Kamp sessizdi… ama o sessizlik, yaklaşan bir fırtınanın habercisiydi. Gökyüzü bulutlarla doluydu, rüzgar çadırların arasından geçerken soğuk bir uğultu bırakıyordu. Elif, elindeki telsizi sımsıkı tutmuş, gözlerini uzak tepelerdeki karanlığa dikmişti. Cem biraz ilerideydi; haritayı dizlerinin üstüne yaymış, gözleri bir noktaya kilitlenmişti. “Burada olmamız gerekmiyor,” dedi Elif, fısıltıyla ama kararlı bir tonda. Cem başını kaldırmadan yanıtladı. “Eğer burayı boşaltırsak, sınır hattı tamamen savunmasız kalır. Üsse giden ikmal hattı buradan geçiyor.” Elif sessiz kaldı. Yüreğinde bir sıkışma hissediyordu. Artık sadece görev değil, Cem’in varlığı da onun için her tehlikeyi büyütüyordu. Rüzgar bir anda yön değiştirdi, uzaktan bir motor sesi duyuldu. Cem başını kaldırdı, gözleri kısıldı. “

