Derin Göktaş
Aynadaki aksime bakarken derin bir nefes aldım. Sabah kalkıp kahvaltımızı ettikten sonra parti saatine kadar Beste ile yurtta oyalanmıştık.
Saat yaklaştığında ise Eray ile buluşup birlikte Enes'in evine gitmek için yola çıkmıştık. Bizim gibi yurtta kalan Kerem birlikte gitmeyi teklif etse de kabul etmemiştik.
Enes'in evine vardığımızda bizi büyük bir mutlulukla karşılamış ve Beste'ye hayran bakışlarla yaptığı hazırlığı anlatmıştı.
İlk gelenlerden olduğumuz için ev başta sakindi. Enes'in davetlileri yavaş yavaş gelmeye başladığında ortam kalabalıklaşmaya başlamıştı.
Diğer partiler gibi aşırı bir kalabalık yoktu. Bizim sınıftan tanıdığım birçok insan ve daha önce görmediğim birkaç kız vardı.
Beste ile tek kız olmadığımız için sevinsem de bu tarz ortamları pek sevmediğim için rahat değildim.
Gelen misafirler üstlerini değişip mayoları ve bikinileri ile gezinirken, kıyafetle sırıttığımız için üstümüzü değişmek üzere Enes'in odasına çıktık.
İki katlı evleri çok güzel ve lükstü. Maddi durumunun ne kadar iyi olduğu modern evleri yüzünden bir kez daha gün yüzüne çıkarken Beste ilk gün olduğu gibi tedirgindi.
Onu rahatlatmak için bunların bir öneminin olmadığını söylesem de endişelerini anlayabiliyordum.
Beste üstünü odada değiştirirken ben mayokinimi alıp banyoya girmiştim. Siyah mayokinimin önü dümdüz iken arkası iplerden oluşuyordu.
Boynumdan başlayıp kalçama kadar inen ve yine boynumdan başlayıp çapraz bir şekilde koltukaltımdan göğüslerime ulaşan ipleri çok şık duruyordu.
Mayokinimi abim ile tatile gittiğimiz Çeşme'de görmüş ve hemen almıştım. Abim her ne kadar çok yakıştığı için söylense de almama ses etmemişti.
Uzun saçlarımı açık bırakıp son kez aynada kendime baktım. Normalde bikini giyinmeyi tercih etsem de burada biraz daha rahat edebilmek adına bunu getirmiştim.
Erkeklerin çoğunluk olduğu bir bölümde okuduğum için tüm bedenimi onların gözü önüne sermek istememiştim.
Mayokinim de hayale pek yer bırakmasa da bikiniye göre biraz daha iyi idi. Çıkardığım kıyafetlerimi katlayıp çantama koyarken kenarda duran beyaz pareoma üzgün gözlerle baktım.
Çıplaklığımı kapatmak için giyinmek istesem de gelen diğer kızlar rahat rahat gezindiği için vazgeçmiştim. Bunu giyinsem daha çok dikkat çekecektim.
"Derin hala giyinmedin mi?" Beste'nin seslenmesi ile düşüncelerimi ve utangaçlığımı rafa kaldırıp banyodan çıktım.
Beste çoktan giyinmiş aynada kendine bakıyordu. Siyah-beyaz olan bikinisi açık tenine çok yakışmıştı.
Sarı saçlarını benim gibi serbest bırakmış ayağına ona çok yakışan şık bir halhal takmıştı. Düzgün fiziği insanı kendine hayran bırakırken göbeğindeki piercingi parlıyordu.
Okulun ikinci yılında birlikte gidip deldirmiştik. Benimki mayokinim yüzünden gözükmese de Beste'ninki çok hoş duruyordu.
"Enes'in seni görünce dibi düşecek." Dediğimde aynadaki bakışları beni buldu.
"Beğenir mi?"
"Beğenmek ne demek dili tutulacak." Dediğimde kıkırdadım.
"Umarım öyle olur. Ben onu sadece mayo ile görünce baya bir dibim düştü." Derken kendini yelledi.
Bizi karşıladığında üzerinde mayodan başka bir şey yoktu. Düzgün ve kaslı vücudundan spor yaptığı net bir şekilde anlaşılıyordu.
Enes'i o halde gören Beste'nin kendine gelmesi birkaç uzun saniyesini almıştı.
"Hadi inelim." Dediğimde sessizce başını salladı.
Çantalarımızı Enes'in odasında bırakıp çıktık. Müzik sesi az önceye göre daha yoğun bir şekilde duyulurken merdivenlerden indik.
Salondan bahçeye açılan kapıya çıktığımızda ortamın daha da kalabalıklaştığını fark ettim. Çok fazla kişi olmasa da en azından 35-40 kişi vardık.
"Sonunda." Diyen Enes anında yanımıza gelirken sessiz kalarak onlara alan tanıdım.
Uzun uzun Beste'yi süzen Enes'in sertçe yutkunduğunu gördüğümde sırıttım. Gözlerindeki yoğun duygulara bakılırsa tam da dediğim gibi dibi düşmüştü.
"Ç-Çok güzel olmuşsun Beste." Derken transta gibiydi.
"Teşekkürler." Diyen arkadaşım bakışlarını kaçırırken gülerek etrafı incelemeye başladım.
Tam önümüzde bahçenin çoğunluğunu kaplayan oldukça büyük bir havuz vardı. Havuzun sağ tarafında büyük bir bar kısmı vardı.
Barın arka tarafında birçok içki ve bardaklar diziliydi. Barın karşısında, havuzun diğer ucuna iki büyük kolon yerleştirilmişti.
Bağlı olduğu bilgisayardan yerli, yabancı hareketli şarkılar sırayla çalarken gelenler çoktan havaya girmiş dans ediyorlardı.
Sınıftan gördüğüm birkaç kişiye sadece gülümseyerek selam verdim.
Bazıları çoktan havuza girmiş ellerindeki içkiler ile havuzun tam ortasına konumlandırılan masanın etrafında sohbet ediyorlardı.
Çimenlerin olduğu kısma birkaç ayaklı masa konumlandırılmıştı. Boş olan diğer alana ise armut koltuklardan bir köşe yapılmıştı.
Güzel ve keyifli bir ortam vardı. Sanırım Enes partilerinin diğerlerine benzemediğini söylerken haklıydı.
Fazla insan olmadığı için rahattık aynı zamanda da seviyeli ve eğlenceli bir ortam vardı.
"Bugün barmen benim. Hadi size özel kokteyllerimden hazırlayayım." Enes'in sözleri ile bar kısmına yöneldik.
Enes barın arkasına geçip filmlerdeki barmenler gibi hareketler yaparak içki hazırlamaya başladı.
Beste heyecan ile sevgilisini izlerken;
"Bunu yapmayı nasıl öğrendin?" Diye sordu.
"Birkaç yıl önce yurt dışına tatile gitmiştim, tatil boyunda kaldığım otelin bar kısmında barmenlik yapmıştım." Enes anlatırken ikimizde ilgiyle dinledik.
Bir anda omuzlarıma sarılan kol ve;
"Meleklerim." Diyen ses ile Eray'a döndüm.
Çatık kaşlarla bir bana bir de Beste'ye bakıyordu.
"Kızım ben size demedim mi adam akıllı şeyler giyin diye? Neden bu kadar güzelsiniz?" Sitem ile konuştuğunda Beste ile gülmeye başladık.
Eray her zamanki Eray'lığını yapıyordu. Ne kadar zaman geçerse geçsin asla bizi kıskanmaktan vazgeçmeyecekti.
"Ne giyseydik Eray'cığım? Havuz partisinde kot ve tişörtle mi dursaydık?" Beste çemkirerek konuştuğunda kıkırdayarak önüme döndüm.
Onlar atışmaya başladı mı uzun süre susmazlardı. Çatık kaşlarla karşısındaki ikiliyi izleyen Enes'i gördüğümde huzursuz oldum.
Eray'da olan bakışlarında bariz bir kıskançlık vardı. Yakınlığımızdan rahatsız olmuşa benziyordu.
"Kızım görmüyor musun bir sürü sap var etrafta! Ağızlarının suyunu akıta akıta size bakıyorlar!" Derken sesi git gide öfkeye bulanmıştı.
"Bakmasınlar o zaman Eray! Onların gözü pis diye biz kendimizi mi kısıtlayacağız?" Sertçe dediklerim üzerine Eray sessiz kaldı.
