim. Hastaneden çıkıp arabaya bindim ve sadece bunu yapmak neredeyse on dakikamı almıştı.
Eve geldiğimde herkesin uyuduğunu düşünüp, sadece spor çantamı alıp dışarı çıktım. Arabayı babam işe giderken kullandığı için alamıyordum. Bu yüzden yürüyerek Alicia'nın evine doğru yürümeye başladım.
Alicia hayatımda gördüğüm en masum ve en tatlı kız olabilirdi. Onu bu hayatta neredeyse her şeyden daha çok seviyordum. Hatta annem dışındaki herkesten daha çok önemliydi benim için. Aklıma dün bizde olduğu geldi. Yaşadığımız o güzel dakikalarda, yaptığım her hareketi hem utançla hem de istekle izlerken ki hali, dünyanın en güzel şeyi olabilirdi. Onu düşünmek beni gülümsetiyordu... Kalan yolu aptal aptal gülerek yürüdüm. Evin önüne geldiğimde, tabii ki de henüz çıkmamışlardı. Uzun bir bekleyiş olacağı için telefonumu çıkartıp i********: reelsde gezinerek geçirmeye karar verdim. On dakika sonra sonunda gelebilmişlerdi.
"Ben her gün sizi saatlerce beklemek zorunda mıyım?" Bana bakmadan, direk cevabı veren Dina oldu.
"Kimin yüzünden geç kaldığımızı biliyorsun." Tabi ki de Alicia'nın yüzündendi. Hayatımda bu kız kadar yavaş bir insan gördüğümü hatırlamıyorum. Sinirle ona döndüğümde gülümsemeye başladı. Şirinlik yaparak beni sakinleştireceğini sanıyordu. Haklıydı da ama ona yenilmeyecektim bu sefer.
Yüzüne daha çok bakınca göz altlarının kızardığını fark ettim.
"Yorgun görünüyorsun. Uyumadın mı dün gece?" Ben sormadan o sorunca biraz şaşırdım. Hiç kendime dikkat etmemiştim.
"Evet ya. Dün akşam oyuna dalmışım. Hiç uyumamışım. Senin de benden farkın yok. Yoksa sende mi içicilerdensin?" Gerginliğimi gizlemek için gülmeye çalıştım. Çok zor olmuştu ama başarmıştım. Yalan söylemiştim evet, farkındayım. Ama henüz onun öğrenmesine gerek yoktu. Daha doğrusu ben öğrenmeden onun öğrenmesine gerek yoktu.
"Aynen. Her gece vuruyorum." Diyerek gülümsedi ama biraz bozulmuş gibiydi. Daha fazla soru sorarak kendimi ele veremezdim. O yüzden Dina'ya dönüp, sohbet etmeye başladık. Sahaya kadar da bu devam etti.
****
Bugün Cross koşusu vardı ve tahmin ettiğim gibi enerjik bir şekilde koşmuyordum. Aklım annemde kalmıştı ve bir an önce yanına gidip, nasıl olduğunu görmek istiyordum. Buna ihtiyacım vardı. Adımlarımı sayması için koluma taktığım telefonumdan bildirim sesi gelince yavaşladım. Kızlar arkamızda koşuyordu. Onların da gerisinde kaldığımzda, Alicia'nın Caroline ile konuşup beni fark etmemesinden dolayı içimden şükrettim ve durup bildirime baktım. Sms'ti ve kim bu yılda sms atardı ki. Tanıdık bir numara olmadığı için gerilmeye başlamıştım. Derin bir nefes alıp mesajı okudum.
"Merhaba. Ben Doktor Sara. Annenizin test sonuçları ile ilgili konuşmak için acilen sizi hastanemize bekliyoruz." Mesajı içimden okumuştum. Ancak başımda ağaç gibi dikilip kafasını telefona sokan Lucia, sesli bir şekilde dile getirmişti.
Nereden çıkmıştı şimdi baş belası!
