bc

21 Ex 21 S*x

book_age18+
575
TAKİP ET
9.8K
OKU
adventure
dark
forbidden
one-night stand
HE
mafia
heir/heiress
kicking
campus
small town
rebirth/reborn
war
actor
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

+18 Hikayeler içermektedir. Tüm karakterler kurgusal olup gerçekle bir bağlantısı yoktur.

Yasal hakları saklıdır. Kopyalanırsa yasal işlemler başlatılacaktır.

“Nasıl yani? 21 tane birliktelik yaşadığım zaman evlenme olasılığım mı azalıyormuş? Ne biçim bir araştırma bu Linda?” dedim gergin bir ses tonuyla.

“Hayatım ben demiyorum, uzmanlar diyorlar. Bu mantığa göre birlikte olduğun 21 kişiden biriyle evlenmediğin takdirde yeni birini bulma şansın azalıyor. Ayrıca neye bu kadar tepki verdin ki cidden? Senin kaç kişi oldu?”

Yüzümde mahcup bir gülümsemeyle fısıldadım. “21”.

“21 mi?” diye bağırdı.

“Bağır hayatım, herkes duysun.” dedim öfkeyle.

“Gerçekten Bella, aralarından hiçbiri mi iyi değildi?” dedi.

“Güzelim, bir tanesini eski sevgilisiyle barıştırdım yanlışlıkla.” dedim ağlamaklı bir gülümsemeyle.

“Peki ama kim bu çocuklar nerede tanıştın, hiç anlatmıyorsun.” dedi merakla.

“Anlatıyım mı hepsini?”

“Evet, lütfen merak ettim.” dedi.

Eğlenceli bir gülümsemeyle “İki sade kahve söyle o zaman. Bugün uzun bir gün olacak dedim.”

