Memo ise tüm bunları boşvermiş bir şekilde dağa doğru koşuyordu. Kulübeye gittiğinde küçük bir taş ocak ve döşek onu karşıladı. Duvarda eski tahtalardan yapılmış raflarda tozlu kitaplar vardı. Birde küpler ve çuvallar vardı. Memet amca’nın tarlası buraya yakın olduğundan bazı yiyecekleri saklamak için buraya getiriyordu. İçerisi soğuk olduğundan yiyecekler için büyük bir dolap rolü oynuyordu. Küpler de ise çökelik ve tulum peynirleri vardı. Memo etrafa göz atıp anılarının içine kendini fırlattı. Babası ile anıları o kadar çoktu ki her biri üstüne üşüşmüştü. Bundan sonra ne yapacağını bilmiyordu ama tek yapmak istediği bu huzur verici yerden bir daha asla ayrılmamak. Saatler hızla ilerliyordu Memo, dışarı çıkıp çer çöp toplayıp geldi ve kulübede ki ocağı yaktı. O an birinin el feneri ile kapıda olduğunu fark etti. Eline hemen bir odun alıp kapıyı açtığında bu kişinin muhtar Salih, olduğunu anladı.
Muhtar Salih , oğlum seni burada bulabileceğimi biliyordum. Baban bir kulübesinin olduğunu söylemişti.
-Memo, amca ben artık burada kalmak istiyorum, lütfen burada olduğunu kimseye bahsetme
-Muhtar Salih, oğlum seni bir şeye zorlamak istemiyorum. Ama ne zaman istersen benim evimin kapıları sana ardına kadar açık . Ne zaman ihtiyacın olsa bir amca’ nın olduğunu unutma sakın. Buraya bu defteri getirdim .
-Memo bu nedir amca dedi.
-Salih , oğlum bu babanın günlüğü , seni bulduğu günden itibaren yazmış. Bu defterin yeni sahibi sensin , babanın kalemi ve anıların ile seni uzun bir yolculuğa çıkaracak . Bu yiyecekleri de al ayrıca dışarıda beş koyun var onları sana veriyorum. Yaz boyu onlara sen bak , yaz bitimine gelip alacağım sonuçta okulun açılıyor ve okula dönmen gerekiyor.
-Memo , amca benim için bu kadar çok şey yapmana gerek yok. Koyunları istemiyorum lütfen onları geri götür.
-Salih , ben sana alır mısın diye sormadım. Onları sana bırakıyorum sen bak dedim. Sana verdiğim bir görev bu anlaşıldı mı diyerek vedalaştıktan sonra kasabaya doğru yola koyuldu.
Memo koyunları yanda ki mağaraya bir yer yaptı. Mağaranın önünü de kapatıp dışarıya çıkmalarına veya da dışarıdan bir şeyin girmesine engel oldu. Kaya’nın kenarından Memo’yu izeyen Salih içi rahat bir şekilde yürümeye başladı. Bu koyunları verme amacı ona bir oyalanacak iş vermek istemesi idi. Böylece daha hızlı bir şekilde toparlanabilirdi. Memo koyunları da emniyetini sağladıktan sonra tekrar kulübeye döndü. İçeri girer girmez babasının ona bıraktığı mektup aklına geldi ve hemen açıp okumaya başladı.
Kıymetli oğlum Memo’ya
Memo ne yazarım , nasıl yazarım bilmiyorum ama sana bu mektubu bir şekilde yazmak istiyorum. Kalemimim hataları affola... Bu aralar halim pek iyi değil o yüzden bu mektubu yazıyorum. Olurda ölürsem sana söylemek istediğim şeyler var. Aslında yirmi yaşına gelince anlatmak istiyordum ama ömrüm buna izin verir mi bilmem. Bundan on sekiz yıl önce benim yıkık dökük ahırın önüne üç günlük bir bebek bırakıldı. Esintili bir sonbahar günüydü. Sevinsem mi Üzülsem mi bilemedim. Çünkü sana bir anda kanım ısınmıştı ,bir yandan da anne ve babanın
yerini alabilir miyim bilmiyordum ve endişelerim var idi. Cendermeye haber ettim amma haber gelmedi sonra da sen benim oldun. Sevinçten havalara uçtum öğle güzeldin ki sanki Hz. Yusuf’un soyundan gelmiştin. Züleyhaların seni kıskanacağını düşündüm. Bırakıldığın o metruk ağılın önünde güller bitti, renkli renkli...Seni görmeye her gelen güzelliğin ile büyülenirdi. Herkes gördü güzelliğini ama annen bir türlü görmedi. Seni sevmesi
İçin çok uğraştım ama ne yaparsın Nuh dedi peygamber demedi. Ben ve kasabalı seni çok sevdik, senin başarıların hep bizi onure etti . Hani döşümü kabarttın. Sana küçükken söylemek istemedim. Derslerinde ki başarılarının düşmesinden ve etkilenmesinden korktum. Beni affet oğul. Seninle kaderimiz ortak ... Yıllar önce bir camiye bırakılıp gitmişim . Caminin imamı beni alıp sahiplenmiş. Çok sevdiler beni amma. Onların çocukları da olmadığı için herkes dedikodulara başlamış, onlarda bu dedikodulardan sonra tayin isteyip yer değiştirmişler. Sonra da kimseye dememişler onu cami havlusunda bulduk diye. Beni öz evlatları gibi sevip saydılar, Yirmi yaşına gelince bana her şeyi bir bir anlattılar. Sonra ikisini de kalp krizinden kaybettim yıllar snra Hatçe ile evlendirildik. Bende senin gibi bozkıra terkedilen bir çocuğum. Beni ailem çok sevdi , bende seni çok sevdim. Ben seni çocuklarımdan ayrı görmedim düşünmedim, sende beni, baban olarak gör. Bir ömür mutlu ol Allah’a emanet ol..
Memo bunları okuyunca gözyaşlarına hakim olamadı. Babası onu severken hep gözleri yaşarır elleri Memo’nun siyah saçları arasında titrer idi demek ki çocukluğu aklına geliyordu diye düşünüyordu.Memo bunları okurken Ali ve Ayşe de mektuplarını okudu. Gece olduğunda ise Hatçe mektunu elline aldı. Yazı da biraz karışık olunca okuyamayıp Ali’ ye okumasını söyledi. Mektupta şu
Satırlar yazıyordu.;
Kıymetli eşim Hatice’ ye,
Bu zamana kadar sana hep Hatçe dedim . Bugün ise ilk defa Hatice demek istiyorum. Biliyorum seninle sevdalanıp evlenmedik ama ben seni sonradan gerçekten sevdim. Genelde hep kavga ederdik ama bizim sevme şeklimiz de böyle sanırım Hatice. Memo’nun eve gelişi ile aramız kötü oldu. Sana hep demek istedim ama dilim el vermedi. Memo’ya acıyarak ve tiksinerek bakışın bana sana sırlarımı dökmeme engel oldu. Ben yıllar önce cami avlusuna bırakılıp terkedilen bir çocuğum. Cami imamı alıp beni sahiplenmiş. Bana öyle iyi ana babalık yaptılar ki gerçek ana babam bana böylesine iyi analık babalık edemezdi. Bende Memo’yu gördüğümüzde düşündüm ki ailemin bana baktığı gibi bizde ona bakabilirdik. Senden tek iseğim bu idi ama sen asla bunu yapamadın. Onu hep ezdin ,o ana ana diye arkanda koşardı ,sen ise ineğin buzağısına tekme attığı gibi onu yanından uzaklaştırdın. Bir gün kendi kendine knuşurken işittim . Züleyhalar onu kıskanacak demiştin. Evet o öyle güzel bir yüze sahipti ki ... Fakat kaderi öyle değildi. Bazen düşünüyorum da keşke onu almasa idim diye , ben almasa idim belki başka biri ona daha iyi analık babalık yapabilirdi. Sanırım mezara kadar bunu düşüneceğim. Bu aralar iyi değilim bu yüzden bunları yazıp Salih’e emanet ediyorum. Hakkını helal et çocuklarım sana emanet. Lütfen Memo’yu da kendi çocuğun gibi gör. Onun üstüne titre . Allah’a emanet ol...
Hatçe oğlunun okuduğu mektuptan sonra gözyaşlarına boğuldu. Memet’ in bu kadar , bu çocuğa ilgi göstermesinin sebebi demek bu idi diye elini göğsüne vura vura ağlıyordu. Sürekli çocukları babasına karşı doldurmuştu bu yüzden çocuklarının yüzüne dahi bakamıyordu.