Keşke bunu düşünecek ve bununla uğraşacak vaktim olsaydı. Sonuçlar ile ilgili hiçbir şey yazmamış olmalarına rağmen her şey apaçık bir şekilde belliydi. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Bacaklarımın titremesine ve daha fazla dayanamayıp, yıkılışına engel olamadım. Bu da artık fazlaydı benim için. Bu kadarını kaldırabilecek ne gücüm ne de takatim vardı. Ki şu an yanaklarımdan dökülen göz yaşlarımı kaldırabilecek bile. Lucia, beni anlayıp yanaklarımı sildi ve yanıma oturdu. Şu an yanımda olmasını istediğim en son kişiydi aslında o. Ama buna bile muhtaçmışım gibi hissettim kendimi. Arkamda olan ağaca yaslanıp oturdum. Ne o konuştu ne ben. Ben ağladım. Ben ağladıkça o da ağladı. Sarıldı ve sadece nefes alış verişlerimizi dinledik. Başka ne yapabilirdik ki. Başka ne yapabilirdim ki. Hem benim hem de annemin hayatı gözümün önünde kayıp gidiyordu ve ben bunu için ne yapabilirdim bilmiyordum.
Saatlerce oturduk. En sonunda Lucia bir şey söylemeden kalktı. O bile dayanamamıştı bu kadar beklemeye. Arkasından bakıp olduğum yerde oturmaya devam ettim. Ancak yaklaşık yarım saat sonra elinde siyah bir poşet ile geri döndü. İçindeki altı birayı çıkartıp önüme koydu ve bir tanesini açıp kafasına dikti. Biradan nefret ederdim ancak şu an o kadar çok bokun içindeydim ki şu an bu bile bana iyi gelebilir. Bir tanesini içik kafama diktim ve bitirdim. Diğerini ve diğerini de. Lucia bir tanesini bitirmeden ben diğer beşini havada yok etmiştim ama bu durumdan hiç şikayetçi değildi. O da bira sevmezdi. Onunla birlikteyken ne zaman bitik durumda olsak, sevmediğimiz şeyler yer ve daha da kötü şeyler varmış derdik. Bira bile şu an bu durumu söndürememişti.
Ağacın arkasında tıkırtı sesleri duyduğumda kafamı oraya doğru çevirdim.
"Yine mi sen!" Bu, dün gece bana çarpan ve aptal aptal hareketler yapan kızdı.
"Şimdi bana cevap vereceksin. Ne yapıyorsunuz burada?"Lucia, kıza anlamayan gözlerle bakınca, ben de söyleği cümleyi kafamda tekrarlayıp, aynı şekilde bakmaya başladım. Kafam hiç yerinde olmadığı için anlamakta güçlük çekiyordum.
"Lucia, bu kızdan uzak dur. Deli bu."Bana bakıp kafasını aşağı, yukarı salladı.
Bir anda kız benim boynumdan tutup kaldırınca, şaşırmıştım. Ben yüz seksen dokuz boyunda ve doksan altı kilo olan biriydim. Beni bu kadar rahat kaldırmak hiç kimsenin harcı değildi. Ancak ne şaşırdığımı belli ettim ne de ona karşılık verecek gücü kendimde bulabildim. Yüzüme bir darbe yeyince nerden geldiğini anlayabilecek kadar ayık olmadığımı anladım. Dudaklarımdan, aşağıya doğru bir sıcaklık hissedince, kanadığını fark ettim. Ama yine de ne sinirlerim gerilmişti ne de umursamıştım. Hiçbir şey yapmadım ve onu izledim.
Kaşlarını çatıp beni yere bıraktı ve dudağımdan akan kana parmağını bastırdı. Sonra parmağını yaladı ve o zaman anlayabilmiştim kızın normal olmadığını.
"Bu seni unutmamam için tatlım. Bana bir ölüm borcun var ama şu an içindeki acı her neyse onunla boğul istiyorum." Lucia çığlık ata ata kaçmaya başladı. Arkasından ona bakıp, gidişini izledim. Kız da uzaklaşmaya başlayınca ne dediğini yarın düşünmeye karar verdim.
BölümSonu