"Sevgilimin ne giydiği neden seni bu kadar ilgilendiriyor?" Enes'in sorusu ile ortam bir anda daha da gerildi.
Eray karşısındaki Enes'e bakarken gerilen çenesinden dişlerini sıktığını anladım. Sakin olması için elimi sırtına koyup yavaşça sıvazladım.
Ters bir şey derse Beste kırılabilirdi.
"Haklısın birader!" Derken dişlerinin arasından tıslarcasına konuşmuştu.
Beste tedirgin gözlerle ikisini izlerken Eray'a;
"Hadi dans edelim." Dedim.
Eray, Beste'nin omuzundaki kolunu çekip beni dans edenlerin yanına yönlendirdi. Dans edenlerin arasına karışıp ağır ağır oynamaya başladığımızda burnundan soluyan arkadaşım konuşmaya başladı.
"Adama baksana ya dağdan gelmiş bağdakini kovuyor! O Beste'ye dua etsin, yoksa ağzının payını vermeyi bilirdim." Öfkesi ses tonuna yansırken uzanıp elini tuttum.
"Sakin ol ve eğlenmene bak Eray. Tartışırsanız en çok Beste üzülür." Dediğimde bakışlarını kaçırdı.
"O herif Beste'yi hak etmiyor!"
"Bunu ancak zaman gösterir Eray. Lütfen önyargılı olma." Dediğimde sessiz kaldı.
Bir süre öylece yerimizde sallandık. Eray elini tuttuğum elimi kaldırıp beni etrafımda döndürdüğünde gülümsedim.
O da benimle birlikte gülerken gerginliği geçtiği için sevindim.
Bakışlarımı bahçede gezdirdiğimde gördüğüm çift ile kısa bir an sendeledim. Eray kolunu belime sarıp dengede durmamı sağlarken bakışlarımı kaçırdım.
Kendine işkence etmek isteyen ruhum yeniden önümdeki manzarayı izlemeye başlarken titrek bir nefes aldım.
Masalardan birinde arkadaşları ile konuşan Ayaz ve Eva el eleydi. Benim hiç tutamadığım eli rahatlıkla tutan Eva'yı incelerken ağlamak istedim.
Giyindiği lacivert kadife bikinin içinde çok güzel gözüküyordu. Buğday teni ve sarı saçları ile cidden güzel bir kızdı.
Ayaz ile yan yana geldiklerinde çarpıcı bir çift oluyorlardı. Kendi içimde bile yakıştıklarını kabul etmek canımı daha da yakarken dolmaya başlayan bakışlarımı kaçırdım.
"Yapma Derin. Hala alışamadın mı?" Diyen Eray'a bakarken başımı olumsuz anlamda salladım.
"Her seferinde artık alıştım diyorum ama yan yana gördüğüm an içim acıyor Eray. Keşke onu sevmeseydim." Dediğimde beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
Başımı omzuna yaslayıp yüzüme saklarken çalan hareketli şarkıya inat ağır ağır dans etmeye başladık.
"İnsan aşık olacağı kişiyi seçemez güzelim. Senin hiçbir suçun yok, artık kendine eziyet etmeyi bırakmalısın." Eray'ın kulağıma fısıldadıkları ile gözümden süzülen bir damla yaşa engel olamadım.
"Çok zor Eray. Başka birini sevdiğini bile bile hala sevmek çok zor. Sevgilisi olduğunu ve onunla mutlu olduğunu bilmeme rağmen vazgeçemediğim için kendimden nefret ediyorum!"
"Bu kesinlikle senin suçun değil Derin'im. Sen sadece aşık oldun, böyle olacağını bilemezdin." Eray'ın sözlerinin doğru olduğunu bilsem de bu içimi rahatlatmıyordu.
"İçkiler hazır. Hadi bizimkilerin yanına gidelim." Diyen Enes yanındaki Beste ile Ayaz'ların olduğu masaya giderken derin bir nefes aldım.
"İstersen gitmeyelim." Kararlı bir şekilde bana bakan en iyi dostuma gülümsedim.
Her zaman beni düşünmesi ne kadar iyi bir dosta sahip olduğumun en büyük kanıtıydı.
"Şimdi kaçsam bile dersler başladığında devamlı göreceğim. O yüzden gerek yok." Derken yüzüme samimi olduğuna inandığım bir gülümseme kondurup masaya doğru yürümeye başladım.
Eray hemen yanımda yürürken güçlü durabilmek için derin bir nefes daha aldım. Sanırım onları izleyerek kendime eziyet etmeyi alışkanlık haline getirmiştim ya da hala beynime onların sevgili olduğunu kanıtlamaya çalışıyordum.
Masaya vardığımızda kısa bir selamlaşmadan sonra Enes'in uzattığı içki bardağını aldım. Mavi renkteki sıvıya tedirginlikle baksam da küçük bir yudum aldım.
Boğazımdan kayan şekerli tat hoşuma giderken büyük bir yudum daha aldım. Kullandığı şurubun tatlı tadına inat içkinin mayhoş tadı damağıma yayıldığında gülümsedim.
"Bu harika olmuş Enes ellerine sağlık." Derken bir yudum daha alıp bardağımı masaya koydum.
Sarhoş olacak kadar içmeyecek olsam da hızlı gitmemekte fayda vardı.
"Beğenmene sevindim." Derken göz kırpıp yeniden bakışlarını yanındaki Beste'ye çevirdi.
Gözlerini ondan bir saniye bile ayırmaması çok tatlı gözüküyordu. Etraftan dinlediğimiz çapkın Enes'in böyle aşk çocuğu çıkabileceğini kim bilebilirdi ki?
"Oha! O da ne be?" Kerem'in şaşkın konuşması ile bakışlarımı ona çevirdim.
Parlayan bakışlarını bedenimin alt kısmını kilitlemiş, dikkatle bakıyordu.
"Ne oldu?" Derken başımı eğdim ve bacağıma baktım.
Her zamanki bacağımdı işte.
"Senin dövmen mi var?" Dediğinde neye bu kadar şaşırdığını anlamış oldum.
Varlığını o kadar benimsemiştim ki orada olduğunu bazen unutuyordum. Başımı çevirip sağ bacağımın yan kısmına, kalçam ile bacağımın başlangıç noktasına yaptırdığım lavanta dövmesine baktım.
Yeşil yaprakları ve mor çiçeklerinden oluşan lavanta dövmemi çok seviyorum. Onu yaptırdığım gün aklıma gelirken gülümsedim.
"Evet." Dediğimde masadaki herkesin Ayaz'da dahil dövmeme baktığını gördüm.
Bedenim heyecan ve onca gözü üzerinde hissetmenin etkisiyle gerilirken sessiz kaldım.
"Neden lavanta?" Kerem'in sorusu ile ona döndüm.
"Lavantayı çok seviyorum da ondan."
"Demek bu yüzden lavanta kokuyorsun." Ayaz'ın kendi kendine yaptığı yorum ile şaşkınlıkla ona baktım.
O da aynı şaşkın bakışlarla bana ve yanında bozulduğu her halinden belli olan Eva'ya bakıyordu.
"Yalnız çok seksi duruyor." Kerem'in yorumu ile gözlerim kocaman oldu.
Ben ne diyeceğimi bilemezken Eray;
"Ne diyorsun lan sen!" Diyerek üstüne yürümeye kalktı.
Eray'ın kolundan tutup sıkıca sarıldım. Engel olmazsam büyük bir kavga çıkacaktı.
"Eray hadi biz dans etmeye devam edelim." Derken zorla çekiştirdim.
Pist için ayrılan alana geldiğimizde ellerini tutup zorla dans ettirmeye başladım. Öfkeli bakışları hala Kerem'in üzerinde dolanırken çenesinden tutup bana bakmasını sağladım.
"Lütfen bu günü olaysız bitirelim." Dediğimde sadece başını salladı.
Eray'ı biraz tanıyorsam henüz bu olay kapanmamıştı.
***
Saat ilerleyip misafirler bir bir giderken sonunda biz bize kalmıştık.
Kerem'in dediklerinden sonra uzun bir süre Eray'ı o masadan uzak tutmuştum. Kerem'i de gözlerimle yanımıza gelmesi için engellemiştim.
Olayın adrenali ile o an anlamasam da sonradan Ayaz'ın lavanta koktuğumu söylediği an dank etmişti.
Kalbim, kimsenin bilmediği kokumu fark ettiği için delicesine atarken sakin kalabilmek adına tüm irademi kullanmıştım.
Tabi tek öfkeli olan Eray değildi. O olaydan sonra Eva'nın keskin gözleri de hep üzerimdeydi. Bakışlarımı her çevirdiğimde bana kilitlediği öfkeli gözlerini görüyordum.
Sabahtan beri çalan hareketli şarkılar yerini daha slow parçalara bırakmıştı. Enes ve Beste havuzun içinde birbirine sarılmış dans ederken Eray ile bir köşede oturuyorduk.
Ben bacaklarımı suya sokmuştum Eray ise bacağıma uzanmış gökyüzünü izliyordu. Bir ara hep birlikte havuza girip yüzmüştük.
Sıcak havadan bunalan bedenime soğuk su iyi gelmişti. Enes herkesin ilk içki servisini kendi yaptığı için Beste de bir ara bizimleydi.
Dans etmiş, yüzmüş ve kendi içimizde eğlenmiştik. Enes sonunda görevini başka birini teslim edip yanımıza geldiğinde onları baş başa bırakmak için Eray ile yanlarından ayrılmıştık.
"Hadi cezalı şişe çevirmece oynayalım." Diyen Kerem ile hepimizin bakışları ona döndü.
"Çocuk muyuz biz?" Ters bir şekilde konuşan Eray ile Kerem'in bakışları bize döndü.
Ben kolumla Eray'ı dürtsem de pek duracağa benzemiyordu.
"Şişe çevirmenin yaşı olmaz dostum. Ayrıca biz cezalısını oynayacağız."
"Cezalısı nasıl?" Beste'nin sorusu ile bu sefer ona döndü.
"Sorulan sorulara cevap vermek istemeyince ya da cesarette denileni yapmak istemeyince kafana shot dikiyorsun." Kerem'in açıklaması ile kaşlarım havalandı.
Bu biraz tehlikeli değil miydi? Eğer çok fazla shot atarsak sarhoş olurduk.
"Hadi oynayalım." Diyen Ayaz ayaklandığında kendi kendime kabul ettim.
Onun istediği bir şeye nasıl karşı gelebilirim ki?
"Havuzun içindeki masada oynayalım." Diyen Enes bar kısmına yöneldi.
Biz havuza girip ortaya sabitlenen geniş masanın etrafına toplanırken Eray surat asıyordu. Yanağından öpüp kulağına;
"Surat asma, biraz eğleneceğiz." Diye fısıldadım.
Biz masanın etrafındaki yerimizi alırken Enes'te yedi bardağı dizdiği tepsi ve kolunun altındaki iki şişe ile yanımıza geldi.
Hiç açılmamış tekile şişesini masanın üzerine koydu. Kapağını açıp hepimizin bardağını doldurdu.
"Herkes bardağını alsın." Dediğinde küçük shot bardaklarını aldık.
Sonra da şişeyi kenara alıp getirdiği boş bira şişesini masanın tam ortasına koydu.
"O zaman parti sahibi olarak ilk ben çeviriyorum." Diyen Enes şişeyi çevirirken dikkatle baktım.
Şişe Eva ve Kerem arasında durdu. Kerem soruyor Eva ise cevaplıyordu.
"Doğruluk mu, cesaret mi?"
"Doğruluk." Dediğinde Kerem güldü.
Ne soracağını merakla bekledim.
"Derin'i kıskanıyor musun?" Dediğinde gözlerim kocaman oldu.
Ben ne alakayım? Hem neden beni kıskansın ki?
Eva gür bir kahkaha attı.
"Tatlım benim birini kıskanmam için benden çok daha iyi olması lazım. Yeryüzünde öyle biri olmadığı için kimseyi kıskanmıyorum." Eva'nın cevabı ile gözlerimi devirdim.
Zaten küçük dağları da sen yarattın dimi Eva'cım? Kızın resmen boyundan büyük egosu vardı!
Eva şişeyi çevirdiğinde Enes ile Eray arasında durdu. Enes soruyordu.
"Doğruluk mu, cesaret mi?"
"Doğruluk." Enes dikkatle Eray'a baktı.
"Beste'ye aşık mısın?" Sorusu ortama bomba gibi düşerken Beste kızgınlıkla;
"Enes!" Dedi.
Bir kez daha göz devirirken neden aramızdaki samimiyeti aşka yorduklarını anlamaya çalışıyordum.
"Hayır! Sizin kıt beyinleriniz almasa da ne Beste'ye ne de Derin'e aşık değilim. İkisini de çok seviyorum ama kardeşlerim olarak. Ben onların abileri ve dostlarıyım." Eray kızgınlıkla açıklama yaparken kendimi tutamadım.
"Ayrıca birine yakın olmak için illa aşık mı olmalıyız?" Dediğimde kimseden ses çıkmadı.
Eray ilk andan beri en iyi dostum olmuştu ve uzakta olan abim yerine bana abilik yapıyordu. Bunda bizden 4 yaş büyük olmasının da etkisi vardı.
Eray zamanında bazı sıkıntılardan üniversiteye devam edememişti. Sıkıntılarını hallettiğinde ise önce askere gitmeyi tercih etmişti.
Askerden döndüğünde sınava hazırlanıp girmiş ve kazanmıştı. Şu an biz 21 yaşında iken o 25 yaşındaydı. Buradaki herkesten büyüktü.
Eray şişeyi çevirirken kimseden ses çıkmıyordu. Duran şişe yine Enes ve Eray arasındaydı. Bu sefer Eray soruyordu.
"Doğruluk mu, cesaret mi?"
"Doğruluk."
"Beste'ye ilk ne zaman aşık oldun?" Eray'ın sorduğu soru ile Enes'in cevabını beklemeye başladık.
Enes dönüp yanında duran Beste'ye gülerek baktı.
"Son final sınavından çıkmış bahçede diğerlerini bekliyordum. Bir anda gördüm Beste'yi, Derin'in yanındaydı ve ona heyecanla bir şey anlatıyordu. O anda bir rüzgar esti ve Beste'nin saçları savruldu." Derken uzanıp saçlarını okşadı.
Beste hayran hayran ona bakarken Enes de ona bakarak sözlerini tamamladı.
"O an gökten düşmüş bir melek olduğuna yemin edebilirdim. O kadar güzel ve ulaşılmaz duruyordu ki neye uğradığımı şaşırdım. Tabi duygularımı anlamam zaman aldı." Sustuğundan bir süre kimseden ses çıkmadı.
Açıklaması bana içten ve samimi gelirken bir kez daha arkadaşım adına mutlu oldum.
"Anladık çok aşıksınız, aşkınızdan ölüyorsunuz! Hadi çevirin şu şişeyi." Kerem'in isyanı ile Beste ve Enes ona kötü kötü baktı.
Enes şişeyi çevirdiğinde hızla dönen şişe Ayaz ve benim aramda durdu. Kalbim heyecanla çarparken sakin kalmaya çalıştım.
"Doğruluk mu, cesaret mi?" Derken sesimin titremediği için sonra kendimi tebrik etmeyi aklıma not ettim.
"Doğruluk." Derken ki tok ses tonu içime işledi.
Hayran hayran ona bakmak istesem de kendime engel oldum. Bir süre ne sorabileceğimi düşündüm. En çok neyi merak ediyordum?
"Neden bizden 1 yaş büyüksün?" Derken hep merak ettiğim şeyi sonunda öğreneceğim için mutluydum.
Ayaz hakkında birçok şeyi bildiğim gibi 22 yaşında olduğunu da biliyordum. Tek bilmediğim neden 1 sene geç kaldığıydı. Öğrenmek için çabalamıştım ama bir türlü öğrenememiştim.
"Babam başka bir bölümü okumamı istiyordu. Onunla inatlaşıp girdiğim ilk üniversite sınavında tercih bile yapmadım. Bir sene sonra tekrar sınava girip kendi istediğim bölüme geldim." Dediğinde gülümsedim.
Bu adamın inadı bile güzeldi.
Şişe yeniden çevrildiğinde bu sefer Eva ile benim aramda durdu. Keskin bakışları huzurumu kaçırırken sorusuna;
"Doğruluk." Diyerek cevap verdim.
Sinsi bir şekilde gülüp;
"Daha önce kaç kişiyle yattın?" Diye sordu.
Beklemediğim soru karşısında gözlerim kocaman olurken tükürüğüm boğazıma kaçtı. Ben deli gibi öksürürken yanımda duran Eray sırtıma vurup bir yandan da konuşuyordu.
Beste de telaşla yanıma gelirken hepsi bir şey diyordu ama öksürük sesimden hiçbirini anlamıyordum.
Sonunda sakinleştiğimde öfkeli bakışlarım Eva'yı buldu. Hiçbir şey demeden önümdeki shot bardağını alıp kafama diktim.
Tekilanın keskin tadı boğazımı yakarken öfkemde bir gram azalma olmadı. Elbette ki böyle aşağılayıcı bir soruyu cevaplamazdım!
Öfkeli bakışlarımı yeniden Eva'ya çevirdim.
"Bu kadar basit biri olduğunu düşünmemiştim!" Dediğimde cevap vermek için ağzını açtı.
Ayaz;
"Eva!" Diye uyarınca mecburen susmak zorunda kaldı.
Üstüne atlayıp sarı saçlarını yolmak istesem de sakinliğimi korudum.
"Eva adına özür dilerim Derin. Boşboğazlık yaptı." Ayaz mahcup bir şekilde konuşurken kendimi tutamadım.
"Özür dileyeceğine bu karakterde birini kendine nasıl yakıştırdığını sorgula Ayaz!" Dediklerimi idrak ettiğimde gözlerim kocaman oldu.
Ben ne yaptım?
Şaşkınlıkla düşünceli duran Ayaz'a ve gözleriyle beni öldürmeye çalışan Eva'ya bakarken Eray;
"Hadi şişeyi çevir." Dedi.
Konunun dağılması için hızla çevirdim. Şişe Kerem ile Enes arasında durdu.
"Cesaret." Diyen Enes ile Kerem kahkaha attı.
"Bir günlüğüne arabanı bana vereceksin." Diyen Kerem ile Enes hiç düşünmeden shot attı.
"Bebeğimi sana vereceğime tüm şişeyi içerim." Dediğinde hep birlikte gülmeye başladık.
Anlaşılan Enes son model arabasına acayip düşkündü.
Gülüşmeyi kestiğimizde şişe bir kez daha döndü. Kerem ve benim aramda durduğumda az önceki soruyu hatırlayarak;
"Cesaret." Dedim.
Kerem öyle bir şey sormazdı ama ben bir daha doğruluk diyemezdim herhalde. Kerem bir süre sessizce düşündükten sonra dikkatle gözlerimin içine baktı.
Her daim haylaz parıltıların dolaştığı gözlerinde gördüğüm endişe ile kaşlarımı çattım. Ne isteyecek ki?
"Benimle bir akşam yemeğe çık." Dediğinde kaşlarım havalandı.
Dediği şeyi algılamaya çalışırken emin olmak için;
"Anlamadım." Dedim.
"Anlamayacak bir şey yok. Benimle bir akşam yemeğe çıkmanı istiyorum." Dediğinde hiç düşünmeden tekrar doldurulan bardağımı kafama diktim.
Kerem'in suratı asılırken sessizce şişeyi çevirdim. Elbette ki sevdiğim adamın en yakın arkadaşı ile yemeğe çıkmayacaktım.
Oyun için bile olsa böyle bir şeyi yapmazdım.
Bir süre daha oynadıktan sonra yurda giriş saati yaklaştığı için oyunu bıraktık. Havuzdan çıkıp üstümüzü giyindik.
Hep birlikte evden ayrıldığımızda Enes de bizimle geldi. Beste'yi ve bizi bırakmak için ısrar ettiğinde onu Beste ile yalnız bırakıp taksiye bindik.
Eray'ın omzuna başımı yaslamış akıp giden yolu izlerken radyoda çalan şarkı dışında tek bir ses yoktu.
"Kerem senden hoşlanıyor galiba." Eray'ın yorumu ile sıkıntılı bir nefes aldım.
"Umarım hoşlanmıyordur. Sadece oyun için söylemiştir." Dediğimde yeniden sessizleştik.
Olanları düşününce yorgunca gözlerimi kapattım.
Altı üstü basit bir oyundu. Neler olmuştu böyle?