Başlıyorduk.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
İlk Aşk
“Evet, çok güzelsin. Evet, o da çok güzel oldu. Tamam Linda, evet saçın da gayet güzel.” Linda’nın bir gün içerisinde sorduğu belki iki yüzüncü soruydu. Sabahtan beri makyözler ve kuaförler arasında gidip geliyorduk. Ayaklarımın ağrısına kafamın ağrısı eklenmiş koşuşturma içerisinde sıkışıp kalmıştım. Nerede miydik? Linda’nın düğününe hazırlanıyorduk. Gelinin en yakın arkadaşı olarak baş nedimelerden biri bendim. Linda ile beraber büyümüştük. Üniversiteye kadar aynı okullarda okumuş ayrılmaz bir ikili olmuştuk. Nedimelik kararını kabul ettiğim için biraz pişmanlık duyduğum doğruydu ama. Yine de Linda’ya gülümseyerek döndüm ve tekrardan ne kadar güzel gözüktüğünü söyledim. Gerçekten çok güzeldi. “Bella, yalan söylemiyorsun dimi bak?” dedi telaşla. “Hayır, hayatım. Çok güzel oldun, her şey çok güzel ilerleyecek.” dedim rahatlatan bir tınıyla. Chris’in odaya gelmesiyle Linda telaşla içeriye doğru koşuşturmaya başladı. Koşarken “Düğünden önce yanıma gelmemelisin aşkım. Bu uğursuzluktur. Sana kaç defa söyleyeceğim.” diye yakında kocası olacak adamı azarlamaktan geri durmuyordu. Chris gözlerini devirerek “Ne alakası var Linda? Her şey çok güzel olacak, merak etme. Benim seni görmem kötü şans mı getirecek? Batıl inanç bunların hepsi.” dedi ve bana dönerek “Bella, hoş geldin.” diyerek selamladı. Chris, benim de arkadaşımdı. Linda ve onun ilişkisinin en yakından tanıyan ve her türlü olaylarına şahit olan tek kişiydim belki de. Böyle düşünüldüğünde şimdi evlenmeleri çok garip geliyordu insana. Pencereden dışarı baktığımda insanların yavaş yavaş tamamlandığını gördüm. Linda ve Chris’e dönerek yavaşça çıkmaları gerektiğini söyledim. Onları bu duygusal anda yalnız bırakmak için dışarı çıktım. Tam köşeyi dönecekken biriyle çarpışmamla neye uğradığımı şaşırdım. Tam geriye çekilecekken küpemin karşımdaki kişinin üzerine takıldığını fark edip hareket etmeyi kestim. Fakat karşımdaki kişi bunu fark etmemişti. Geriye doğru çekilirken bense üzerine doğru geliyor bir yandan kulağımın acısıyla çığlık atıyordum. “Manyak mısın kızım, niye bağırıyorsun?” dedi bağırma sırası ona geçmiş gibi. O hala geriye gitmeye çalışıyor bense kafam göğsüne gömülü bir şekilde ona doğru gidiyordum. Salak mıydı bu herif? “Dursana be adam! Küpem takıldı. Hareket etme, kulağımı kopardın.” dedim tahammülsüz bir sesle. Neler olduğunu çok şükür anlamış olacak ki olduğu yerde durdu. Ben de yavaşça küpemi takılan yerden çıkarttıktan sonra derin bir nefes alarak kulağımı ovuşturdum. Yırtılacaktı neredeyse güzel kulağım. Yırtılmak demişken önümdeki kişiye döndüğümde gömleğindeki kocaman delik ile göz göze gelmem bir olmuştu. Eyvahlarım olsundu. Gözlerimi yavaşça yukarı kaldırdığımda onun da aynı noktaya baktığını görmemle gerginliğim utanca dönmüştü. Tam özür dilemek için ağzımı açmıştım ki onun konuşmasıyla ağzımı geri kapattım. “Siktir. Gömleğimi mahvettin. Aferin.” diyerek gözlerini gözlerime dikti. Özür iptaldi. Duyduklarımla kulağımda bir çınlama hissettim. Hani insanın gözünün karardığı anlar olurdu ya bir anda, neler olduğunu algılayamaz ve sinirin bütün bedenini ele geçirdiğini hisseder engel olamaz. Öyle bir an yaşıyordum işte. “Ben mi mahvettim? Sen çarptın bana be!” dedim çirkef bir ifadeyle. Kabalıksa kabalıktı. Gözlerini gözlerime dikerek kötü kötü bakmaya başladı. “Ben mi çarptım? Önüne bakmadan yürüyen sensin. Gelmişsin gömleğimi yırtmışsın. Bir de bana burada çemkiriyorsun utanmadan. Özel dikimdi bu gömlek.” dedi aksi sesiyle. Elleriyle burun kemerini sıkarak gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Fırsattan istifade göz ucuyla çaktırmadan gömleğini inceledim. Bir düğmesi büyük ihtimalle bir kartımın dönem borcu kadar olan gömlek beni biraz terletse de kuyruğumu dik tutma taraftarıydım. Kartlarını takla attırarak ödeyen ben bu gömleğin bir ipliğini ödeyemezdim. “Neyse parası veririm. Bu kadar dert etme.” dedim umursamaz bir havayla. Tanrım. Bana yardım etme vaktindi. Bundan sonra bozukluk atmadan mum yakmayacağım, söz. Ya da dilek çeşmelerindeki paraları çalmayacağım. “Mümkünse bir daha karşıma çıkma, bana yeter.” diyerek kötü kötü bakmaya devam etti. Çaktırmadan derin bir nefes aldım. Cebinden çıkarttığı telefonuyla birini aradı. “Roger, bana hemen beyaz bir gömlek ayarla. İçeriye getir. Bekliyorum.” diyerek telefonu kapattı. Bana tekrardan tiksinerek bakarak omzuma çarpıp yoluna devam etti. Bir de omzuma çarpıyordu. Ayıp insan. Gidip gömleğinin bütününü yırtma isteğimi kenara bırakarak aşağı indim. Gelen konuklarla ilgileniyordum. “Merhaba, hoşgeldiniz. Buyurun.” “Merhaba, Josh Amca. Evet, çok özledim. Sizi şu tarafa alacağız.” “Merhaba, Stacy. Ne kadar güzelleşmişsin.” Sonra duyduğum bir sesle olduğum yerde kalakaldım. “Merhaba Bella, uzun zaman oldu değil mi?” Jacob gelmişti. Jacob benim ilk aşkım, ilk öpücüğüm, ilk paltoniğim, ilk sevgilim, ilk birlikteliğimdi. Kısaca ilkti. Çok uzun zaman olmuştu belki ama bazen bazı masum duygular taze kalırdı. Beklenmedik anda yaşadığım bu yüzleşmenin bu kadar sarsıcı olması benim de canımı sıkmıştı. “Merhaba Jacob, evet öyle oldu sanırım.” dedim zoraki bir gülümsemeyle. Yanındaki sarışın kadına bakarak onu da selamladım. Jacob bana döndü ve devam etti. “Tanıştırayım sizi, bu Bella benim liseden bir arkadaşımdı. Bu da Jessica, eşim.” dedi. Neyim, dedi? Eşim mi? Bakışlarımdaki dehşet olmuş ifadesini saklayarak “Aa, öyle mi? Ay, ne kadar hoş. Çok sevindim.” dedim toparlar bir tınıyla. Kendilerine yerlerini göstererek önüme döndüm tekrardan. Ne ara evlenmişti ve Linda bana neden söylememişti bilmiyordum. Tabi ki hala bir duygum yoktu kendisine ama bilmek isterdim açıkçası. Otuz yaşında bir kadın olarak arkadaşlarım arasında evlenmeyen bir tek ben kalmıştım. Linda ile geçen yaptığımız test sonucu da evlenme olasılığımın düşük olduğu sonucunu öğrenmiştim. Evet dergideki sorularla yapmış olduğumuz bir test olabilirdi belki ama moralimi bozmuştu sonuçta. Neymiş? 21 farklı kişiyle birlikte olununca evlenme olasılığı azalıyormuş insanın. Yalandı bence. Ne alakası vardı ki hem? Jacob bile evlenmişti. Canım sıkılıyordu. “Gelin ve damat yerlerini alıyor.” duyduğum anonsla gözlerimi sahneye çevirdim. Ne ara gelmişlerdi görmemiştim. Koşarak nikah şahidi olarak yerimi aldım. Linda çok telaşlıydı. Gözlerimle onu yatıştıran bir bakış atarak yanıma gelen nikah şahidine baktım. “Sen?” dedi. “Sen!” dedim. Aynı anda. “Linda’nın nikah şahidi sen misin?” dedi bana küstah bir tonla. “Hayır, ben gelinim görmüyor musun? Evleneceğim Chris’le. Ondan burada duruyorum.” dedim gözlerimi kısarak ve ekledim. “Salak mısın?” Yüzüme ters ters bakarak “Aksi cüce.” dedi yargılar gibi. Boyuma laf etmişti. Benim, boyuma. “Ne dedin sen?” diye kavga çıkartmaya hazır bir şekilde ona doğru ellerim belimde dönüyordum ki Linda ve Chris’in boğazlarını temizlemesiyle kendime geldim. Nikah memuru nikahlarını uzun bir demeçten sonra kıymak için önce gelin ve damada sonra da bizlere dönerek onay istedi. Bella Caldwell dediğinde düğünlerini onaylamak için tekrardan Linda’ya bakarak emin olmak istedim. Mutluydu, benim için bir problem yoktu. Sonrasında nikah memurunun “Alexander Walker” demesiyle yanımdaki iri yarı adama döndüm. Demek adı buydu. Baştan aşağı alıcı gözüyle baktım. Kumral saçları, beyaz teni ve bal-kahve gözleri vardı. İri yarı bir cüsseye sahip ve uzun boyluydu. Yanında biraz cüce gibi kaldığım doğruydu ama bunu o söyleyemezdi. Deftere imza atmak için dolma kalem uzatılınca o an gözlerimde yanan ateşi herkes görsün isterdim. Kalemi ilk yazar gibi yaparak bilerek yazmazlıktan geldim. Sonrasında havaya kaldırarak yanımdaki adamın gömleğine doğru iki defa salladığım kalemle beraber mavi mürekkep saçıldı üzerine. “Ne yapıyorsun, sen?” dedi sinirden köpüren bir sesle. İntikam vaktiydi. “Üzerine mi geldi? Affedersin, gömleğin mahvoldu sanırım.” dedim masum masum. Hemen araya giren Chris “Bir şey olmaz, benim yedek gömleğim var. Onu veririm, Alex.” diyerek ortalığı toplamaya çalıştı. Kritik bir an olduğu için sesini çıkartamayan adının Alex olduğunu öğrendiğim adam belli ki kafasına bunu yazmıştı. İntikamı acı olacaktı. Kıkırdamamı kendime saklayarak önüme döndüm. İmzalar atılmış, yavaş müzikler eşliğinde danslar yapılıyordu. Ayaklarımın ağrısıyla en yakın masaya doğru geçerek oturdum. Şarabımdan bir yudum aldım. Ayakkabılarımın gazabına uğruyordum resmen. Kimsenin olmamasını fırsat bilerek ayakkabılarımı çözerek ayağımdan çıkarttım. Masa örtüsünün uzun etekleri ve benim uzun eteklerim ayaklarımı kamufle etmek için birebirdi. “Bella, bizim masaya mı geldin?” dedi şu an hiç duymak istemediğim bir ses. Karşımda danstan dönmüş bir Jacob ve Jessica çifti ne bekliyor ne istiyordum. “Öyle olmuş belli ki.” dedim yapay bir gülümsemeyle. Jessica bana dönerek “Sen neler yapıyorsun biraz kendinden bahsetsene.” dedi gülerek. Tabi, eski sevgilimin yeni eşine kendimi anlatmak dışında gerçekten yapmak istediğim bir şey yoktu şu an. Ne mutlu banaydı! “Ben bir organizasyon firmasında çalışıyorum.” dedim gülümser bir sesle. Jessica “Parti falan düzenliyorsun o zaman. Ne kolay ve güzel bir meslek.” dedi imalı bir tınıyla. Buradan gitmem gerekiyordu. Fakat eğilerek ayakkabılarımı giyemezdim. Özellikle bu çiftin önünde. Jessica’nın bir içim su fiziği ile benim şişmiş ayaklarım pek güzel bir ikili sayılmazdı. Yavaşça örtüyü kaldırarak ayakkabıların nerede olduğuna baktım. Kara kara ne yapacağımı düşünüyordum. O sırada duyduğum soru rahatsızlığımı katladı. Jacob bana dönerek “Hayatında biri var mı peki, Bella?” dedi. İşte bu soruyu duymak hiç istemiyordum. Özellikle bu adamdan. Gururla yok diyebilirdim. Bu gayet normaldi. Hadi, Bella. Yapabilirdin. Cevap vermek için ağzımı açtım. “Merhaba, ben Alexander Walker.” dedi arkamdan bir ses. “Bella’nın erkek arkadaşıyım.”diyerek kafamın üzerine bir öpücük kondurdu. “Bebeğim, bu dansı bana lütfeder misin?” dedi. Anlamıştı, ayakkabılarımın olmadığını. İntikamını nasıl alacağı belli olmuştu. Kahretsin. Gözlerimi yumdum. Başlıyorduk.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

KUMANIN ÇİRKİN SAHİBİ +18

read
185.9K
bc

SERT

read
6.7K
bc

Kader Çıkmazı

read
4.6K
bc

ATEŞLİ SUCLU

read
7.1K
bc

Tenimin Efendisi (+18) -Töre

read
301.9K
bc

AŞKIN KARANLIK YÜZÜ

read
3.4K
bc

DELİ MAVİ +18

read
23.7K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook