bc

BERDEL | Dağ Ceylanı (+18)

book_age18+
3.4K
TAKİP ET
38.1K
OKU
family
heir/heiress
scary
campus
enimies to lovers
brutal
seductive
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Ben Azade bir ceylanım sen ise avcı bir Aslan..

Ama aynı ormanda koşmuyoruz Aslan.

Rüzgarlarımız farklı, ağacımız, suyumuz bir değil. Güneşlerimiz bile başka.

Ben senin avın olamam, sen de benim avcım…

Azade & Aslan

“Sen konağında yaşamaya devam et Aslan. Ben de burada kendi evimde yaşamaya devam edeyim. Neden yanında olmam gerekiyor”

“Artık o evin ağası benim”

Ağa kelimesi hiç yakışmıyordu ağzına. Yıllarını İstanbul’da geçirmişti ve buralardan, kurallarından, adetlerinden ayrı kalmıştı. Üzerinde eğreti kalıyordu şimdi.

“Ve hanımağam da yanımda olmak zorunda”

“Boşanırsak eğer…”

“Azade bizde boşanma yok, unut! Yeter aynı şeyleri konuşup duruyoruz”

“Eğer ağa sen isen bunun kararını verebilirsin, istersen boşayabilirsin”

Ailesinin tüm kurallarını altüst etmiş bir adam bir yolunu bulup boşanmamızı sağlayabilirdi.

“İstemiyorum” dedi.

“Neden?” dedim biraz çekinerek.

Dudakları dudaklarıma doğru yaklaştı, sonra sakallarını yanağıma sürterek kulağıma doğru eğildi.

“Paşa gönlüm öyle istiyor Azade!” dedi. Biraz geriye çekilince göz göze geldik tekrar,

“Azade özgür, başı boş , hür demek…”

Gergince yutkunup başımı salladım.

“Buraya kadarmış Azade. Bundan sonra özgürlük bitti, benim yabani dağ ceylanımsın” dedi ve dudakları boynumdan omuzuma doğru kaydı.

Tüm vücudumun karıncalandığını hissettim, ayaklarımın beni taşıyacak gücü yoktu sanki, kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu.

Karşısından çekilecek gücü zor buldum. Titreyerek bir adım geriye çekildim.

“Aslan…” diye başladım söze ama sözümü kesti.

“Eşyalarını topla, konağımıza dönüyoruz” dedi sakince.

“Gelmem!”

“Zorla götür beni diyorsun yani”

“Gelmeyeceğim diyorum!”

“O zaman bu kurduğun çiftliği, evim dediğin yeri yakar yıkarım Azade! İçindeki kadınlarında korktuğu, kaçtığı kim varsa bulur onlara veririm”

“Yapamazsın” dedim korkarak.

“Azade sen kocanı tanımıyorsun. Emin ol yaparım umrumda da olmaz”

“Aslan…”

“Tamam Aslan diyeceksin Azade! İtiraz edip uzatma”

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1. HÜKÜM
Sadece bir gün kalmıştı nişanıma ve ben ancak tamamlayabilmiştim hazırlıkları. “Hadi ben unuttum sen nasıl unuttun ayakkabıyı Helin!” “Azade benim de aklım yerinde değil ki. Birden bire karar vermeseydiniz o zaman nişana, iki haftada ancak bu kadar oluyor” “Neyse artık herşey tamam heralde” “Bir toka bakacağım demiştin” diye hatırlattı. “Doğru, şu köşede vardı bir yer oradan alıp gidelim” “Fazla oyalanmayalım akşam oldu, Berivan hanım bizi mahveder vallahi” Koşturarak bujiteriye geldik. Öyle çok seçenek vardı ki seçmekte epey zorlandım. Küçük bir sepette son kalan siyah küçük bir toka dikkatimi çekti. En alt rafta üstü biraz toz tutmuştu ama yine de çok güzeldi. Üzerinde siyah taşlar diziliydi, elime alıp taşlara dokununca üzerindeki toz dağıldı ve taşlar parladı” “O çok basit değil mi?” dedi Helin. “Nişanda değil, günlük kullanırım” Küçük aynanın karşısına geçtim, öne dökülen saçlarımı toparlayıp geriye alıp tokayı taktım. “Ne oluyor orada?” dedi bir kadın panikle ve dükkanın önüne çıktı. “Bu ne kalabalık böyle?” dedi Helin ve kadının ardından o da çıktı. Ben de merak edip çıktım. Çarşı meydanında büyük bir kalabalık toplanmıştı. Neyi izlediklerini görebilmek için biraz yaklaştık. Bağıran bir adamın sesini duydum, ne dediğini anlayamadım. Sonra bir daha bağırdı, sesini ayırt edinceyse şaşırdım. Babam Kalabalığın içinden sıyrılmaya çalışarak sese doğru ilerledim. Son bir kaç kişiyi daha yana itekledikten sonra babamı gördüm. Silah doğrultmuştu, bir kaç adım karşısında bir adam vardı o da babam gibi silahını doğrultmuştu. Birbirlerine öfkeyle bakıyorlardı. Endişeyle, “Baba” dedim ama silah sesi sesimi bastırdı. İki silah aynı anda patladı, iki adam aynı anda yere yığıldı. Gözlerimin önünde devrildi babam yere. Beynim uyuştu sanki, düşünemedim. Anlayamadım ne olduğunu! “Babaa” diye feryatla bağırdım. Yanına gittim ve diz çöktüm önünde. Kurşun kalbine isabet etmişti, gözleri sadece bir kaç saniye açık kalabilmişti. Kehribar rengi gözlerini gördüm son kez. “Baba dayan, bırakma beni” diye bağırdım. Gözlerimden akan yaşları sildim. “Baba” diye bir kez daha bağırdım. Kalabalıktan biri gelip babamın boynuna koydu elini, göğsüne dokundu. “Çek elini” diye bağırıp ittim adamı. Helin geldi yanıma. “ Azade bırak baksınlar” “Bırakmam!” dedim ve babama kalkması için seslendip durdum. “Babam kalkacak! Birazdan kalkacak ve evimize gideceğiz. Seni vermeyeceğim Devran’a diyip sinirlendirecek beni” “Azade” dedi Helin ve elini sırtıma koydu. “O beni gelin edecekti daha! Alnımdan öpüp çıkaracaktı evden” dedim gözyaşları içinde. Bir kaç dakika sonra siren sesi yankılandı. Ambulans görevlileri gelip babama müdahale etmeye başladılar. Bir kaç kişi beni çekip kaldırdı. Babamın etrafını öyle sardılar ki hiçbir şey göremedim. “Halis burada, babanın başında. O ilgilenecek, sen sakinleş” diyip kalabalığın iyice dışına doğru sürüklediler beni. Kolum kanadım kırılmış gibi savruldum. Biliyordum öldüğünü, ne yaparlarsa yapsınlar işe yaramazdı. Olduğum yere çöküp ağlamaya başladım. Helin’in sürüklemesiyle kendimi bir arabada buldum. “Babamı bırakmam” “Hastaneye gidiyoruz zaten” dedi Helin. Gözyaşlarım görüşümü engellediğinden nereye geldiğimizi anlayamadım. Araba durup kapıyı açtığımda hastaneyi beklerken konağı buldum karşımda. “Hastaneye dedin Helin!” diye bağırdım. Beni dinlemeden arabadan inip kapıdaki adamlara birşeyler söyledikten sonra yanıma geldi. “Azade hadi in” diye bağırdı bana. “Hastaneye gideceğim” diye direttim. “Azade önce eve gel. Halis zaten babanın yanında. Annenle konuş, beraber gidin” “Helin babam!” “Azade, annen zor durumda. Hadi destek olman gerek” Annemin babamı nasıl sevdiğini kıymet verdiğini iyi biliyordum. Sanki yeni aşıklarmış gibi bakarlardı birbirlerine. Hep böyle bir evliliğim olsun diye dua ederdim. Şimdi yıkılmış olmalıydı, yanında olmalıydım,destek olmam gerekiyordu. Konağa girdiğimde yakarış seslerini duydum. Annemin sesine doğru gittim. Salonda bir koltuğa uzanmıştı, yengemler yanı başındaydı. Beni görünce doğruldu hemen “Azade, gördün mü?” dedi nemli gözleriyle. Başımı eğdim yere, “Öldü mü?” dedi cevap veremedim. “Öldü mü?” diye bağırdı. Boğazım düğümlendi, sesim çıkmadı. Sadece başımı salladım. Haykırarak bana sarıldı ve gözyaşlarımız birbirine karışarak ağlamaya başladık. Annem dengesini kaybederken Esma yengem yetişti. Tekrar koltuğa uzandırdılar. Yere çöktüm ve başına oturup teselli etmeye çalıştım. Hüsna hanım girdi içeri, babamın ilk karısı. Annem böylesine dağılmışken o dirayetli davranıyordu. “Benim hasteneye gitmem gerekiyormuş. Birazdan herkes eve dökülür, Berivan’ı odasına götürün” dedi. Annem sinirle kalktı ayağı “Hüseyin öldü! Hüseyin! Seninde kocandı! Hiç mi canın yanmıyor, kalbin sızlamıyor. Hala dik durma derdindesin” “Tabi ki canım yanıyor ama senin gibi kendimi kaybetmiyorum. Birinin dik durması, güçlü olması gerek!” “Kalpsizsin Hüsna. Sen kimseyi sevmezsin, Hüseyin’i de sevmedin” “Seninle uğraşacak vaktim yok Berivan” dedi. Çalışanlara bakıp, “Odasına götürün” dedi. Annem sinirle çıktı salondan, peşinden çıktım bende. Odasına girdikten sonra banyoya girip elini yüzünü yıkadı. “Annem sen Hüsnaya bakma. Hep böyleydi zaten, kalpsizdi” dedim. Ama annem beni duymuyordu. “Helin’i çağır” “Ne? Neden?” “Çağır dedim” diye bağırdı. “Tamam” diyip çıktım ve Helin’i buldum. Odaya döndüğümüzde annem çekmeceleri karıştırıyordu. “Anne?” “Berivan hanım?” dedi Helin. Annem Helin’e döndü, “Hikmet’i bul, yarım saate burada olsun. Yanına bir kaç parça eşya alsın, yol gidecekler. Arabayla telefonuda ayarlasın. Kimseye de birşey söylemesin” “Anne ne oluyor?” dedim panikle, “Sen de git küçük bir valiz hazırla kendine” “Anne ne valizi?” “Şunlarıda al” dedi ve çekmeceden bir deste para ve dört kalın bilezik çıkardı. “Bunlar ne için?” “Yanında bulunsun, ne olur ne olmaz?” “Nereye gidiyoruz anne?” “Biz değil, sen gidiyorsun. Bir süre ortalıkta gözükmeyeceksin, kimseyle görüşmeyeceksin” “Neden?” “Seni kimse için feda etmem. Hüsna oğlunu kan davasına feda etmemek için bu işi nikahla çözmeye çalışır. Eğer ki kabul edilirse bedeli sen olursun. Seni harcamalarına izin vermem, babanın katilinin evine gelin vermem seni” diyip sarıldı. “Hadi Helin, acele edin” “Anne ama sen?” “Beni merak etme, abilerin amcaların burada. Bana birşey olmaz. Hadi acele et” dedi. Yarım saat sonra elimde küçük bir valizle eski bir arabanın içinde Hikmet amcayla yola çıkmıştık. Hem babamı hem annemi hem evimi kaybetmiştim bir kurşunla. “Nereye gideceğiz?” “Bir kaç yer ayarladım şimdilik. Eğer ki kaçmaya devam etmemiz gerekirse sınırı geçeriz” Ne itiraz edecek ne daha fazlasını soracak gücüm yoktu. Babamı kaybetmenin acısını yaşayamamıştım bile. Onsuz annem ne yapardı, ben ne yapardım… Babasız ne yapardı insan? Arabanın sarsıntısıyla uykuya daldım, babamın vurulup yere düşme anı girdi rüyalarıma. Her uyanıp uyuduğumda aynı kabusu görmeye devam ettim. Tam iki hafta Hikmet amcayla gezdik. Bazen köhne bir otelde bazen bir kulübede bazen bir ailenin yanında kaldık. Darmadağın, uzun zamandır kullanılmadığı belli bir kulübedeydik bu gece. “Sınırı geçince rahat ederiz Azade” “Ne zaman geçeceğiz?” “Bir arkadaşımdan haber bekliyorum. Arar aramaz gideceğiz, zaten sınıra çok yakınız. Hadi dinlen şimdi” “Sıcak su yoktur bu evde değil mi? Üç gün oldu banyo yapamadım” “Bugünlük idare et kızım. Yarın güzel biryer ayarlarım” “Tamam” diyip küçük odadaki yatağa gittim. Uzandım ve iki hafta öncesine, herşeyin mahvolmadan önceki haline döndüm. Saçımdaki siyah tokayı aldım elime. Hayaller kurarak uyuyakaldım. Büyük bir gürültüyle uyandım. Hemen doğrulup dikkat kesildim. Bir camın kırıldığını duydum, Hikmet amca acıyla bağırdı. Bulmuşlardı bizi! Hikmet amcaya yardım etmeliydim! Ya da kaçmalıydım! Hemen kalktım yataktan, kapıya doğru adım atıp içeriyi dinledim. “Nerede ulan?” diye bağırdı biri. Cevap gelmeyince bir gürültü koptu, bir yumruk savurmuştu muhtemelen. “Arkaya bak” dedi aynı ses. Korkarak yatağın hemen yanındaki pencereyi açtım. Büyük bir adımla pencereye tırmandım, soj kez arkama baktıktan sonra kendimi dışarı attım. Dışarıya çıktığım an bu kaçışımın boşa olduğunu anladım. Kapının önünde beş-altı araba ve sayamadığım kadar adam bekliyordu beni. Birisi öne çıktı ve kolumdan tuttu sıkıca. “Bu kadar kovalamaca yeter gelin hanım, düğün alayı sizi bekler” dedi ve arabaya çekiştirmeye başladı.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

KIZIL ŞEYTAN (BERDEL) TAMAMLANDI

read
14.3K
bc

Askerin Yaralı Gelini

read
26.5K
bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

Sessiz Çığlık

read
10.0K
bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
33.2K
bc

KARŞI KOMŞUM Bİ ROMEO

read
7.3K
bc

YIKIK MESKEN

read
3.3K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook