Bölüm13
Kapıyı açıp içeri girdiğimizde gördüklerim, olduğum yere çakılmamı sağladı. Ellerimi yumruk yapıp, gözlerimi ovuşturdum ve gerçek mi diye kontrol ettim. Neyin nesiydi bu? Tekrar tekrar kapatıp açtım, kafamın üstündeki kahverengileri. Ancak önümdeki sahne bir türlü değişmiyordu.
Evdeki hiçbir ışık yanmıyor, sadece yerdeki mumlar ile birbirimizi görüyorduk. Gül yaprakları ve ateşin ışığı etrafa kırmızı rengini veriyor, bu da romantik bir hava katıyordu eve. Cidden bununla uğraşmış mıydı?
Ona dönüp mutluluğumu belli etmek için belini kırabilecek bir güçte sarıldım. En son öksürmeye başladığında bıraktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Ellerimden tutup beni kendine çekti ve geri geri yürümeye başladı. Bu şekilde zor olduğunu anladıktan sonra bir elimi bırakıp, düz bir şekilde devam etti. Mutfağa girdiğimizde, masanın üzerindeki fırında pişmiş, bütün tavuğu görünce, biraz gülmek istemedim değil.
"Ben sadece makarna istemiştim." Otuz iki diş gülümseyip, elimi tuttuğu eline sarıldım. Neden bunları yaptığını her ne kadar anlamlandıramasam da; üzümünü ye, bağını sorma demişler, değil mi?
"Bu kadar uğraşın ucunda makarna olması ilginç olurdu." Evet, komik olurdu. Dudaklarımı sağa doğru büzüştürüp, tek kaşımı kaldırdım. Düşünüyormuş görüntüsü verdikten sonra kafamı sallayarak onu onayladım. Bu kadar mum içinde, spagetti emmemiz cidden saçma olurdu.
"Madem öyle, oturalım mı?" Saat üç civarıydı ve biz bu saatte akşam yemeği yiyecek kadar uyumsuz insanlardık. Elimi tutup masaya yaklaştırdı ve bir sandalyeyi çekerek oturmamı bekledi. Bu masaya eşofman takımım ile oturmak beni hiç germemişti. Çünkü onun üstünde de pijama vardı. Bu tarz şeylerin bize göre olmadığının kanıtıydı bu görüntü.
Aslında dışarıdan kendimize bakmak isterdim. Nasıl görünüyorduk? Bir başkası görse, aa ne kadar tatlı bir çift mi derdi yoksa iğrenir miydi? Gözlerimi devirip, umursamamak adına kafamı sevgilimin çoktan doldurduğu tabağıma baktım. Kesin internetten bakarak dizdiği çatal ve kaşıklardan birini aldım. Yemeğime odaklandım. Çok güzel görünüyordu ve bunu cidden Carlo'dan beklemezdim. Tadı da umarım bu şekildedir derken bir kaşık aldım. Tuzdan yüzümü buruşturmam ile lokmayı ağzıma atmam aynı saniyeler içerisinde oldu. Sevgilimin beni izlediğini görünce kırılmasın diye gülümsemeye çalıştım. O kadar yavaş yiyordum ki sanki ağzımda buharlaşıp uçmasını bekliyordum. Zor da olsa yuttum.
"Çok güzel olmuş hayatım." Tek kaşını kaldırdı ve gülümsedi. Evet, anlamıştı. Çatalı ile küçük bir parça tavuğu ağzına attı ve aynı yüz ifadesine o da bürününce az da olsa rahatladım.
"Ne oldu, beğenmedin mi? Bence çok iyi." Diyerek bir lokma daha attım ağzıma. Yapmaz olaydım. Resmen işkenceydi.
"Tamam, tamam. Zorlama kendini, çıkar ağzındakini." Kafamı sağa sola sallayarak yemeğe devam ettim. En sonunda pes ederek çöpe doğru yüzde yüzüm ile koştum. Hayatımda yediğim en kötü şeydi. Bir insan fırında tavuğu nasıl kötü yapabilirdi ki?
"Ha ha! Yine makarnaya kaldık desene." Gülerek yanına gittim ve evini bildiğim için çekmecelerden birinden bir paket makarna çıkarıp tezgahın üstüne fırlattım. Kettlea su koyup salona gittim ve uzandım. Su kaynayana kadar telefona bakma vaktim vardı. Yemeği bu sefer ona bırakamazdım. Eline tavuğu alıp, bahçelerinde kalan köpeğine verdi. Onu köpeğin bile yiyeceğini düşünmüyordum da, neyse.
Su biraz kaynadıktan sonra tekrardan mutfağa girdim ve bir tencerenin içine boşalttım. Makarna, biraz tuz ve yağ koyduktan sonra karıştırmaya başladım. Diğer yandan kaşar rendeleyip, hazır hale getirdim. Makarna pişmeye yakın ayrı tencerede yağ ısıttım ve üstüne biraz un koydum. Karıştırırken arkamdan sarılan sevgilimin yanağına yok denecek kadar küçük bir öpücük kondurdum. Çok uzundu ve benim ona yetişmem, dağ tırmanışından farksızdı. Tekrardan sosa döndüğümde unun hafiften pembeleştiğini fark ettim. Dolaptan sür alıp biraz da süt koydum ve karıştırarak yoğunlaşmasını izledim. Carlo'da benimle izliyordu ve duruma şaşırmış olacak ki gözlerini açabildiği kadar açmış bir şekilde sosa bakıyordu.
"Nasıl o kadar sıvı şey on saniyede bu kadar yoğunlaştı?" Çok masum gözüküyordu. Parmak uçlarımda yükselip dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
"Henüz bende çözemedim onu." O kadar yakındım ki yüzüne, sadece gözlerini görebiliyordum.
"Makarnayı süzer misin?" Uzun zamandır tuttuğu belimi bırakıp, dolaptan süzgeç çıkardı ve makarnayı süzmeye başladı. Bende o sırada kaşarları sosa koyup erimesini bekledim. Biraz baharat ve tuzdan sonra tamamdı. Makarna ile sosu birbirine karıştırıp, tamamen kaşarın makarnaya bulaştığından emin olana kadar devam ettim. Yaklaşıp kokusunu içime çektim. Gözlerim arkaya doğru gidince, tadının güzel olacağından emin oldum ve tabaklara doldurdum. Marketten aldığım meyveli şarapları bardaklara koymadan masaya bıraktım ve Carlo'nun koyduğu gereksiz kaşıkları alıp bir tane bıraktım. Şimdi olmuştu. Hala etrafta mum ışıkları ve güller olsa da en azından bir parçası bizi yansıtıyordu. Sandalyelerin birini çekip, bu sefer ben onun oturmasını bekledim. Önümde hafif eğilip, teşekkür etti ve oturdu. Bende oturup, yaptığım makarnanın tadını çıkarmaya odaklandım.
BölümSonu