BELAMI ARIYORUM

2209 Kelimeler
Gün ışıkları henüz doğmak üzereyken Bahar, gözlerini bir gece önce ve sabahına uyanmış olduğu bu gecede uyuduğu yatakta açtı. İki gecedir hiç zorlanmadan uyuyor oluşuna neredeyse şaşkınlıkla tepki verecekti. Oysa günlerdir uyuyabilmek için resmen kendi ile savaşıyordu. Hemen, bakışlarını yanında yatan ve bir Yunan tanrısını bile kıskandıracak kadar yakışıklı olan Boran’ın yüzünde gezdirdi. Buraya gelirken kendine verdiği sözleri hatırladı ve kendi kendine sırıttı. Bu adamın çekimine karşı koymak için gerçekten kadınlıktan erkekliğe geçmesi gerekiyordu. Genç adamın, kolu başının altındaydı ve diğer eli ile genç kadını sarmıştı. Bu sarılış öylesine bir sarılış ve yatış pozisyonundan dolayı bir anda gelişen sarılmadan daha çok şey hissetmesine neden olacak şekildeydi. Tamamen sahiplenici bir sarılıştı ve kalbi bir anda pamuk şekerine dönen Bahar, genç adamın sayıklaması ile kaşlarını çattı. “Tuzak!!” diye bağırdı ve ardından genç kadının bedenine sarmış olduğu kolunu daha çok sıkarak, “Mehmet vuruldu onu koruyun!” diye bağırması eklenmişti. Sonra ise “Lanet olsun beni bırakın ve defolup gidin buradan!” diye bağırıyordu ve son olarak “Hayır!!” diye bağırarak gözlerini hızla açtı ve bir anda yatakta oturur pozisyonda doğrulduğunda kesik kesik nefesler alıyordu. Bedeni, rüyasında her ne gördüyse ki bunun iyi bir şey olmadığını anlamak için zeki olmaya gerek yoktu. Çünkü Boran, kâbusun etkisi ile terden sırılsıklam olmuştu. Bahar, bakışlarını Boran’ın sırtından ayırmadan yerinde doğruldu ve elini omzuna yerleştirmek istediği anda Boran elini havada daha omzuna yerleşmeden hızla tutup engellediğinde genç kadının kalbine bir acı saplandı. Bir ele ihtiyacı olduğu her halinden belli oluyordu. Fakat Boran, onun yüzüne bile bakmadan yataktan kalkıp, gecenin ilerleyen saatlerinde çıkardığı eşofmanı giydikten hemen sonra yine genç kıza bakmadan, “Form şifonyerin üzerinde” dedikten sonra “Bu şekilde uyandığımda pek sevimli olmuyorum. Onun için gitsen iyi olacak” dediğinde genç kadının üzerine çektiği örtünün altında hissettiği utanç ve acı ile kıvrandı. Sadece, onun yanında durmak ve bu kötü anısından kurtulması için ona destek olmak istiyordu. Acısını en derinden hissetmişti. Bu adamın bir kaybı vardı ve bu kayıp ona büyük acı veriyordu. Sayıklamasına bakacak olursa kesinlikle asker falandı. Fakat her ne olursa olsun şansını denemek için “Yalnız kalmaman gerekiyor” diye söylediği esnada kapının eşiğinden adım atacak olan Boran, bir anda durup onunla omzunun üzerinden göz göze geldi. Bakışlarındaki öfke, acı karışımı his birazdan iyi şeylerin olmayacağı anlamına geliyordu. Öyle ki hissettikleri ile bir anda yutkunan Bahar’ın ürkekliğini umursamayan Boran, “Almaya geldiğin şeyi al ve git” dediğinde genç kadın, gözlerine dolan göz yaşını engelleyemedi. Sadece ona yardımcı olmak istemişti ama bu kadar kaba olmakta sakınca görmeyen adama öküz demekte de o bir sakınca görmemişti. Hatta “Öküz!” diye mırıldanarak yataktan kalktı. Gece bir hışımla üzerinden çıkan kıyafetlerini yerden topladı ve hızla giydikten hemen sonra şifonyerin üzerinde duran kağıdı aldı. Artık buraya bir daha gelmemesi için unuttuğu bir şey var mı diye kontrol ettikten sonra odadan çıktı ve salonun kapısından geçerken koltuğun üzerinde sabahın 5.00’ında bir kahve içmesi gerekirken viski şişesi elinde olan genç adama bakarak, “Hiçbir acıyı geçirmediğini hatta bazı durumlarda unutmak istediğin ne varsa hayal etmene neden olduğunu bilmelisin. Üstelik bu hızla kesinlikle bir alkolik olacağın gerçeği de var. “Dediğinde genç adam onunla göz göze geldi. Bakışlarındaki karanlık kaybol dercesineydi. Ve Bahar bir adım attıktan hemen sonra bir şey söyleyecek gibi oldu ve sonrasında söyleyeceği her ne varsa vazgeçerek evden çıkıp kapıyı ardından kapattı ve tamda o anda içeriden bir kırılma sesi geldi. Birkaç dakika durduktan hemen sonra bir şeylerin daha gürültü ile kırıldığını sonra ise “Lanet olsun ben neden hayattayım! Benim de ölmem gerekiyordu!” diye bağırma sesleri duydu ve kapıya yerleştirdiği elini yumruk yaparak hızla kapıyı çalmak istediği anda hemen arkasında “Yerinde olsam yapmazdım” diye seslenerek bozan kişi ile bir anda yerinde sıçradı. Sesin geldiği yöne döndüğü anda karşılaştığı adam ile bir an duraksadı. Genç adam ona elini uzatarak, “Zafer Çelik ben. İçerideki adamın arkadaşıyım” dediğinde rahat bir nefes alan Bahar, adamı önce tepeden tırnağa süzdü ve onu birkaç kere gördüğünü hatırladı. “Bende bahar. Bu adamın…” dedi ve ne diyeceğini bilemeden sadece “Nesi olduğum hakkında bir fikrim yok üzgünüm” dediğinde ise Zafer sadece gülümseyerek, “O tehlikeli biri değil. Sadece içindeki öfkesi acısı ile birlik olup canını yakıyor” dediğinde Bahar, hala içeride bir şeyleri kırmakla meşgul olan ve acısını her türlü hissettiren Baran’ın bağrışlarının yükseldiği evin kapısına baktı. Yutkundu ve “Kâbus gördü ve yalnız kalmaması gerekiyor. Yanında biri olmazsa etkisinden çıkamaz ve çıkana kadar da kendine zarar vermeye devam eder. Öncelikle elindeki içki şişesini alman gerekiyor” dediğinde Zafer gülümseyerek ona baktı ve bu gülümsemeden çok alaycı bir tebessümdü. “Demesi kolay” dedikten sonra evin kapısına yöneldi ve genç kadın, “Benden gitmemi istedi ve iyi günler” dedikten sonra hızla koşmaya başladı. Bir süre sonra temposunu düşürdü ve sabah koşusunu da yapmış olmanın verdiği gülümseme ile evine girdi. Ter soğumadan duş almaya karar verdiğinde telefonuna gelen ve kesinlikle susmayacak olan mesajlardan birini açıp, “Tayin için sonuçların geldi itiraz etmeyi aklından bile geçirime ve şu telefonu aç!” diye sert bir mesajdı ve bahar “Piç kurusu” diye söylenerek telefonunu masanın üzerine attı ve hızla duşunu almak için banyosuna yöneldi. O tayin iptal olacaktı ve bu iğrenç adamın yüzünü bir daha görmeyecekti. Sesini ise duymayı aklından bile geçirmiyordu. ……………….. Şırnak’ta yapılan çatışmada, yaralanan ve 1 hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra hayata gözlerini açan Boran Sancak, bugün taburcu oldu. Çatışmada aldığı yara ile askeriyedeki görevinden gazi olarak ayrılmak zorunda kalmasının yanı sıra tüm ekip arkadaşlarını çatışmada kaybetmiş olması onun ciddi bir acı içinde olduğunu gösteriyor. Hastane çıkışı gazetecilere tek kelime etmeyen Boran Sancak, ilk uçak ile İstanbul dışına çıkacak. Sıcak haber, Şırnak’ta terör örgütü ile girilen çatışmada 5 askerimiz şehit olurken, bir yaralı askerimiz bulunmaktadır. Acı günümüz. Ülkemizin başı sağ olsun 5 şehidimiz ve bir yaralı askerimiz bulunmaktan. Yaralı olan askerimiz Yüzbaşı Boran Sancak, hastanede yaşam savaşı verirken, özel tim ve askerlerimiz Şırnak’ta birçok terör örgütü üyesini etkisiz hale getirdi. Bahar, bilgisayarının ekranında adını yazdığı Boran’ın çıkan sonuçlarını gözlerine dolan yaşlarla okuyordu. Çatışmada yaralanmış, tüm görev arkadaşlarının şehit olmasını izlemiş ve 1 hafta yoğun bakımda hayatta kalmaya çabalaması ve kazanması yetmiyormuş gibi bir de görevden ayrılmak zorunda kalmıştı. Aramalarda birkaç görüntüye rastlamıştı ve her yeri kan içinde olan Boran’ın görüntüsü ile kalbinin durduğunu hissetti. Şimdi neden kabuslar gördüğünü anlayabiliyordu. Neden unutmak için o kadar içtiğini anlayabiliyordu. Neden bu kadar karanlık baktığını ve neden bu denli acı dolu olduğunu anlayabiliyordu. Derin bir nefes aldı ve ekranda olan bir resmine gülümsedi. Çünkü ekranda Boran’ın bir resmi vardı. Aramalarda yıllar öncesinden kalan bir kareydi. Dikkatli bakacak olursa bunun mezuniyet töreni olduğunu anlayabiliyordu. Kalbinin içinde teklemesini sağlayan ise Boran’ın kahkaha atıyorken çekilmiş bir fotoğrafı oluğuydu. Ne kadar sıcak ve mutlu görünüyordu. Şu anki halinden eser yoktu. Bakışlarını fotoğraftan çekip elindeki telefonun ekranını kapattı ve cebine koydu. Hastanede vardiyası bitmişti. Yorucu bir gündü ve yemek yemeden evine gitmek istemiyordu. Saatine baktı ve salda restoranın henüz bar durumuna geçmediği bir saatte olmanın verdiği mutlulukla 10 dakikalık bir mesafede olan restorana doğru yürüdü. Salda restoranda girip kendine uygun bir masa bulduğunda masasına gelen garsona siparişini verdi ve batmakta olan güneşin, denizin üstünde yaydığı kızıllığa dalıp gitti. Hayat, bazen insana gerçekten acıyı nereden getireceğini, mutsuzluğu hangi tepside sunacağını kestiremiyordu. Acıyı, mutsuzluğu hak eden o kadar çok insan vardı ki neredeyse hep hak etmeyenler çekiyordu. Boran’ın yanından ayrılalı iki gün olmuştu ve iki gün boyunca onu bir kere bile görmemişti. Bundan mutluydu ve bir dahada görmemesi her ikisinin ruh sağlığı için iyi bir durumdu. Tamam kendi kalp sağlığı için daha iyi olabilirdi. …………… Boran, iki gün boyunca her bir yerini dağıttığı evinden hiç çıkmamıştı. İki günün sonunda evde kırılan ne varsa yenileri ile değiştirmiş ve içkisi bittiği için salda bara gelmişti. Burada birkaç bardak içebilir ve birkaç saat bile olsa uyuyabileceğini düşünüyordu. Çünkü lanet olsun iki gündür gram uyumamıştı. Bahar, yanındayken iki gece şaşırtıcı derecede rahat uykuya dalabiliyordu? Bu durum gerçekten onu fazlasıyla şaşırtıyordu ve iki gecenin sonunda iki defa genç kadına pislik gibi davranmıştı. Bunun farkındaydı ve bu durum için kendine bir dizi küfür savurmuştu. Genç kadını bir daha görmeyeceği içinde rahattı. Çünkü bu kadın, onun içinde uyanmasını istemediği ne varsa uyanmasına neden oluyordu. Bara yürüyüp, gece için hazırlık yapan arkadaşı Dağhan’a bir bakış attı. Arkadaşı bu bakışının anlamını biliyordu ve ona hiç sormadan içeceğini hazırlamaya başladı. Bar taburesine oturduğu anda ise “Sadece ilaçlarını kullanmayı denesen biraz olsun uyuyabilirsin” diye söylendiğinde bile onu duymazdan gelerek bardağındaki içkiyi tek dikişte içti. Oda biliyordu ilaçlarını içtiğinde uyuyabileceğini, ayağının ağrımasının geçeceğini ve biraz olsun huzur bulacağını fakat, bunu istemiyordu. Arkadaşları acı içinde ölmüştü. Onu korumak adına acı çekere ölmüştü ve hayatının hiçbir anında huzur bulmak istemiyordu. Bundan utanıyordu ve hakkı olmadığını düşünüyordu. Onları oraya o çekmişti. O yolun daha kısa olduğunu o söylemişti. Tuzağı fark etmesi gereken oydu fakat fark etmemişti. Ekibin lideri oydu ve iki tane çocuğun babasız kalmasına, bir kadının evleneceği adamın tabuta girmesine, bir anneyi evlat acısı ile yaraşamaya ve kimsesi olmayan ve yaşayacak daha çok yılları olan bir adamın hayattan gitmesine mahkûm etmişti. Boran, kendisininde o çatışmada ölmesi gerektiğine inanıyordu ve yaşamanın hakkı olmadığını düşünüyordu. Hayatta kaldıysa bile huzurlu olmamalıydı. Fakat kimse içindeki acıyı göremiyordu. Biten bardağını işaret ederken Dağhan elini bardağının üzerine koydu ve “Lanet olsun Boran, onlar sen ölme diye ölmediler. Şu haline bir bak! Bu halinle onlara ihanet ediyorsun” dediğinde Boran, tek kelime bile etmeden oturduğu tabureden kalktı ve tam gideceği esnada gördüğü kişi ile donup kaldı. Bakışları restoranın ileriki masalarından birinde oturan ve yanında Serap, Asena, Nazlı ve Hale’nin oturduğu genç kadında takılı kaldı. Baya eğleniyor gibiydi ve yüzündeki gülüş, kalbinin içindeki atışını değiştiriyordu. Nefesi bir anda sıkılaştı ve kalbi içinde tepinmeye başladı. Onu görmemesi gerekiyordu. Fakat şu anda tam karşısında duruyordu. Okunu önüne gelene atan o erosu bir eline geçirirse gerçekten tüm dünyayı aşktan kurtaracaktı. Hemen arkasından gelen ve sırıtarak ona bakan Zafer, “Umarım bu kıza karşı bir şey hissetmiyorsundur. Çünkü bu saatten sonra canına okuyacağı gerçeği ile o ağrı kesicilere ihtiyacın olacak” dediğinde Dağhan, “Umalım da Nazlı, onu o lanet dolabından uzak tutsun. Yoksa o ilaçlar bile işe yaramaz ve barımdaki içkilerden kesinlikle uzak durman için elimden geleni yaparım” dediğinde nereden geldiğini bile anlamadığı Taner, “Barın için üzgünüm. Hale, onu düğüne çağırmış ve kız kıyafet için bir şeyler bakmak istediğinde Nazlı hiç gerek olmadığını söyledi” dediğinde ise Ateş, “Adamım bir sağlık kontrolünden geçsen iyi edersin. Çünkü, o kıyafetler yüzünden kalp krizi geçirdiğim anı hatırlıyorum. Üstelik o lanet kıyafetleri tasarlayan kadın, Hale’nin gelinliğinide tasarlıyor” dediğinde Boran sadece dişlerini sıktı ve “Onlarla arkadaş değildi. “Dediğinde tüm arkadaşları kahkaha atarak “Artık arkadaşlar ve Allah yardımcın olsun “dedi Ateş. Tanrı cidden yardımcısı olsundu. ………………… Bahar, restoranda yediği ve tanıştığı güzel arkadaşları ile geçirdiği mükemmel zamanın ardından evine gelmişti. Yarın bir mesaisi yoktu ve onun için geceyi uzatabildiği kadar uzatmıştı. Arkadaşlarının onunla bir anda kaynaşmasına şaşırmıştı ve Hale’nin düğününe onu çağırmasına ise cidden şaşırmıştı. Nezaketen gelebileceğini ama mesai durumuna bakması gerektiğini söylemesine rağmen gitmeyi düşünemiyordu. Çünkü Boran, onların arkadaşıydı. Muhtemelen oda orada olacaktı ki onu bir kere daha görme durumuna kalbinin katlanabileceğini düşünmüyordu. Üstelik düğün, İstanbul’daydı. Oraya kadar gidebileceğini pek düşünmüyordu. Hava çok sıcaktı ve yürümek cidden terlemesine neden olmuştu bir duş alıp rahat bir uyku çekmek istiyordu fakat iki gündür pek uyuyabildiğini düşünmüyordu. Gözlerini her kapadığında karşısında beliren boran ile ne yapacağını bilemeyen bir şekilde tekrar gözlerini açıyordu ve bu her geçen gün daha yorucu oluyordu. Bir ara arkadaşından ona sıkı bir uyku ilacı yazmasını isteyecekti. Oysa iki gün boyunca gayet güzel uyumuştu ve bunun artık devam edeceğini düşünmüş olması cidden ahmaklıktı. Tam banyoya doğru yürüyecekti ki çalan kapısı ile duraksadı. Duvarında duran saate gözleri gittiğinde 01.20’de onu kimin ziyarete geleceğini düşünmeye başladı. Arzu olamazdı çünkü onun mesaisi vardı. Onun için kapıya doğru gitti ve kapısının bir kimin geldiğini görebileceği kapı gözetleme deliğinden olmayışına küfretti. Sonra kapıyı yavaşça açtı ve karşısında duran kişi ile bir anda bedenine hücum eden alevler içinde yanmaya başladı. Boran, kapıya yaslanmış bir şekilde ona bakıyordu. Bakışlarındaki ateş ve arzu bedeninin kasılmasına neden olurken nefesinin düzeni ile de oynuyordu. Evini nereden bulduğuna dair aptalca bir soru sormak yerine “Neden buradasın?” diye sordu. Boran ise elini uzatın genç kadını belinden kavrayıp kendine doğru çekti ve büyük bir açlıkla dudaklarına yapıştığında genç kadın hangi sorunun cevabını sorduğunu bile unuttu. Genç adam, Bahar’ın dudaklarını nefessiz kalana kadar öptükten sonra alnını alnına yerleştirdi ve “Belamı arıyorum” diye fısıldadığında genç kadın mükemmel bir tebessüm ve bir o kadar alaycı bir ses tonu ile “Buldun mu?” diye sorunca Boran, onu kendine daha çok çekerek, “Fazlasıyla” diye mırıldandı ve dudaklarını bu sefer daha büyük bir açlık ile öpmeye başladı. Bahar, ona karşı koymak istiyordu fakat, bedeni sanki bu gecede kontrol bende der gibi davranıyordu. Öpüşünün arasından “Bu gecenin sabahında da öküzlük yapacak olursan” diye mırıldandığından Boran, “Evdeki çekmecede bir silahım var ufaklık” dedi ve genç kadını kalçalarından kavrayarak bacaklarının beline sarılmasını sağladı ve genç kadın, “Yatağıma sığabileceğimizi sanmıyorum” dediğinde ise Boran gülümseyerek, “O zaman beni yatak niyetine kullanabilirsin” diye fısıldadı ve onu kapının duvarına kucağında yaslayarak dudaklarına tekrar yapıştı. Yine nefessiz kalana kadar öptükten sonra “Fakat, üzerinde hiçbir şey olmadan” dediğinde genç kadın bir anda kendini şehvetin kollarına bıraktı. Sabahında ne olacağını bilmeden, kalbinin nasıl kırılacağını ve bu durumun nereye doğru gittiğini zerre düşünmeden.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE