Max'in Bella'yı dar sokakta köşeye sıkıştırdığı anda, Bella derin bir nefes alarak etrafına bakındı; çıkış yolu yoktu ve çantası artık umurunda değildi. Çıkmak için harekete geçmeye çalışırken Max'in elini hissedince içinde öfkeyle karışık bir korku yükseldi. Ancak, ansızın duyduğu tanıdık bir sesle bakışlarını kaldırdı:
“Yine mi, Max? Bella’nın hayatında yer almak için ne kadar çaresizsin, gerçekten anlamıyorum.” diye Alex, kibirli ama alaycı bir tonla sokak girişinde belirdi.
Max’in bileğimi tutan ellerine dönünce gözlerinin önünden ufak bir karaltı geçti.
“Çek ellerini.” dedi her bir kelimeyi vurgulayarak.
Max, Alex’in sesini duyunca bir anlık bir şaşkınlıkla geri çekildi. Sonra gelen öfkeyle daha sıktı kolumu. Alex, bana dönerek “Gerçekten tek seferde anlasalar ve beni yormasalar ne olabilir ki? Ama eski sevgilini de kendi zeka seviyene göre seçmişsin aksi kız. Beni delirtmeden duramıyorsunuz.” dedi tatlı bir sitemle.
Sonra hiç beklenmedik bir anda arkasına dönerek yumruğunu yapıştırdı Max’in suratına.
“Aman Tanrım.” dedi Bella şaşkınlıkla.
Bella, derin bir nefes aldı; sinirleri hala gerilmişti, ama artık güvendeydi. Alex ona doğru yaklaşıp yüzünde hafif bir sırıtışla:
“Yalnız, bu aralar beni her türlü dramın içine sokuyorsun farkındaysan sıkılmaya başladım.” dedi ve devam etti. “Sanırım başrol olma konusunda cidden iddialısın aksi kız.” dedi. Bella, Alex’in bu umursamaz tavrına karşılık kaşlarını çatarak:
“Bir kahramanım eksikti, ama beklentilerimi fazla yükseltmemeliyim, değil mi?” dedi Bella sitemle. “Öyle 'beyaz atlı prens' tarzında değilsin sonuçta sanki.”dedi kınayan bir bakışla.
Alex, gülerek incinmiş gibi yaparak bir adım geri çekildi. “Beyaz atlı prens mi? Kızım, ben ona yetişemedim diye geç kaldım sanıyordum.” Bella istemsizce gülümsedi, ama kendini toparladı; bu kibirli adamı daha fazla ödüllendirmek istemiyordu.
Max arkasını dönerken dişlerini sıkarak “Bunun intikamını alacağım, Bella,” diyerek uzaklaştı.
Bella, Alex ile konuşmaya o kadar dalmıştı ki Max’in orada olduğunu bile unutmuştu.
Alex omuz silkerek tekrar Bella’ya döndü.
“İlginç bir hayran kitlen var, Bella,” dedi göz ucuyla Bella’ya bakarak. “Peki, başın bu kadar beladayken nasıl oluyor da hâlâ düzgün bir gün geçirdiğini iddia edebiliyorsun?”
Bella derin bir nefes aldı. “Seninle değilken hayat oldukça sorunsuz, sanırım.”
Alex, Bella’nın bu karşılıklarına alışmıştı kısa bir sürede. Eğlendiğini inkar edemeyecekti. Hafifçe eğilerek, “O kadar emin olma. Seninle her buluşmamızda daha da eğlenceli hale geliyor.” diyerek göz kırptı. Bella onu itip teşekkür bile etmeden yürümeye koyuldu ama Alex, Bella’nın gözlerini devirdiğini fark edince peşinden geldi.
“İstersen gidip bir kahve içip, hayatındaki diğer sorunları da çözebilirim. Sen benimkini mahvederken ben seninkileri çözüyorum farkındaysan.” diye sordu, kendini beğenmiş bir tavırla.
Bella duraksayıp, “Senin hoşuna gitti bu kahramancılık sanırım. ” dedi Bella imayla.
“Dramalarını benden uzak tut aksi kız. Bir dahakine kurtarmam.” diye ekledi Alex, yüzünde kendinden emin bir gülümsemeyle.
“Harika,” dedi Bella, “Hayatımın en yorucu kahramanı sensin.”
--
Olanları Lara’ya anlatmıştım. Gittikçe Alex’i sevmeye başlıyordu anlayamadığım bir biçimde.
“Yani seni kurtardı.” dedi gülerek yüzüncü defa.
“Evet,” dedim öyle denk geldi.
“Hem de iki defa.” dedi bu sefer son kelimeyi uzatarak.
Gözlerimi devirerek, ofladım. Telefonumun çalmasıyla beraber dikkatim oraya yöneldi. Hayatım sihirli bir değnek değimiş gibi son bir aydır iki tane eski manitamı görmem yetmiyormuş gibi sıra üç numaradaydı belli ki. Nedenini anlamasam da Linda ile yaptığımız görüşmeden sonra sırayla hepsi hayatıma çıkıyor ve sanki kararlarımdan pişman olmamam gerektiğini kanıtlar gibi gidiyorlardı. Telefonu açtım.
“Alo?” dedim.
Uzun bir sessizliğin ardından.
“Bella?” dedi derinden gelen bir erkek sesi.
Merakla kaşlarımı çattım.
“Kiminle görüşüyorum?” dedim.
“Bella, ben Jack. Jack Russel.”
İlk tutkum.
“Jack, aa, merhaba, nasılsın?” dedim ufak bir şaşkınlıkla.
Lara bana dikkat kesilmişti.
“İyiyim bebeğim, sen de iyisindir umarım. Benim sana bir teklifim var. Bu akşam sen ve ben önce yemek ve sonra…” dedi arzu dolu bir sesle.
O yemeğin sonunu tahmin edebiliyordum. Bazı insanlarla olan tensel çekim insanı şok edebiliyordu ve Jack bu insanlardan biriydi benim için. Hayatıma arada bir dahil olur ve tek gecelik bir birliktelik yaşardık, giderdi.
“Jack, ben bilemedim.” dedim gergin bir tonla.
Artık bu mevzuları bırakma taraftarıydım.
“Hadi bebeğim, sana neler yapacağım akşam. Gel mutlu ediyim seni.” dedi gevşek bir şekilde.
“Tamam, aynı yerde.” dedim.
--
Bella, siyah mini elbisesi ve kırmızı rujuyla otelin restoranında, karşısında Jack’in tanıdık siluetini gördüğünde, içinde hem eski bir heyecan hem de ince bir huzursuzluk vardı. Jack yıllardır bir gelip bir giden, onun kalbinde iz bırakmadan geçen bir tutku olmuştu. Şimdi de aynı çekimi hissetse de, bu kez ona huzursuzluk veriyordu. İçindeki karmaşayı susturmak için derin bir nefes aldı.
Jack, onu görünce gülümseyerek ona doğru ilerledi, dudaklarında beliren o özgüvenli gülümsemesiyle hemen dudağına kısa, tanıdık bir öpücük kondurdu. Bella, Jack’in bu cüretkar hareketini alışık olduğu bir sahne gibi karşıladı. Ancak içindeki o belirsiz duygu giderek büyüyordu.
Masaya oturduklarında Bella, sohbeti sürdürmeye çalıştı. Jack ona eski günlerdeki gibi gülümseyerek bakıyordu ve bakışları hep aynı anlamı taşıyordu; tensel, yüzeysel, ama tatmin edici bir tutku. Jack, bir yudum kırmızı şarap içtikten sonra Bella’ya hafifçe eğildi.
“Her zamanki gibi harikasın, Bella,” dedi fısıltıyla. Bella dudaklarına küçük bir tebessüm yerleştirerek şarabından bir yudum aldı. Sohbet, başlarda akıcı ilerlese de Bella’nın zihni sürekli başka yerlere kayıyordu. Yemeklerini bitirdikten sonra Jack, masanın altından Bella’nın elini tuttu.
Parmaklarını Bella’nın ince bileğinde gezdirirken, “Devam edelim mi, bebeğim?” diye sordu kısık bir sesle. Bella başıyla onayladı, ama içinde yükselen huzursuzluğu bastırmaya çalışıyordu. Asansöre doğru birlikte yürürken, Jack’in yanında oluşunun onun için giderek rahatsız edici bir hal aldığını fark etti. Jack kendinden emin bir tavırla kolunu Bella’nın beline dolarken, boynuna öpücükler konduruyor bir eliylel kalçasını sıkıyordu. İstemsizce omzunun üzerinden dönüp aynada kendine baktı. Aklına Alex’le yaşadığı o yoğun sahne geldi. Sokakta yaşadıkları gergin karşılaşma, Alex’in Max’e vurduğu o yumruk, Bella’nın zihninde tekrar canlanıyordu.
Asansör, durduğu katta “ding” sesiyle açıldığında, Jack elini Bella’nın sırtına koyarak onu yönlendirdi. Otel odasına girdiklerinde Bella, Jack’in ona yaklaşmasını izledi. Jack, parmaklarını nazikçe onun yüzünde gezdirirken, o tatlı anı yaşamak istiyordu, ama zihni tam da o anda ona bir oyun oynuyordu. Sanki bir çift kahverengi göz ona bakıyordu; Alex’in, dudaklarını kıvrık bir gülümsemeyle Bella’ya bakan o kendine güvenli tavrı, gözlerinin önünden gitmek bilmiyordu. Kafasını iki yana sallayarak bu anılardan kurtulmaya çalıştı ve Jack’i öpmek için o atıldı bu sefer.
Elleriyle Jack’i yatağı doğru itti. Üzerine çıkmsıyla Jack onu yatağa savurdu adeta. Boynuna öpücükler konduruyor göğüslerini avuçluyordu. Elbisesi üzerinden çoktan sıyrılmış sütyeniyle de vedalaşıyordu. Jack bir yandan bir göğüsünü avuçluyor diğer göğüsünü öpüyor yalıyordu.
Bella inlemesini bastıramadı. Jack kafasını kaldırarak Bella’nın vücudunda aşağı doğru kayarak kafasını malum bölgeye yaklaştırıyordu. İlk önce parmaklarıyla yokladı. Tek tek parmaklarını sırayla içeri yolluyor Bella’yı çıldırtıyordu. Bella yükseldikçe yükseliyor inlemeleri artıyordu. Artık dayanamayacak noktada Jack’in parmaklarına bırakmıştı kendini. Zirvedeydi artık inleyerek boşaldı.
“Ah Alex!” dedi Bella boşalırken.
Jack bir anda geri çekildi.
“Alex de kim bebeğim? Benim için fark etmez ama ilk defa bir ismi inlerken duydum seni.” dedi.
“Hiç kimse.” dedi Bella. Tadı kaçmıştı.
Hayaliyle bu kadar ıslanıyorsa eğer Alex ile-
Kafasını iki yana sallayıp düşüncelerinden arındı.Jack’in dudakları yeniden Bella’ya yaklaştığında, Bella kendini biraz geri çekti ve içindeki kararsızlık aniden su yüzüne çıktı. Jack, Bella’nın bu tepkisine anlam veremedi.
“Bir sorun mu var, Bella?” diye sordu hafif bir merakla.
Bella bir an ne söyleyeceğini bilemedi, ama sonra derin bir nefes alarak dürüst olmaya karar verdi. “Jack, aslında… bilmiyorum, ama sanırım bu geceyi devam ettirmek istemiyorum.” diyerek Jack’i itti üzerinden. Kendi sesinin bile zayıf çıktığını fark etti; hayatında ilk kez, bu tür bir anı yarıda bırakıyordu.
Jack, bu cevaba şaşırsa da, onun gözlerinin içine baktı ve hafif bir gülümsemeyle omuz silkti. “Peki, bebeğim.” dedi hafifçe hayal kırıklığına uğramış bir tavırla, “Belki başka bir zaman…” dedi ve geriye çekildi.
Bella, Jack’e teşekkür edip hızlıca odadan çıkarken, içindeki karmaşaya öfkelendi. Aklından geçen tek şey Alex’ti ve bu fikri kendi kendine kabul etmek bile onu hem şaşırtıyor hem de kızdırıyordu. Alex’in kibirli tavırlarını düşündükçe, bu yeni duyguların onu istemsizce nasıl etkilemeye başladığını anlamakta zorlanıyordu. Bir süre Jack’i bıraktığı odanın kapısında durdu. İçinde, Alex’in peşinden gitme isteğini nasıl durduracağını düşünürken aslında bu çekimin çoktan başladığını fark etti. Asansöre bindiğinde karşılaşmayı en son bekleyeceği kişi vardı karşısında. Özellikle biraz önce adını inleyerek boşaldığı kişiyi karşısında gördüğünde tekrar ıslandı Bella.
Neler olyuordu böyle?
Hormonları tavan yapmıştı heralde.
Alex, Bella’yı baştan aşağı süzdü. Gözleri kararmıştı sanki biraz.
“Aksi kız?” dedi srogular bir tonla.
Gözlerinin içine baktı.
“A-Alex?” dedi. Bella’nın bir an önce burayı terk etmesi gerekiyordu. Şu an hormonları ona hiç yardımcı olmuyordu.
“Bu halin ne böyle?” dedi tekrardan süzerek.
“Ben bir arkadaşımlaydım da.” dedi Bella.
Alex gözlerini kıstı. Yarım ağız güler bir tonla “Pek memnun edemedi sanırım.” dedi ve devam etti. “Gerçi senin erkek seçimlerin bi hayli başarısız gördüğüm kadarıyla.” dedi.
Bella’nın üzerine doğru geliyordu. Asansör duvarına sırtı yaslandı Bella’nın. Kalbi pır pır atıyordu.
“Ne yapıyorsun?” dedi Bella kısık bir sesle.
“Ben,” dedi bir elinin tersiyle yanağını okşarken “istersen seni mutlu edebilirim, aksi kız.” dedi. “Çok mutlu ederim.” dedi. Diğer eli kolunda yukarı aşağı inip çıkıyordu. Alex bir öpücük kondurdu boynuna.
Alex dudaklarını yaklaştırdı Bella’nın dudaklarına. Aralarında çok az bi mesafe kalmıştı.
“Alex.” diye inler bir tonla fısıldadı Bella.
Asansörün açılma sesiyle Bella, Alex’i iterek uzaklaştırdı. Arkasına bile bakmadan ilerledi.
Kendine gelmesi gerekiyordu artık.
İyice işler karmakarışık olmuştu.
Aynı aklı gibi.